27 Ara 2013

SEZARA SUİKAST-YAĞMURDAN KAÇARKEN DOLUYA TUTULMAK

Tarihsel olaylar uzun bir makale konusu ben kısaca anlatıp meramı mı yazacağım.

Malum Sezar Roma tarihinin en önemli şahsiyetidir. Sezar gelişen olaylar sonucu Romada gücü tümüyle ele geçirir ve ebedi diktatör ünvanı alır senatodan. Roma o vakitler cumhuriyettir. rivayetler muhtelif lakin kağıt üstünde gözüken kadarı ile Sezarın  bu kadar güçlenmesi cumhuriyetçi bazı senatörleri içten içe rahatsız etmektedir. Bunlar arasında evlatlığı olduğu söylenen Brutus ta vardır. Bu arkadaşlar Liberatores adlı bir grup oluştururlar. Sonunda bu özgürlükçü arkadaşlar Cumhuriyetin selameti için Sezarı ortadan kaldırmaya karar verirler. M.Ö. 15 mart 44 tarihinde bu arkadaşlar bir kumpas hazırlar ve Sezarı senatoya çağırırlar. Karısı o gece rüya görür ve Sezara senatoya gitmemesini başına kötü bir şey gelmesinden korktuğunu söyler. Bir kahin günler öncesinden onu 15 mart için uyarır. Sadık dostu Marcus Antonius suikast haberini alır ve onu engellemeye çalışır fakat başaramaz. Kader ağlarını örmüştür. Bu sözde Cumhuriyet aşığı senatörler Sezarı Senatoda katlederler. Brutus heyecanla Senatonun merdivenlerinde bağırır " müjde Romalılar Cumhuriyet kurtuldu artık özgürüz" .

Fakat olaylar suikastçıların planladığı şekilde gelişmez ve Marcus Antonius'un yaptığı rivayet edilen konuşma sonrası halk galeyana gelir ve suikastçıları kovalamaya başlar. Brutus ve karısının kardeşi Cassius Romadan kaçar. Sezarın yerine evlatlığı ve yeğeni Octavius geçer. Zira Sezar sağlığında halefi olarak onu seçmiştir. Octavuis , Antonius ile birlikte suikastçıları Philippi savaşında ortadan kaldırırlar.Daha sonra Octavius Antonius'u da ortadan kaldırır.

Octavius , Gaeius Julius Ceasar Octavianus Augustus olarak romanın ilk imparatoru olur. Yani suikastçıların planlarının tam aksine Cumhuriyet yıkılır ve İmparatorluk devri başlar. M.Ö 42 yılında Ceasar Roma tanrılarından biri olarak ilan edilir ve Octavius'ta tanrının oğlu sıfatını alır.

Kıssadan hisse Cumhuriyeti korumak adına Sezarı katledersen Cumhuriyetten de olma ihtimalin var.

Eğitim şart ve darbeye karşıyız.

HAYATA KARŞI GELİNEBİLİR Mİ ?

Londra'da bir parkta insanlar çimenin üstünden yürüyerek bir patika yaptıklarında belediye hemen gelerek insanların yürüdüğü yeri  yola çevirir,biz yanlış hesaplamışız demekki diyerek.

Türkiye'de bir parkta insanlar çimenin üstünden yürüyerek bir patika yaptıklarında belediye hemen gelerek insanların yürüdüğü yerin önüne parmaklık koyar ve çimenlere basmayın yazısı koyarlar tam yolun üstüne. Zorla insanları doğal akışlarının dışına itmeye çalışır.


Anglo saksonlar her şeyi basit insanın doğal ihtiyaçlarına göre tasarlarlar yasaları bile. Biz de her şey ideal üstün insan tasavvur edilerek romantik bir dünya hayal edilir.Park yeri olmayan şehirde yasak yere park etme cezası keser.

Türkiye'de eğitim,trafik,şehirler,yollar,siyaset vs. fıtrata aykırı dizayn edilmiştir.Bizde zorla hizaya getirme anlayışı vardır ve dün de yazdığım gibi bunun tek sonucu riyakar bir toplumdur.

Anglo saksonlar ise toplum neyi talep ediyorsa ve ona göre hukuki çerçeve inşaa eder.

Mesela kasksız motor kullanmanız İngiltere'de kesinlikle yasaktır (bizde de yasaktır lakin uygulanmaz) ve kask takmazsanız cezayı yersiniz. Fakat Sihler inançları gereği sürekli sarıklı gezerler bu yüzden motor kullanırken kask takamazlar. İngiliz ne yapmıştır ;madem sizin inancınız böyle o zaman sizi bu kuraldan istisna tutuyoruz denmiştir. Türkiye'de ne olurdu dersiniz?

Asıl sorunlarımız bunlar. Su akar yolunu bulur ama biz adam olmayı öğrenelim. Doğasında yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırma olan siyaset işinin aktörü olan siyasetçileri yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırmakla suçlamak ve ahlaklı siyasetçiler beklemek salaklığın önünde gitmektir.

Doğaya ve fıtrata karşı gelinemez.Kömünist blokta o yüzden çöktü zaten.

Bunu bir anlasak şartlanmışlıklarımızdan kurtulup.

SARAYA SIZAN TARİKAT VE DEHŞET SONU

Hurufilik 14.yy da İran'da ortaya çıkar. Tarikatın kurucusu Fazlallahın fikirleri kısa sürede yayılır ve bir süre sonra iktidar için tehdit oluşturmaya başlarlar hatta isyan ederler. O dönem bölgeye hakim olan moğollar tarafından hurufilik dağıtılır ve arkadaş idam edilir. Bunlar kaçarak anadoluya dağılırlar. Zamanla etkilerin arttırıp saraya kadar sızmayı başarırlar. Fatih döneminde iyice kuvvetlenirler hatta Fatihi bile etkilemeyi başarırlar.Dönemin veziriazamı Mahmut Paşa yaşanan bu gelişmelerden devlet adına kaygı duymaya başlar çünkü Fatihi dolayısıyla devleti kontrol etmelerinden çekinmektedir. Derdini şeyhülislam Fahreddin-i Acemi'ye açar. Fahreddin-i Acemi bu arkadaşların sapık olduğuna ve kafir olduğuna ve yok edilmeleri gerektiğine ikna olur. Padişahın huzurunda bir tartışma tertip edilir ve şeyh efendi hurufilerin "hulul" inancına sahip olduklarını ispat eder. Böylece Fatih'in fikrini değiştirmeyi başarırlar ve sultan ferman buyurarak bu arkadaşların topunun idamına hükmeder.

Hepsi derdest edilir ve idam edilirler akabinde Edirne'de yakılan büyük bir ateşe atılarak hepsi yakılır.

26 Ara 2013

İMAM-I ŞAFİ DER Kİ AKLINIZI KULLANIN

"Dininizi ve aklınızı müçtehitlere ısmarlamayın"

Bu sözü benim ortak söyler durur. Ha söz İmama mı ait yoksa rivayet kabilinden bir söz müdür bilemem. Önemli olan da zaten sözü kimin söylediği değil ne söylendiğidir. Hal böyle olunca  kitapla birebir muhatap olan fani olarak  bir zahmet kıçını kaldırıp biraz aklını kullanmayı öğren. Yoksa takıldığın adamın peşinden nereye gideceğin belli olmaz. Bilmediğin şeyin ardına düşüp gitme diye uyarıyor kitap.

Kendi hayatınızı kendi aklınızla yaşayın istirham ederim.

KEDİ UZANAMADIĞI CİĞERE MURDAR DERMİŞ-BEN YOLSUZLUK YAPAMIYORSAM SEN DE YAPMA

Bu milletin en bariz vasfı ne diye düşündüğümde en başta aklıma gelen şey riyakarlık. Kültürel olarak riyakar yetiştiriliyoruz. Çocukluktan beri sürekli duygularımızı bastırmamız öğütlendiğinden beşikten itibaren iki yüzlü olmayı öğreniyoruz.


Oldum olası bu ülkedeki yolsuzluk haberlerine verilen yalancı tepkiye güler geçerim ve umurumda olmaz. Sahici bulmam.Bu ülkede yolsuzluk haberi muhatabını makamından indrimek için kullanılır o kadar. Temiz ve ahlaklı toplum işin cafcaflı kılıfıdır.

Fareyle peyniri bir araya koyup sonra da farenin peyniri yemesini yasaklamak ne kadar saçmaysa bakanların belediye başkanlarının,imar müdürlerinin,tapu müdürlerinin,ihale komisyonlarının falan filan akçalı işlerden nemalanmamalarını beklemek ve "aaa bak şerefsize tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyor" diyerek şaşırmak numaracılıktır,riyakarlıktır. Siyaset rant paylaşım düzenidir.İnsanlar birbirini kırmasın diye siyaseti icat etmişler ve akabinde mahkemeleri. Siyasetçi rant dağıtan adamdır işin doğası budur. Yok efendim biz onları hizmet için seçtik lafı söyleyenin bile inanmadığı uyduruk bir laftır. Siyasetin doğasında bu vardır arkadaş. Bu ülkede yaşayan herkes adı gibi biliyor ki bu makam peşinde koşan adamların derdi zenginleşmek ve itibar kazanmaktır. Kimse babasının hayrına bu işlere girmiyor. Aksini söyleyen bunu kıçıma anlatsın.

Şu çok büyük bir iki yüzlülük. Sigortadan ölen babasının maaşını almak için  sahte boşanmalar yapanların,
akrabasının sağlık karnesiyle bedava ilaç yazdıranların,çocuğunu istediği okula yazdırmak için rüşvet verenlerin, hakimi bağlayacağım diyen avukatlara çanta çanta para verenlerin,trafik polisi ceza yazmasın diye rüşvet verenlerin,akrabası akçalı mevkilere geldiğinde onlardan rant kapısı bekleyenlerin,ihaleyi kapmak için çevirmedik dolap bırakmayanların " bak sen hırsıza " demesi kıskançlıktan başka bir şey değildir. Biz yiyemiyoruz adam hamuduyla götürüyor mızmızlanmasıdır.

Ulan bir durup kendinize sorun sizin olmanıza gerek yok kardeşiniz belediye başkanı olsa ,bakan olsa milletvekili olsa gidip ondan sizi kayırmasını istemeyecek misiniz ? Kardeş şirket kur da ihaleleri sana verelim dese "valla abi olmaz etik değil bu" mu diyeceksiniz.

Yolsuzluk bir sistem sorunudur ahlak sorunu değil. Yolsuzluk üreten sistemi yok ederseniz yolsuzluk ta olmaz.

Yoksa bu ülkede bir akçalı makam sahibinin kendine yontmayacağını düşünen biri varsa şaşarım. Bütün gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi bunu tarifeye ve bir limite bağlayacaksın ki ipin ucu kaçmasın.

Belediye başkanı seçimlerinde x şahsı parasıyla destekleyen müteahhit tabiki o şahsın seçilmesinden sonra kaymağı da yiyecek. İhaleyi bana mı verecek amına koyayim.

Bu ülkede hırsız olmayan kimse yok. Hepimiz bir şeyler çalmışızdır.

Yalandan kim ölmüş bu dünyada aha size bir yalan söyleyim; dürüst siyasetçi istiyorum.

Siyasetçi yolsuzluk yapmış,bak sen ?!

Not: Bu yazıyı yazmama sebep olan metrobüste otobüste rastladığım ve adı geçen bakanları hırsız ve yiyici hükümeti de tarihin en büyük yolsuzluklarına alet olmakla suçlayan riyakarlardır. Yılmaz-Çiller-Demirel zamanlarını bilmiyoruz da. Sanki bu ülkede bugüne kadar hiç yolsuzluk rüşvet hırsızlık olmadı.Tepem attı ya hu.Sanki siyaset hizmet için var nerede yetişiyor bu insanlar anlamıyorum doğrusu.Doğal olanı ısrarla reddersen salak durumuna düşersin.Ya da CHP lisindir işine geliyordur kör olmak.

25 Ara 2013

ŞARTLANMIŞLIK VE ADALET DUYGUSU

Bugün biliyoruz ki hepimiz alışkanlıkların esiriyiz.Bundan kurtulmanın yolu şartlanmışlıklardan ve ön yargılardan arınmak ve sürekli anda yaşamaktır. Bunu yapmak için de nefsimizi yani egomuzu kontrol altına almamız gerekir. Malesef insanların %99,9 toplumsal şartlanmanın esiridir yani alışkanlıkların.

Bu ülkede bugün ve geçmişte olan bitenler,az gelişmiş beyinliler takımının eseridir. Okumayan bir toplum düşünme yetisi de elde edemez. Tefekkür için bilgi şarttır.Bilgi ve farkındalık.

Yaşamda sorun yok sorun yaratan bakış açılarımız.

Peşin fikirli insanlar ilk önce adalet duygularını kaybeder.

Musa Peygamberin duasıyla yalvaralım; Allahım içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme.

24 Ara 2013

LAST EXİLE

Animenin baş kahramanları Claus ve Lavie
Dün animeden bahsetmişken aklıma gelmişti lakin yazmayı yetiştiremedim. 2008 yılında MTV kanalı anime kuşağı yapmıştı.(ahh eski günlerşimdi MTV bilem yok evde) orada her salı ve c.tesi gece 12:00 de yayınlanırdı bu animeler doğru hatırlıyorsam. Ben de heyecanla beklerdim anime kuşağını. Lasta Exile benim en çok beğendiğim animeydi Basilisk ile beraber.(Hellsing ve Naruto bana pek hitap etmedi.) Hele Basilisk'te bir Kagero vardı ki aman aman .Daha üçüncü bölümde katlettiler malesef (güzeller çok yaşamıyor).

Muhteşem Alex Rowe
Bu Last Exile seyrettiğim en enteresan animedir. Fonda geçen zaman sanki 18.yy avrupası lakin gök gemileriyle geziyorlar. Konsunu felan yazmayacağım tabiki meraklısı zaten çoktan seyretmiştir. Orada Sylvana'ın kaptanı Alex karakteri acayiptir ya. Baya bir öykünmüştüm. Bir de büyük akıntı sayesinde yeryüzündeki fanilerden uzak duran Anatoray ve Disith halkları vardır ve kısaca lonca olarak bilinir.Bu loncanın başında da Alex Rowe karakteri kadar acayip bir karakter olan Maestro Delphine Eraclea vardır. Fantastik güçleri olan bir kraliçedir kendileri lakin kibrinin kurbanı olur.

Exile'ın anahtarı sevimli kızımız Alvis Hamilton
Bir kaptırarsanız bütün bölümlerini bir gecede seyretmeye kalkar ve ertesi gün gerçek hayata adapte olmakta zorlanırsınız benden söylemesi.
 Bir de generik müziği şahanedir.

20 Ara 2013

DİYANETİN PAZARLAMACI ÇIĞIRTKAN VE TEHDİTKAR İMAMLARI


Cumaları kılmaya gittiğim camiye yeni bir imam atandı.(öncekisi de pek farklı değildi bunun sesi biraz daha çıkıyor). Sanırım bu diyanet imamları aynı tornadan çıkıyorlar. Hangi camiye gitsem hep aynı teraneler üstelik parmak hep havada sürekli azar. Ulen oraya namaz kılmaya geliyoruz yoksa azar yemeye mi? habire azar işitiyoruz. İnsanların çoğu sadece cumaya geliyor geldiğine de pişman ediyorlar. Sürekli bir insan tehdit edilir mi ya ?! Yok yanacaksın yok perişan olursun yok seksen sene cehennemde gayya da kalırsın kılmadığın her namaz vakti için. İçim bayıldı yav. Oysa prensip ne;kolaylaştır zorlaştırma müjdele nefret ettirme. Diyanetin vaizleri imamları camiye gelen cemaati sürekli tehdit ediyor ve habire para istiyorlar.Cuma kıldığım camiye gelen imam efendi diyanetin takvimlerini pazarlamakla meşgul,yok takvimler bitmemiş biz nasıl müslümanız da falan ben size bitirin demiştim oysa diye bir de üst perdeden konuşuyor. İnadına almadım. Bugün bir dernek getirmişti takvim kapış kapış gitti çünkü bedava. Bedava takvim varken adam para verip senin takvimini alır mı ? Bir de alır almaz sana ne ? Sen pazarlamacı mısın imam mısın?


31 Aralık akşamı hindi yemek harammış yeni fetva bu . Tövbe ya rabbim. Bir de o gece tv seyretmek te harammış. Bu kafayla bu gemi biraz zor yüzer canım diyanetim. Yeminle insanı dinden soğutuyorsunuz.

Bir de şu para toplama meselesi var bunun yasaklanması lazım. Bu iş böyle dilenci parası toplar gibi olmaz . İnsanlar utanma belasına dilenciye verir gibi bozukluk para atıyorlar kutuya. Kimisi para üstü istiyor. Gönülsüz olmaz bu iş. Oraya ilan edersin hesap numarasını yazarsın olur biter. Yardım etmek isteyen eder. Öbür türlüsü mide bulandırıyor.

2009 senesinde Mecidiyeköyde kıldığım cumayı hala unutamıyorum. Vaiz dediğin öyle olur. Mümin şereflidir ve birbirini sever birbirinizi şartsız sevin diyordu vaiz efendi. O kadar içten söylüyordu ki içime işlemiş.

19 Ara 2013

CİNSELLİK TERCİH DEĞİL KİMLİKTİR

Cinsellik Tercih Değil Kimliktir

Beyinde, her iki göz sinirinin çapraz yaparak oluşturduğu yapının hemen önünde, preoptik bölge bulunur. Preoptik bölgenin her iki beyin yarısına simetrik konumunda yerleşim gösteren birer adet “çekirdek” bulunur. Bu çekirdeklerin orijinal adı: sexually dimorphic nucleus, Türkçe açılımıyla; cinse bağlı iki farklı yapı gösteren çekirdek’dir. Her cins için farklı yapıda olan bu çekirdekler, erkeklerde kadınlara oranla 2 misli büyüktür. Homoseksüel erkeklerde öldükten sonra yapılan beyin çalışmalarında bu çekirdeklerin olması gerekenden daha küçük olduğu görülmüştür.
Anne karnında, cinsel organların gelişim döneminde artan erkeklik hormonu(testosteron) etkisiyle bu iki çekirdek büyüyerek erkek cinsel kimlik özelliğini oluşturmaktadır. Ortamda yeterli testosteron’un olmaması, dişi cinsel kimlik özelliği gelişimine neden olmaktadır. Doğumu takip eden ilk hafta sonrası, dişilerde bulunan çekirdeklerde hücre ölümünün olduğu (apopitosis) ve çekirdek boyutlarının küçüldüğü görülmektedir. Hayvan deneylerinde; çekirdekleri tahrip edilen erkekler, dişilere benzer cinsel davranış özellikleri göstermiştir.
Beyin çalışma özelliklerini sağlayan milyarlarca hücre ve trilyonlarca hücrelerarası yollar; her kişiye benzersiz akıl ve davranış özellikleri kazandırır. Bu nedenle her beyin özeldir, tektir, benzersizdir. Kişiye özel çalışma özellikleri gösteren beynin aynı cins içinde farklı cinsel davranış özelliklerine sahip olması da bu yüzdendir.
Cinselliği erkek ağırlığında oluşan kişi, istese bile kadınsı kimlik içine giremez. Tersi de doğrudur.
Toplumsal baskılarla cinsel kimliğini yaşayamadığı ve hatta farkında bile olamadığı için mutsuz yaşam süren insanlar bugün toplumun her kademesinde bulunmaktadır.
Nörolojik bilimler referans alındığında, ana karnında belirlenen cinsel kimlik olgusu tercih ya da sapkınlık olamaz. Farklı cinsel kimlikleri kabul etmek, bilime saygısı olan toplumların özelliğidir.

www.beyindoktoru.com sitesinden alınmıştır.

Hayatımda ilk defa duyuyorum ve çok taaccüp ettim. Yazarın son cümlesi için de darısı başımıza demek gerekiyor.

ÖZGÜR BEYİN-FARKINDA OLAN BEYİN

Dr.Güçlü Ildız'ın Özgür Beyin adlı videosunu seyretmenizi öneriyorum. Kuantumcuların hiç te uzak olmadığı prensipleri hekimimiz bilimsel bir dille gayet güzel özetliyor.Ayrıca www.beyindoktoru.com adresinden siteyi ziyaret edip faideli bilgiler edinmeniz mümkün. Kendini önemseyen ve değişmek isteyen arkadaşlara yeni bir bakış açısı olması dileğiyle iyi okumalar.

"sorgulamadan kabul ettiğiniz doğrularınızı bir gözden geçirin lütfen.Yaşam hedeflerinizin bile size ait olmadığını farkederseniz şaşırmayın"


Not:İktidar savaşının bize bir faydası yok kendi işimize bakalım okuyalım öğrenelim.

SPERM O KARANLIK DEHLİZDE YOLUNU NASIL BULUR ?

Koku alma duyusu hepimizin ilkokuldan beri bildiği gibi beş temel duyumuzdan biridir. Yalnız koku alma duyumuzun diğer duyulardan çok temel bir farkı vardır. Limbik sistemimiz bizim duygu bölgemizdir ve bedenimizin kimyasıda oradan düzenlenir.(Limbik sistem her faninin iyice bellemesi gereken bir sistemdir ve bu yazının konusu olmadığından değinmiyorum). Koku duyumuz dışındaki diğer duyu organlarımzdan beynimize gelen uyaranlar ilk önce kortekse gönderilir ve korteks tarafından tanımlanıp değerlendirilip sınıflandırıldıktan sonra limbik sisteme ne yapacağı hakkında komut olarak iletilir.(tabi bunlar saniyenin 25'te biri bir sürede oluyor) Fakat burnumuzdan alınan koku sinyalleri doğrudan hiç bir kontrolden geçmeden limbik sisteme iletilir ve limbik sistem gerekli değerlendirmeyi yapar. O yüzden koku duyusu çok güçlü duygular yaratabilen ve kontrol edemediğimiz bir duyumuzdur.

elektron mikroskopunda çekilen
 döllenme anı
Spermlerin yumurtayı nasıl bulduğu ve döllenmeyi gerçekleştirdiği hep bir bilinmezlik örtüsü içindeydi. Fakat Alman bilim insanı Prof.Dr.Hanns Hatt yaptığı bilimsel çalışmalar sonucu spermlerin yumurtanın yerini koklayarak bulduğunu tespit etti. Yumurta döllenmeye hazır olduğunda etrafını bir salgı maddesi ile kapıyor ve bu salgı maddesinin yaydığı koku spermler tarafından algılanıyor ve spermler kokunun geldiği yöne doğru tabana kuvvet ilerliyorlar. Hatta yumurtanın müge çiçeği gibi bir koku yaydığını da bir makalede okumuş idim.  Bizim ofiste müge çiçeği aromalı bir el yıkama sabunu vardı o yazıyı okuduktan sonra elimi her yıkayışta aklıma hep yumurta ve sperm geldi uzun zaman. Spermin fizyolojik yapısı da bir tasarım harikası olup üzerinde tefekkür edilesi sonsuz güzellikten biridir. Ayrıca spermlerin bedenimizin dışında ve bedenimizin sıcaklığından daha düşük bir sıcaklıkta üretilebiliyor olması da hayret verici bir ayrıntıdır.
müge çiçeği

Not:Soner Yalçın'ın Sözcü Gazetesindeki bugünkü makalesini biraz malumat sahibi olmak için okumanızı öneririm.

18 Ara 2013

ARGONOT (BİR ÇİFTLEŞME UZMANI)

Argonot adlı bir deniz kabuklusu var. Bu hayvan yeryüzünün en yaratıcı sevişgenidir ayrıca en tenbeli. Bu arkadaş çiftleşme dönemi geldiğinde suyu koklar çiftleşmeye teşne bir dişi argonot arar. Sinyali aldığında bizim tenbel erkek penisini bedeninden ayırır ve bir kayanın üstünde beni dölleyecek erkek yok mu diye bekleyen dişiye doğru yola çıkarır. Penis dişi argonotu bulur döller sonra da ait olduğu yere geri döner. Yattığı yerden işi bitirir anlayacağınız.

Bir de Argonotlar vardır. Antik Yunanda altın postu bulmak üzere Kolhis'e doğru yola çıkmak üzere bir araya gelen yunan kahramanlarına bindikleri gemiden dolayı argonotlar denir. Samsun isminin Argonotların lideri İasson'dan geldiği de rivayet edilir. Bugün Ordu 'da Yason burnu diye bir yer varmış.Enteresan bir hikayedir hatta bunun belgeselini çektiler ve National'da da yayınlandı geçen sene.

BÖYLE ZAMANLARDA PENGUEN BELGESELİ İYİ GİDER

Metrobüste bir kadın içil içli feryat ediyor : Ya arkadaşlar metrobüste hırsız var desem ne yaparsınız ? (herkeste bir şaşkınlık ifadesi). Hırsızı yakalayan polisleri görevden almışlar. (meğer emniyette operasyon olmuş) Bu nasıl iş ya bu ne vicdansızlık,sabahtan beri okuyorum midem bulandı ya. Allah fitil fitil burunlarından getirsin ben öğlen bir liralık açma yeme derdindeyim.(malum olaylar üzerine isyan eden bir metrobüs kadın yolcunun anlık izlenim ve yorumları)

Deniz Ülke Arıboğan penguen yazısı yazdı bugün ve yazısının sonunda memlekette bu tımarhane halleri devam ettiği sürece kutup ayılarını,deniz aslanlarını vs yazacağını söyledi.

Malum gezi olayları sırasında penguen belgeseli yayınlamakla suçlanmıştı ya bazı haber kanalları ona gönderme yapıyor Deniz Hanım sanırım ve bence de bu aralar penguen yazıları yazsak en akıllıcası olacak zira ortalık o kadar toz duman ki kimin eli kimin cebinde belli değil.

Benim şahsi tavrım her zaman Hz.Ali'den yana.Karşısında kim olursa olsun farketmez çünkü o seçilmişti ve haklıydı.

Biz de Deniz Hanım gibi yapalım ve faydalı şeylerden bahsedelim.

Avustralya'nın Tazmanya adasında yaşayan kahverengi antechinus (fareye benzeyen bir hayvancağız) çiftleşme döneminde hayvanlar aleminde çok nadir olarak görülebilecek bir dram yaşar. Erkek antechinus dişi ile çiftleşmeye başlar. İyi güzel. Günde yaklaşık olarak 12 saat çiftleşir(maşallah). YUh be hayvandaki performansa bak diyerek iç mi geçirdiniz. Sıkı durun iki hafta boyunca bu ritüeli  tekrar eder bu haylaz erkek antechinus hem de yemeden içmeden. Ee bu kadar zevk sefanın sonu malesef pek hoş olmaz ve bizim çapkın erkeğimiz harap ve bitap düşmüş olarak can verir. Evrimsel açıdan bunun izahı yok.

http://www.youtube.com/watch?v=zv7b-KPg9hY   bu linkten arkadaşın vaziyetini izleyebilirsiniz.

10 Ara 2013

GELECEK RÜYALARI VE KARMİK ENGELLER

http://www.derki.com/ruhsallik/item/2646-gelecek-ruyalari-ve-karmik-engeller

Yukarıdaki linkten bu başlıklı yazının tamamını okumanızı öneririm. Ben bu yazıdan birkaç paragraf alıntılayacağım buraya ve kendimle ilgili birkaç anekdot yazacağım. Benim için çok faydalı bir yazı oldu.

" Ve hayat bana rüyamda fark ettiğim olguyu tekrar gösterdi. Doğum günümden yaklaşık on gün evvel, yılbaşında yapamadığım pozitif başlangıcı, doğum tarihimde yapabilmek için niyetlendim (meditasyon).  Devamında olaylar yine aksi gelişti ve 15 günlük bir hastalık geçirip, işlerden ırak kaldım. Rahatsızlık artık beni rahatsız etmeyecek kadar azaldığı bir gece, internette gezinirken, tam da yatmaya karar vermişken,  bir yazı alakamı celp etti. Yazı kuantum üzerine idi ancak yazının yazarı belirtilmemişti. Ancak google üzerinden bakabildiğim kadarıyla yazı R. Şanal ‘ın olmalı. Yazı bir türlü konsantre olamadığım son rüyadaki ev sembolü üzerine ve hayatımda işlerin rast gitmemesine tekrar odaklanmamı sağlamıştı.
Yazıdaki klasik şuuraltını temizleme metotları bana soğuk gelmişti. Çünkü o tür çalışmaları daha evvel yapmıştım, ancak günlük olayların kolaylaşmasına fayda etmişti, buna rağmen hala enerjim kısıtlı idi.
Yazıda esas ilgimi çeken husus, parayla ilişkini kurduğun ilk ana gitme tavsiyesi idi, bolluk içinde yaşayan bir adam yine maddi sıkıntıda olduğunu söylüyordu ve o sıkıntının asıl kaynağı olarak oyuncak arabayla alakalı bir anısını hatırlamıştı. Bir oyuncak araba beğenmiş. Babası alması için harçlık vermiş, dükkana her gidişinde dükkan kapalı imiş. Parayı ağbisi alıp, “ ben sana o arabayı alırım” demiş ama almamış. Parayla alakalı ilk tecrübesi : bolluk içerisinde olmasına rağmen para üzerinde hakimiyeti olmaması imiş. Yazar, o şahsa, “çocukluğuna dönüp, olayı baştan istediğiniz gibi yaşayın, o arabayı alın” diyor ve adamda bunu yapıyor ve enerjisini düzeltiyordu.   Bu hikaye bana da, aniden kendi çocukluğumda vuku bulan ve tatil esnasında bir benzinlikçide gördüğüm ve babamdan almasını çok isteyip de alamadığım bir oyuncak araba hatırasını hatırlatmıştı. Ben de bunun üzerine yazarın tavsiyesini uyup, çocukluğuma dönerek, alamadığım o uzaktan kumandalı oyuncak arabayı aldım.
Enteresandır,  hatıra aslında aynı zamanda babamla olan bağımı da sembolize ediyordu, daha sonları gençlik çağımda hayata atılırken, şahsında göremediğim ancak arkadaşlarımın baba-oğul ilişkilerinde gördüğüm babalık davranışları."
Geçen hafta sonu köydeydim.Annem çocuklar yesin diye yumurta biriktirmişti. Bana vermek için bir yandan yumurtaları gazete kağıtlarına sararken bir yandan da anlatıyordu; biliyor musun oğlum normalde bir iki tane yumurta yumurtlayan tavuklar senin için biriktirmeye başladığımda dört beş tane yumurtlamaya başlıyorlar.
Ara ara tekrar ediyorum,Işık Elçi de benim bir rüyamı yorumlarken beni inanılmaz bir bolluğun beklediğini ancak anne tarafından aldığım korkular yüzünden bunların hayatımda gerçekleşmediğini söylemişti. Bir diğer sebepte kendim olmaktan korkmam ve duygularımı ifade ettiğimde eleştirileceğim korkusu idi.
Ben de para ile ilk ilişki anımı hatırlamaya çalıştım ama aklıma pek bir şey gelmedi. Yalnız annemin gene geçen hafta sonu ettiği bir laf üzerine düşünmekteyim;oğlum babanla biz seni hiç memnun edemezdik senin için yaptığımz hiç bir eyden mutlu olmaz ve duygularını ifade etmezdin. Sevindin mi sevinmedin mi hiç anlamazdık.
Ey sahte benliğim seni azat ediyorum ve hakettiğim bolluğu ve bereketi almayı seçiyorum.İlan olunur...




9 Ara 2013

İKİZ TEPELERDEN MULHOLLAND'A NEREDEN GİDİLİR USTA

Yakışıklı abimiz karizmadır kendisi.
Bunu yazmak için bu kadar geç kalmış olmam benim adıma üzücü. Ara ara aklıma gelir sonra unuturdum.

Sinema deyince Recep İvedik anlayan toplulukların özellikle uzak durması gereken David Lynch abimizin sinemasına bir selam çakayım buradan. Adamın dibisin,büyüksün abi.

Lynch'in rüya sinemasını ilk İkiz tepeler dizisi ile keşfetmiştim. Buna keşif denemez aslında,o ergen yaşlarımda keşfettiğim olağanüstü bir kurgu ve rüyalar kadar zengin bir düşsel atmosferdi. Ama o zamanlar Lynch ismi benim içn hiç bir şey ifade etmiyordu. Sadece İkiz Tepeler diye bir dizinin hayranı olan bilgisiz bir yeni yetmeydim.Lynch'i yıllar sonra Kayıp Otoban filmi ile keşfedecek daha sonra İkiz Tepelerinde David Lynch tarafından çekildiğini öğrenecektim. Doğal olarak seyretmediğim tüm Lynch filmlerini seyredecekt
im. İkiz tepelerin dvdsini bir arkadaş söz vermişti hala getirecek.

Sinema benim için Lynch sinemasıdır. Bunun dışında iyi filmler vardır ama bütüncül olarak sinema benim için Lynch demektir. Onun rüya sineması dediği şey sinemanın postmodern, modern nasıl ifade ediliyorsa tüm tanımlar ötesidir. Size dikensiz gül bahçeleri,dram ya da melodram vaat etmez. Size hiç bir şey vaat etmez . Sizi özgürleştirir ve izlerken siz kendi filminizi seyredersiniz aslında. O yüzden Lynch filmi seyreden herkes başka bir film anlatır.

Müzik ve görselliğin imge ve anlamın slogan ve felsefenin mükemmel bir ifadesidir Lynch filmi. Mutlu uyanılan bir rüyadır Lynch filmi ve tekrar uyuyup rüyanın içine dönmek için sizi geri çağırır.

Mulholland Drive ve Lost Highway görülebilecek en güzel iki rüyadır benim nazarımda. Evet Tarantino'yu da severim ama Lynch sineması gerçek olabilecek en sağlam gerçekliğin şiirsel anlatısı olan Tarantino sineması yanında gerçek olamayacak kadar muhteşem bir rüyanın gerçekmiş gibi seyrettirildiği bir görsel şölendir. Lynch kameraya saygı duyar ve görsellik muhteşem bir rönesans tablosu gibi sizi çepeçevre kuşatır.

Lynch filmi seyretmek bu fani hayatta yapılabilecek en olağanüstü deneyimlerden biridir kanımca. Multipleorgasm.

Lynch sizi beyin sapınızdan yakalar ve ruhunuzu siz uyurken alıverir ve onun rüyası içinde uyanırsınız.

Muhteşemdir.Harikadır.Eşsizdir.Mükemmeldir.Tanrısaldır.

Ayaklarınızı yerden keser bir daha yeryüzünde yürüyemezsiniz.Tatmayan bilmez,bilemez.

4 Ara 2013

YAŞAMAK BU


Hafta sonu zapping yaparken Cine5 te Deniz'den Mutfak Hikayeleri programına denk geldim. Baştan yakalayamadığım için muhabbeti kaçırdım fakat hatun acayip bir şef. Biftek pişirmiş fırında da şeftali,kabak,domates bir şey daha vardı ama hatırlamıyorum şimdi.


Eti pişirdikten sonra beş dakika tahta üstünde dinlendirdi. Beni uyarın diyor rejiye beş dakika dolunca. Merak etmeyin beş dakikada et soğumaz tam yenecek kıvama gelir. Biftek ,orta pişmişti. Bifteğin yanına mercimek esaslı bir garnitür hazırlamıştı.

Yeme faslına geçmeden önce şöyle bir laf etti şefimiz; şef vardır karın doyurmak için yemek pişirir,şef vardır lezzet peşindedir ve şef vardır yaptığı yemeği yediğinizde "işte yaşamak bu" dersiniz. Ben üçüncü şef kategorisine giriyorum yemeği yediğinizde değil sadece hayatın her alanında yaptığınız şeylerden "işte yaşamak bu" demelisiniz. Benim amacım insanlara yaşamak bu dedirtmek.

Sonra yemeğin tadına bakıyor ve orgazm olmuş bir yüz ifadesiyle "işte yaşamak bu" diyor ve beni benden alıyor.

Hem yapıyor hem yiyor.. On numara..Bu kadar keyifle yemek yenir mi ?

Programın ismi de edebi bir durumla  karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor zaten.

Programın mottosu da şu : mutluluk bir seçimdir.

3 Ara 2013

KESİN İNANÇLILAR VE ROBOT ÜRETİCİSİ MÜRŞİDLER

" 'Kesin inanç', insandan önce bağımsız karar geliştirme mekanizmasını, ardından adalet duygusunu, sonunda da merhamet hissini alır. Adalet ve merhamet hissi olmayan insandan değil bir başkasına, çoluğuna çocuğuna bile fayda gelmez.
'Kesin inancın' bence en kötü yanı insanın iradesini yok etmesidir. Birileri senin yerine düşünür ve karar verir, sen de bir robot olarak uygularsın alınan kararları. Kabustur...
İnsan, iradesini kullanmayarak değil, kullanarak 'irşad olur', yani olgunlaşır. İradesini kullanamayan çocuk ve akıl hastası gibi grupların 'cezadan sorumlu tutulmamasının' hikmetini burada aramak gerekir. Ve hayır, mürşid-i kamil diye, 'insanın iradesini kullanarak doğruyu yanlıştan ayırma bilgisini geliştirmesine yardım eden' adama derler, robot üreticisine değil."
İsmail Kılıçaslan'ın Yeni Şafak'taki bugünkü  yazısından bir bölüm aldım. Aynen katılıyorum ve Kuranın yok etmek için uğraştığı bir duygu durumunun bizzat müminlerce matah bir şeymiş gibi yüceltilmesi kitaba ,akla ve insanlığa hakarettir.

" CD'ler oluşturmak, chiplere değişik şeyler yüklemek, bazı kimselerin haysiyet, şeref, namus ve iffetiyle alakalı bazı şeyleri teşhir etmek suretiyle onları yıkmak ve devirmek, bir mü'minin yapmaması gereken şeylerdir!

Bu alıntı da Fethullah Gülen'in Cuma sabahı yaptığı konuşmasından bir cümle. Güler misin ağlar mısın? Hocam sen bunu cemaatindeki arkadaşlara pek iyi anlatamadın galiba ! Hayret. Evet müminin yapmaması gereken şeylerdir de ...

Gerisini getirmiyorum cümlenin.
Allah doğru yol üzere ayaklarımızı sabit kılsın.