30 Eki 2012

ANADOLUNUN KAYIP ŞARKILARI

Bu film bir NEZİH ÜNEN projesi. Yapım ve kurgu kendisine ait. Geçen cumartesi akşamı TRT Müzik kanalında denk geldi ve çocuklarımın bütün engelleme girişimlerine rağmen gözümü ayırmadan seyrettim. Çok keyif aldığımı söylemeliyim. Film olduğunu da bilmiyordum (zira başını kaçırdım) onu da öğrendim bugün. Kurgusu muhteşem olmuş NEZİH ÜNEN'i tebrik ediyorum eline sağlık diyorum Allah razı olsun diyorum. Meraklıysanız bir bulun ve seyredin.Yok mutlaka seyredin. Anadolunun kayıp şarkıları arasında kaybolup gideceksiniz sizi temin ederim. Hozat'lı Ahmet Dede'nin okuduğu Eşrefoğlu Al Haberi türküsü olağanüstüydü bence. Kendisi de öyle. Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle bu topraklarda yaşayan kültürlerin ve toplulukların hal-i pür melalini de düşünmenizi öneririm.

18 Eki 2012

EGOİST OLMA SANATI

"insanlara size ait olan bir şeyi sizden almalarına bir kere izin verirseniz,sizde bir şey kalmayıncaya kadar almaya devam ederler " 

 "hayatınızdaki herkes,eşiniz,patronunuz vs.özel alanınıza ne kadar müdahale edebilecekleri konusunda sizi denerler. " 

 "kendin ile başkalarından daha çok ilgilen ve kendin için doğru olanı karşına dikilen engellere rağmen gerçekleştir." 

 "Birine yapacağınız fedakarlık ne kadar çoksa, o kişi sizden, gelecekte o denli çok şey isteyecektir.Sizi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen birisi, bu fedakarlığınızı bir zayıflık göstergesi olarak değerlendirecek ve sizden alacak birşeyi kalmayana dek sizi sömürecektir.Ve o aşamaya gelindiğinde, onun için hiç bir öneminiz kalmayacağı için de rahatlıkla size sırtını dönebilecektir." 

 "kimsenin hoşuna gitmese de hayatınızın iplerini elinize alma cesaretini gösterin." 

 Josef Kirschner'in aynı isimli kitabından bazı alıntılar hatırımda kaldığı kadarı ile. Şu aralar en ihtiyacım olan şey gerçek bir egoist olmak. İnsan birey olarak varlığını ortaya koyabilmek için tanımlanabilir sınırları olamlıdır ve bu sınırlar HAYIR ünlemiyle çizilir. HAYIR benim hayatım boyunca kullanamadığım bir cümleydi. Yeni yeni HAYIR pratikleri yapıyorum. "Sınırlarınızı iyi belirleyin ve bunu başkalarının çiğnemesine asla izin vermeyin.Elinizdekini kaybetmek pahasına da olsa" Bir de şu "ne istediğinize karar verin" cümlesi. HAYIR demeyi öğrendikten sonra bir de bu istemek işine eğilmek gerekecek a dostlar. Kitabı daha okumadım bu arada bir göz attım sadece ve okumaya karar verdim. Ben bir egoistim ve mutluyum...

FELİX...

Bu ara lodostan aklım başımda değil tembellik yapıyorum. Sabah gazetesinde Şeref Oğuz'un yazdığı Felix başlıklı yazıyı okumanızı öneririm. Okumaya üşenenler için yazıdan bir kesit veriyorum aşağıda. .... Felix atlarken annesini izledim;gurur dolu bakışları,"başarabilirsin yavrum"nidalarıyla eşleşiyordu.Bir de Felix'in atlayışıyla dalga geçenlerin annelerini düşündüm.Büyük ihtimalle "evladım icat çıkarma,otur oturduğun yerde" diye büyütülmüşlerdi.Onlarda söz dinlemiş Felix gibi boş işlerle uğraşmak yerine zekalarını insanoğlunun bir merhaleyi daha geride bırakan başarısıyla dalga geçmede kullanmışlardı. Felix eski köye yeni adet getirmişti(inovasyon).Felix icat çıkarmıştı (buluşçuluk). Felix bu gezegende bir tür olarak insanın limitlerine yeni bir tanım getirmişti.Peki biz dün gün boyu ne yaptık? Sistematik bir şekilde Felix'le dalga geçtik. Tıpkı Hezarfen'in uçuşunu sürgüne postalamak gibi. Tıpkı ilk denizaltıyı Haliç'te deneyen çelebiyi halletmek gibi. Tıpkı Devrim'i yürütmeyip ,ilk lokomotif Karakurt'u eritip gömdüğümüz gibi.Tıpkı Anadol'u eşekler yedi iftirasıyla medyada linç edip , ilk uçağı üretip beş ülkeye satmayı başaranımızı "hiç doğmamış"a çevirdiğimiz gibi. Felix'in ekibi,kilosu beş dolardan mal ihraç ederken,kilosu 1.5 dolardan cehalet üretip cari açığı kapamaya çalışan bizlerin işte en büyük sorunu bu sebepten ,akıl açığıdır. Uygarlık tercihimiz Felix'lerle alay etmek olunca, çağı ıskalamak kaderimize dönüşmektedir. Bu hala bir ekonomi yazısıdır ve cari açığa dairdir.

12 Eki 2012

YAZIK BU ÇOCUKLARA

http://www.haberturk.com/yazarlar/neva-ciftcioglu-banes/783678-yazik-bu-cocuklara BU YAZIYI OKUMANIZI HARARETLE ÖNERİRİM.

9 Eki 2012

ŞOK OLDUM...

Birkaç gün içinde ilgim alanıma giren bazı olayları paylaşmak istiyorum.

1-TRT Okul tv de pazar akşamları "Kendimi Tanıyorum" adlı bir interaktif kişisel gelişim programı var. Polat Doğru ve Ebru Üzümcü yönetiminde. Polat Doğru'yu Doğan Cüceloğlu ile birlikte Sky Tv de yaptığı programdan hatırlayabilirsiniz. BU haftaki programın konusu "biz" bilinciydi. Polat Doğru kendi geçmişinden bir hikaye anlattı bu programda. " Çocukken bizim bir eşeğimiz vardı bu eşek gün geldi yaşlılıktan gözleri kör oldu.O zamanlar köylerde işe yaramayan hiç bir şey olmazdı işe yaramayan hiç bir şey evde tutulmazdı. Bu tür hayvanlar dağa bırakılır ve gerisini doğa hallederdi.Bizde öyle yapacaktık çünkü artık işimize yaramıyordu. Ertesi sabah dedem bunu duyduğunda buna şiddetle itiraz etti ve kulağıma küpe olan şu konuşmayı yaptı; "bu hayvan bize 18 yıl hizmet etti ve çok işimizi gördü onca yükümüzü taşıdı o bizim bir parçamız artık işe yaramıyor diye onu sokağa atamayız. Bu eşek ölene kadar damda kalacak ve ona bakacağız" dedi. Benim dedem ne okul bitirmişti ne de filozoftu ama biz bilincinin farkına varmıştı ve hepimizin birbirimizin parçası olduğunu biliyordu." Hisse alına.. 

2-Beni şok eden olay ise futboldan.Alex olayı değil onu aşan başka bir olay oldu. Kasımpaşa Metin Diyadin'i kapıya koymuştu biliyorsunuz. Dünya çapında bir teknik direktörle çalışacağız Metin Diyadin bizim gelecek vizyonumuza uymuyor demişti kulüp başkan yardımcısı. Ben de Mourinho'yu getirecekler herhalde diye düşünürken dün açıkladılar yeni teknik direktörü;Şota. Şok oldum..Şok şok.. Şomşok oldum hatta. Akşam Sergen de aynı şeyi söyledi programda ağzım açık kaldı diyor inanamadım diyor. Türkiye böyle işte diyor. Hakkaten hala şoktayım. Bunu izah edecek bir akıl var mı bilmiyorum.Bizi yöneten akıl bu mudur ?? Allahtan bu işleri bırakalı çok oldu da rahat konuşabiliyorum. Kasımpaşa taraftarı olsam muhtemelen evin yolunu bulamazdım şaşkınlıktan. 

3-Tekirdağda iki günlükken ana-babası ? tarafından terkedilen ve Tekirdağ Sevgi Evinde bakılan bebek öldü. İsmi yoktu şimdi de cismi yok. Sevgi evi olsa da ismi bebeciğin yüreğini ısıtmaya yetmiyor,sevgiyle dolmuyor yavrucak , insan evladı illede ana kucağını istiyor. Memeden emmek annesinin sıcaklığında sarıp sarmalanmak istiyor. Dayanamadı yüreciği terkedilmeye ve 1.5 aylık ömrünü sevgi evinde sevgisizlikten bitirdi. Bize emanetti ne ona ne ana-babasına sahip çıkabildik. Allah affetsin cümlemizi.. Biz bilinci dedik ya yukarda işte demek istediğim o. O bebek bizden bir parçaydı. Benim çocuklarımdan bir farkı yoktu hoş çocuklarda benim değil ya işin aslına bakarsanız. Hepsi bize emanet. Hepimiz biriz ve bütünüz. Mevzu budur. 

4- Semih Kaplanoğlu dün akşam bir cümle sarfetti "bir film çek" adlı programda. Bugüne kadar bize hep var olmaktan söz edildi.Oysa mesele var olmak değil yar olmakmış. Kime yar olacaksın işet mevzu bu dedi. Ve noktayı koydu. Eyvallah. Bir de şunu eklemek istiyorum , kızım dün gece beni çok güldürdü. Çocuk aklının nasıl çalıştığını bir kez daha hatırlattı bana. Dişlerini fırçalıyordu yanıma geldi. Baba ben her gün dişlerimi fırçalıyorum dedi. Aferin kızım dedim.Baba dedi bakteriler her yerden gelebilir mi? Evet dedim ama niye sorduğunu anlamadım. Peki baba bizim dış kapıdan da geçebilirler mi dedi. Orda koptum ben. Meğer annesi bunu tırsıtmış bakteriler şöyle böyle diye. İlahi kızım seni seviyorum..

5 Eki 2012

OKUL VE KİMLİK

Nietzsche şöyle demiş:"eğitim kamu yararı için kişiliğin yok edilmesidir." Çocuklarımıza okulda ne öğreteceğiz ? En önemlisi nasıl ? Meslek edinme şekli okul olmamalı ? Okulun amacı temel bilgileri bireylere sağlamak olmalıdır bence. Montesori yöntemi özellikle ilk eğitimde bir model olabilir. Ya da Summerhill modeli. Ama kesinlikle bu ezberci papağan yetiştirme merkezleri olmamalı. Çocuğun okuma yazma öğrenmeye gereksinimi var en başta. Bunu öğrettikten sonra çocuğu tamamen serbest bırakmak gerekir bence. Çocukların öz güvenlerini kazandırmak,iletişim kurmayı öğretmek ve duygu ve düşüncelerini yazılı ve sözlü olarak ifade edecek kıvama getirme hedefimiz olmalıdır. Gerisini çocuk kendi halleder. Bizden çok zekiler. Bugünkü ezberci eğitim sistemi özürlü ruhlar üretiyor. Mutsuz,öfkeli ve beceriksiz ve korkak. Her şeyi hazır istiyorlar çünkü öyle yetiştiler ,kopyala yapıştır. Çocuk oyun oynayarak öğrenir. Bugünkü eğitim modeli bilindiği üzere işçi ve asker yetiştirmek için geliştirilmiş bir prusya modelidir. Sistem öyle kurulmalı ki bir alışveriş merkezi gibi olabildiğince çok seçenek arasında istediğini gidip almalıdır. Eğitim birey tarafından talep edilip alınan bir şey olmalıdır. Çocuk bu ne anlar dersen eğer ey okur Allah selamet versin derim ve benden uzak ol. Nasıl bir şehir kurduk böyle aklım almıyor,çocuklar oyun oynayamıyorlar özgürce. Pink Floydun şarkısında dediği gibi "sınıflarda aşağılanmaya ihtiyacımız yok"