18 Ağu 2010

SERÇELERİN ŞARKISI



Dün akşam TRT 1 de seyrettim bu filmi Mecidinin filmi
olduğunu bilmeden ve filmin başını kaçırarak üstelik. Şunu diyebilirim ki bu film benim için öğretici bir deneyim ve harika bir farkındalık sağladı. Seyrederken yaşadığım 2 saatlik keyfin yanında bir ömür yanım da taşıyacağım bir mutluluk bıraktı bana. Tarkovski bile bu kadar iyisini çekememişti.(bence)


Benim, işin sinema tekniği oyunculuk hikaye ve senaryo akışı gibi detaylardan bahsetmek derdim değil kaldı ki sinema eleştirme değilim zahir. Ki bu açılardan muhteşem bir film di özellikle başrolde ki oyuncu (HAMİD AGAZİ) nefes kesici bir performans sergiliyordu bence. Hatta kardeşimle birlikte seyrediyorduk filmi , benim birader "abi adam çok iyi oynuyor "dedi.

Sinema sitelerinde,forumlarda film ile ilgili çok iyi yorumlar okudum.Bu yorumlar fil hakkında daha da derinleşmemi sağladı. Başını kaçırdığım kısımda çocuklar bir kuyuya bakarken başlıyormuş film.Kuyu pis ve çöp dolu , sağır ablasının kuyuya düşen işitme cihazını bulmak için kuyuya giriyorlarmış. Kuyu film boyunca sürekli karşımıza çıkan bir tema burda,film ara ara dönüp kuyuya geliyor. Çocuklar bu kuyuda balık yetiştirmek istiyorlar ve kuyuyu film boyunca temizliyorlar. Filde pek çok metafor var;başta kuyu,devekuşu ve yumurtası,mavi kapı,anten,işitme cihazı ,Kerim'in bahçeye yığdığı atılmış eşyalar vs.


Ben kuyunun Kerim'in (başrol oyıncusu ) bilinçaltını temsil ettiğini düşünememiştim mesela,bir yorumcunun bu konudaki bakış açısı benim filmi üç sac ayağı üzerine oturtmamı sağladı. Mecidinin en büyük başarısı anlatmak istediğini çok yalın ve net sembollerle ifade etmesidir. Filmde Kerim'in ve karşıt olarak çocukların iç benleri ve bilinç altları paralel seyreder ve en üstte planları bozan ve yeni planlar yapan KADER'in görünmez eli vardır ve oyuncuların seçimlerine göre olaylar farklı seyreder ve beklenmedik acı tatlı sürprizler yapar.

Kuyunun pis hali aslında imtihandan geçmemiş Kerim'in saf ama işlenmemiş nefsi ve bilinç altıdır. Kerim'in çalıştığı deve kuşu çiftliğinden kendisince suçu olmadığı halde işten çıkartılması O'na göre adaletsizdir. Bunu "ama haksızlık bu" cümlesi ile ifade eder ve bu aslında bütün sisteme bir isyandır. Fakat aynı sistem (Kader-Yaratıcı) ona Tahranda ummadığı bir kapı açar ve ummadığı kadar çok para kazanır. Bu bölümler Kerim'in imtihan safhalarıdır ve yönetmen çok başarılı sembollerle bu akışı önümüze koyar. Kerim artık hırslanmış ve mal biriktirme sevdasına düşmüştür ve bütün önceliklerini ihmal eder ve cimrileşir. Uçsuz bucaksız siyah tarlalarda sırtındaki mavi kapıyla yürüyen Kerim'in görüntüsü yönetmenlik açısından çok çok başarılı bir metafordur. Hırsının esiri olmuş bir adam kendi karanlığını yaratmıştır ve onu bundan kurtarabilecek olan o kapı arkasındadır ve Kerim bunu ancak o kapının altında kaldığı zaman farkedecektir.

Neyse uzatmayım,bu sinema , üzerinde kitaplar yazılmış binlerce,sözler söylenmiş milyonlarca ta Ademden bu yana süre gelen insan tekinin çok yalın bir hikayesidir. Filmin sonunda kendi iç hesaplaşmanızı yapmanız filmin nihayetinde en büyük başarısıdır belki ve bunu gözünüze sokmadan çok basit bir anlatımla yapar. Neredeyse Tanrı konuşuyordur ve siz O'nu anlarsınız. Farkında olmadan anlarsınız ve çocuklar filmin sonunda o kuyu temizlediğinde kendi kuyunuzun içine bakarken bulursunuz kendinizi..

Kuyularımız temizlenmeyi bekliyor...