23 Eki 2009

Sevgili Dostum Muhammed'e

Sevgili dostum Muhammed için hatırladığım kadarı ile tramvay durağı ayaküstü muhabbetinden esinlenerek yazılan bir yazıdır,yazıya geçsin diye.

Sevgili dostum hayatta her şey olması gerektiği gibidir.Ve herkes de nasılsa öyledir.Ve bunun böyle olduğunun gerçekten idrakine vardığında yepyeni bir boyuta geçersin.

Artık yaşadığının gerçekten bir hayat olduğunu anlarsın ve dünyanın bir kurgu ve oyun alanı olduğunu. Sana dediğim gibi artık kimseye kızgın olmazsın başına gelen herşeyin ve yaşadığın her şeyin bir anlamı olduğunu kavrarsın. Bunlar bana ne öğretmek istiyor ya da nasıl bir deneyim elde ettim diye bakarsın artık olaylara ve kişilere.

Mutlusun.Mutlusun çünkü yaşıyorsun ve öğreniyorsun. Mutsuzluk senin kafandaki korkulardan kaynaklanır.Yaşayamazsın yaşamak istediklerini çünkü ayakların ellerinde kelepçelidir.

Özgürlük nedir biliyormusun dostum? Kendi hayatının sorumluluğunu almaktır.Ne kadar sorumluluk alırsan o kadar özgürleşirsin. Sorumluluk aldıkça kendini o kadar tanır ve seversin. Ve mutlusundur artık. Sahip olduğun tek şeyin kendi hayatın olduğunu anlamışsındır çünkü.

Korkuyorsun..Ama cesaretin var..İlerlediğinde orada kendine sarılacaksın yıllardır seni bekleyen sana..

Sevgiyle kal dostum...


1 Eki 2009

SEN ONUN TIRNAĞI OLAMAZSIN

Normalde bu blogda günlük gazete dilinde ekran eleştirisi yapmak gibi bir niyetim hiç olmadı ama son birkaç gündür devam eden İmamı Azam tartışması üzerine bir şeyler yazmasam rahat edemeyecektim.Zaten dün Cemel Vakası başlıklı iktibası da biraz bu niyetle paylaştım.Anlama gayreti ve anlamama inadı üzerine fikrimizi beyan etmek adına..

Malum Yaşar Nuri Hocanın İmamı Azam kitabı yayınlandı geçen ay sonunda.Salı gecesi ÜLKE TV de Sıradışı programında Hocayla birlikte Abdülaziz Bayındırın katıldığı programda (bir katılımcı daha vardı ismini hatırlayamadım) bu minvalde mevzuu enine boyuna konuşuldu.Asıl meselem ertesi akşam gazeteci Mehmet Ali Bulutun;'enaniyeti burnunu aşmış buhariye niye inanayım diyor.Ben sana niye inanayım.Sen İmamı Azamın tırnağı olamazsın.'gibi bir laf etti.Mehmet Ali Bulut ruhun deşifresi adlı kitabından çok istifade ettiğim güzel bir insan.Yaşar Nuri Hoca hakkında da kendimce fikirlerim var o ayrı mesele.

Asıl beni isyan ettiren bu geçmişe ait kutsama ve onları başları göğe değen yarı melek yarı insan varlıklar kabul etme sapkınlığı. İmamı Azam'ın üstüne sen laf mı söylüyorsun sen buhariyi mi tartışıyorsun sen kim oluyorsun da ebu hureyreye laf mı söylüyorsun dallamalığı. Yani Mehmet Ali beyden böyle bir sapkınlık beklemiyordum açıkçası.Bu aklı ve hayatı dışlama ve geçmişi putlaştırma fikriyatı müşriklik değil de nedir?

Bu topraklar daha ne kadar bekleyecek kişileri değilde fikirleri tartışabilir hale gelebilmek için.Müctehidlik okulu mu vardı da bizim haberimiz yok?

İyi ki Yaşar Nuriler var da insanlar başka hayatlar mümkün fikrine alışıyorlar. Ha bir de ilk programda Abdülaziz Bayındır içki meselesi konuşulurken arada (zaten o yüzden osmanlı sarayında içki su gibi içiliyordu)dedi.

BU gece de Sıradışı programında tarihçi Erhan Afyoncu vardı bu meseleyi konuşmak üzere. Bu aptalca savunma refleksi de midemi bulandırıyor açıkçası. İnsanı ıskalayan hayatı ıskalayan AKLI ıskalayan bu avam tavrın ekranlarda aklı başında varsaydığımız kişilerin yapması karşısında ne diyelim bilemiyorum.

Turgay Güler sana iyi geceler diliyorum ....