25 Haz 2012

NE DÜŞÜNÜYORSAN....

Maske taksan bile maskenin bir süresi var ve gerçek kimliğin ve duyguların bir süre sonra gözlerinden okunmaya başlar.. Ne düşünüyorsan osun.. Geçen hafta yazdığım zengin ve fakir zihin arasındaki farkları kendi zihnime uyguladğımda fakirliği seçmiş olduğumu iyice anlamış odum.Özellikle almayı bilmemek ve seçenekler yerine engellere odaklanmak ve zamanla işler hallolur mantığı.. Almak konusunda zırha bürünmüş durumdayım..Haketmediğimi düşünüyor ve almayı reddediyorum..Güzellikler,başarı,zenginlik ve yeteneklerini kullanmak zihnimde olmayan kalıplar.Seçimlerim hep aksi yönde.Şunu görmek çok şaşırtıcı oldu benim için;kazandığım zaman ve başardığım zaman nerdeyse suçluluk duyuyorum ve sevincimi bastırıyorum(iddaadan kupon tutturmuşum tebrikler ikramiye kazandınız diye bir ses ortama yayılıyor ve ben utançtan başımı önüme eğiyorum ve içimdeki o cılız sevinç filizini kırıveriyorum.gerçekten içimden gelen neşe ve sevinçle havaya fırladığımı hiç hatırlamıyorum AMK ).Kendime yeni elbise aldığımda (ki bu çok nadir oluyor)sokağa çıkmaya utanıyorum,hayattan nerdeyse bir talebim yok..Almamak için etrafına duvar örmüşüm haberim yok..Bir de sen zengin olmak istemiyor musun sorusuyla muhatap olmak beni çok geriyor. Birlikte çalıştığım avukat bana şöyle demişti;sen parayı sevmiyorsun.. Gözlerimden süzülüyor demekki halim..(meslek hayatımda çok kazançlı olabilecek pek çok fırsatı bilinçaltım bu yüzden hep engelledi.Para tehditti biliçaltım için ve beni hep paradan korudu sağolsun. Ona para bizi bozar dedim çünkü o napsın) Bardağın yarısı boş mu dolu mu ? evet boş mu dolu mu? Bu basit soruya verdiğim (vereceğiniz cevap)hayata başkınızı resmediyor. Seçeneklere mi odaklısn yoksa engellere mi? Baktım hayatıma olmamak için(zengin başarılı)hep engellere odaklanmışım. Çok fena ya insanın kendisini çıplak görmesi. Bu zamana oynamak işi benim değiştireceğim ilk şey olmalı diye düşündüm bu 17 özellikten
.

 Gücüme inanmadığım ,yeteneklerimi kullanmadığım,eyleme geçmekten korktuğum için hep ilerleyen bir zamanda sorunlarım çözülür diye salakça bir beklenti içinde olduğumu itiraf ediyorum. Sanki biri gelecek bu işleri hallediverecek, bir yerden para gelecek bütün borçlar ödeniverecek, ev araba alınacak,tatile gidilecek.Zaman sadece sıkıntıları çoğaltır zihinaltı haritan bunu bekler çünkü.Kendini küçük sorunları büyük görürsün çünkü..(annem ben küçükken ben istemeden benim sorunlarımı hallediverirdi anladın sen onu) Şunu farkettim bir de,benim babaannem sürekli şikayet eder ve hep başkalarını suçlardı sanırım geçmiş yıllardaki o şekvacı adam olarak babaannemi modellemişim. Değersizlik duygusu paçalardan dökülüyor be kardeşim alem napsın.. Ben teoman batgıray olarak söz veriyorum(adımı değiştirdim bu arada) bir yıla kadar milyoner ve daha fazlasına sahip bir adama dönüştürüyorum kendimi,büütn kaygı ve korkularıma rağmen ilerlemeyi seçiyorum ve hayatın karşıma çıkardığı bütün seçenekleri görüyor ve kendim için en iyi olanları özgürce seçiyorum.Amin

22 Haz 2012

DOKTORLARDA BİZİM GİBİYSE BOKU YEDİK

Çarşamba günü baronun servisiyle çağlayan adliyesine gidiyorduk bir avukat arkadaşla, laf doğal olarak hukuk sisteminin yetersizliği,adliyelerin durumu ,hakimlerin azlığı ve kifayetsizliği etrafında dolanıyor. Ben,yav üstat hakimler çok kalitesiz ve sayıları çok az sayılarının ve kalitelerinin artması lazım dedim. Arkadaş,kulağıma eğilerek asıl avukatlar çok kalitesiz ve yeni yetişen avukatlar bi bok bilmiyor dedi. Biliyormusun dedi,eğer yeni mezun doktorlarda biz avukatlar gibi mezun oluyorlarsa asıl o zaman boku yedik. Gülümsedim ama tüylerim diken diken oldu o anda. Ve hala diken diken.. Hakkaten öyleyse boku yedik...

BOLİVYAYA SELAM-SU YAŞAM HAKKIDIR

Bolivya’da Kızılderili lideri Evo Morales’in devlet başkanlığıyla sonuçlanan büyük değişim 1999 yılının aralık ayında su savaşıyla başlar. Bolivya hükümeti Dünya Ban- kası’nın isteği ile ülkenin üçüncü büyük kenti olan Cochabamba’nın suyunun özelleştirilmesi için 2029 Kanunu adıyla yeni bir yasal düzenleme yapar. Kanun o kadar acımasızdı ki yağmur suyunu kullanma hakkı bile bu yasayla satılır. Suyla birlikte yağmur bulutları da özelleştirilen Cochabambalılar, bu haksızlığa karşı ‘Su Savaşı’nı başlatır. Oscar Olivera ve dört arkadaşıyla başlayan bu direniş beş ayda 1 milyon kişiye ulaşır. Halk su savaşını kazanır. 2029 Kanunu değişir ve suyun özelleştirilmesi durdurulur. Su savaşının ardından, Bolivya’nın doğal kaynaklarının halkın ve işçilerin eline geçmesi için direnişler başlar. Bolivya’da suyla başlayan hareket 2006 yılında ülkenin ilk Kızılderili lideri olan Evo Morales’in devlet başkanı seçilmesiyle sonuçlanır. Bolivya’daki su savaşının lideri Oscar Olivera, geçtiğimiz hafta sonu Su Hakkı Sempozyumu’na katılmak için Diyarbakır’a geldi. Tüm dünya sizi Bolivya’da suyun özelleştirilmesine karşı yürüttüğünüz savaşla tanıdı. Peki sizin öykünüz nasıl başladı? 1955 yılında Bolivya’nın Oruro köyünde doğdum. 16 yaşında bir ayakkabı fabrikasında çalışmaya başladım. Her zaman Che Guevera ve Federico Escobar Zapata’nın üzerimde büyük etkisi olmuştu. 90’lı yıllarda Cochabamba İşçi Konfederasyonu, Bolivya Fabrika İşçileri Konfederasyonu gibi oluşumların başkanlığını yaptım. 2000 yılında Su ve Yaşam’ın Direnişi Koalisyonu’nun sözcüsü oldum ve o günden bu yana benzer direnişlerin içindeyim. Sizce su savaşını tetikleyen ilk şey neydi? Suyun özelleştirilmesini sağlayan 2029 Kanunu bu savaşı tetikledi. Kanunla birlikte doğanın bize verdiği su, hatta bulutlarımız bile satıldı. Yağmur suyunu kullanmak için bile şirketlerden izin almamız gerekiyordu. Suyunuza sahip çıkmak için 5 kişi yola çıktınız. Beş ayda nasıl 1 milyon kişi oldunuz? Mücadeleye köylüler ve işçiler olarak başladık. Önce köylüler dağlardan şehre indi ve eylemlere başladı. Hepimiz gece gündüz demedik kapı kapı gezdik. Sembolik ve yaratıcı eylemlerimizle medyada yer aldık. Hükümet bize karşı sertleştikçe, baskılar arttıkça direniş de arttı. Kısa sürede 1 milyon kişiye ulaştık. Suyunuzu alan şirkete ilk tepki olarak su faturalarını yaktınız. Halk bunu yapmaya nasıl cesaret etti? Özelleştirme ile birlikte suyun fiyatı yüzde 300 arttı. Faturalarımızı ödeyemeyecek duruma geldik. Şehrin ana meydanında toplandık ve su faturalarını toplu olarak yaktık ve bu faturaları hiçbir zaman ödemedik. O kadar güçlüydük ki, şirket gelip suyumuzu kesmeye cesaret edemedi. Bu anlattığınız çok ciddi bir eylem. Bolivya hükümeti geri adım atmadı mı? Hükümet hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Şirketle halkı karşı karşıya getirdi ve kendi sessiz kaldı. Hükümetin sessizliğini bozmayı ve şirketi ülkenizden çıkarmayı nasıl başardınız? Hükümeti harekete geçirmek için mart ayında kendi örgütlerimizle bir referandum düzenledik. Bu referandumla halkın suyun özelleştirilmesini istemediğini gösterdik. İşe yaradı mı? Hükümeti harekete geçirmek için yeterli olmadı. Biz de nisan ayında son noktayı koymaya tüm şehirdeki yaşamı durdurmaya karar verdik. Şehirdeki yaşamı nasıl durdurdunuz? Asker ve polis size engel olmadı mı? Su savaşı öyle büyüdü ki kimse engel olamadı. Hepimiz evlerimizdeki eşyalarımızı sokaklara çıkardık. Şehrin tüm yollarını böyle bloke ettik. Kimsenin geçmesine de izin vermedik. Bu eylem sekiz gün sürdü. Sonunda beş kişi öldü ve 200 kişi yaralandı. Nihayetinde, su savaşını halk kazandı. Su savaşının ardından birçok direniş hareketinde yer aldınız. Bu hareketler Eva Morales’in Bolivya Devrimi ile sonuçlandı. Peki siz siyasi kimliğinizi nasıl açıklıyorsunuz? Ben ne Marksist, ne Leninist, ne de Maoist’im. Yaşamına anlam ve mutluluk katmak isteyen biriyim sadece. Hayat bizim eylemlerimizle şekillenir. Ne istediğimizi söylemeli ve sonra ısrar ve bütünlükle hedefimize doğru çalışmalıyız. (RADİKAL GAZETESİNDEN ALINTIDIR.)

21 Haz 2012

ZENGİN ZİHİN VE FAKİR ZİHİN

Harv Eker'in Amerikada çok satan bir kitabı var "secrets of millionaire mind". Bu kitaptan zenginlerin zihin yapıları ile fakirlerin zihin yapılarını karşılaştırdığı bölümde 17 temel fark üzerinde duruyor ve kitapta detaylı olarak bu başlıkların altını dolduruyor yazar. Ben başlıklar halinde belirtmekle yetineceğim. I HAVE A MİLLİONAİRE MİND (bu mudur budur.sürekli bunu tekrar ediyorum kitabı okuduğumdan beri.Kararlıyım bu defa zengin olmaya arkadaş)
ZENGİN ZİHİN                                                     FAKİR ZİHİN 
1-Hayat,benim yarattığım şeydir.            1-Hayat,başıma gelenlerdir.
2-Kazanmak için oynar.                         2-Kaybetmemek için oynar.
3-Zengin olmak için azimlidir.                3-Sadece zengin olmak ister.
4-Büyük düşünür.                                 4-Küçük düşünür. 
5-Başarılı ve zengin kişilere öykünür       5-Kendini layık görmez. 
6-Olumlu duygular ve başaralı insanlar 6-Olumsuz duygular ve başarısız ile birliktedir.                                              insanlarla birliktedir.  
7-Seçeneklere odaklanır                        7-Engellere odaklanır. 
8-Değerli olduğunu hissettirir.                8-Değersiz olduğunu hissettirir. 
9-Sorunlardan daha büyüktür.                 9-Sorunlardan daha küçüktür. 
10-Almayı çok iyi bilirler                       10-Çok kötü alıcılardır. 
11-Sonuçlara yatırım yaparlar                11-Zamana oynarlar. 
12-Her ikisi de diye düşünür                 12-Ya-Ya da diye düşünür 
13-Net kara odaklıdır                           13-Brüt gelire odaklanır 
14-Parayı yönetmeyi bilir                      14-Parasını yönetemez 
15-Parayı çalıştırmayı bilir                    15-Para için çalışır 
16-Korkusuna rağmen eyleme geçer       16-Korku onu frenler 
17-İlerlemeci ve yeni bilgilere açık         17-Ben zaten biliyorumcu

20 Haz 2012

ORASI YILANA AİT SİZ ORADAN ÇIKIN

İki gün önce gazetelerde okudunuz Bursa'da ormanda piknik yapan vatandaşlar ormanda yılan görmeleri üzerine vatandaşların yılanın peşine düşüp hayvancağız bir ağaca sığınınca can havliyle polis ve itfaiyeye haber veriliyor ve itfaiye ve poliste olay yerine geliyor(işin tuhafı) , yılan ortaya çıkarılamayınca orman bölge müdürlüğü aranıyor ve ağacı kesmek için ekip isteniyor bursa orman bölge müdürü de bence tarihe geçecek bu cevabı veriyor "yılanlar ormanda yaşar orman ona ait siz oradan çıkın". Memlekette aklı başında birisi olduğunu görmek çok sevindirici. Millet kafayı yemiş nedir lan bu şiddet hayvancağız can korkusuyla kaçıyor gidiyor sen kazma kürek hayvanın peşine düş,yetmiyor polis ve itfaiye çağır,yetmiyor ağacı kesmeye kalk. Naptı lan o hayvan size salak sürüsü.Bu nedir yaa bu yılan düşmanlığı bu memlekette. Sanırım şu adem havva cennetten kovulma meselesinde fazla alınganlık göstermişiz insanlık olarak. Oysa mitolojide bilgeliğin ve hikmetin sembolüdür. Tıbbın sembolü bir asaya sarılmış çift yılandır. Ben yılanlarla büyüdüm evet itiraf ediyorum yukarıdaki o vahşet cinnetine ben de kapılmıştım.Çocukluğumda yılan görüldüğü yerde öldürülür ve kovalanırdı.Halbuki salak köylü yılan senin iyiliğin için çalışıyor.Tarladaki farelerle besleniyor. Ve bize de hiçbir zararı yok.Ve ben aklımı işleterek bu bilinçaltı korkumdan kurtuldum. Bu aralar ortalıkta çok fazla yılan hadisesi görülmeye başladı ve evini mi yakan istersin arabasını mı yakan istersin,ağacı mı yakan istersin memleketin delisi bol maşallah. Yerde sürünen zavallı bir hayvandan ne isteriz ve niye korkarız bilmem. Isırsa nolacak mesela ki hayvan üstüne basmadıktan sonra hayatta öyle bir delilik yapmaz.Nedir bu yılan katletmek iştahı..

6 Haz 2012

SEN NEYE HAZIRSAN O DA SANA HAZIRDIR

Marc Victor Hansen (tavuk suyuna çorba kitabının yazarı meşhuur arkadaş,parayı fena buldu helal olsun) sözüdür başlık. Hayat ve insan ilişkisini ve çelişkisini veciz bir şekilde ifade etmiştir üstat. Umduğunu bulmaktır bir nevi yaşamak. Bu sözü ilk duyduğumda kendime şöyle bir göz gezdirdim "ben neye hazırım?" diye sordum ve yaşadığım hayat hazır hissettiğim kadar mıydı. EVET.Cevap buydu.Bu yaşadığım hayat hazır olduğum bir hayattı. Daha fazlasına hazır olmadığımdan hakettiğim kadarını vermişti bana hayat,hatta biraz da kıyak geçmişti hani. Dönüp dolaşıp para konusuna gelecem gene "sen nasıl olur da bu kadar zeki olmana rağmen para kazanamazsın" sorusuna verilecek cevap yukarıdaki başlık. Paraya hazır değilim çünkü. gelecek olan gelmiyor gelen durmuyor bu yüzden. Milyoner zihnine sahip olmayan için anlaşılması zordur bu para işleri. Zenginler parayı mıknatıs gibi çekerler zihin buna programlıdır çünkü. Ya neyse bilen biliyor mevzuları bilmeyenler bilenlere sorsun ya da kumda oynasın. Parayla ilişkimi düzeltmek için ilk önce para fikrine zihni alıştırmak ve hayal etmek gerekiyor. Gözlerimi kapatıyorum ve parayı bir mıknatıs gibi çektiğimi hayal etmeye başlıyorum ,edemiyorum . Para bir türlü bu hayalin içine girmiyor.. Bu günlerde şöyle bir parolam var bunu da "milyoner zihin"kitabından öğrendim;ben parayı çeken bir mıknatısım. BEN PARAYI ÇEKEN BİR MIKNATISIM..

2 Haz 2012

KADIN BİR ERKEĞİN ANAVATANIDIR..

Kadın bir erkeğin anavatanıdır..Bir erkek bu vatanda dünyaya gelir ve burada gömülür..Denizdeki balık misali farkında değildir erkek bu gerçeğin ve kendini üstünmüş gibi görüverir bu özgür ülkede başı dik dururken..Bilmezki bir kadının kalbinde kök salar bir erkek ve yarattığı tüm şeylerle birlikte.. Bir erkek bir kadını sevememişse ne vatan bilir ne yaratan..Ne de bir mezarı olur..

BİLİNÇALTI NEREYE BİZ ORAYA...

(Bu yazı Radikal Gazetesinin kitap ekinden alınmıştır.Behice Tezçakar'ın kitap tanıtım yazısıdır. Önemi itibariyle bloga alınmıştır.) 
Bilim dediğimiz şey ‘bu kadarını biliyoruz gerisini henüz bilemiyoruz ama araştırıyoruz’un sistematik olarak bir amaç çerçevesinde toplanması. Modern zamanların başımıza açtığı ruhsal bin bir sıkıntının devasını bulmak için çare arayan psikoloji, psikiyatri bilim dallarının çok dışında ruhsal psikoloji denen bir meret var ki pek çok insan ona bayılıyor. Nereden mi anlaşılıyor, kitap satışlarından. Bu alanda çalışanlar adeta insan makinesinin kullanma kılavuzunu çıkarmaya çalışıyorlar. Bilinçaltını inceliyor, sıklıkla hipnozu kullanıyorlar. Carl Jung, Sigmund Freud, Milton Ericson, Wilhelm Reich mevzuyu dünyaya öğreten adamlar. 

Türkiye ’de ise ruhsal psikolojiye yoğunlaşmış isimler arasında en enteresan olanı bence Seda Diker. Kitapları peynir ekmek gibi satan bu kadın bilinçaltı ile ilgili araştırmalar yaparken karşıma çıktı. Diker, bilinçaltının biz fark etmeden hayatımızı nasıl yönlendirdiğine, bu hard diski nasıl temizleyip format atmamız gerektiğine dair yol yöntem öğreten bir uzman. Danışanlarının problemlerinden ve bunlara sebep olan korkularından bilinçaltı hipnoz yöntemleriyle kurtulmalarına yardım ediyor. Kitabında yapmaya çalıştığı şey kadınların derdine derman olmak. Hangi derdine mi? Tabi ki erkekler. 

‘Aslında Giden Erkek Yoktur’, dişiliğin, modern dünyanın dayattığı müstehcenlikle ilgisi olmayan bir sanat olduğunu anlatıyor. Genel itibariyle bilinçaltının hayatımız üzerindeki etkisi üzerine çalışan Seda Diker kitabında bilinçaltının ilişkilerimizi nasıl yönlendirdiğine yer vermiş. Yazar yaradılışın doğal dengesinin henüz bozulmadığı, bilinçaltının tam kirlenmediği devirlerde kadınların kadın, erkeklerin erkek gibi olduğunun altını çiziyor. Buradan hareketle ana tezi bilinçaltı temizliği yaparak ve tarih öncesi çağlarda kalmış olan dişilik ilminin kadim bilgilerini tekrar hatırlayarak ilişkilerimizin doğal dengeye kavuşacağı. Diker kadınlık ilminin eski çağlarda gayet iyi bilinip icra edildiğini yazıyor. Bu işin kurallarını öğrenebilmek için kadınlığın tarihine kısa da olsa bir göz atmak gerekiyor. 

 Dişiliğin tarihi 1961 -65 yılları arasında Çatal Höyük’de kazı yapan British Institude of Archeology arkeoloğu James Mellaart, bu M.Ö. 8000’lere dayanan meşhur neolitik çağ köyüne yeniden hayat verirken kadınlığın tarihine de ışık tutmuş oldu. Dönemin Anadolu ’sunda kadının ne kadar önemli olduğunu anlatan tek veri herkesçe bilinen tanrıça figürleri değil. Arkeologların ortaya çıkardığı ‘ay evleri’ de var. Neolitik köyün kadınlara özel servis veren kurumları varmış ve kadın metabolizması ayın dünya etrafındaki döngüsüyle paralel gittiği için buralara ‘ay evi’ denmiş. Aylık periyodunu yaşayan her kadın, kız çocuğunu da alıp bu evlere gidermiş. Yaklaşık bir hafta süren bu dönem boyunca kadınlara hizmet edilir, masaj yapılır, devrin en bilge kadınından hamilelik, kadınlık, dişilik, annelik sanatı ve enerji kullanımı üzerine eğitim alırlarmış. Ay evlerindeki en bilge kadına verilen isim ‘An-a’ anne kelimesinin etimolojik kökenini işaret eder. Kadınlar An-a’dan duygusal güçlerini doğru yönde ve toplumun refahı için kullanmayı öğrenirler. Neolotik çağın anaerkil anlayışına göre kadınların duygusal, ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak mutlu olmaları çekim yasası gereği iklimi olumlu yönde etkiler, kadınların duygusal doyumu toprağın bereketini arttırırmış. (Bu inanış bana Kur’andaki ‘kadınlar sizin tarlalarınızdır’ ayetini hatırlattı.) Kadınlar ay evine gider de dönemin erkekleri hiç boş durur mu ? Onlarda güneş evlerinde kadınları duygusal, ruhsal, zihinsel ve bedensel olarak nasıl mutlu edeceklerini, eşlerini nasıl koruyacaklarını, avcılığı, çiftçiliği, babalığı öğrenirlermiş. 

İnsanın anaerkil düzende yaşayası geliyor. Yani çağın yin-yang dişi-eril döngüsü şu şekilde işliyormuş. Erkek kadını mutlu eder, kadının olumlu duygularıyla çekim yasası harekete geçer, kadın bereket ve bolluk enerjisini çeker, toprak iklim güzelleşir, ürünler bollaşırmış. İnanışlarına göre bir bölgenin kadınları topluca mutsuz olursa, orada doğa mutlaka intikam alırmış.

 ‘Gılgamış çok kabasın’ Seda Diker konuyla ilgili olarak ‘Gılgamış Destanı’nı şimdiye kadar tarihçilerin ve edebiyatçıların bakmadığı bir tarzda ele almış. Yazar iri, güçlü ve kaba yapıdaki Gılgamış’ı berbat Aryan kültürünün bir temsilcisi olarak değerlendiriyor. Pazar yerine gidip sorgusuz istediği her yiyeceği alması, canının çektiği her kadına ilişmesi, tersine giden erkeklerle dövüşmesi Aryan özellikleri. Seda Hanım destanlaşmış ‘Gılgamış’ın bilinçaltındaki ölüm korkusu yüzünden böyle davrandığını yazıyor. Bilindiği gibi hikayedeki Gılgamış hayatı boyunca gerçekten de ölümsüzlüğün peşinde koşar. Diker enteresan bir şey söylüyor, yüzyıllardır içinde yaşadığımız bize Aryanlardan miras kalan ataerkil düzenin kökünde erkek bilinçaltını kirleten ölüm korkusu var. Kitapta bilinçaltını kirleten 5 ana korkudan bahsediliyor; değersizlik, kaybetme, yetersizlik ve başarısızlık, yüzleşme ve ölüm. Örneğin çapkın, hovarda erkeklerde yetersizlik korkusu var. Çapkınlar yetersizlik duyguları yüzünden tek bir kadından aldıkları onayla yetinemiyorlar, pek çok kadının onayına ihtiyaç duyuyorlar. Korktuğum başıma geldi diyenler, size söylüyorum Diker bilinçaltını işgal eden korkuların hayatımızın kısır döngülerine sebebiyet verdiğini, onları çektiğimizi, sürekli aynı sorunları bu sebeple yaşadığımızı açıklıyor.

 Ben Diker’in bahsettiği korkulardan oluşan bilinçaltını tasavvuftaki ‘nefs’ ile aynı şey olduğunu düşündüm. Geçim korkusu, yalnızlık korkusu, takdir edilmeme korkusu, beğenilmeme korkusu, hastalık korkusu gibi tüm korkularından kurtulmuş, teslim ve güvende hisseden insan gerçek anlamda huzurlu, mutlu özgür insan oluyor. Tıpkı nefsini eğitmiş insan-ı kamil, ermiş derviş gibi. 

 Diker özet olarak doğru ilişkiyi duygusal boşluklarımızı ve bilinçaltı korkularımızı sildiğimiz zaman yaşayacağımızı söylüyor. Kadının yaşam enerjisi * Kadında beklenti oluşturup yerine getirmeyen, sözleriyle davranışları tutmayan erkek, kadının yaşam enerjisini çalmış olur. Duygusal olarak yarım kalan kadının pozitif enerjisi istemese de onu yarım bırakan erkeğe kaçar, erkek böylece daha iyi hisseder. Kadının bilinçaltı ise sevdiğinden değil enerjinin kimin çaldığını bildiğinden onu düşünmekten kendini alamaz. Enerji vampirlerinden zihnen kurtulmanın, yaşam enerjinizi geri alıp hatta borcunu ödetmenin yollarından biri topraklama. * Bir erkeği elinizde tutabilmek, evliliğe ikna edebilmek için ondan çocuk sahibi olmak hiç iyi fikir değil. Eğer işe yarasaydı sevdiği adamdan bebek sahibi olan güzeller güzeli ünlüler terk edilmezlerdi. * Kızına fiziksel ya da sözlü şiddet uygulayan babaların kızlarının değersizlik duygusu yüzünden yetişkinliğinde kendisine iyi davranmayan erkekleri beğenme riski artıyor. Kitaptan ASLINDA GİDEN KADIN YOKTUR Seda Diker Destek Yayınları 2012, sayfa, TL.