25 Tem 2014

HAYAT HER FIRSATTA YOL BULUYOR

Yaz yağmurları ilginç bir gözlemime sebep oldu. Malum kurak geçen bir kıştan sonra haziran ve temmuz ayında yağan yağmurlar can oldu. Kışın yağmayan yağmur yazı bekledi sanki. 

Dikkat ettiniz mi ? Özellikle haziran ayındaki o istikrarlı yoğun yağışlar neredeyse retro bir bahar yaşamamıza neden oldu. Papatyalar bile yeniden fışkırdı topraktan sanki nisanmışçasına. 

Geçen haftasonu yağan o şiddetli yağıştan sonra bitkiler yeniden çiçeklendi. Bütün şehir taze açmış kır çiçekleriyle dolu. Kelebekler de o çiçekten bu çiçeğe uçuşup duruyor.

Ne kadar çarpıcı ! 

Kupkuru dediğin toprağın altında fışkırmak için bekleyen milyonlarca hayat var ve o hayatlar her fırsatta çiçekleniveriyor elvan elvan..

Günün Ayeti:

"(tüketimci)kadın ve öylesi gençliğin,kasada istiflenmiş altın ve gümüşün, (kapıda) son model bekleyen binitlerin, davar sürüleri ve çiftliklerin aşırı çekiciliği insanlara süslü görüldü. Ama bunlar dünyanın geçici kaynakları. Oysa Allah..O'nun katında en güzel vatan var." Ali İmran 14

Not: Tour'un sonu belli oldu, önümüz de bayram daha da duracak bir neden kalmadı bu şehirde. Hadi bana müsaade arkadaşlar. Geçici bir süreyle devre dışıyım.. 

22 Tem 2014

ELEKTRİK KESİNTİSİYLE GELEN HUZUR

BEDAŞ ile yaşadığım (aslında benim ihmalkarlığım sebep oldu bok atmayım şimdi) abonelik problemi yüzünden bizim evde elektrikler dört gündür kesik. Bu sabah hala açılmamıştı elektriğim güya dün akşam açılacaktı.

Elektrikler kesik olduğundan doğal hayata geri döndük. Mum ışığında yemek yiyoruz ve ailece iftardan sonra balkona kurulup aramızda sohbet ediyoruz. Buzdolabının çalışmaması çok sıkıntı yaratıyor ama üstesinden geliyoruz. Onun yokluğuna da uyum sağladık.

Televizyonun hayatımızdan çıkmış olması harika bir şey. Ne kadar da zamanımızı çalıyormuş meğer . 

Kızım akşam yatma saatini iyice saptırmıştı en son elektriklerin kesilmesinden önceki  gece 1,5 ta uyumuştu. Sabahta uyanmak bilmiyordu doğal olarak, saat 10'dan önce kalkmıyordu hanımefendi.

Elektriksiz ilk gece 11 gibi uyudu. Çok mırın kırın etti. İkinci gece 10;30 gibi uyudu. Üçüncü gece saat 10:00 da sızdı kucağımda. Dün gece saat 10 olmadan kucağıma kıvrılıp uyudu bir on dakika sonra da kardeşi sızdı. Sabah 08: de de ayağa dikildiler. 

Sadece çocuklar değil ben de normale döndüm. Onlar uyur uyumaz yatsıyı kılıyorum sonra tumba yatak. Ramazan başından beri sürekli sahura kadar uyanık kalmak çok yıpratmıştı beni. Artık sağlıklı düşünemez bir durumda, algılarım en düşük frekansta baş ağrılarıyla muztarip bir haldeydim. Kendime geldim be..  

İyiki elektrikler kesik diyeceğim...

Şu kesin elektrik doğamızı bozuyor.. 

18 Tem 2014

KİŞİSEL GELİŞİM VE HAVADAN SUDAN

Allah'a tamamen güvenen kişi bütün kaygı ve korkularından kurtulur diyor Türkiye'de kişisel gelişim işlerinin piri Şanal Bey.

Kur'an da aynı şeyi söylüyor yani kişisel geliş diyor. Zaten anlamak mümkün değil bu kişisel gelişimi eleştirenleri, hayat dediğin kişisel gelişimdir. Kur'an da sürekli kendimizi geliştirmemizi nefsimizden korkularımızdan kurtulmamızı ona yönelmemizi emreder. Kişisel gelişim dediğinde (ya da benim anladığım diyelim) kişinin ilerlemesini  ve özgürleşmesini ve Yaratıcıya ortaksız ve tam teslim olmasını engelleyen kalıplardan ve şartlanmışlıklardan ve kültürel aktarımlardan bilincimizi temizlemektir. 

..................................

Bize yıllarca okullarda,Kur'an kurslarında ,hutbelerde ve vaazlarda dinin kaynağı olarak şu öğretildi;kitap,sünnet,icma ve kıyas. Hanefiler istihsan ve yerine göre örfü de eklediler. Halbuki Kur'an dinin tek kaynağı olarak kendisini verir. Şartlanmışlık ve ezbere yaşamak işte önünde duran en açık gerçeği bile görmeni engelleyecek şekilde aklını perdeliyor. Hanefilere göre haram diye bir şey olur mu ya hu. Biz yıllarca bunu anlattılar. 

---------------------------

İsrail rutin filistinli müslüman öldürme sezonunu açtı ve canlı olarak adı müslüman olan 1 milyarı aşkın müslümanın gözleri önünde katliam yapıyor biz de seyrediyoruz. Bu acizliğin hesabını nasıl vereceğiz acaba ümmet olarak ??

--------------------------

Az önce koşulan Saint-Etienne-Chamrousse etabını Nibali kazandı. Hem de takipçileri Valverde ve Porte'a nal toplatarak. Yarış sırasında Valverde yokuşta bir şey yaparsa yapar yoksa Nibali bu işi bitirir diyordum. Porte daha yokuşun başında pes etti. Valverde bir atak yapmak istedi fakat Nibali hemen arkasına yapıştı. Son beş kilometreye girilirken bu sefer Nibali , atak öyle olmaz böyle olur diyerek Valverde'ye plakasını ezberletti. Arayı da artık kapanmayacak şekilde açtı. Nibali adeta gövde gösterisi yaptı ve Tour bu yıl benim kimse heveslenmesin mesajını dosta düşmana verdi.  

Tebrik ediyoruz kendisini nefis bir etap izletti.

------------------------------

Sanırım bugünlerde en büyük cesaret  Malezya Hava Yollarına ait bir uçağa binmek. Uçak ya buhar oluyor ya da füzeyle düşürülüyor... 

Götü yiyen varsa buyursun ...

17 Tem 2014

TALANSKY DÜN BİR DESTAN YAZDI.

Niye bisiklet seyrediyoruz ? Bunun en güzel cevabını dün koşulan Tour'un 11.etabında Garmin takımı adına yarışan Amerikalı Andrew Talansky verdi.

Sakatlandığı yarışı terketmedi ve kilometrelerce tek başına etaba devam etti ve tek başına yarışı bitirdi yarım saat geriden gelerek. Seyirciler de finişi terketmeden Talansky'i beklediler. Bu bir azim sporudur. İnsanoğlunun hem rakiplere hem doğaya hem de kendisine karşı verdiği mücadele azminin adıdır bisiklet. Yıllarca anlatılacak bir hikayenin kahramanı oldu Talansky.

Talansky için üç defa...

Tour'da kıyım sürüyor öte yandan.Cavendish,Froome derken Contador'da Tour'a veda etti sakatlanarak. Fabian Cancellera da Tour'u bıraktığırı açıklamıştı 10, etap öncesi. Talansky'de Tour'dan çekilmiş baktım şimdi siteden..

Ne diyelim Nibali'nin şampiyonluğu hayırlı olsun.. Giro ve Vuelta'dan sonra en büyük yarışı da kazanarak artık ölümsüzler arasına katılacak bu yıl öyle gözüküyor. Bu yıl ki performansı çok üst düzeyde çok iyi hazırlanmış Tour'a. Gönlümüz Nibali'den yana artık ...

Froome'dan sonra Porte sazı eline aldı ve gayet iyi gidiyor. Ancak Nibali'yi geçebilecekmiş gibi durmuyor en iyi bir ikincilik olur onun için. Zaten Tour'u kazanırsa efsane olur bir domestik olarak başlayıp Tour'u kazanmak inanılmaz bir şey bir bisikletçi için. 

Valverde'yi gözüm tutmadı hiç yarış kazanacak gibi durmuyor..

DÜNYA DÜZENİNİ DEĞİŞTİRECEK HAMLE (Mİ) ?



Yukarıdaki resimde BRİC adıyla bilinen ülkelerin kendi para fonlarını (İMF benzeri) kurmak üzere vardıkları anlaşmanın ilanını görüyorsunuz. (Dünya Kupası finalini seyrederken misafirlikte olduğumuz arkadaş Putin'in ne işi var final maçında diye sormuştu, bu işi varmış demek)

Fotoğrafı ilk gördüğümde liderlerin yüz hatları dikkatimi çekti. Biliyorsunuz gözler yalan söylemez ve duygularımız yüzümüze yansır. İyi bir yüz ve mimik okuyucusu karşısındakinin aklından geçenleri okur adeta.

Hindistan başbakanı sanırım bu işe en çok sevinen kişi. En içten o gülüyor. Bu işten bir çıkar ve beklenti içinde değil. Yaptığı işin mutluluğu var yüzünde. Samimi bir adam rahatlıkla güvenebilirsiniz..

Brezilya başkanı ev sahibi olduğu için ortada duruyor. Sağa doğru hem vücudunu hem kafasını eğmiş. Baş geriye doğru yaslanmış ve suratındaki gülümseme rol icabı.Bu işte Rusya ile birlikte hareket ediyor ve pabucu tümüyle Rusyaya mı kaptırdık acaba diye de düşünüyor bir yandan. Çin'e karşı olası bir çıkar çatışmasında tarafını belli ediyor.

Çin devlet başkanı gülmüyor bile ve üç lidere de mesafeli duruyor en uzun mesafede Putin ile. Bu işte patron benim diyor sen değilsin. Gözü Putin'in üstünde ve bu işten Rusya'nın siyasi ya da ekonomik bir pozisyon elde etmesinden tedirgin. Rusya'yı nasıl kucağa alırız onunu hesaplarını yapıyor kafasında.

Putin ise pis pis sırıtıyor tamamen yapmacık. Bu işten en çok beklentisi olan o ve şimdilik amacına ulaşmış görünüyor.

G.Afrika devlet başkanı ise abi siz ne derseniz ok modunda ve etkisiz eleman.

Resimin bütünü ise bir birliktelikten çok bir zoraki sıkışmışlık içinde kerhen bir ittifak görüntüsü veriyor.

16 Tem 2014

EY ÖRTÜNMÜŞ KALK VE HAYKIR

1-) Ey Müddessir (bürünmüş olan)!
2-) Kalk da uyar!
3-) Rabbinin yüce azametini fark et!
4-) Elbiselerini (bilincini - beynini) arındır!
5-) Rücz'den (her türlü şirkten, yanlış değerlendirmekten) kaçın!
6-) Çoğu isteyerek (hırsının getirisi olarak) iyilik - ihsan yapma!
7-) Rabbin için sabret!
8-) O boru öttürüldüğünde (ölüm, bâ's);
9-) İşte o süreç, çok zor bir süreçtir!
10-) Hakikat bilgisini inkâr edenlere (gerçeği örtenlere) hiç kolay değildir!
11-) Beni, yalnız olarak yarattığımla (başbaşa) bırak;
12-) Kendisine zenginlik oluşturduğumu;
13-) Önünde dolaşan oğullar verdiğimi;
14-) Kendisine alabildiğine genişlik ve bolluk yaşattığımı!
15-) Üstelik (hırs ile) daha da arttırmamı umar!
16-) Hayır (asla)! Muhakkak ki o işaretlerimize karşı çok inatçıdır.
17-) Onu saud'a (sarp bir yokuş) mecbur edeceğim.
18-) Muhakkak ki o düşündü ve takdir etti!
19-) Ölesi (de hakikati göresi) nasıl takdir etti!
20-) Sonra yine ölesi (de hakikati göresi) nasıl takdir etti!
21-) Sonra baktı.
22-) Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti!
23-) Sonra arkasını döndü ve kibre saptı!
24-) Ve şöyle dedi: "Bu nakledilen büyüleyici bir sözden başka bir şey değil!"
25-) "Beşer sözünden başka değil bu!"
26-) Onu Sakar'a (acı ve eziyet veren ateşe) maruz bırakacağım.
27-) Sakar'ı sana bildiren nedir?
28-) (Sakar) hem aynı hâlde bırakmaz; hem de (kendi hâline) terk etmez!
29-) (O) beşeri yakıp karartandır!
30-) Onun üzerinde on dokuz vardır!
31-) Nâr (ateş, tabiat cehennemi; enterik) Ashabı'nı ancak (on dokuz) melâike (66.Tahriym: 6) kıldık (ins ve cinn türü değil)... Onların sayısını da (sanki on dokuz sayısı önemliymiş gibi) kâfir (hakikati inkâr) olanlar için ancak bir fitne (sınav objesi) kıldık… Kendilerine kitap (Bilgi) verilenler yakînen bilsin (mecazların neye işaret ettiğini de görerek Hz. Rasûlullâh'ın vahyini tasdik etsinler) ve (Rasûlullâh'ın nübüvvet ve risâletine) iman edenler de iman (ilmî yakîn) bakımından imanları artsın; (böylece sağlam bilgiye ulaşan) kendilerine kitap (bilgi) verilmiş olanlar ve (tahkiki imana ulaşan) müminler de kuşkuya düşmesinler diye!.. Kalplerinde hastalık (şek - şüphe)bulunanlar (sağlıklı düşünme yetisi olmayanlar) ve kâfirler (perdeliler; hakikati ve hakikat bilgisini inkâr edenler) de: "Mesel (ibretlik misâl; temsil) itibarıyla Allâh bununla neyi murat etti?" desinler diye... İşte böylece Allâh, dilediğini saptırır ve dilediğini hidâyet eder. Rabbinin ordularını sadece "HÛ" bilir! Bu (Sakar ve bu işaretler) beşer için ancak bir zikra (hatırlatma)dır.
32-) Hayır! Kasem ederim Ay'a,
33-) Geri döndüğünde geceye,
34-) Aydınlandığında sabaha.
35-) Muhakkak ki o, elbette en büyüklerden biridir!
36-) Beşer için bir uyarıcıdır;
37-) Sizden ileri geçmeyi yahut geri kalmayı dileyen için (uyarıdır).
38-) Her nefs yaptığının getirisine mahkûmdur!
39-) Ashab-ı Yemîn hariç!
40-) Cennetlerdedirler... Sorarlar;
41-) Mücrimlere:
42-) "Sizi Sakar'a (dev alevli kuşatan ateşe) sokan nedir?"
43-) Dediler ki: "Musallîn'den (bilfiil salâtı yaşayanlardan) değildik!"
44-) "Yoksulu doyurmazdık."
45-) "(Nefsanî zevklere) dalanlarla beraber dalardık!"
46-) "Din sürecini de (Sünnetulah'ı - yapılanların sonucunun kesinlikle yaşanacağı realitesini) reddederdik!"
47-) "Sonunda yakîn (hakikatle yüzleşmek) oluştu!"
48-) Artık onlara şefaat edicilerin şefaati fayda vermez.
49-) Onlara ne oluyor ki, hatırlatıcıdan yüz çeviricidirler?
50-) Onlar sanki ürküp kaçan yaban eşekleri gibidirler!
51-) Aslandan ürküp kaçarcasına!
52-) Belki de her biri, kendisine (vahiy inip) açılmış sahifeler verilmesini diler!
53-) Hayır! Bilakis, sonsuz gelecek yaşamdan korkmuyorlar!
54-) Hayır! Muhakkak ki o bir hatırlatmadır!
55-) Dileyen onu zikreder (hatırlayıp değerlendirir)!
56-) Allâh dilemedikçe onlar zikredemezler (hatırlayıp değerlendiremezler)... O, takvanın ehlidir (dilediğinde korunmayı izhar )ve m

Kuranda beni en ürperten sürelerin başında gelir Müddessir Süresi.  Müfessirler 11-26 ayet arasında anlatılan kişinin Velid bin Muğire olduğunu naklederler. Evet doğrudur kaynaklarda var bunlar ve bu olay nakledilir vsvs. Benmi asıl anlatmak istediğim bu sürede üç ana paragraf var. Birincisi nebi ile ilgili olan ilk yedi ayet. Bu ilk yedi ayet adeta bir manifestodur nebi için. Vahyin ilk yılları olduğu hatırlanırsa nebiye bir uyarı ve tebliğ kurallarını koyan bir iç ahlak inşaa eder. Nebinin Kureyşin büyüklerine oradaki aristokratik şirk düzenine karşı nasıl hareket edeceğinin nizamnamesidir adeta.  Yani Süre ilk yedi ayeti ile nebi ahlakı oluşturur.Tabiki bizim de...

Sonra ikinci bölüme geçilir ve burada kafir zihniyeti çok veciz ve adeta surata atılan şamar gibi beliği ifadelerle net ve kesi olarak ortaya konulur. Özellikle 18-21 ayetlerinde benim tüylerimi diken diken eden o sarsıcı ifadeler ile şartlanmış zihnin defoları ortaya konur. Nefsani bakış ile düşünmek yerilir ve fekkir kalıbı kullanılır. Kuranda sürekli tefekkür etmemiz salık verilirken burada kelime fekkir olarak kullanılmıştır. Yani yukarı açılan kapsayıcı ve inşaa edici bir düşünme değil aksine aşağıya doğru daraltıcı ve karartıcı bir düşünme şekli olarak tasvir edilir. Adam baktı ölçtü biçti sonra tekrar ölçtü biçti ve bu Kitabın insan sözü olamayacağını anladı fakat (sonra baktı diyor ya ayet) işte o anda ulaştığı fikri gerçeği görmezden gelmeyi seçti çünkü baktı . Neye baktı? Ben bu Kitabın Allah sözü olduğunu tasdik edersem ne olur onun iç hesaplaşmasını yaptı içinde. Düşünerek bulduğu hakikati açıklamak yerine Kureyşin beklentilerine uymayı tercih etti ve kanaatinin aksini söyleyerek " bu öncekilerni masallarını anlatan bir sihirdir" dedi.  Bu da tefekkür değil fekkirdir yani sığ düşüncedir. 

Bu ayetler çok iyi anlaşılabilirse bir mümin zihin inşaası için çok sağlam temeller atılmış olur. 

Süre Sakar'ı (bir cehennem türü) anlatarak ve aşağıda geçen ayetlerdeki zihniyetin Sakar'a atılacağını anlatan ayetlerle devam eder. Bu zihniyet öyle kötü bir zihniyettir ki adeta allahlaşmaktır ve Yaratıcı ubudiyet yerine ilahlaşmayı seçenler için özel muamele hazırladığını açıkça anlatmaktadır. Çünkü aynen iblis gibi göz göre göre Allah'a iftira atmaktadırlar.

Süre bu zihniyetin takipçileri için de aynı tehdidi tekrar ederek devam eder. Beyan ve nebi ortadadır dileyen öğüt alır dileyen almaz diyen ayetler insanın seçimlik hakkını hatırlatır ve seçimlik hakkını küfürden yana kullananlar için durum aynıdır.ÇÜNKÜ ONLAR DA KENDİ AKILLARINI KULLANMAMIŞ YA DA AYNI SIĞ AKLI SEÇMİŞ, SAPIKLIĞA DALANLARLA DALMIŞ,NAMAZI KILMAMIŞ,YOKSULU DOYURMAMIŞ VE DİN GÜNÜ OLDUĞUNU VE BİR GÜN HESAP VERECEKLERİNİ DÜŞÜNMEMİŞLERDİR.

Süre bu tiplerin asla affedilmeyeceklerini tekid eder hemen art arda.   

Süre bu tip zihniyete sahip insanları ayrıca aşağılar. Onlara ne oluyordu ki Allah'ın apaçık hükmü geldiğinde bile bile onu almaktan imtina ediyor adeta aslandan kaçan eşek gibi kaçıyorlardı ? 

Cevabı da kendisi verir Kuran; o(nlar) kendisine vahiy gelmesi beklentisi içindedir yani büyüklenmiştir ve başkası eliyle değil bizzat kendisi muhatap olmak ister vahiyle. Ona geliyor da niye bana gelmiyor ? Bu ayet bütün insani sapkınlığın temel zihni problemini ifşaa eder. O benden niye üstün ?

En son ayetler genel kuralı koyar; Bu bir hatırlatma ve uyarıdır dileyen uyar dileyen uymaz fakat uyma işi de Allah'ın iznine bağlıdır yani mutlak olarak en son hüküm Allah'a aittir. Yani bizim dilememiz Allah'ın dilemesiyle birlikte bir anlam ifade eder. (Bu ayetten kaderci anlamlar çıkaran müfessirler olmuştur maalesef alakası yok halbuki burada inşaa edilmek istenen mümin gönlüdür aklıdır zihnidir. Evet der Allah esas olan sizin dilemenizdir fakat sürekli hatırlayınki bu dilemeleri hayata geçiren benim. Tanrılaşmayın uyarısıdır bu ).

Adı üstünde süre mümin zihninin üstündeki perdeyi kaldırır ve kafir zihninin üstündeki perdeyi de apaçık ortaya serer.   

11 Tem 2014

CERNUNNOS-CERN-ZÜLKARNEYN UZAR GİDER BU HATHOR'A KADAR YOLU VAR

KUTSAL İNEK -BOYNUZA DİKKAT GÜNEŞİ BOYNUZLARINDA TAŞIYOR YANİ TANRI RA'YI
KUTSAL İNEK-HATHOR
KELT TANRISI CERNUNNOS -BOYNUZLU TANRI DİYE BİLİNİR.


CERN'İN LOGOSU-CERNUNNOS GİBİ BOYNUZLARI ÇIKMIŞ

CERN ÖNÜNDEKİ HİNT TANRISI ŞİVA-YOKOLUŞ DANSI YAPIYOR-DÜNYANIN EN ÖNEMLİ BİLİM MERKEZİNİN ÖNÜNDE BİR HİNT TANRIÇASI -BU HEYKELİ BİR BİLİM İNSANIN HEDİYE ETTİĞİNİ SÖYLÜYORLAR CEVABEN. İLGİNÇ HAKİKATEN. EZOTERİK BİLGİ İLİKLERİMİZE KADAR İŞLEMİŞ.



KARA ENERJİ YA DA KARA MADDE DEDİĞİN ALLAH'IN KAYYUM İSMİDİR

" Ve kulaklarınız, gözleriniz yahut deriniz size karşı tanıklık yapmasın diye (günahlarınızı) gizlemeye çalışanlardan olmadınız üstelik Allah'ın yaptıklarınız hakkında fazla bir şey bilmediğinizi sandınız. Ve Rabbiniz hakkında taşıdığınız bu düşünce sizi helake uğrattı, böylece kendinizi hüsrana uğrayanlar arasında buldunuz!" Fussilet 22-23

" Ne zaman insana nimetlerimizi bağışlasak yan çizer ve (Bizi anmaktan) uzaklaşır, başına bir kötülük gelince de hemen dualar okumaya başlar!" Fussilet 51

" De ki: Ya inkar ettiğiniz bu (vahiy), gerçekten Allah'tan ise (halinizin ne olacağını) hiç düşündünüz mü? Kendisini kötülüğe ve eğriliğe (bu kadar) çok kaptırandan daha sapık kim olabilir?" Fussilet 52

" Zamanı geldiğinde insana mesajlarımızı (evrenin) uçsuz bucaksız ufuklarında ve kendi öz benliklerinde (bulduklarıyla) tam olarak anlatacağız ki bu (vahy)in tartışılmaz bir gerçek olduğu, apaçık ortaya çıksın. Rabbinin her şeye tanık olduğu(nu bilmeleri onlara) hala yetmez mi?" Fussilet 53

" Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye tutuyor. Yemin olsun, eğer çöküp giderlerse, O'ndan başka hiç kimse onları tutamaz. Halîm'dir O, Gafûr'dur." Fatır 41 

10 Tem 2014

TOUR DA DEPREM OLDU..

Froom dün koşulan beşinci etapta (ki kabus gibiydi berbat bir hava vardı). kaza geçirdi  iki kere ve son kazadan sonra Tour'dan çekildiği açıklandı. Cavendish birinci etapta gitmişti. Quintana zaten katılmamıştı Tour'a . Geçen yılın bir ikisi yok bu sene. Nibali'ye kalmış gözüküyor ortalık. Gerçi daha dağ etapları var ama bakalım. Pek keyifsiz oldu bu sene Tour be. Sky lidersiz kaldı , Wiggins zaten Froome'un liderliğini protesto edip gelmemişti. E,Froome yok Wiggins yok Porte'u mu öne sürecekler acaba merak içindeyim.

Valverde ile Contador bakalım ne yapacak dağ etaplarında. Ara açılıyor. 

Beşinci etap sonunda Nibali hala liderliğini devam ettiriyor. Fuglsang +2 saniye ile hemen arkasında. Porte ve Valverde +2 dakika geride. Talansky de iyi gözüktü bakalım devamını getirebilecek mi ?


Froome ilk kazadan sonra sol tarafı fena durumda. Burada belli olmuyor ama sol baldırı tamamen soyulmuş durumda. İkinci kazadan sonra yarışa devam edemedi zaten. 

Thomas ve Porte Sky adına bayrağı taşımaya devam edecekler

Beşinci etabın galibi Belkin'den Lars Boome. Çok iyi bir atak yaptı o rezil havaya rağmen ve cevap veren olmadı . 

DAHA DA DÜNYA KUPASI SEYRETMEM

Kolombiya elendiğinden beri seyretmeyi bıraktım kupayı. Biraz önce internetten baktım Arjantin penaltılarla finale kalmış. Umarım Almanya sekiz tane de onlara atar. Hiç bir şey oynamadan finale geldiler. İspanya tiki taka felan en azından bir oyun şablonu vardı. Arjantin gol yememek üzer kurmuş takımı ,Messi atarsa kazanıyorlar atamazsa penaltılara kalıyorlar.Almanlar normal oyunda bunları siker atar  da gene pisliğe yatıp işi penaltılara bırakmaya çalışacaklar. Bana 1994 Amerikayı ve orada şampiyon olan Brezilya'yı hatırlattı. Final maçı da penaltılara kalmıştı. Hatırlayan var mı final maçından bir enstantane. Futbol oynamadan Dünya futbol şampiyonu olunuyor hem de penaltılarla. Sikeyim böyle kupayı ben. Penaltı ne ya. Ertesi gün bir daha maç yaptır. Eleminasyon kaldırılsın lig usulüne dönsün mına koyim. Böyle şampiyonanın da böyle şampiyonunda  böyle futbolunda FİFA'nın da canı cehenneme.

Eğer Arjantin şampiyon olursa ahan da burdan Maradona demem küfrü basarım. Arjantin'in oynadığı toptan dimağımızda ne kaldı Allah aşkına bu kupada sik gibi finale geldiler. Hollanda en azından bir 5-1 seyrettirdi bize. 1990 da da finale kalmışlardı İtalya'da ki kupada Maradona'ya rağmen hiç bir sik oynamadan gelmişlerdi aynen burada olduğu gibi. Almanya orada da ellerine vermişti bunların. 1-0 falan yetmez bu pigmelere en az beş atsınlar Almanlar da futbolun şanı kurtulsun. 

Almanlar hazır katliama başlamışken Arjantin'i de gömsünler de bir daha kupaya mupaya katılmasın bu sikik pigmeler. 

Eurosporta'da maç özeti diye link koymuş ne maç özeti amına koyim maç mı oynanmış ki fotoğraf koysan da olur yani. 

Oruçlu oruçlu küfrediyorum ama tutamıyorum kendimi sikeyim böyle kupayı böyle Arjantin'i . Ruhsuz ipneler robot gibi top oynuyorlar. 

Maradona bir kişilik bir karizmaydı , Messi denen pigme bildiğin japon çizgi film karakteri. Maradonayla kıyaslıyor bir de. Peh, GGO diye bir futbol oynayan robotlar üzerine bir çizgi film var aha Messi dediğin GGO yani. 

Arjantin kupayı mapayı alırsa aha onları da lanetlerim Brezilya gibi insan içine çıkamazlar bir daha.  

Dünya kupası için bir format önerim var. Lig usulü oynansın ve puan falan verilmesin. Ençok gol atan takım bütün maçlar sonunda şampiyon ilan edilsin. Penaltı nedir yaa. Alay mı ediyorsunuz bizimle . 

Burada keseyim en iyisi yazdıkça hıncım daha da artıyor...

9 Tem 2014

TRT SPORA SİTEM EDİYORUM BURADAN , TEK KANALKEN DAHA İYİYDİNİZ BEE

Sayın TRT ve özellikle TRT Spor yetkilileri;

Sizin tek kanal dönemlerinizi de yaşamış biriyim, o zamanlar da (80'li yıllarda) atletizm,artistik patinaj, olimpiyat,tenis,yüzme ve jimnastik yayınlarınızı zevkle seyrederdik. Bizim köyde bir kahve dolusu adamın avrupa artistik patinaj şampiyonasını merakla seyrettiğini hatırlarım. 

Ben Wimbeldon finallerini arkadaşlarla oturur seyrederdim muhabbet çıkardı. Atletizmi TRT ile sevdik. Cüneyt abinin yorumları ile  olimpiyat ya da atletizm şampiyonalarını seyretmek bir keyifti.

Geldik bugünlere , üstelik artık özel spor kanalınız da var.  

Bugün geldiğimiz nokta nedir , nedir bu rezillik ? Futbola bu kadar odaklanmak niye ? Özel kanallar ile sidik yarışına mı girdiniz ? Üstünüze vazife mi ? Paranızı benim gibi milyonlarca kişi ödüyor ama ben kanallarınızda seyretmek istediğim hiç bir spor organizasyonu göremiyorum ! 

Wimbeldon geçti hani TRT ? Fransa Bisiklet Turu koşuluyor hani TRT ? 

Sayın TRT Spor yetkilileri hiç EUROSPORT_TRÜKİYE yayınların seyrediyor musunuz ? 

Seyrediyorsanız utanmıyor musunuz ? Tamam dünya kupasını yayınlıyorsun anladık da bütün gün aynı maçın tekrarını seyretmek zorunda mıyız ? Gündüz Wimbledon'ı yayınlasan akşam maç kaçıyor mu? 

Aha şu saatte Fransa Bisiklet Turu 5.etap koşulacak , ben bu yarışı niye ingiliz ITV den ya da France 2 kanalından hem de kaçak seyretmek zorunda kalayım ?

Buradan şikayet ediyorum benden kestiğiniz paraları helal etmiyorum ..

TRT kendi özüne dön...  

DEUTSCHLAND ÜBER ALLES

Oleeeeyy beee. Oleeeey. (lafa nasıl gireceğimi bilemedim) Sambacı mısınız nesiniz gördünüz sambayı. İçimin yağları eridi resmen. Dünya kupasını ve futbolu seyretmeyi bıraktığım için (kolombiya elenince benim için bitmişti kupa) dün geceki maçı seyretmedim. Sahura kalkınca kanal dolaşırken maçın tekrarına denk geldim bir baktım ki 34.dakika 0-5 skor yazıyor. Oha lan bu ne dedim. Oturdum maçı büyük bir keyifle seyrettim. Bu kadar keyifle seyrettiğim bir maç olmadı bugüne kadar. Almanlara olan nefretimi bir yıl süreyle askıya alıyorum. Beni çok mutlu ettiler. 
Brezilya defansı dandik diyordum kupanın başından beri fakat Şili ve Kolombiya cezayı kesemediydi. Ama Alman makinesi gerekeni yaptı özenle. Şili maçını yorumlarken ,Şilin'nin bir türlü üçgenleri ve hızlı pası yapamadığını (ki bir kaç kez yaptılar bunu ve hepsi gol pozisyonu oldu fakat becerip atamadılar, adi Alexis Sanchez dikine ve hızlı oynayacağına hep çalıma kaçarak beni deli etti amcık her golü sen mi atacan bırak takımı oynat bak hala 7-1 rağmen delleniyorum.) bu yüzden farklı kazanacağı maçta penaltılarla elendiğini yazmıştım. Psikoloji çok etkili malesef bu tür takımlarda ve tabiki bitirici adam eksikliği. 

Şili'nin elenmesi dünya kupaları tarihinde ,1982 de Fransa'nın Almanya'ya yarı finalde elenmesi ve bizim takımın Ronaldo'nun pis burun golüyle yarı finalde elenmemizden sonra beni çok kahreden üçüncü maç olmuştur. Ah ulan o son dakika topu girmedi ah ulan ahh. 

Allah'a şükür Almanya toptan cezayı kesti ferahladım. Kupon yattı ama hiç sorun değil helal olsun...

Brezilya'yı böyle gördüm ya ohh beee...

Lanetim mi tuttu nedir ??? İnşallah inşallah ???

Bu arada dün maç için yorum yapan bir iki ismi de anayım , bu maçın çok farklı skorla biteceğini hissediyorum diyen arkadaşlar, hissiyat yanıltmaz mantık yanıltır. Hissiyatınıza güvenin. 
anaaa gol geliyor

Allahım 7'den fazla gol yemediğimiz için şükürler olsun (maç sonu Brezilya duası)





Misal ben. Hatta 0-1 gol oynamıştım. Nerden bilelim Almanların Brezilyanın gazozuna ilaç attığını

    

7 Tem 2014

İNSAN MUTLAKA AZAR KENDİ KENDİNE YETTİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜNDE

" İNSAN MUTLAKA AZAR KENDİ KENDİNE YETTİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜNDE" ALAK 6-7

Cuma akşamı Arafta Sorular programının konuğu Erdem Uygan'dı. Yaşı müsait olup doksanlı yıllarda radyo dinlemiş olanlar Hür FM de yayınlanan Müebbet Muhabbet programını hatırlarlar. O efsane programın ayrılmaz ikilisinden biriydi kendileri.

Birden ekranda görünce doğal olarak izlemeye başladım. Bizim muhabbetçi hakiki mümin olmuş meğer 2007 yılından beri. Kendi tabiriyle Kuran Mümini. 2007 enteresan bir seneydi benim içinde benim de hidayete erdiğim senedir.

Gerçek bir Kuran Müminini izlemek beni çok mutlu etti. Bu kitabı okuyarak yeniden inanan nesil çok ümitvar bir geleceğe bakıyor. 

Kuranı yutmuş (her müslümanın yapması gerektiği gibi) gitmiş arapça öğrenmiş (arapça makale yazacak kadar). Takır takır ayet söylüyor numarası ile beraber. Her gün Kuranı mutlaka okur ve üzerinde çalışırım diyor.Darısı bütün müslümanların başına.

Başlıktaki ayetleri hatırlattığı için Allah ondan razı olsun dikkatimden kaçmış bugüne kadar.

Programdan Notlar :

- Akıl herkeste var ama çalışan akıl az kişide var

- Benim tek hedefim müslüman ölmek.(ayetin numarasını da söyledi ama not almamışım)

- Ben Kuran müminiyim.

- Tasavvuftaki o Allah'a ulaşmak fikri saçma. Allah'a ulaşamazsın. Hedef Allah'a ulaşmak diye bir şey olamaz. Hedef Kitaba uygun yaşamaktır.

- Ben otorite olarak sadece Allah'ı kabul ederim. 

- Asla köşe yazısı okumam. Köşe yazısından bir şey öğrenilmez.

- Müslümanım deyip namaz kılmamak mümkün değildir. Kuran namaz kılmayana müslüman demiyor. Sen müslümanım diye kendini kandırıyorsun. Benim kalbim temiz diyerek yırtamazsın.

- Kaybetmekten korktuğum tek şey imtihanı kaybetmektir.

- Dünya hayatı demo versiyondur.

- Zikir,ders çalışmaktır. Zikir, bir bilgiyi beyinde çalışır vaziyette hazır tutmaktır.O yüzden namazda Kuran okumak şarttır. Namazda okuduğun ayeti namaz bittiğinde düşünüp hayatına da uygulayacaksın. Taha 14 te Allah Musaya şöyle emreder: Namazı benim zikrim için kıl.

- Din kitaptan öğrenilir birilerine sorarak din öğrenilmez.

- Hiç kimse kimsenin yükünü çekmez (ayettir) İnsanların dini sorarak öğrenmek istemesi tamamen kolaycılıktandır ve sorumluluk almaktan kaçmak içindir. Günahı boynuna diye bir şey yok herkesin günahı kendi boynundadır.

- Kehf 13-+14 te Allah mağaraya sığınan müminler için üç vasıflandırma yapar; iman-bilgi-cesaret.

- Mutlak hakikatin olduğu bir yerde hiç kimsenin fikriyle ilgilenmem kendi fikrimle bile.

- Ben bütün değerlendirmelerimi Allah'ın kitabına göre yaparım.

- Dünyadaki kavga "senin olmasın benim olsun " kavgasıdır. 

- Dünyada , Adem'den bu yana hiç bir şey değişmemiştir. Değişen sadece elbiseler ve aletlerdir.

FİFAYI LANETLİYORUM.BREZİLYAYI DA

Kolombiya elendi. Mehmet Demirkol'un dediği gibi Brezilya geri dörtlüsü ve öndeki iki stoper Kolombiyayı dövmek için sahaya çıkmıştı. MUhteşem dörtlü yine yarı finalde. Dön dolaş aynı adamlar ayın ülkeler aynı takımlar. Kusucam artık.

BRezilya umarım bir daha ömrü hayatında yarı final göremesin buradan lanetliyorum...

Real Madrid kulubü kapatılsın bu arada da..


4 Tem 2014

TOUR YARIN BAŞLIYOR

Bisikletseverlerin merakla beklediği Tour yarın başlıyor. Güya Fransa'daydık bu sene ,seneye inşallah. Bu sene İngiltere'den başlayacak tur Giro'da İrlanda'dan başlamıştı. Mont Ventoux etabı bu yıl yok. Froome geçen yıl ki epik zaferini bu yıl tekrar edebilecek mi?

Eurosport'dan seyretmek istiyorum özellikle Tour'u da bakalım nasıl olacak.?

Bu akşam Kolombiya elenirse zaten tek olayımız Tour'dur.

Ziyafete hoşbulduk..

VİVA KOLOMBİYA , YÜRÜ BE FUTBOLU KURTAR

Kolombiya bu kupanın tek adam gibi futbol oynayan takımı. FİFA'nın iyice pespayeleştirdiği podyumda yürüyen süs köpeklerine çevirdiği futbolu bu akşam Kolombiya FİFA'nın elinden kurtarabilir. Futbolu esir almış olan TV'lerin elinden de kurtarabilir aynı zamanda. Bir daha Porto-Monaco finali olmazmış o yüzden de FİFA Brezilya'nın elenmesine izin vermezmiş. Öyle yazıyor bir yazar bugün. O yüzden futbol seyretmiyorum zaten 15 senedir. Maçlara gidenler bence seyirci falan değil artık aklını yitirmiş bağımlı bir kitle. Ortada oyun kalmamış sen ne seyretmeye gidiyorsun. Bu akşam eğer Kolombiya elenirse daha da futbol seyretmem Brezilya'ya da ana avrat düz giderim FİFA'yı da lanetlerim. 

Günün Sözü

"Aradıkları mutluluğu bir türlü bulamadıkları için durmadan yakındıkları fakat  terk etmeye asla yanaşmadıkları bir hayat tarzları var. Eğlencelerini neşe, hazlarını mana, endişelerini fikir sanıp yaşayıp ölüyorlar." Haşmet Babaoğlu

3 Tem 2014

ÇORUMLU ENSARA GECİKMİŞ OLSA DA ŞÜKRANLAR (BEN YENİ DUYDUM)

Benim atalarım Rus ile yaptığı mücadeleyi kaybettiklerinde binlerce yıldır vatan bildikleri toprakları terketmek zorunda kaldılar ve bu ülke bize kucak açtı. O yüzdendir Yunan İzmir'e girdiğinde ilk mücadeleye başlayan Çerkez Ethem olmuştur. Burayı biz vatan biliyoruz ve vatansız kalmanın acısı daha çok tazeydi o yıllar. 

Geçen akşam Ahmet Tezcan anlattı (kendisi de çerkezdir bizdendir yani) . Sürgünde atalarımız memleketin pek çok yerlerine yerleştirildi. Çorum'da bu yerlerden biri. Çoruma çerkeslerin yerleştirileceği belli olunca , Çorumlular gelenler otursun diye ev yapmışlar,yetmemiş yanına dam yapmışlar yetmemiş içine hayvanını da koymuşlar.

Padişah bunu öğrenince Çoruma tahsisat göndermiş yapılan masraflar için, Çorumlular iade etmiş biz bunu Allah rızası için yaptık ayıptır misafirimizdir onlar diyerek. 

Padişah bu sefer devrin resmi gazetesinde ilan vererek Çorumlulara teşekkür etmiş.

Çorumdan adam çıkmaz derler bir de. Ensar gibi aslanlar yurduymuş meğer. 

Çok mütehassis oldum. Nur içinde yatsın hepsi Naim cennetlerinde konaklasınlar.. 

Bu arada Suriye'den savaş nedeniyle kaçan  çerkesler bilumum çerkes köylerinde misafir ediliyorlar bir aile bizim köye yerleştirildi. 

Suriyeliler de her yerde canım diyeceğimize gereğini yapalım..

Çorumlulardan ibret alalım...

1 Tem 2014

HER ŞEY ORTADA EZGİ, SAF OLMAYA GEREK YOK

Cemaat’in bugün mazlum olması, dün zalim olduğu gerçeğini değiştirmiyor

01.07.2014 Radikal 

Ezgi BAŞARAN

"Cemaat, Kürt siyasi hareketinin olmadığı bir çözüm istiyor" diyen Ruşen Çakır'a göre AKP bugün operasyon yapmakta temkinli davranıyor ama iktidarda Cemaat olsa ve "AKP'yi tasfiye etmek istese 5 dakikada hallederdi. Dünyanın hiçbir gizli servisi Cemaat gibi bir yapı inşa edemez."


NEDEN
Ruşen Çakır, İslami hareketler ve cemaatler konusunda en yetkin bilgiye sahip gazetecilerin başında gelir. Gülen Cemaati’ni neredeyse kurulduğu günden beri takip eder. Dolayısıyla bugün siyaseti ve Türkiye’nin gidişatını doğrudan etkileyen Cemaat-AK Parti savaşını da bir bütün olarak yorumlamak konusunda en doğru isimlerden biridir. Semih Sakallı ile birlikte yazdığı “100 Soruda Gülen-Erdoğan Savaşı” adlı kitabı yeni piyasaya çıkan Çakır ile buluştum, Türkiye’nin güçler dengesini konuştum.

Ahmet ve Nedim tutuklandığında arkasında Cemaat olduğunu biliyor muydunuz?
-Kesin biliyordum çünkü Ahmet ve Nedim’den önce beni almak istemişti Cemaat. Oradan biliyordum. Bunların detaylarına çok girmek istemiyorum.

Ama sebebini söyleyebilirsiniz…
-Hanefi Avcı, Cemaat ile ilgili kitabı “Simonlar”ı yeni çıkarmıştı. Ben de tamamen gazetecilik güdüsüyle konuya yaklaştım. Kitap çok ilgimi çektiği için detaylarını konuşmak üzere Avcı’yı o dönem Mirgün Cabas ile birlikte program yaptığımız NTV’ye çıkarmak istedik. Ve çıkardık. Meğer Cemaat o dönemde medyaya uyarıda bulunmuş, Hanefi Avcı’nın kitabını görmezden gelin diye. Programın ardından Cemaat’in tetikçilerinin hedefine oturtuldum. Kitabı benim yazdığım iddia edildi vesaire. Tüm psikolojik harekat yöntemleri kullanıldı. İnternet sitelerinde, televizyon programlarında…

Peki sizce nasıl kurtuldunuz?
-Herhalde bir noktadan döndüler. Bir de yıllardır, 1985’te gazeteciliğe başladığım dönemden beri cemaatler konusunda araştırma yapan, Gülen Cemaat’ini çok iyi tanıyan bir gazeteciyim. İlk dönemler bana Gülen hareketiyle ilgili haber veren kaynaklarımdan bazıları daha sonra Cemaat’e katıldı. Yani nasıl bir bermuda şeytan üçgeniyle karşı karşıya olduğumu bildiğim için tedbirlerimi almıştım. Bunu da detaylı anlatıp kişisel bir meseleye dönsün istemem. Şu kadarını söyleyeyim, Cemaatçiler komplo kurmayı çok iyi bilen insanlardır, ben de onların bunu çok iyi bildiğini bildiğimden tedbirlerimi almıştım, ne var ki Ahmet ve Nedim alamamıştı. Zaten Nedim’in tutuklanması Hrant Dink cinayeti üstünden bazı polis şefleriyle kişisel hale gelen bir savaşın sonucunda oldu. Artık Nedim’den bir tek böyle kurtulabileceğine inanmış olan söz konusu polislerin intikamıydı. Ahmet’inki ise İmamın Ordusu kitabını yazdığının öğrenilmesiyle son anda oldu diye tahmin ediyorum.

O dönemde “Aslında Başbakan bu tutuklamaları istemiyordu, kontrolü dışında oldu” denilmişti ama “Bazı kitaplar bombadır” sözleri de bu ihtimali zayıflatıyor. Sizce haberi ve isteği çerçevesinde mi olmuştu Ahmet ve Nedim’in tutuklanması?
-Başbakan’ın “Bazı kitaplar bombadan tehlikelidir” açıklamasının sebebi kucağında bir bomba bulmasından ileri geliyordu bence. Yani ne Ahmet’i ne Nedim’i tanırdı ve tutuklanmalarını istemiş olduğunu sanmıyorum. Oda TV’nin yayınlarından rahatsız olmuş olabilir. Ahmet ve Nedim de cemaatçi polisler tarafından fırsat bu fırsat diye Oda TV operasyonuna dahil edilmişe benziyor. Bence Başbakan’ın bu operasyondan hem haberi vardı hem de yoktu denebilir bu nedenle. Lakin Ahmet ve Nedim’in olaya dahli hiç beklemediği biçimde ses getirdi ve krizi uluslararası arenada yönetmekte sıkıntı çekti. Böyle olunca da o bomba açıklaması geldi.

Cemaat’in devlet içinde örgütlenme stratejisi kaç yıllık?
-Kurulduğu ilk günden beri devlet içinde örgütlenme zihniyeti vardır Cemaat’in.

Yalnız Gülen cemaatine mensup kişilerin devlet memuru olmasından söz etmiyoruz değil mi?
-Olur mu! Herhangi bir cemaatin üyeleri devletin her kademesinde yer alabilir, bunda sorun yok. Sorun, devletin yapısı dışında başka bir hiyerarşik düzene göre hareket eden kişilerin varlığı. Ve bu kişilerin birebir önceden, hatta çocuk yaştan seçilerek “Sen şu emniyete müdürlüğüne, sen şu üniversiteye yerleşeceksin” denilerek yerleştirilmesi. Bu Gülen Cemaati dışında başka hiçbir cemaatte yok. Bu boyutuyla yok.

Bu stratejiyi kuran Fethullah Gülen’in kendisi mi?
-Tabii ki. Fethullah Gülen bana göre bir dâhidir! Her şeyle tek tek ilgilenir, atılan her adımı takip eder, her şeyi bilir.

Bu tür yapılarda raydan çıkan ‘kraldan çok kralcılar’ olabileceğini düşündüğümden sormuştum…
-Hayır Gülen’in bilmediği ve bilmek istemeyeceği, yani kafasını öte yana çevireceği şeyler olmaz Cemaat’te. Her şey onun bilgisi ve onayıyla yapılır. Ki onların yayınladığı tapelere karşılık karşı tarafın yayınladığı tapelerde, örneğin o ananas tapesinde tüm detaylarla bizzat nasıl ilgilendiğini gördük. O sadece küçük bir örnekti.

Bu Cemaat’i devlet olmak için mi oluşturdu peki Gülen?
-Devlete dindar kadrolar yetiştirmek ve bu kadrolar eliyle devlet üzerinde etkili olmak için diyelim. Gülen’in bu perspektifi bir araştırmacı olarak Cemaat’i çalışmaya başladığınız andan itibaren suratınıza rüzgar gibi vurur. Çok nettir. Yıllarca kendilerini gizlediler, çok darbe aldılar ama bu perspektifin büyük meyvelerini toplar konuma eriştiler. Çok güçlü bir konum bu.

Bu gücü niye 28 Şubat’ı engellemek ya da orduyu yıllar önce bitirmek için kullanmadılar, niye AK Parti’yi beklediler?
-İstedikleri kıvama ancak AK Parti döneminde geldiler de o yüzden. 28 Şubat’ta Cemaat’in belli bir gücü vardı ve direksiyonu askere doğru kırdı. Yani Erbakan’ın karşısında askerin yanında durmayı istedi. Ama asker ona hiçbir şekilde itibar etmediği için açıkta kaldı. Kendini korumak için bu stratejiyi benimsemişti. Bir de Milli Görüş hareketi ile Gülen hareketi her zaman birbirlerini engel olarak görmüşlerdir. O yüzden Milli Görüş hareketinin tasfiyesi Cemaat’in işine gelecekti, önü açılacaktı. O dönemde Fethullah Gülen’in Erbakan dışında tüm odaklarla, Çiller’le, Demirel’le, Ecevit’le, arası iyiydi, hatırla. Bu arada orduya da kendisini merkez sağın bir figürü gibi sunmaya çalıştı ama ordu kabul etmedi. Etseydi bugün AK Parti’ye yaptığını o gün orduya yapabilirdi. Yani onun kanatları altında güçlenip sonra da onu vurabilirdi. Ama işte ordu hem güvenmediğinden hem de ihtiyacı olmadığını düşündüğünden Gülen cemaatiyle hiç ittifak yapmadı ve neticede ATV’de yayınlanan bir kaset ile ipini çekti. Gülen ABD’de sürgüne gitmek durumunda kaldı, cemaat de geri çekildi.

ORDU CEMAAT’İ TEHDİT, AKP İSE RAKİP GÖRDÜ

Sizce Erdoğan bu anlattığınız sürece bakıp “ordu ne haklıymış” mı diyordur?

-Ordu’nun Gülen cemaatine karşı oluşu ile AK Parti’nin karşı oluşunun altında farklı saikler var. Ordu Cemaat’i bir tehlike olarak görüyor, AK Parti ise gücüne ve iktidarına bir rakip. Dolayısıyla Erdoğan “Ordu da ne haklıymış” demez. Baştan beri Cemaat’in yayılma stratejisini biliyordu ama onu kontrol edebileceği yanılgısına düştü. İşte bu noktada ordunun kendisinden daha doğru öngörü sahibi olduğunu düşünmüş olabilir. Gerçi Erdoğan hiçbir zaman Cemaat’e tam destek çıkmadı, tam önünü açmadı. Ama engellemedi de. Halbuki Cemaat çok defa “Gel birlik olalım” atışları yaptı. Ama hükümet yanaşmadı. Şemdinli soruşturması bunun ilk örneklerindendir. Hükümetin kafasında şu vardı: “AB süreci içerisinde zaten ordu vesayeti kademeli olarak bitecek, çatışmaya girmeden orduyu tasfiye etmek mümkün, şimdi Cemaat’le orduya karşı birlik olmanın bir anlamı yok.” Fakat Yaşar Büyükanıt’ın 27 Nisan e-muhtırası ve ardından gelen kapatma davası işin böyle olmayacağını gösterdi. Ve sonuç olarak hükümet Cemaat ile ittifak yapmak zorunda kaldı. Böylece saflar belirginleşti. Ordu ve eski iktidar odakları bir tarafta, AKP ve cemaat diğer tarafta. Zaten hemen ardından da Ergenekon ve Balyoz davaları başladı. Ve orduya kadar bu savaşta Cemaat’in kadroları ve organizasyon gücü olmasa hükümetin bu işin altından kalkamazdı.

Asıl güç Cemaat’teydi diyorsunuz...
-Elbette. Bak mesela bugün AK Parti Cemaat’e karşı operasyon yapmaya çalışıyor yapamıyor.

Niye yapamıyor?
-Tersi olsaydı… Yani Cemaat iktidarda olup AKP’yi tam tasfiye etmek istese kısa sürede hallederdi. Ergenekon ve Balyoz’da yaptıklarını AK Parti’ye de yaparlardı. Bunların hepsini yaşadık, hatıraları taze… Koskoca orduyu birkaç ayda çökertmediler mi… Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a kadar birçok üst düzey subay içeri girmedi mi… İstediklerini içeri atıp istemediklerini korumadılar mı… Parlak Denizcileri tasfiye edip yerine kimbilir hangi yeteneksizlerin önünü açmadılar mı… Sen bunları daha iyi biliyorsun, yazıp durdun. Ve bunların ne kadar kısa sürede olup bittiğini düşün.

“Cemaatin arkasında Amerika var” başlıklı 40 yıllık teze ne diyorsunuz?
-Katılmıyorum. En azından başından itibaren yok. Tüm strateji Gülen’in kendisine ait. Sonradan ve zaman zaman bu tür bir yapıya sızan uluslararası güçler olabilir. Ama Cemaat bir ABD ya da İngiltere projesidir asla doğru değil. Dünyanın hiçbir gizli servisi istese dahi Cemaat gibi bir yapı kuramaz.

Allah Allah…
-Tabii öyle, şaşırma. Yıllardan beri özenle seçilmiş bir davaya, “Bu sistem senin olmalı ey dindar” fikrine inandırılmış insanların oluşturduğu bir örgütlenmeden söz ediyoruz.

Dışişleri’nde MİT Müsteşarı ve Dışişleri Bakanı’nın da bulunduğu Suriye toplantısını da dinleyen Cemaat’ti size göre?
-Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü buna imkan verecek yapı ve zihniyet mevcut.

AK Parti ve Cemaat ne zamandan beri birbirlerine karşı koz biriktiriyordu?
-Şimdi anlıyoruz ki, ittifak yaptıkları 27 Nisan e-muhtırasından itibaren. Çünkü birbirine güvenmeyen iki yapı bunlar. 

HÜKÜMET CEMAAT’İ BÖLMEYE ÇALIŞTI

Cemaat tape biriktirdi, hükümetin kozu ne türden?

-Hükümet Cemaat’i bölmeye çalıştı, stratejisi buydu. Şimdi ‘itirafçı’ gibi çıkıp Cemaat’i anlatan eski Cemaatçiler var ya… İşte onlar aracılığıyla bölmeyi denediler. Bazı başka cemaatleri güçlendirip Gülen cemaatiyle dengelemeye çalıştılar. TÜRGEV gibi bir vakıf kurarak sosyal alanda onun tek hakim olmasını engellemek istediler. Başından beri yani askere karşı birlikte savaşırken aslında birbirlerine karşı da bir hazırlık içindeydiler. Dışarıdan bakan, hiç bilmeyen biri için cemaat de AKP de dindar, niye kavga ederler ki sorusu meşru olabilir. Ama din dediğiniz zaman her şey bitmiyor, aslında başlıyor. AK Parti ve Cemaat bambaşka iki perspektife sahip, dindarlık zemininde kardeş değil kuzen sayılabilecek iki hareket. Bir taraf esas olarak siyasi, diğeri sosyal. Ama siyasetin gözü sosyalde, sosyalin gözü siyasette. İkisi de birbirinin asli alanına göz dikiyor, patırtı buradan çıkıyor.

Cemaat’i bu kadar suçlayıp delillerin ortaya konamaması, miting malzemesi haline gelen operasyonun yapılamaması neden, tıkanıklık nerede?
-Hem yapamıyor hem de yapmıyor. Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi tüm dindarları negatif etkilemekten çekiniyor. Bir ayağı frende gidiyor. Yapamaması da gerçekten becerememesinden. Yeterince güvenebileceği polis şefi, yargıç yok.

Binlerce polisin, hakimin savcının yeri değişti, hâlâ mı güvenemiyor?
-Güvenemez. Yerine gelenin Gülen cemaatinden olmadığı ne malum?! Bu bir realite. Anayasa referandumunu yapmış olmaktan iki taraf da pişman. Hem AKP hem Cemaat. Cemaat, Anayasa Mahkemesi’ne kişisel başvuru hakkından dolayı pişman. AKP de HSYK’yı Cemaat’in kontrolüne vermiş olmaktan.

İleriyi görmek açısından hangisi önde?
-Fethullah Gülen. Çünkü hükümet anlık yaşıyor, anlık kararlar veriyor.

TAPELER OLMASA AKP YÜZDE 50’Yİ GEÇERDİ

İleriyi görüyor diyorsun da 30 Mart seçimlerini pek gördüğü söylenemez değil mi?

-30 Mart seçimleri Cemaat’in güçsüzlüğünü gösterdi deniyor, bu son derece yanlış. Orada bazı cemaatçiler çıtayı yüzde 30’lara çektiği için sanki hiçbir etkisi yokmuş gibi göründü. Halbuki eğer Cemaat o tapeleri yayınlamasaydı, AKP yüzde 50’yi rahat geçerdi. Yani çok ciddi zarar verdi fakat kendi gücünü abartıp “AKP’yi yüzde 30’lara düşürürüz, Erdoğan Malezya’ya kaçacak” dedikleri için başarısızlık görüntüsü çıktı.

Davalardaki sahtecilikleri, masum insanların içeri atılması için oluşturulan sistemi, 17 ve 25 Aralık operasyonlarını, sızan tapeleri… Hepsini Cemaat’in yaptığını verili bir bilgi olarak kabul ediyoruz ama ortada somut delil yok. Somut delil olmadan konuşmak başka bir haksızlık doğuracak endişesini çok taşıyorum, rahatsızım. Siz değil misiniz?
-Hayır değilim, sen de olma. İçini ferah tut. Herşey ortada Ezgi, saf olmaya gerek yok. Sadece Hanefi Avcı’yı Devrimci Karargah’tan içeri atan polisleri, savcıları, hakimleri soruştur, al sana delil. Al sana ipin ucu. Daha böyle çok olay var. O dönemde Ergenekon ve Balyoz ile ilgili Taraf ve Zaman’ın yayınlarına bak, al sana delil. Bunun daha neyini kurcalıyorsun, neyin vicdanını yapıyorsun Allahını seversen… Ben bunların hepsini Cemaat mensuplarına da böyle ifade ettim.

Ne cevap verdiler?
-Eveleyip gevelediler. Ve tabii “Kanıtlayın” dediler. Kanıtlama görevi benim değildir. Ayrıca neyin kanıtını sunacağım, ben onların zalimliklerini birebir yaşadım. Evet, hükümet bugün Cemaat’e karşı bir cadı avı yürütülebilir ve bu onu mazlum konumuna itebilir. Ama unutmayalım; Cemaat’in bugün mazlum olması, dün zalim olduğu gerçeğini de değiştirmiyor. Zalimliklerinin hesabını verdikten sonra adalet talep edebilir. 

GÜLEN, KÜRT VEKİLLERLE GÖRÜŞTÜ, KCK İLE GÖRÜŞECEK

Cemaat’in Kürt sorunuyla ilgili takıntısının ardında ne var?

-Cemaat, Kürt siyasi hareketinin olmadığı bir çözüm istiyor. Bunun nedenini bilmiyorum ama istediği budur. Ki bir zamanlar böyle bir çözümün mümkün olabileceği düşünülüyordu devlet nezdinde. Erdoğan da bunu denedi ama olmadığını gördü. Gülen’in Erdoğan’a Kürt meselesiyle ilgili yazdığı bir mektup olduğu iddia edilir. Yine iddiaya göre bu mektupta bazı çözüm formülleri vardır. Mesela bölgeye Cemaat’in kadrolarını yollamak… Özel timleri kuvvetlendirmek… Bu tür formüller önermiş Gülen, Erdoğan’a.

Karayılan’ın Cemaat’ten hiç hazzetmediğini, Öcalan’ın 17 Aralık operasyonuna ‘darbe’ dediğini hesaba katarsak ‘duygular karşılıklı’ diyebilir miyiz?
-Tabii ki deriz. Ama şunu unutma, bu hep böyle devam edecek diye garanti yok. Çünkü Türkiye’de çok net biçimde 3 büyük güç var: Fethullah Gülen, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan. Bunlar arasındaki denge ve ittifak zaman zaman değişebilir. Öcalan’ın ve PKK’nın tarihine baktığınızda bölgesel güçlerle kimi zaman çatışmış kimi zaman da birlik olmuştur. Çok pragmatist bir hareket olduğu için PKK’nın Gülen cemaatiyle düşman olmak gibi bir planı yok. Gülen cemaati de “Ben hayatta PKK ile yanyana durmam” diyemez. İçten içe iki taraf da istemez ama o noktaya gelebilirler. Zaten bildiğim kadarıyla Fethullah Gülen, Kürt siyasi hareketinin yasal temsilcileriyle Pensilvanya’da görüştü. Bunu iki taraf da kabul etmiyor ama ben eminim, görüştüler. Şimdiki bir adım daha atıp, bir eşik daha atacaklardır.

Ne gibi?
-Gülen cemaati KCK yetkilileriyle temas edebilir.

Ne diye temas edecek?
-Bu tür güçler birbirleriyle temas halinde olur.

PKK’nin Gülen’den ne gibi bir beklentisi olabilir ki?
-İktidar! Üçlü bir iktidar savaşı düşün. Eğer Öcalan, 17 Aralık sürecinde AKP’ye destek yerine köstek olsaydı Tayyip Erdoğan ne olurdu, bir düşün. “Biz bu yolsuz iktidarla her türlü ilişkimizi donduruyoruz” dese ne olurdu, bir düşün. Ülke berbat olurdu. Ki Cemaat bunun olması için uğraştı. MİT’in Paris cinayetiyle ve Roboski katliamıyla ilgili ilişkileri hakkında tapeler sızdırıldı. Kürtlerin akılları çelinmek istendi. Ama istenen sonuç alınamadı. Şimdi bu dengeler ve pozisyonlar her an diğer tarafa doğru evrilebilir.