21 Şub 2012

BEN VARIM ÇÜNKÜ BİZ VARIZ

Dün gece Çorum-İstanbul yolculuğum sırasında otobüste bir belgesel seyrettim.İsmi başlıkta yazıyor.Madonnanın himayesinde gerçekleştirilmiş bu belgesel ve anlatıcı o.
İlgilenenler www.IAMBECAUSEWEARE.COM adresinden ayrıntıları öğrenebilir ve belgeseli izleyebilir,tavsiye ederim insanı kendine getiriyor.

Belgesel, Malawi adlı ülkede yaşanan trajediyi anlatıyor.Adını duymamışsınızdır muhtemelen benim gibi coğrafya kurdu değilseniz. Ülke adeta ölüm kampına dönüşmüş durumda.Sefalet,cehalet ve AİDS bir ülkeyi yok etmek üzere.

Benim asıl vurgulamak istediğim belgeselde röportaj verenlerden biri olan Malawi eski maliye bakanı Dr.Mathews A.P.Chikaonda'nın bu durumla ilgili sözleri.Şöyle diyor Mr.Chikaonda özetle:" Benim kurban psikolojisi dediğim bir durum var insanlarda, kendilerini kurban olarak görmek insanların kolayına geliyor,akşam içki içip ertesi sabah başı ağrıyarak uyanan adam baş ağrısının sebebi olarak içtiği içkiyi görmek yerine içine şeytan girdiğini düşünüyor.İnsanlara selahiyet vermeliyiz,insanlara kendi hayatlarının sorumluluğunu almayı öğretmeliyiz.İnsanlar sürekli aynı şeyleri yapmaya devam ediyorlar ve sonucun değişmesini bekliyorlarsa bunun adı deliliktir.İnsanların ilk önce bir sorunları olduğunu kabul etmesi gerekir.Kabul etmediğiniz bir şeyi değiştiremezsiniz ancak kabul ettiğiniz bir durumu değiştirebilirsiniz. Bir şansımız var , sorunumuz olduğunu kabul etmek. Afrikada bir deyiş vardır "kafası olmayan adamı traş edemezsiniz" diye.Bunun anlamı şu dur;olan her şeyde bizim bir rolümüz vardır ve biz olaylar içindeki sorumluluğumuzu kabul etmeliyiz. Dışarıdan yardıma karşı değilim ama bu meseleyi kökten çözmek istiyorsak kökten çözüm bu. İnsanlar değişime direniyor oysa bugün bir seçimle karşı karşıyayız ya değişeceğiz ya da öleceğiz.İşte seçim bu."

Tanıdık geldi mi bay Chikaonda'nın sözleri ? Malawi'de bugün kısaca Ç.İ.R denilen bir program yürütülüyor. Amaç basit, insanlara kendilerinin farkındalığını keşfettirmek.Basitçe sebep-sonuç ilişkisini insanlara anlatmak,yaptıkları ya da yapmadıkları eylemler sebebiyle hayatta bazı sonuçların oluştuğunu ya da oluşmadığını insanlara kavratmak. Çünkü Malawi halkı değişime direniyor ve her geçen gün yok oluyor.
Belgeselde, milyonlarca yetim ve öksüzden biri olan Fred'in şu sözleri bu durumu çok iyi özetliyor sanırım;
"Bütün bu olanlardan Tanrıyı sorumlu tutuyoruz. Ama bu bizim mutlu olmamızı sağlamıyor."

14 Şub 2012

SÜREKLİ KAZANMAK NASIL BİR DUYGUYDU HAYAL MEYAL HATIRLIYORUM

Askerden yeni döndüğüm iki üç yıl havam çok yerindeydi.Bugünden bakıp düşündüğümde askerde kendimi bulmuştum , sürekli yazı yazıyordum yani yeteneğimi kullanıyordum , sorumluluk almıştım komutandım neticede ve para kazanıyordum..

Ama bilinçaltı kodları değişmediği için üç sene sonra bu geçici bahar havası sona erdi ve fena çakıldım. Askerden sonraki dönem güzeldi güzeldi ama hatırlıyorum da o dipteki korku hala etkiliydi tüm o üstteki değişime rağmen. "Para kazanamam" şartlanması hala devredeydi.

Neyse konumuz bu değil,kazanma duygusu orgazm olmaktan dahan tatmin edici bence. İnanılmaz haz alıyordum kazanırken. Ofisi kapatmayı peşinen kabul edip ofis açınca ofisi kapatıyorsun da daha sonra gidip çulsuz halinle %10 teklif edilen ücreti %50 ye çıkarma kararlılığını gösteriyorsun(ben yaptım ben :-))).Öz güven tavan yapmış halde. Auram adeta ışık saçıyor canlılık ve neşe fışkırıyor bedenimden.

99 ya da 2000 yılının ramazan bayramıydı, ne muhteşemdi. Güneş kadar parlaktım ve yüz kişinin bir araya gelip yaratacağından daha fazla çekim gücü yaratıyordum. Arefe günü gitmiştim köye akşamda iftardan sonra kahveye çıktım. Ramazan olunca kahvelerde oyun oynanmaz onun yerine tombala oynanır akşamları( ne demkse bu da).Neyse ben de hoş beşten sonra oyuna dahil oldum. O kadar çok çinko ve tombala yapıyordum ki ilerleyen saatlerde beni oyundan attılar.

Bayram günleri de aynı şansım fazlasıyla devam etti.O kadar ki normalde nadiren oynadığım okey oyununda üç gün boyunca masadan kalkamadım. Kendilerini büyük oyuncu diye niteleyen bazı arkadaşlar büyük bahisler açtılar tekrar tekrar oynadılar ama kazanan ben oldum. Rakipler taş mı çalmadılar,hile mi yapmadılar çamur mu atmadılar ama sonuç değişmedi. O bayram köyde benimle oynamayan kalmadı ve hepsi hüsranla ayrıldı masadan. Dedim ya Tanrının eli değmişti bana adeta karşı taraftakilerin ne şansı olabilirdi ki. Durum şuydu örnek verecek olursam; taşlar dağıtılıyor ve ben ıstakaya taşları diziyorum oyun elden bitik bir taşa okey atıyorum,oyun başlıyor altımdaki taşını atıyor ben taşı alıyorum ve okey atıyorum.

Bununla baş edilebilir mi ?

Doğal olarak herkes delirdi ve o bayram köyün en nefret edilen adamıydım.

Ne güzel !!!

Ah o günler yeniden öyle olmak istiyorum..