28 May 2013

MAYIS SIKINTISI(NURİ BELGE CEYLANIN FİLMİNİN İSMİNİ ÖDÜNÇ ALDIM)

Mayıs benim için tam bir sıkıntı oldu. Nisan sonunda babamın vefatıyla başlayan olaylar sıkıntılar zinciri şeklinde beş parasız olarak beni hayatın kenarına bıraktı. Ama bu sıkıntılar doğum sancısı. Kendimi doğuruyorum . Mayıs bir krizalit zamanıydı. Bir tırtıl olarak girdiğim bu aydan bir kelebek olarak çıkıyorum. Cesurum bu mavilikte uçmak için. Kanatlarımı seviyorum. Güneş sonsuz bir çayırın üstüne doğuyor ve ben çok açım.

20 May 2013

KUYRUĞUYLA KAVGA EDEN KEDİ YA DA ATALARDAN ÖZGÜRLEŞME

İlk çocuk tevarüs eden bütün negatifleri çekermiş. Ben de babadan anadan gelen ne kadar olumsuz duygu ve kötü gen varsa bünyemde toplamışım. Rüyalarım ve yaşantım bunun kanıtı. Bedenimin yapısı bile babamla aynı ikimizde böğürsüzüz.İkimizin de yürüyüşü aynı. Annemin babası yani öbür dedem de hiçbir yeteneğini kullanmadan ölüp gitmişmiş. Öyle anlatırlardı bana. Hem zeki hem becerikliymiş. Çok iyi resim yaparmış. O da küskündü sanırım. Annemden nefret ederdi diye anlatır annem. Hayata küs içe kapanık bir şekilde kanserden ölüp gitti. İki taraftan da olumsuzluk akıyor bizim kuşağa ve ilk durak ben. Işık Hnmın tespitine göre parayla ilgili olumsuz duygular anne tarafımdan miras. Değersizlik duygusu ise baba tarafından. Kuantum ve Kuran kitabında bir atalardan özgürleşme çalışması var. Daha öncede yapmıştım ama osuruktan olmuştu biraz. Dün gece yeniden yaptık eşimle birlikte. Bu sefer iyi geldi. Özellikle babam yeni vefat ettiğinden bir hayli etkileyici oldu. Bu akşam yeniden yapacağım hiç bir yük kalmayana kadar devam edeceğim. Farkettimki kuyruğuyla kavga eden kedi gibiyim. Kendimle didişip duruyorum. Çok zaman kaybettim. Dünyada en çalışılmayacak adamlarla çalıştım ve hala çalışıyorum. Bu sabah dedim ki kendime ; nereye gidiyorsun ? Bir önceki gece bu sorunun dehşetinden sabaha kadar uyuyamadım. Nereye gidiyordum ben sahiden ?!

14 May 2013

ALLAH BENİM KİMİNLE EVLENECEĞİMİ BİLİR Mİ?

Adamın biri Abdülaziz Bayındır'ı arar ve sorar: Hocam Allah benim kiminle evleneceğimi bilir mi? Cevap: Hayır bilmez . Adam bunu kaydeder ve internete koyar ve kıyamet kopar. Birilerini zındık ve kafir diye itham etmeye bayılan bizler hemen yaftay yapıştırıp hükmü veriyoruz. Vay efendim Allah nasıl bilmez. Düşüncem şu ki bu soruyu soran ibneler yüzünden din algısı acayibülgaraib oldu. Ya senin evleneceğin kadını Allah bilse ne bilmese ne ? Neyi çözdün yani. Ne luzumsuz bir soru. Hiçbir derde derman hiç bir yaraya merhem olmaz bir soru. Benim ibne bir arkadaşım var (cinsel tercihi öyle yani süleymancıların kurslarına da gittiği için bir allah korkusu da içe işlemiş) o öyle derdi; Allah beni böyle yaratmış kardeşim ben ne yapayım. Ben kadınlardan hoşlanmıyorum. Mesela Allah'ın benim arkadaşımın ibne olmasıyla bir ilgisi var mıdır? Millet gelmiş böyle kıl tüy bir kıymeti olmayan abuk subuk sorular sormuşlar bizim ulema da üşenmemiş cevap vermiş sonra da mezhep olmuş filan yani. Ben olsam bu soruya cevap falan vermezdim ; oğlum bak git Allahından bul derdim. Mesela şöyle bir soru vardır ve çok tartışılır hala; hıristiyan veya yahudi olarak ölen birisi cennete girebilir mi? Bir hoca girebilir dedi. Sana ne? Evet sana ne ? Yer mi kalmayacak sana girerlerse. Sen işine bak kendin cennete gitmeye bak. Sana ne kimin gidip gitmeyeceğinden üstüne vazife mi bir de yani? Sen misin cennetin sahibi de kimin girip girmeyeceğiyle ilgileniyorsun ? Kıyamet ne zaman kopacak mesela ? Yarın kopacak ne yapacan ona göre namaza mı başlayacaksın ? Böyle aptal aptal sorular. Bir de başımıza gelen her kötü şey Allah'tan iyi şeyler kendimizden. Bir de böyle bir sapıklık var. Oysa Allah tam aksini beyan ediyor. Hocaya sorarak dini yaşama kolaycılığı. Yarım akıllı insanlar işte.

3 May 2013

BABAM ÖLDÜ BEN KALDIM...

Tam bir hafta önce babam öldü ben kaldım... Babamın öleceği hiç aklıma gelmemişti. Aklıma geldiği zamanlarda bile ölebileceğini düşünmezdim. Çocukken Allah'ı hayal etmeye çalıştığımda babamın sureti canlanırdı gözümde. Babam çerkez adetlerinin hala bütün katılığıyla olmasa da bir hayli katı uygulandığı bir dönemde doğup büyümüştü. Bilen bilir bilmeyenler için uzun uzadıya anlatacak yerim yok ama şu kadarını söyleyim babamın beni kucağına alıp sevme gibi bir şansı olmamıştı benim hatırladığım yaşlarda. Öyleydi çerkes babaları çocuklarını öpmez kucaklamaz adını anmaz ve sevip okşamazdı. Annelerde pek farklı değildi. Çerkes gelini olmak o dönemde kürek mahkumu olmak gibiydi. İçimdeki en büyük ukde budur,baba deyip boynuna sarılamadım. Eve döndüğüm gecenin sabahı oğlum yatağından kalkıp babaa diyerek boynuma atladığında 43 yıllık gözyaşlarım akıp gitti babamın mezarı kadar sessizce. Niye ben bunu yapmadım bunca zamandır dedim. Yapabileceğim fırsatlarım olmuştu halbuki ama o zamanlar salağın önde gideniydim malesef. Üniversiteyi kazandığım sene bana harika bir yeşil mont almıştı. Gözleriyle gülerdi babam güldüğünde. İşte öyle gururlu gülen gözlerle bana hediye aldığı montu göstermişti de ben şimdi ölesiye pişman olduğum duyarsızlığımla dönüp çıkıvermiştim odadan. O an babama sarılıp teşekkür ederim babacım demek niye zor gelmişti hala düşünüyorum. Yıllar sonra aklım başıma gelmeye başladığında bunu anlatıp ona teşekkür etmiştim ama telefonla. Yüzüne karşı cesaret edememiştim belliki. Babam yorgun öldü. Kalbi çok yorulmuştu. Yıllarca duygularını ifade edemeden yaşamıştı. Ne sevdiğini söyleyebilirdi ne üzüldüğünü. Çok kızgındı bu yüzden. Muhtemelen de en çok dedeme kızıyordu. İkimizde cesur değildik hayata karşı. Sorumluluk almaktan çok çekinirdi babam. Direk bana kalmış bu miras. Başına gelmesini hiç düşünmediği onca şey geldi ahir ömründe. Hele en küçük kardeşinin (sen benim babam gibisin derdi babama) verdiği selamı almayacak kadar mesafe koyması taa kalbinden yaralamıştı. Ortada fol yok yumurta yok oysa. Daha fazla yaşamak istemedi sanırım. Ben tam bir eşşeğim. Bayramdan bayrama yazdan yaza görür olmuştum babamı. Yaşadıkları onca gailede bir gidip bir şeyin ucundan tutmadım. Hoş birader burda olmasa cenazeye de gidemeyecektim ya. Babam da ben de hayata küstük. O yüzden onu çok iyi anlıyorum. O küskün öldü. Ben farkına vardım durumu mu düzeltmekle uğraşıyorum. Babamı düşündüğümde bugün sürekli hatırladığım bir anım var. Benim ayrı bir odam vardı. Tv kuşuydum çocukken. 9-10 yaşlarındaydım sanırım. Tv yi kapatıp yatmıştım ki bir kaç dakika sonra babam kapıyı açıp "uyudun mu " diyerek içeriye seslendi. Ben de "hayır baba uyanığım " dedim. Işığı açıp yanıma oturdu. Gülen gözleriyle "köye gofretçi gelmişti ben de sana gofret aldım" dedi. Çok sevinmiştim. Paketi açtık sonra da tv yi. Babamla birlikte o gece gofret yiyerek tv seyrettik,sohbet ettik. O geceki filmi de hatırlarım "suikastçı" . Çocukluğumun en mutlu gecesiydi. Babam buydu aslında. Herkes uyuduğunda duygularını ifade edebiliyordu sadece. Sadece o gece bana yaşattığı mutluluk bile ona sevap olarak yeter. Beni üniversiteye yolcu ederken Biga Otobüs Terminalinde bana söyledikleri hala kulaklarımda. Bana Asr süresini okuyarak bunun anlamını daima aklımda tutmamı tembihlemiş daima istikamet üzere ol ve sabret oğlum demişti. O mezara sadece babamı değil ömrümün yarısını da gömdüm. Tesellim yok ve çok üzgünüm.