8 Nis 2015

KARANLIK DUVARLAR




  • ı. 

    önünü alamıyorum bu kör gidişlerin yollarda 
    herkes bir yere gidiyor önünü alamıyorum 
    çaresiz direniyorum bu dönüm noktalarında kimse 
    elini uzatmıyor 
    bir gürültülü yaşamağa gidiyor dünya boşalan 
    bir deniz gibi 
    bu sesler ormanında kaybolan bir çağ bu. 
    nereye gitsem hep apartmanlar çıkıyor önüme 
    alıp başımı duvarlara çarpıyor bu yollar 
    gidip gelmelerim bu dar sokaklarda 
    insanların koşup dolduğu bu dar yapılarda 
    bir kısır döngüye girmek için bütün çabalar 
    biz bunun için mi geldik. 

    ıı. 

    kara ağaç gibi bağlıyım katı bir çağ bu 
    her şey bir makine düzenine gidiyor 
    -- düzen diyorlar beni çağırıyorlar -- 
    ırmak yatağına sığınıyorum sınırlı bir çağ bu 
    baktığımız her şeyde bir yalan kabuğu 
    bir mercek düzenine bağlanıyor gözlerimiz. 

    ııı. 

    şu zaman çıkmazında alıp beni bir altmış yaşa 
    bağlıyorsunuz 
    doğmadan ölüme yöneldik gerisi yok diyenler var 
    sınırlı yıl oyunlarına inananlar var 
    sizin güveniniz bir güneş düzeninde 
    ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum 
    bir ağacı büyütüyorum her yerimle 
    bir ağacı uyguluyorum -- her şey bir ağaç düzeninde -- 
    yerde gökte ve her her yerde 
    dallarında ben ağacın incecik köklerinde 
    boğuluyorum -- bağlanıyorum -- 
    ben mezarların karanlık çağına dayanıyorum. 

    ıv. 

    şu dar odanın katı yalnızlığında 
    ve her şeyin çıplaklığında 
    durup bir pencereyi deniyorum 
    gizliliğin dışına çıkıyorum 
    araçların 
    insanların 
    şehrin ve meydanların ve kalabalığın ve herşeyin 
    içimde yalnız ve yapraksız 
    bir kavak ağacı büyüyor -- çıplak ve göğe doğru -- 
    ama küskün ama yalnız ama yapraksız ve uzun 
    bir ağlama duvarı bu. 
    yatak ve yorganın kuru yalnızlığında 
    ve aklın dar yalnızlığında 
    şehrin ve herşeyin 
    ve kalabalığın yorgunluğunda 
    saçların ve parmakların 
    ve gözlerin ve gecenin bu bulanık çağında 
    ve aynaların sığ görünümünde 
    bunalıyorum. 

    v. 

    susmanın kalesine sığınıyorum 
    önümde karanlıktan duvarlar 
    sırtımda insan yüklü bir gök var. (erdem bayazıt)

Düşünüyorum da ''düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bu ülkede '' ne umut edebiliriz diye ??? Ümit bile umutsuz bakıyor göklere dikili kalmış gözleriyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder