31 Mar 2014

CÜPPEYİ ÇIKAR Kİ ...

Engin Noyan pardon Münib Engin Noyan cuma akşamı Araf'ta bir hikaye anlattı.Dinleyemeyenler için nekledeyim.

Hz.Süleyman devri. Bir kuş Hz.Süleyman'a gelerek adalet ister ve davacı olur.Kuş,ben bir dervişten şikayetçiyim kanadımı kırdı adalet istiyorum der.Hz.Süleyman ferman buyurur; Bulun getirin. Derviş derdest edilip huzura getirilir. Hz.Süleyman sorar ; bu kuşun kanadını kırmışsın. Evet der derviş kırdım kanadını fakat sorun bakalım neden kırdım. Neden kırdın der peygamber Süleyman. Efendim der derviş kılıklı adam , ben yolda yürüyordum bu kuş ilerde yolumun üstünde oturuyordu yanına iki adım yaklaştım kaçmadı ,iki adım daha yaklaştım yine kaçmadı biraz daha yaklaştım ve kuşu yakaladım o esnada kanadı kırıldı der. Hz.Süleyman kuşa döner ; ee niye kaçmadın adam üstüne gelirken nedir derdin diye sorar. Kuş şöyle cevap verir; sultanım efendin ben bu derviş kılıklı adamı karşıdan gördüm bana doğru geliyordu baktım bir derviş,düşündüm ki bu derviştir gelir beni avucuna alır sever okşar bir kelam eder bir şey öğrenirim fakat o beni yakaladı der. Hz.Süleyman emir buyurur ; kısasa kısas kırın kolunu. Kuş hükme itiraz eder ; hayır kırmayın kolunu. Hz.Süleyman şaşırır ve kuşa ödenerek şeriat bunu emreder der başka ne yapalım. Kuş şöyle der; ben sizden şöyle bir hüküm beklerdim, bu dervişin kolunu kırarsanız kolu yeniden iyileşir gene başka kuşları avlar onun derviş cüppesini bundan sonra taşımasını yasaklayın ki başka kuşlar aldanıp onun tuzağına düşmesin.

Bu hikayeden Cüppeli Ahmet Hocanın alınmasına gerek yoktur olay Hz Süleyman devrinde geçmektedir kişiler ve olaylar tamamen uydurmadır..Anlayana sivrisinek saz anlamayana bu hikaye bile az..

28 Mar 2014

İNSAN BİLGİSİZCE KÖTÜLÜĞÜ İÇİN YAKARIR DURUR

وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انقَلَبَ 

عَلَى وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ ذَلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُبِينُ(Hacc 11)

Ve insanlardan kimi de vardır ki, Allah'a (imanla küfrün) sınır(ın)da kulluk eder; öyle ki, başına bir iyilik gelse, O'ndan hoşnut olur; ama başına sınayıcı bir güçlük gelse hemen bütünüyle yüz çevirir, ve böylece dünyayı da, ahireti de kaybeder; zaten, hiçbir şeyle kıyaslanamayan kayıp da gerçekte budur



وَيَدْعُ الإِنسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الإِنسَانُ عَجُولاً(İsra11)

Hal böyleyken, insan yine de (çoğu zaman) iyilik için dua ediyormuşcasına (tutkuyla) kötülük için dua eder; çünkü insan (yargılarında) tez canlıdır



27 Mar 2014

YENİ YETME PLAZA AVUKATLAR VE BİR CEMAATÇİ ARKADAŞ İLE SOHBET

Ülkede yeni bir gün yeni bir sabah..Uykulu bedenimi koridordaki bankta dinlendirirken bir arkadaş selam verdi ve oturdu yanıma.
-Ne olacak bu memleketin hali?
-Ne var memleketin halinde Allah'a şükür her şeyimiz var.
-Her şeyimiz var da yarın da her şeyimiz olacak mı bakalım ?
-Ne var ki ?
-Başbakanı görmüyon mu ,adam bir süre daha iktidarda kalırsa nefes alamaz hale gelecez.Bu ülkede ticaret yapmak iş yapmak gittikçe zorlaşıyor.Her şeye karışıyor,gazeteciyi fırçala,sahibini ağlat.Haklarımız kalacak mı,özgürlüğümüz tehlikede.
-İyi yapıyor müstahak o zibidilere.Dinsizin hakkından imansız gelir.
-Sen gerçekten o adamımı destekliyon,senin gibi demokrat bir adam.Çok şaşırttın beni. 
-Ben ülkenin geleceği için başbakanı destekliyorum.Ben büyük resme bakıyorum.
-Ben de büyük resme bakıyorum ve başbakanın hemen istifa etmesi gerektiğini düşünüyorum.Hemen yarın,bugün,hatta bu saat istifa etmeli.İktidarda kaldığı her an memleketi batırıyor. Başbakan yolsuzluğu pisliğe batmış sadece kendisi değil bütün etrafı da öyle.O yüzden korkuyor.Fuhşun içine batmış adam yaa fuhşun ve hırsızlığın yolsuzluğun içine batmış. Nasıl bu adamı desteklersin?
-Bunlar benim için teferruat ben büyük resme bakıyorum ve ABD ve İsrail bunun gitmesini istiyorsa adam doğru  yolda demektir.
-Daha önce doğru yolda değil miydi yani?
-Değildi o yüzden oy vermiyordum.
-Cemaata yaptıklarını da onaylıyorsun yani?
-Tabiki sen adama darbe yapmaya kalkarsan cevabını alırsın.Benim seçtiğim ancak ben indiririm ayrıca başkası indirmeye kalkarsa da dur bakalım derim.
-Ben seçimle de bu adamın gideceğinden emin değilim,gitmez bu adam.Ama o görecek gününü.Sen kimsin kırk yıllık örgütlenmiş cemaati yıkmaya kalkıyorsun,adamın anasını bellerler,öyle bir sille atarlar ki adama ölürsün.Yok ölmesin hatta 80 yaşına kadar yaşasın uzun yaşasın sağ olsun yeni hapishaneler yaptırdı,Silivride çürüteceğiz onu. İnsanlara göstereceğiz ;işte o adam bizi yıkmaya kalkan adam. Senin kadron mu var nereye yıkıyorsun sen cemaati.Ezersin ezersin lastik top gibi tekrar fırlarız.Özel yetkili mahkemeleri kaldırdın ama kaçış yok.Bazı savcı arkadaşlarla görüşüyorum,sendelemesini bekliyoruz diyorlar anında tepeleyeceğiz bir daha da içerden çıkamayacak.Sen nasıl dershaneleri kapatmaya,okulları kapatmaya kalkarsın,adamın bankasını batırmaya çalışırsın. Ulan sen milyarlarca dolar harcasan cemaatin yaptığı tanıtımı yapamazsın dünyada...Vsvs...

Daha uzun yazmayacağım bu şekilde dümdüz başbakana giydirmeye devam etti arkadaş..Ayrılırken de sakın AK Partiye oy verme de kime verirsen ver dedi. Anlaşılan cemaat kendi içinde acayip bir propaganda yapıyor dehşet içinde dinledim arkadaşı.Kendisi üstelik aktif cemaatçi de değildir..O bu haldeyse...

++++++++

Koridorda benim emsal sayılabilecek dört hanım avukat sohbet ediyorlar.En genç gözükeni heyecanla anlatmaya başlıyor; ben İstanbul Üniversitesinden mezun oldum benim zamanımda bu vakıf üniversiteleri yoktu. Bu yeni yetme vakıf üniversitelerinden mezun olan avukat arkadaşlar ayrı bir alem. Geçen birini işe aldık bir naz bir naz.İcrayı biraz biliyorlar ama hukuku kesinlikle bilmiyorlar. Dilekçe yazamıyor ya yorum kabiliyeti sıfır (ah sevgili üstadım bunlar çoktan seçmeli şık işaretlemeli nesil beyinleri şık görmeyince kısa devre oluyor bu onların kabahati değil ki onlar benim gibi senin gibi ilkokul üçten lise sona kadar kompozisyon dersi görmediler klasik yazılı hiç olmadılar hep şık işaretle bunların adın yazabiliyor olması bile iyidir) ne okuduğunu anlıyor ne de konuşabiliyor. Ya adam iki cümleyi bir araya getirip derdini anlatamıyor duruşmada. 

Bunlar plaza avukatı diye lafa giriyor biri,evet plaza avukatı diye tastikliyor ötekiler...

Ben vakti zamanında bir dava dilekçesi görmüştüm de avukat arkadaş tapuda kaydı olmayan taşınmaz için tapu iptal ve tescili ve taşınmaz hakkında kat mülkiyeti tesisini istemişti. Doğal olarak ilk celse dava ret arkadaş duruşmadan çıkarken bu davayı nasıl reddeder ya anlamadım temyiz edeceğim diyordu..

Allah selamet versin... 

24 Mar 2014

KA'B BİN EŞREF'İN İNFAZI

Ka'b, tabakat kitaplarında anlatıldığı kadarı ile Tay kabilesinden annesi Beni Nadir yahudilerinden genç ve yakışıklı bir şairdi.Hicretten sonra peygamber(sav) yerel Medine yahudi kabileleri ile antlaşmalar imzalamış ve arkasını sağlama almak istemişti. Yahudilerin daha sonra özellikle hendek harbi sırasında yaptıklarını bir kenara not edin ve onları da hatırlayarak okumaya devam edin.

İslam devleti henüz çiçeği burnundaydı. Sene 625. Bedir savaşı henüz bitmişti. O dönem için arap toplumunda şairler çok önemliydi. O devrin medyasıydılar adeta. Her yıl şiir yarışmaları düzenlenir ve bugünün billboardu diyebileceğimiz Kabenin duvarına ilk yediye giren şiirler asılırdı.Bu şairler toplum içinde çok büyük saygı görürdü.

Ka'b Bin Eşref'te Medineli çok etkili bir yahudi şairdi. Özellikle Bedir savaşından sonra müslümanlara karşı açıktan propaganda savaşı başlattı.Bedir savaşında öldürülen müşriklerin ulularını kastederek yerin altı üstünden hayırlı oldu ile başlayan mersiye yazmıştır. Bedir bazan doğan bir aydır bazan da batan diyerek savaşın müslümanlar tarafından kazanılmasından duyduğu üzüntüyü açıkça yazmıştır.

Ka'b'ın Medine'deki kara propagandası çok etkili olmuş ve onun söylediği peygamber ve islam karşıtı şiirleri Medine sokaklarını çınlatır olmuştu.Bununla yetinmeyen Ka'b müslüman kadınları rencide edici şiirlerde söylemiş ve açıktan onların namusuna dil uzatmıştır.(anlatanların yalancısıyım).Bu durum giderek peygamberin meclisinde artan bir rahatsızlığa sebep olmakta idi. 

Ka'b , Mekkeye gider ve Kabede Bedirde öldürülen müşrikler için mersiyeler okur ve müslümanlar aleyhinde Mekkelileri savaşa kışkırtır. Ebu Süfyan'a davalarında haklı olduklarını Muhammed'in(sav) haksız ve yoldan çıkmış olduğunu söyleyerek onları savaşa teşvik eder.Bir süre sonra Medine'ye geri döner..

Bu ve bunun gibi pek çok yaşanan olay Efendimizi ve müslümanları fazlasıyla rahatsız etmektedir artık. Bir gün Efendimiz bir istişare toplantısı esnasında" bizi Kab'dan kurtaracak kimse yok mu " der. Muhammed bin Mesleme bu işi üstlenir. Peygamberimiz Sa'd bin Muaz ile istişare yapmasını emreder. Sa'd bin Muaz'ın önerisiyle Muhammed bin Mesleme'nin riyasetinde bir suikast timi oluşturulur ve cinayet en ince detayına kadar planlanır. Zira Ka'b bin Eşref genç ve iri yarı birisidir ayrıca gündüzün ortasında yahudi mahallesinde cinayet işleyemezler anlaşmalar ve taktik gereği. Neyse 625 yılının rebiülevvel ayında bir gece sessizce infaz edilir.(ayrıntılar tabakat kitaplarında google amcada).

Pek çok müslüman bunu bilmiyor sanırım bizim ortağa bahsedince böyle bir şey olur mu ya hiç duymadım peygamber naslı böyle bir emir verir gibilerinden itiraz etmişti. Belki unutulmuştur bu mevzuu.

Bu cinayetten dolayı efendimize islam düşmanları laf etmektedir. Rahmet peygamberi rahmet dininin merhametli tebliğcisi Taif'lilere bile azaba izin vermeyen o yüce ruh nasıl böyle adi bir cinayet emri verebilir. Dedim ya biz rivayetlerin yalancısıyız nasıl olduğunu allah bilir.

Lakin ben gerçek olduğunu varsayarak yazıyorum. Burada gözden kaçmaması gereken bir kaç husus var.

1-Medine'de bir islam site devleti kurulmuştur.Peygamber hem devlet başkanı hem de resuldür.

2-O dönem şairlerin toplum üzerinde çok büyük etkileri vardır.Ka'b bütün propaganda gücüyle islama saldırmaktadır. 

3-Bedir savaşı yeni bitmiş ve müslümanlar zafer kazanmışlardır ama henüz sayıca çok azdırlar ve Medine'de bile tümüyle kontrol sahibi değildirler.

4-Peygamber efendimiz hem bu etkili propaganda gücünü susturmak hem de bu kışkırtmaların meydan verebileceği olası çatışmaları önlemek istemiş olabilir.Yani bugünkü tabirle Ka'b bin Eşref ,milli güvenlik tehdidi olarak değerlendirilmiş olmalı.

5-Ka'b bin Eşref'in bu menfi propagandası sonucu Medine'deki yahudi kabileleri Bedir zaferini küçümsemiş ve savaşmayı bilmeyen Mekkelileri yenmek kolay sıkıysa bizimle savaşsın da gerçek savaşçıyı görsün gibisinden dedikodular almış başını gitmiştir. Peygamber Efendimiz de iç barışa bir tehdit olarak gördüğü Ka'b bin Eşref'i ortadan kaldırarak hem bu kara propagandayı bastırmak hem de Medineli Yahudilere bir ayar vermek istemiş olabilir.

Özetle bir devletin kendisi için açık tehdit olarak gördüğü birini ortadan kaldırmak için aldığı  bir güvenlik tedbiridir bu infaz.Buradan ne sonuç çıkar onu bilemem bildiğim her devletin bugün bu tür cinayetleri işlemek için örgütler kurduğudur. 

Mesela Erdoğan bir araba kazasında ölse şimdi kimler ne kadar rahatlar ve sevinirdi değil mi?

21 Mar 2014

NEVRUZ (BAHARIN İLK GÜNÜ),CHP ZİHNİYETİ VE GÜZELLİĞİN ISLAH EDİCİ GÜCÜ

Bugün 21 Mart yani NEVRUZ. Ekinoks.Bugünden sonra daha uzun günlerimiz olacak ve yavaş yavaş çiçeklenen ve yeşillenen tabiat ile birlikte biz fani kullarda bir silkinip ruhumuzu bahar güneşine sereceğiz.

Eski Nevruzları hatırlayan var mı? Gezi günlerindeki manzaralar yaşanırdı. O zaman panzerler vardı biber gazı henüz polis tarafından keşfedilmemişti. Nevruz günleri ülkenin bir kesimi bayram yapmak ister bir kesimi de bunu yaptırmamak için devlet eliyle şiddet uygulardı.

Sonra akıl başa geldi yapılanın nasıl bir laz inadı olduğu anlaşıldı.İnattan vazgeçildi.nuhun peygamber olduğu kabul edildi ve sonuç;resmi bayram. 

İtişip kakışmanın anlamı yok değil mi azizim, bunu anladık sanırım.

.

Okmeydanı Hastanesinden Gürsel Mahallesine doğru giden bir yol var.E-5'in altından bir alt geçitle bağlanıyor. Bu alt geçit bir kaç ay öncesine kadar resmi gayri resmi pek çok afiş ile dolu olurdu. Belediyede ara sıra gelir bunları kazırdı. Buraya afiş asmak yasaktır diye bir yazı da yazmışlardı. Pek etkili olmadı tabiki.Sonra birinin  aklına bu alt geçidi tablo olarak kullanmak fikri geldi. Alt geçidin duvarları boydan boya değişik fonlarda boyandı.Şimdi açık hava tablosu gibi duruyor ve kimse de gelip üstüne afiş mafiş yapıştırmıyor. Güzellik ve iyilik yılanı bile terbiye eder.

. 


" Ame­ri­kan Was­hing­ton Post ga­ze­te­si ya­za­rı Jack­son Di­ehl, Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı Da­vu­toğ­lu­’nun ken­di­si­ne, “Ne­den Tür­ki­ye es­ki Os­man­lı top­rak­la­rın­da, Bal­kan­lar­da, Or­ta­do­ğu, Af­ri­ka ve Or­ta As­ya­’da ye­ni­den li­der­lik kur­ma­sın?” de­di­ği­ni yaz­dı. (5 Ara­lık 2010)
Er­do­ğan ve Da­vu­toğ­lu, “Os­man­lı Mil­let­ler Top­lu­lu­ğu ku­ra­ca­ğı­z” ha­ya­liy­le Tür­ki­ye­’yi, Af­ri­ka­’da han­gi ka­ran­lık deh­liz­le­re sok­tu?"


Niye Erdoğan'ın alaşağı edilmek istendiğinin en açık bilinçaltı ifadesi. Ne işimiz var oralarda değil mi ? Amerikanın bekçi köpeği olarak kalmaya devam edelim zaten türkler zorla müslüman oldular hazır AB gibi yüzyılın en salak projesine dahil olmak için kapıda bekilyoruz ha girdik ha girecez,demokrasi insan hakları vsvs.beyinleri gavur spermiyle yıkanmış bu kendiliğinden sömürge akılla bu kadar görebiliyor bu zihniyet. 

İngiliz kuruyor ama üç yüz yıllık imparatorluğuna !?

. 


1- Ey Peygamber! Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol; hakikati inkar edenlerin ve ikiyüzlülerin söylediklerine uyma! Şüphesiz Allah her şeyi tam bilendir, hikmet sahibidir.

2- (Yalnız) Rabbinden sana vahiy yoluyla gelene uy, çünkü (ey insanlar,) Allah yaptığınız her şeyden tam haberdardır.

3- (Sadece) Allah'a güvenin, hiç kimse Allah kadar güvene layık olamaz (Ahzab 1,2,3)

20 Mar 2014

BU ET KOYUN GİBİ KOKUYOR

Geçenlerde Vedat Milor anlatmıştı; kadın lüküs bir lokantada bir et yemeği söyler ve sipariş masaya gelir ve kadın birden garsona çemkirir;nasıl bir et bu koyun gibi kokuyor ben bunu yiyemem. !!!

Hanımefendi dedim diyor o koyun eti ya nasıl kokacaktı.?!!

Ben kısaltarak hatırlayabildiğim kadarı ile naklettim. Koku denen olgu üzerinde durup bir düşünmek lazım, bu modern şeherli hatunlar neden yediği koyun etinin koyun gibi kokmasından rahatsız olur?

Gelenekten o kadar koptuk ve toprak ile bağımız ayakkabımıza bulaşan çamurdan ibaret kaldığından doğal olana karşı bilniçaltımızda bir tepkisellik var. Zira farkında olmadan doğal olanı köylü ve aşağı olan olarak nitelediğimizden o çağrışımı yapan her şey modern zihnimizi tahriş ediyor. Koku özel bir olgudur zira modern bilincimizi atlayarak doğrudan limbik sistemi uyarır. Bu da modern zihnimizi köylülük algısıyla doldurur.

Batılı tarz lüks anlayışı konseptindeki bu züppe lokantalarında ortamda geriliği çağrıştıracak en ufak bir şey yokken tabağımızdaki etten yayılan buram buram kuzu kokusu bizi yakalayıverir omurilik soğanımızdan ve yabancılaşmamızla şappadanak yüzleştiriverir.

Bence yediği koyun etinin kokusundan rahatsız olan bu fino cinsi insanlık tasarımları yabancılaşmanın doruk noktasıdır.

Allah ıslah etsin..

18 Mar 2014

ALLAH KULUNA YETMEZ Mİ ?

أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِن دُونِهِ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ (Zümer 36)


Mealen:Kuluna Allah yetmez mi? Onlar ise Allah'tan başkalarıyla seni korkutmak istiyorlar. Allah kimi saptırırsa, artık ona yol gösterecek kimse olmaz.




Cuma günü yazamadım telafi olarak günün ayeti ve meali biraz gecikmeyle.



Evet korkma Allah bizimle diyen resulün ümmeti olarak biz Allah ile miyiz ?



Fatihada verdiğimiz söze Allah'ın verdiği cevap. Ancak senden yardım isteriz rabbim münacatımıza yüce yaratıcı ,ben sana yeterim kulum buyuruyor.



Amigdalamız nefsin yuvasıdır. Korktuğumuzda veya sıkıştığımızda çare yanıbaşımızda.Bize şahdamarımızdan daha yakın olan Rahman imdat dememizi bekliyor.



Siz akıllı olun,birlik olun,çalışın ve gayret edin ben kafirlerin tuzaklarını bozarım diye taahhüt ediyor. BU kadar gayretle Allah'ın dinine saldıran topluluklara karşı kendisine inanlardan da aynı gayreti istiyor yaratıcı. 



Aracıları çıkar aradan ve saf olarak inandım de Allah sana yeter...

ERİK AĞACI

Sana ucunda yem bulunan iğneden ve ağlardan kaçmayı öğrettim.!
Yukarıdan inen ağlara yakalanmışsın. O' serpme ondan kaçılmaz.! O' kaderdir.!  (Esrar-ı Aşk)

-Önümüzde insanlık olarak iki temel sorun var; ücretlilik ve iktidar.Belki çevrimin sonuna doğru olacak olan iktidarın tümüyle ortadan kalkmasıdır.
-Eşim pazardan armut alıyor.Sakallı bir hacıabiden. Akşam vakti yanında iki çocuk farkedemiyor o an ve tezgahın önünde en güzel armutlar dizili,kesekağıdına da aynı armutlardan konulduğunu varsayıyor. Eşim bir kilo alıyor eve geliyor. Kesekağıdını boşalttığında içinden ezik çürük bir sürü armut dökülüyor.Basıyor kalayı;senin sakalını ....m . Biz müslümanlar namaz emrini eğilip kalkmak zannettik oysa namaz(salat) emri dosdoğru olmak demekti.
-İki avukat görevliye soruyor: hangi araç Taksim'e gidiyor ? Önünüzdeki araç diye karşılık veriyor görevli. İki avukat aynı anda tekrar soruyor: ama Bakırköy yazıyor ! Siz binin o araç Taksim'e gidecek diyor görevli tekrar. O iki avukat arkadaş tekrar soruyor ses tonlarını yükselterek,ya araçta Bakırköy yazıyor ama !!!(görevli araca biniyor ve tabelayı değiştiriyor avukat arkadaşlar araca ondan sonra biniyorlar)
- Ülke çıkarı. Ne tumturaklı bir laf. Bütün cinayetlere kılıf. Ülke çıkarından çıkarı olanlar kimlerdir hep merak etmişimdir. Benim falanca ülkeye ambargo uygulanmasında şahıs olarak ne gibi bir çıkarım olabilir ? Ülke denen şey kimi kapsıyor ? 
-Bugün okuduğum bir yazı bana bir anımı hatırlattı.Sene ikibinler felan.Cemaatten bir arkadaşın bir oğlu oluyor. Tebrik falan meraktan sorulur neyimize lazımsa aslında ;ismini ne koyacaksınız. Pennsylvania'dan haber bekliyorum dedi. Nasıl yani dedim şaşkınlıkla ?!! Bir abi aracılığıyla Hocaefendiye sorduk hangi ismi münasip görürse o ismi koyacağız. Oğluna kendin isim koyamıyon mu bu nedir ya dedim. Bu nedir ya hakikaten..Bu nedir yaa !!!
-Ya nefsimize uyacağız ya nefsimizi uyduracağız kitaba. Kavga bunun kavgası. Ey insan nereye koşuyorsun ? Bir soluklan bir dur bir bak.Sonra sor ben kimim ? Hesap vereceğine inanıyorsan hesabı yalnız vereceğini de hatırla. Kimsenin şefaat edemeyecği o günde kendini ancak sen tezkiye edebilirsin. 
-Erik ağaçları hanidir çiçek açtı. Şimdilerde yeşillenmekle meşguller.Bahar biz kendi hay huyumuzun içinde boğulurken yanıbaşımızda büyümekte usul usul. Tabiat bir kez daha diriliyor ve biz insanların çoğu gene yanıbaşından geçip gidiyoruz baharın. Onlar hayvanlar gibidirler hatta ondan bile aşağı ki gözleri vardır görmezler,kulakları vardır işitmezler.Sen mi onlara işittireceksin ?
Erik ağaçlarının çiçek açtığında bu kadar güzel koktuklarını geçen sene ilk defa farkettim.
-Askerdeyken gördüğüm dolunayı hala hatırlarım. O serin yaz gecesi batı ufkunda kocaman bir gülümseme gibi yanıbaşımızda bizimle yürüyordu ve birazdan doğu ufkunda yükselen güneşe sıcak bir selam çakarak. Ayaklarımızın altında kıştan kalan karlar ,önümüzde güneş arkamızda mehtap ellerimizde silah,dağlardan utandım üstümüzü saran aydınlık şafaktan utandım altımızda uzanan yeşil vadiden. Elimdeki silahla ben ve biz yorgun silah taşıyıcılar manzaranın üzerinde bir leke gibi duruyorduk.
-Birkaç hafta önce Selim Atalay yazmıştı. Wolkswagen'in ABD (şehrin ismini hatırlayamadım) deki bir fabrikasında işyerinde sendika kurulup kurulmaması yönünde oylama yapılır,teklif işverenden gelir hatta sizi sendikalı yapalım diye,işçiler çoğunlukla sendikaya hayır derler biz sendikasız çalışmak istiyoruz. 
 Hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerdir.Hepinizi seviyorum.Akıllı olun.

10 Mar 2014

UYURKEN GİTTİĞİMİZ ALEMİN ÖTESİNE DE GİDEBİLİR MİYİZ? BİLİNÇ VE ZİHİN BEDENDEN AYRIŞABİLİR Mİ?

Evrenin dilini anlamak için evrene bakmamız gerekir doğal olarak. Evren derken iç ve dış tüm alemleri kastediyorum. Bizim evren bilgimiz ölçmeye dayalı. Ama yaşanan ve tecrübe edilen literatüre de geçmiş o kadar enteresan vakalar var ki insan hakikaten biz ne biliyoruz ki diyor. Öyle bir film ardı zaten "what bleep do we know" kuantum fiziği ile ilgili. Sanırım bu kuantum fiziği eğer diğer bilim ve bilim dışı kategorilerle alışverişini arttırdıkça madde ve evren fikrimiz hayli geliştiğini göreceğiz.Biz alemlerin rabbi olan bir Allah'a inan mıyormuyuz zaten. 

Müslümanlar Kuranın elli altmış ayetiyle amel etmekle iktifa ettiler on-oniki asırdır.Oysa kitap bize göklerdeki ayetlere,yeryüzünün nasıl yaratılmış olduğuna bir bakmamıza,hayvanların naslı yaratıldığına buradaki ayetleri keşfetmemize,uzay zaman yolcusu Zülkarneynin kıssasını anlatarak ufkumuzun ötesine işarete ve bu konuda çalışmaya,Süleyman kıssası ile alemler ve uzaylılar ile temasa geçmemize,Hızır-Musa kıssası ile evren ve kuantum evren ikiliğine dikkatimizi yöneltmemize,Yusuf kıssası ile rüyalar üzerinde çalışmamıza,üretim araçlarını ve sermayeyi bir sınıfın tekeline girmesine izin vermememize bu yönde ikstisat modelleri oluşturmamıza,her işimizi meşveretle halletmemize yönelik kurumsal yapılar inşaa etmemize gibi konulara dikkat çeken emirlerini hiç uygulamıyoruz. 

Arkeoloji ve jeoloji kitabın emir olmasına rağmen üstünda yaşayıp yanlarından geçmşiz yüzyıllarca. Sonra batı bilimsel hamle yapınca ; aa o kuranda var, bu da kuranda bildirilmişti zaten gibi zevzekliklere daldık.Bilim üretmek ve tefekkür yani bilimsel düşünce kitabın birinci emriyken es geçip gitmişiz.

Akşam Öteki Gündem programında ölüme yakın deneyimler ve reenkarne deneyimleri tartışıldı.  

Benim National Geographic kanalında seyrettiğim bir vakayı Sultan Tarlacı nakletti tekrar.Sultan Tarlacı'nın ki kendisi ünvanlı akademisyendir "evrenindili" isimli bir siteye moderatörlük yapıyor.Takip ediniz.



Pam Daniels diye bir Amerikalı hatun var.Sene 1991.Bu hatun baş ağrısı şikayetiyle hekime gider.Yapılan muayene ve tetkikler sonucu beyin sapına yakın bir bölgede üç cm damar genişlemesi tespit edilir.Tek çare ameliyat. Hatun o devrin teknolojik imkanları neticesinde derin bir uykuya yatırılır. Vucut ısısı 15 dereceye düşürülür ve damar sönsün diye beyindeki bütün kan da boşaltılır. Kadının bütün verileri pek çok hekimin gözetiminde sürekli kayıt altında tutulur.Beyin aktivitesi,kan basıncı,beyin sapı faaliyetleri, sürekli kontrol altındadır. Ameliyat esnasında Pam Danielsin beyin sapı dahi uyutulmuştur yani klinik olarak hatun ölüdür.Neyse ameliyat başarılı geçer hatun iyileşir falan. Olayın ilginçliği bundan sonradır. Bayan Daniels bir yıl sonra bir dergiye verdiği röportajda ameliyat esnasında kafatasını açan cerrahın omuzundan ameliyatını seyrettiğini,odadaki bütün konuşmaları çok net duyduğunu, normalde ameliyata girmemesi gereken bir hemşire son anda ameliyata dahil olur onu gördüğünü,bütün ameliyat malzemelerinin açık ve net olarak tek tek gördüğünü,kafatası açılırken çıkan sesi duyduğunu daha sonra yükselmeye başladığını sonsuz bir ışık kaynağına doğru çekildiğini ve burada çok huzurlu hissettiğini ve ilerledikçe bir sınıra doğru yaklaştığın hissettiğini burada ölmüş olan annanesi ve amcası ile karşılaştığını ve onların kendisine geri dönmesini söylediklerini eğer o eşiği geçerse geri dönemeyeceğini  o anda kızının aklına geldiğini ve dönmeye karar verdiğini bu karardan sonra geriye doğru çekildiğini hissettiğini ve bedenini ve ameliyathaneyi  yukarıdan gördüğünü ve bedenine havuza atlar gibi tekrar girdiğini bu andan itibaren acı hissetmeye başladığını ayrıntılı olarak tek tek anlattı. Bu röportaj üzerine Bayan Daniels'ın  anlattıkları ameliyata giren doktorlarla tek tek konuşularak teyit edildi. Ameliyat aynen Bayan Daniels'ın anlattığı gibi olmuş ve aynen onun anlattığı şeyleri konuşmuşlardı.

Bu vaka baştan sona hekim kontrolünde olduğu için literatürdeki en önemli vakalardan biridir. Şimdi soru şu; Bayan Daniels beyin ve beyin sapı çalışmıyorken hatta kanı boşaltılmışken tıbben bu organların hiç bir şekilde çalışmadığı kayıt altına alınmışken Bayan Daniels bütün bunları nasıl görmüş ve duymuştu? Görmek için bırakın gözü beyne bile ihtiyaç duymamıştı.Bu vaka beden dediğimiz şeyin maddeden ibaret olmadığını bilemediğimiz bir şeklide adeta beyinimizin bir hologramı varmışçasına varlığını devam ettirdiğini zihnimizin ve bilincimizin de bizim dışımızda varlığını devam ettirebildiğinin apaçık kanıtıdır.Bunun gibi binlerce vaka var.

Bu olaylar henüz ortodoks bilimin duvarlarını aşamıyor çünkü aksi takdirde bildiğimiz her şeyi yeniden öğrenmemiz gerekecek. 

İnsan dediğimiz varlığın üzerinde çalışırken ona tanı koymaya çalışırken karşımızda gördüğümüzden çok fazla bir varlık olduğunu bilerek hareket etmek gerektiği açıktır. 

Belki de mistikler ve dervişler bu sırrı keşfetmişlerdi.

7 Mar 2014

KITMİR

Dün gece zaplarken Tuna Shopping Tv de bir reklam gördüm. Fethullah Gülen'in el yazısıyla kıtmir kolyesi, 925 ayar gümüş,38 TL + 8 TL kargo. Kapitalizm nereye gelmiş arkadaş matruşka gibi hocanın biblolalrı çıkarsa şaşırmayacam.

fg,org ve herkül.org gibi sitelere baktım ve hocaefendi uzun uzun anlatıyor bu kıtmir duasının faziletlerini. Cevşen vardı üstüne bir de kıtmir duası. Zırh üstüne zırh.Hay maşallah..

SAMAN ALTINDAN SU YÜRÜTEN GEBERESİ UHDUD ASHABI

Malum bugün Cuma ve hayli zamandır adetim olduğu üzere bugünde Kuran merkezli bir yazı yayımlayacağım. Buruc Süresi ilk altı ayete bir ara bahsettiğim büyük mealci Salih Parlak Hocanın yaptığı yorumları aşağıya aktaracağım. Hayırlı Cumalar..

-Buradaki burçlar,gökyüzündeki 12 burç olmayıp kale burçları anlamında ,Kuran ve Kuran dışı oluşturulan politize ve idealize cemaat burçlarıdır.Kompozisyonun kahramanına ilişkin söylentiler israiliyyat  olmakla birlikte ortak temaya ışık tutmaktadırlar.Kralın dininden olmayan ve krala boyun eğmeyen halk kahramanı genci  kralın halk huzurunda öldürmesi ve halkın gencin dininden olduklarını açıkça söyleyememeleri ve dayatmacı kralın bu insanları sözde Kuran cemaati Uhdudçularca jurnallenme sonucu ateşe atması , öte yandan kralın zina yapmayı , çıplaklık modasını devletin dini durumuna sokmakla nikah kutsal kurumunu amacından soyutlaması ,devletin karşı devrim ilkelerini kendi dininin devrim ilkeleriymişçesine savunması,dinin devrim ilkeleri diye bir şey olmayacağını ısrarala ileri sürmeleri ,devletin devrim ilkelerine uymayanları vatan haini,devlet düşmanı olarak görenlerle işbirliğine girmeleri esas alınmaktadır. Öte yandan Necran halkı kralın dinine girmeğe zorlanırken siyasi islamcı hristiyan birkaç genç Ashabı Kehfin imanları gereği karşı çıkmaları tefsircilerce anlatılmaktadır.Dayatmacı devlet baskısıyla asrı saadette kendilerine ekonomik abluka uygulanınca çevre dost rum kayseri habeş kralı Necaşiye hicretle siyasi destek arayan ve siyasallaştırdıklarını tanıtmak zorunda kalan ilk hicret ashabı da örnek verilmektedir.Öte yandan kralın dinine zorlanan ve toplumsal çözülme sürecine girip siyasallaştırılmış dine kuşkuyla bakan halkın,hristiyah misyonerlerince hristiyanlaştırıldığı da anlatılmaktadır.İşte bu örneklerde,devrim ilkelerini bir türlü halkına benimsetemeyen devletin siyasi çakıltaşı olarak gördüğü siyasi islamcıları;politize din adamlarının Uhdud Ashabı cemaatler desteğinde temizlemesi buradan anlaşılabilir.

Din kisvesi altında islam birliğini aşarak,hatta ona hiç aldırmayarak islam-hristiyan birliğini deneyen dini önderleri ayarlayıp,kendisini beğendiremeyen devletini zorla beğendirme ve sosyal gerilim ateşine derin devletin de katkısını katarak yıldırma eylemine ortak etme eylemi ortak tema olarak seçilmiştir.Ateş,sosyal gerilimdir.Siyasal islamcıların gerilimi .Burada politize önderlerin devlet adına halkı sosyal kontrolden geçirmesi  ,yakıtını dıştan alarak ateş çukuruna bekçilik etmeleri kompozisyonun ana teması olmaktadır.

-"canlı örnek olanlar" büyük din adamları ve halkı örgütleyen halk önderleridir."örnek alınan" da o devletin devrim ilkeleridir.

- Bu süre bir kompozisyondur ve ana teması tepeden inme bir devletin , devrim ilkelerini halkının pek benimseyemediği durumlarda,dayatmacı ve derin devlet gücünün;politize cemaat makyajlamalarıyla siyasi islam yanılısı güçler üzerine salması,gerekirse dipçiklerle ve namlu doğrultmalarıyla daha politize halk gücü yetiştirmesi,devletçi dini önderler satın alması,inanmış insanların ve siyasi islama gönül vermiş insanların üzerine ,yakıtını ve sosyal gücünü derni devletten alan kendi içlerinden devletçi din adamlarını salmasıdır.

-Hendek,politize din adamlarının Kuran çevresinde cemaatlaşmadan öte ,devlet iradesini ellerinde bulunduran yabancı güçlerin odak ve mahfili siyonist cemaatlerden güç almalarıdır.Bu güçleri "dış yakıtlı ateş" veya "yakıtını dıştan alan ateş" olarak nitelemektedir.Bu din adamlarının Kuran cemaati dışında (isra78) siyasi ve sosyal örgütlenmelerini bir ateşe,yakıtı kendince üretilmeyen bir ateşe benzetilmektedir.Yakıtsız ateş olamayacağı ve ateşi söylerken yakıtını söylemeğe gerek kalmayacağı için,ama başkalarınca yakılıp taşıma suyla dönen değirmen gibi başkalarının körüklediğini anlatmak için bu deyimin kullanılabileceği akla ilk gelen özellik olmaktadır.

-Kazılmış hendek,mecazi anlamıyla dayatmacı o devletin siyasi islamcıların siyasi etkinliklerini önlemek için çıkardığı yasalar demektir.O hendeklerin ateşine bekçilik edenler de devletçi din adamları,derin devletin satın aldığı ve finanse ettiği ,devletçi tarikat önderleridir.Bu devletçi din adamları,öteki siyasi islamcıların halktan itibar görmesini derin devletle birlikte içlerine sindirememekte ve sosyal gerilim ateş çukurları açmaktadırlar.

6 Mar 2014

FETHULLAH GÜLEN,CİA,KİLİSE,İSA MESİH,DERSHANE,MATBAA,PARA VE APTALLIK

1.YAZI
Gülen kardeşlerin matbaa merakı
Fethullah Gülen’in kardeşleri ne iş yapıyor? Türkiye’nin en büyük matbaasını biliyor musunuz? Ya Kaynak Holding’i?…
Bunlar bilinmeden cemaatin dershane tepkisi anlaşılmaz. Bütünüyle “sınav sektörünün” ekonomik yönü üzerinde hiç durulmuyor. Sadece dershane konuşuluyor.
Evet, Türkiye’de 5 bine yakın dershaneye 1,5 milyon öğrenci gidiyor. Dershanelere ödenen para yılda 16.7 milyar TL.
Fem (280 dershane), Anafen (213), Körfez (126), PiAnalitik (85), Zirve (66), Maltepe (54), Sabah (21), Işık (15), Sakarya(11), Sur (8), Feza (7) gibi toplamda, 3669 dershanenin cemaate ait olduğu belirtiliyor.
Ara not: Fethullah Gülen’in İstanbul’daki ikametgahı FEM Altunize dershanesinin  5.katıydı. Dershanelerindeki 5. katları neden “kutsal” hale getirdiklerini sonra yazarım, konuyu dağıtmayayım.
Dershaneyi “öğrenin sorunu” olarak görüyorsak şu gerçeği atlamamamız gerekir: Bu yıl, YGS’ ye 1 milyon 923 bin 33 öğrenci girdi. Bunun 851 bin 131 öğrencisi ise LYS sınavına katıldı.
SBS sınavına giren öğrenci sayısı 1 milyon 127. Keza; 874 bin 551 kişi de KPSS sınavına girdi. Ve kaç sınav daha var?
Bu kadar sınavın olduğu ülkede, meselenin ekonomik yanı salt dershaneler üzerinden tartışılmamalıdır. Ne mi demek istiyorum?
Fethullah Gülen’in kardeşleri
Türkiye’nin en büyük matbaası; Çağlayan Yayın Dağıtım Basım Ambalaj San. Ve Tic. AŞ.
İzmir Gaziemir’de kurulu bu matbaada Fethullah Gülen’in kardeşleri Kudbettin Gülen ile Mesih Gülen de çalışıyor! (Matbaanın bastıkları arasında, başyazılarını Fethullah Gülen’in yazdığı Sızıntı dergisi ile İngilizce yayınlanan “Fountain” dergisi de var) Gülen ailesi matbaacılık mesleğini seviyor; Salih Gülen’in de Erzurum’da “Gülen matbaası” var.
Neyse; biz “sınav sektörüne” bakalım: Çağlayan matbaasında genellikle hangi yayınlar basılıyor; Güvender Yayınları, Anafem Yayınları, FEM Yayınları, Işık Yayınları, Körfez Yayınları, Zambak Yayınları, vs. vs…
Velilerin cebinden sadece dershanelere para akmıyor; asıl paranın nereye gittiği gözden kaçıyor: Örneğin, Çağlayan matbaasında basılan Güvender Yayınları, hangi kitapları çıkarıyor: YGS Hazırlık, LYS Hazırlık, KPSS, ALES, DGS-KPDS, YGS Çıkmış Sorular, LYS Çıkmış Sorular, 11. Sınıf…
Bunları tek kitap sanmayın; öğrenciler için her dersin (matematik, coğrafya, tarih, biyoloji vb) konu anlatımlı kitaplar var. Ayrıca, Soru Bankaları Kitabı, Deneme Kitabı, Konu Testi Kitabı, Cep Kitabı gibi yayınları var.
Milyon dolarlık sektör
Sadece bir YGS Deneme Seti Kitabı 25 lira. Bir LYS Matematik Konu Anlatımlı Kitabı 49 lira. Böyle yüzlerce-binlerce kitap var.
FEM Yayınları’ndan Anafen Yayınları’na kadar girin internete bakın; fiyatlar dudak uçuklatıyor. Örneğin, SBS sınavına girecek öğrenci, 6 dersin sadece soru bankası kitapçığını alsa, 6×20 (lira) = 120 lira vermek zorunda. Konu anlatımlı ders kitaplarının tanesi 30 lira. 6×30 (lira)180 lira. Daha yedinci sınıfta başlıyorsunuz sınava hazırlanmaya; dergi seti 50 lira!
Sadece FEM Yayınları, FEM Dergi Yayınları, FEM Okul Yayınları, Dilfem Yayınları’ndan çıkanların parasal yekunu bu satırlara sığmaz. YGS-LGS-SBS sınavına kaç öğrencinin girdiğini anımsayın.
Bunlara KPSS vs sınavlara girenleri ekleyin.
Unutmayın, dershaneye giden öğrenci 1,5 milyon ama Türkiye’de tam 16 milyon öğrenci var! Her bir kitabın-derginin yüz binlerce alıcısı var. CD’ler var, rehberlik kitapları var.
Bu yayınlara rağbet var
Bu yayınevlerinin çıkardığı kitaplar-dergiler neden çok satılıyor? Öyle ya, başka yayınevleri de var. Aslında bu soruyu, cemaat dershaneleri için de sorabiliriz: niye çok rağbet görüyor? Yanıtı aynı:
Kimilerinin iddiasına göre, kitapları hazırlayan ekip, sınavlarda çıkacak soruların benzerlerini yazma-bulma konusunda çok “maharetli”! Kimilerinin iddiasına göre ise, kitapları ve sınav sorularını hazırlayan ekip aynı çevreden! Yani cemaatten!
Bu iddialar doğru veya yanlış; fakat gerçek şu ki, bu sözler yayınların çok satılmasına neden oluyor!(benim notum: maalesef bu gerçektir ve insanların çoğu bu yüzden bu dershaneleri tercih ediyor zaten yaşanan sınav rezaletleri ortadadır.maalesef gene kul hakkı dinlemeden devletin yaptığı sınavların çoğunda bu sorular bu dershanelere sızdırılır ve bunlar belli bir zümreyle paylaşılır.İnsanların tek derdi üniversiteye gitmektir-daha doğrusu velilerin-  zaten ahlaksız olduklarından şeytanla işbirliği yapmaktan çekinmezler)
İzmir’deki Çağlayan Matbaası’nın neden Türkiye’nin en büyük matbaası olduğunu anladınız mı?
Durun meselenin iktisadi boyutu bitmedi…
KAYNAK HOLDİNG
Tarih: 12 Ocak 1986.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra aranan Fethullah Gülen 6 yıl sonra Burdur’da yakalandı. Yayında Naci Tosun vardı.
O Naci Tosun, bugün Kaynak Holding Yönetim Kurulu Başkanı.
Kaynak Holding’in temeli; 1983 yılında Çağlayan Matbaacılık ile İzmir’de atıldı. 7 bin 336 çalışanı olan holdingin geçen yıl cirosu yaklaşık 2.000.000.000. TL (2 milyar lira) Basım faaliyetlerini Çağlayan Matbaası ile sürdüren holdingin işi sadece matbaa ile sınırlı değil.
Kaynak Holding bünyesinde bulunan Gökkuşağı Dağıtım Pazarlama; Anafen, Coşku, FEM, Değer, Dijital, Dilfem, Güvender, Körfez, Analitik, İhtiyaç, Maltepe, Zirve, Zambak, Sürat gibi yayınların dağıtım-pazarlamasını yapıyor.
Holding ayrıca: Kırtasiye işini Alfa ve NT mağazalarıyla; kağıt faaliyetlerini Kaynak Kağıt ile, eğitici oyuncak faaliyetlerini; PAL ile; okul kıyafetleri faaliyetlerini: Inspire ile; kargo faaliyetlerini Sürat Kargo ile; eğitim araçları faaliyetlerini Sürat Eğitim Araçları şirketleriyle yapıyor. Bünyesinde 24 şirket var. Ve bu sadece bir holding! Kaç holdingleri var?
Söylemem o ki; “Öğrenim sorunu” salt dershanelerin kapatılmasıyla önlenemez. Bu yayınlara da düzenleme getirmek şart. Çünkü yayınlar, parası olanla olmayan arasında büyük eşitsizlik yaratıyor.
2.YAZI
Dos­ya no: SRC-07-035-53075
Pen­sil­van­ya­’da ya­şa­yan Fet­hul­lah Gü­len 21 Ka­sım 2006’ta, ABD Va­tan­daş­lık ve Göç­men­lik Ser­vi­si­‘ne Ye­şil Kart için baş­vur­du. (Dos­ya no: SRC-07-035-53075)
21 Ma­yıs 2008’de, ara­la­rın­da CI­A es­ki yö­ne­ti­ci­le­ri­nin de bu­lun­du­ğu nü­fuz­lu isim­le­rin re­fe­ran­sıy­la is­te­ği­ne ka­vuş­tu.
19 say­fa­lık re­fe­rans mek­tup­ta; CI­A es­ki yet­ki­li­si Gra­ham Ful­ler, CI­A es­ki gö­rev­li­si Ge­or­ge Fi­das ile AB­D’­nin es­ki An­ka­ra Bü­yü­kel­çi­si (ABD Ha­be­ral­ma Araş­tır­ma Da­ire­si es­ki di­rek­tö­rü) Mor­ton Ab­ra­mo­witz gi­bi isim­ler var­dı. Baş­vu­ru ön­ce­sin­de CI­A gö­rev­li­le­ri­nin Göç­men­lik Bü­ro­su ile gö­rü­şüp lo­bi yap­tı­ğı ba­sı­na yan­sı­dı.
Gü­len baş­vu­ru­sun­da, 9 Şu­bat 1998 ta­ri­hin­de Pa­pa II. John Pa­ul ile Ro­ma­’da yap­tı­ğı gö­rüş­me­nin bel­ge­si­ni de ver­di.
Gü­le­n’­e ke­fil olan­lar ara­sın­da il­gi­mi, CI­A gö­rev­li­le­rin­den çok bu tür di­ni re­fe­rans­lar çek­ti. Kim­di bun­lar ve ne­den Gü­le­n’­e ke­fil ol­du­lar?

İş­te o isim­ler
- John L. Es­po­si­to, Ge­or­ge­town Üni­ver­si­te­si­’n­de İs­la­mi ça­lış­ma­lar pro­fe­sö­rüy­dü. ABD Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­’n­da ça­lış­tı; Pa­kis­tan gi­bi ki­mi As­ya hü­kü­met­le­rin­de da­nış­man ola­rak gö­rev yap­tı. AB­D’­de çe­şit­li İs­lam der­nek­le­ri kur­du; yö­net­ti. Gü­len hak­kın­da ki­tap yaz­dı.
- Law­ren­ce Ge­raty, an­ne­si ve ba­ba­sı Pro­tes­tan mis­yo­ner­di. Ya­hu­di -Pro­tes­tan inan­cı ka­rı­şı­mı Ad­ven­tist­le­r‘­in San Pas­qu­al Aka­de­mi­si­’ni ve İb­ra­ni Üni­ver­si­te­si­’ni bi­tir­di. Su­ri­ye ve Fi­lis­tin ar­ke­olo­ji­si üze­ri­ne ça­lış­tı. La Si­er­ra Üni­ver­si­te­si öğ­re­tim üye­siy­di.
- Ber­na­det­te An­dre­a, Te­xas Üni­ver­si­te­si­’n­de ka­dın hak­la­rı, İs­lam ve Os­man­lı ta­ri­hi ko­nu­sun­da uz­man­dı.
- Pa­ul Par­ker, İsa’­nın Bir­le­şik Ki­li­se­si­’ne bağ­lı ku­ru­lan Elm­hurst Col­le­ge baş­ka­nı pro­fe­sör­dü. İs­ra­il ve Fi­lis­ti­n‘­de yap­tı­ğı di­ni çe­şit­li­lik araş­tır­ma­la­rıy­la ta­nın­dı.
- John Obert Vall, İs­lam ta­ri­hi pro­fe­sö­rüy­dü. Ka­hi­re, Bey­rut ve Su­da­n’­da ya­şa­dı. 1991’de Mı­sır Cum­hur­baş­kan­lı­ğı Ma­dal­ya­sı al­dı.
- Floyd M. Scho­en­hals, Evan­je­lik Lut­he­ran Ki­li­se­si Pis­ko­po­su idi.
- John Bo­rel­li, Ge­or­ge­town Üni­ver­si­te­si­’n­de Din­le­ra­ra­sı Gi­ri­şim­ler Kür­sü­sü baş­ka­nıy­dı. İn­gi­liz Pro­tes­tan Ang­li­kan ki­li­se­si üze­ri­ne ça­lış­tı. Evan­je­lik top­lan­tı­la­rı­nın vaz­ge­çil­mez ko­nuş­ma­cı­la­rın­dan bi­riy­di. Was­hing­to­n’­da 2006’da “Ba­rış için Ulus­la­ra­ra­sı Na­ma­z” top­lan­tı­sı or­ga­ni­ze et­ti.
- Ja­mes E. Bow­ley, Mill­saps Col­le­ge­’n­de İb­ra­ni araş­tır­ma­lar uz­ma­nı ila­hi­yat pro­fe­sö­rüy­dü. Ya­hu­di ede­bi­ya­tı üze­ri­ne araş­tır­ma­lar ya­yın­la­dı.
- Jill Car­roll, Ri­ce Üni­ver­si­te­si­’n­de­ki “Di­ni Hoş­gö­rü Mer­ke­zi­” baş­ka­nıy­dı. Bu üni­ver­si­te­de 5 Ka­sım 2006’ta Fet­hul­lah Gü­len sem­poz­yu­mu dü­zen­le­di. Ted Dott­s’­in se­mi­ner baş­lı­ğı il­ginç­ti: “Me­to­dist Hı­ris­ti­yan­lı­ğı, Gü­len Su­fiz­mi.” Gü­len hak­kın­da ki­tap yaz­dı.
- Sherly San­tos-Hatc­hett, Te­xas Tech Üni­ver­si­te­si­’n­de pro­fe­sör de­kan­dı. ABD Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­‘n­da ter­cü­man ola­rak gö­rev yap­tı.
- Da­vid B. Ca­pes, Ho­us­to­n’­da­ki pro­tes­tan Bap­tist Üni­ver­si­te­si­’n­de gö­rev­liy­di. “İ­sa­’nın Ayak Ses­le­ri­” gi­bi ki­ta­bı olan Ca­pes,1990’lar­dan be­ri din­ler ara­sı di­ya­log ça­lış­ma­la­rı yü­rü­tü­yor.
- Terry Mat­his, Ca­li­for­ni­a Üni­ver­si­te­si Ri­ver­si­de kam­pü­sü pa­pa­zıy­dı.
- Da­le F. Eic­kel­man, Dart­mo­uth Col­le­ge­’in­de an­tro­po­lo­ji pro­fe­sö­rüy­dü. Uzun yıl­lar Ku­veyt bu­lun­du; As­ya ve Or­ta­do­ğu araş­tır­ma­la­rı prog­ra­mı yü­rüt­tü.
- Lo­ye Ash­ton, Bir­le­şik İsa Ki­li­se­si mis­yo­ner­le­ri ta­ra­fın­dan ku­ru­lan To­uga­lo­o Col­le­ge do­çen­tiy­di. Ay­nı za­man­da pa­paz­dı. Tür­ki­ye­’ye sık sık gel­di; din­ler ara­sı dia­log hak­kın­da ki­tap yaz­dı.
- Tho­mas Mic­hel, F.Gü­le­n’­in Va­ti­ka­n’­da Pa­pa II. John Pa­ul‘­u zi­ya­re­ti ara­sın­da ha­zır bu­lu­nan AB­D’­li pe­der­di. En­do­nez­ya­’da ciz­vit “İ­sa­’nın Der­ne­ği­” üye­siy­di. Mı­sır ve Lüb­na­n’­da bu­lun­du.
- Ja­mes Ken­neth Ec­hols, Chi­ca­go­’da­ki Pro­tes­tan Lut­he­ran ila­hi­yat oku­lu­nun baş­ka­nıy­dı. AB­D’­de din­ler ara­sı dia­log se­mi­ner­le­ri yap­tı.
- Do­nald Se­ni­or, İs­ra­il’­de uzun yıl­lar di­ni araş­tır­ma­lar yap­tı. Ya­hu­di ve Müs­lü­man top­lu­luk­la­rı ara­sın­da­ki din­ler ara­sı di­ya­log top­lan­tı­la­rı dü­zen­le­di.
Şim­di…
So­ru şu: Din­ci aka­de­mis­yen­ler ile CI­A gö­rev­li­le­ri ne tür bek­len­tiy­le F.Gü­le­n’­e ke­fil ol­du?

(Bu iki yazı Soner Yalçın'a aittir )

Orta sınıflar basit çıkarları olan ve kolayca manipüle edilebilen genel olarak düşünmeyen ve kendi kararları olmayan bir nevi aptal topluluklardır. Özellikle dindar orta sınıflar aklını ve dinini teslim edecek bir mürşid bir şeyh arar durur. Orta sınıflar ahlaksızdırlar (buradaki ahlak terimsel olarak kullanılmıştır) sadece ahlaklıymış gibi yaparlar ve asıl önemli olan budur.
Yıllar önce yukarıdaki soruyu kendime sordum ve cemaatle fiilen bitmiş olan ilişkimi platonik olarak ta bitirdim.Bu yazıyı yazmamın da nedeni bir müslüman olarak kalabilme ve mü'min ferasetiyle hayata bakabilme gayretidir. Günümüz dini cemaat ve tarikatleri (bütün dünya çapında) birer holdingtir aslında ve cemaat üyeleride hazır müşteri. Çok başarılı bir pazarlama tekniğidir cemaatleşme veya tarikat olmak. 
İşin içine para girdi mi artık kar güdüsü ve zengin olma hevesi de işin içine girer doğal olarak. Bir yerde rant varsa rantçılar da sinek gibi üşüşürler. Alttakilerde farkında olmadan bir holdinge hem hizmet etmeye hem de müşteri olmaya başlarlar. 
Hazır lafı gelmişken şu eğitim ve dersane mevzusunun perde arkasındaki kitap rantını da ele alıp değerlendirmek gerekir. Çocuğunu dersaneye gönderiyorsun,dersane senden sadece falanca yayınevince basılmış etüt ve test kitaplarını satın almanı istiyor. O kitaplarda kendilerinin bastıkları kitaplar(buradaki dershaneye giden bizim ortağın kızıdır dershaneyi de tahmin edersiniz artık). Burada devletin(hükümetlerin ) büyük günahı ve vebali var. Üniversitenin olmazsa olmaz bir duruma gelmesine izin verip aptal yığınların dershane kapılarına yığılmasından sorumludurlar. Suçun büyüğü annelerde tabiki. Çocuğunu sekiz yaşında üniversiteye hazırlamaya kalkarsan ebeni sikerler böyle.
Hoca hristiyanlarla neden bu kadar içli dışlı ?
Cemaat zamanlarında çok safmışım hakikaten . Öğretilmiş binüçyüz yıllık ezberlere ben de gözüm kapalı inanıyordum. Mehdilik,İsanın gökten gelmesi gibi neredeyse iman meselesi haline gelen aptallıklara ben de inanıyordum. Dedim ya bu yazı onun için yazılıyor müslümanlık nedir ?
Hocaefendide bu İsa peygamberin yeryüzüne geleceği ve isevilikle müslümanlığı müslümanlıkta (artık nasıl bir müslümanlıksa) birleştirip El-Dorado'yu kuracağı sanrısı hakim gibi görünüyor .Bediüzzamanın eserlerinde de buna sık sık temas edilir. Bediüzzaman için çağın müceddidi denir.Risaleler kutsal kitap gibi görülür ve risalelerdeki bu müslüman-isevilik vurgusu hocaefendininde aklına yatmış olabilir ve durumdan vazife çıkararak gökten gelen isa misali dinleri kaynaştırmaya çalışıyor olabilir. Hristiyanlarda her halde İsa Peygamber gökten yeryüzüne tekrar indiğinde müslümanlığı hristiyanlıkta birleştirecek diye mi umuyorlar cemaatle bu kadar iç içeler.
Neden kefil oluyorlar? Birinci ihtimal cemaat CİA ve Vatikan'ı da ele geçirdi. İkinci ihtimal cemaat kullanılıyor.Bu soruyu saf cemaat müntesiplerinin dikkatine sunuyorum ve cevaplarını da kendi vicdanlarında vermeye gayret etsinler. Gerçekten Hizmet neye hizmet ediyor ?
Benim ölçüm şu ; İsrail ve Amerika müslümanlar ve bu ülke için bir şeye karşıysa o iyidir destekliyorsa ondan uzak duracan. Çünkü bu iki ülke müslümanlar ve türkler hayrına hiç bir şey istemezler. Onlar kendi çıkarlarına hizmet edelim isterler. (ak partiye şimdiye kadar bu yüzden oy vermedim ama bakıyorum ki amerika ve israil ve cemaat başbakan gitsin istiyor hee demek artık oy verebilirim)
Bu mehdilik meselesi o kadar mühim ki..Ah içim yanıyor.. Mehdinin gelmesini bekleyip duran aptal müslümanları gördükçe. Tam bir safsata.. 
Önce Mehdi geliyor.Müslümanların önderi oluyor sonra İsa Peygamber geliyor (Şamda o gelince binsin diye beyaz bir katır bekletiliyordu muhtemelen bu savaşta çoktan yenmiştir bu ara gelirse bineceği katırda yok) Mehdi ona biat ediyor herkes müslüman oluyor ve mutlu son..

103 Sen hırslanasıya istesende insanların çoğu inanmayacaktır.

104 Sen, bu tebliğin için onlardan bir ücret istemiyorsun. O, bütün âlemler için bir hatırlatmadan başka şey değildir.


105 Göklerde ve yerde nice mucizeler var ki, yanlarından geçerler de dönüp bakmazlar bile.


106 Onların çoğu şirke bulaşmış olmadan Allah'a iman etmez.


107 Peki onlar, Allah'ın azabından bir sarıp sarmalayanın gelmesinden yahut hiç farkında olmadıkları bir sırada kıyametin ansızın tepelerine inmesinden emin mi bulunuyorlar?


108 De ki: "İşte benim yolum budur. Ben, Allah'a basîret üzere çağırırım/dua ederim. Beni izleyenler de... Şanı yücedir Allah'ın! Ben müşriklerden değilim."


109 Senden önce gönderdiklerimiz de kentler halkından kendilerine vahyettiğimiz bazı erlerden başkası değildi. Yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, onlardan öncekilerin akıbeti nice oldu görsünler. Elbette ki âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllarınızı kullanmayacak mısınız?"


110 Ne zaman ki resuller ümitsizliğe düşüp yalanlandıkları kanısına vardılar, işte o zaman yardımımız kendilerine ulaştı da dilediklerimiz kurtarıldı. Azabımız suçlular topluluğundan geri çevrilemez.


111 Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur'an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir (Yusuf Süresi )

3 Mar 2014

HER ŞEY GANİMET İÇİN

Gecenin bir yarısı,tv seyrediyorum. Yüzyıllık komşunun köyden gitmesini dört gözle bekliyor komşusu.Çünkü oğlunu evlendirecek ve komşunun evine oğlunu yerleştirecek kendisi de komşunun bağına bahçesine konacak. 
Photo published for David Hockney - Exhibition at Tate Britain | Tate
Uhud'u düşünüyorum.. Ganimet için yerini terk eden okçuları,kesin emir olmasına rağmen. Onları kınamak çok kolay..O okçulardan biri olsaydık.. Yüzlerce yıldır birbirlerini boğazlayıp birbirlerinin mallarına ve kadınlarına konan bir kültürün çocukları..Kolay zengin olma yolu..Üstelik Bedirde ganimet konsun da pek çok tantana çıkmıştı. Onlarda kendilerini öyle savunmuşlardı zaten(burada rivayete elimiz mahkum doğrusu allahu alem) ,  Bedirdeki gibi peygamber herkesin elde ettiği ganimet kendisine aittir demesinden korktuk ve ganimetten mahrum kalmamak için yerimizi terk ettik. 

Evde çoluk var çocuk var veya yok..Savaştan dönüyorsun birileri ganimetten nasipleniyor sen avucunu yalıyorsun..Hiç bir erkek bu duruma düşmek istemez o günkü toplumda..Evde hiç bir değerin kalmaz..

Bize tarihte zafer,ulvi gaye,din savaşı,fetih,kutsal amaç gibi süslemelerle anlatılan olayların hepsini temelinde ekonomik çıkar talebi var..Özellikle bedevi arapların kabile kabile islamlaşmasında bu ganimet elde etme güdüsü çok ağır basar. Hunayn savaşında peygamberi tartaklamaya yeltenecek kadar bedevi arapları baştan çıkarmıştır bu ganimet ihtirası. Miras ayetleri nazil olup kadınlara yarım hisse verilmesi emredilince aynı gerekçe ile itiraz etmişleridi,bizimle savaşa mı geliyorlar ki mirastan hisse alsınlar. O dönme savaş mal mülk edinmenin en kestirme yoluydu. Ya da makam sahibi olacaktın.

Evdeki çocuklar ganimet bekliyor.. Getiremedin mi getirene doğru seyirtiverirler..

Öldürdüğün adamın malına karısına sahip olmak hakkı hukuken binlerce yıl yürürlükte kaldı.. Bugün artık dünya çapında yasaklanmıştır bu konu. Artık hiç bir ülka başka bir ülkeyi topraklarına katamaz (savaş yoluyla ) ve ganimet elde demez.Mülkiyet hakkı bütün toplumlarca vazgeçilmez bir hak olarak kabul edilmiştir. 

Ama ganimete alışanlar bu sefer avantaya yelken açtılar..Savaşta ganimet kapmak yerine,barışta makam kapmak yoluna gittiler. 
Akşam Mehmet Hoca anlatıyor.Ermeni patriği seçilmek için patrik adayları Saraya yüklü rüşvetler yollar adam ayarlamaya çalışırlarmış,bu paraları da galata bankerlerinden borç alırlarmış..Patrik seçildikten sonra,12 metropoliti seçme hakkı patriğe ait. O da bankerlerden aldığı borcu ödemek için metropolit adaylarından rüşvet alıyor. Metropolit seçilenlerde bunu acısını önceki metropoliten çıkarıyor ve onları aforoz ediyorlar.Böylece önceki metropolitin bütün malına mülküne karısına çoluğuna çocuğuna sahip oluyorlar. 

Hugo diyor ya bütün büyük servetlerin temelinde hırsızlık vardır diye.İstisnalar kaideyi bozmaz..

Kaznadığın sürece haklısındır.. İddada sürekli para kazanıyorsan teşvik edilirsin yok kaybediyorsan çoluğun çocuğun rızıkını orlara harcama diye azar işitirsin.. Ama yüz bin lira kazandım dersen ,gözler ışıldar ve becerikli kocam benim diye taltif edilirsin..

Çalıştığın kurumdaki komşu sürekli yükseliyor ve arabasını her yıl değişitiriyor ve sen hala akbil ile işe gidiyorsan evde fena fırça yersin..Beceriksiz sünepe bir Ahmet kadar olamadın ..

Adem dini bütün,beş vakit namazda ama işi gereği rüşvet vermesi gerektiğinde ya da işini oldurmak için memur ayartması gerektiğinde ya da yalancı tanık dinletmesi gerektiğinde çekinmeden yapar ve ama hocam caiz mi dediğinde bu işi bırak o zaman diye akıl alırsın..

Ya da arkadaşın sana ahlaksız bir iş teklif eder,kendisi cematçidir mümindir,hocam bu caiz değil dediğinde ; sen parana bak sanane der,paraya ihtiyacın yok mu senin ?

Yasa hep aynı,çalacaksın..Ünlü mafya babası diyor ya,çocukken her gece tanrıdan bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim sonra tanrının işlerini böyle yürütmediğini anladım ve gidip bisiklet çaldım..

O yüzden yolsuzluk yapanlar bizde gizliden büyük saygı görür..

Bir de şu aptal tartışma var bizde.. Normal bir demokratik hukuk devletinde böyle şey olmaz..Yargıçlar vicdanlarıyla bağımsız olarak karar vermelidir..

Bu insanlar nerede yaşıyor merak ediyorum bu kadar aptal olmayı okulda mı öğreniyorlar bilmiyorum.Bu ülkede herkesin bir meşrebi ve milliyeti var ve herkes yakınını kayırır çünkü bağımlı olan bağımsız hareket edemez..
Doğan hoca yazmıştı; Ankara'da bir doktor var.Birgün aslen Almanyada yaşayan fakat bir iş için Türkiye'ye gelen bir hemşehrisi onu ziyaret eder.Hoşbeş kelam çay faslından sonra bizim alamancı hemşehri doktor hemşehrisinden bir şey rica eder, yav hemşehrim der üstelik baba tarafından hısım sayılırız da bizim bir maruzatımız var Alamanya'da bir malulen emeklilik için bir yakınıma rapor almak icap ediyor bir yardımcı ol da bana bir rapor yazıver de işimiz görülsün der.Doktorumuz meslek ve vicdan ilkeleri ile hemşehrilik baskısı arasında gidip gelir aşağıya tükürse sakal yukarıya tükürse bıyık..Reddetsem bir hemşehrinin işini bile halletmedin diye alay ederler.Neyse toplum baskısı galip gelir ve doktor düzmece aporu yazar.Hemşehrisi gayet memnun odadan çıkarken dayanamaz ve sorar.Almanya'da bu işi yaptırabilir miydin? Yok hocam ordaki doktorlar dürüst.

Nisa 94 ayetini inceleyin derim ödev olarak...