31 Mar 2016

TÜRKLERİN (ANADOLUDAKİ) CİNSELLİKLE İMTİHANI



Son günlerin en öne çıkan gündem maddeleri taciz ve tecavüz haberleri. Malum vakıfla ilgili mesele hala sıcaklığını koruyor. Bugün de Çorum'da geçen yıl ortaya çıkan ve bugün ilk duruşması yapılan ve 13 yaşındaki bir kız çocuğuna babası,abisi ve amcası tarafından yapılan tecavüz ile ilgili davanın ayrıntıları sanal aleme düştü. 

İdam edelim, hangi partiye oy verdiği belli, anadolu çomarı, dincilerni son marifeti, insanlık dışı vb infial mesajlarıyla dolu sanal alem. Burası işin psikolojik deşarj kısmı. Sövüp sayıp duygumuzu boşaltıyoruz kişisel olarak rahatlatıcı ama ne sorun çözücü ne sorun tespit edici.

Normal ?! bir devlet-toplum düzeninde yaşadığımız varsayarak bu soruna bilimsel olarak nasıl eğileceğiz ? Asıl mesele bu.

Bu toplumda maalesefki ensest ve pedofili oldukça yaygın. Meraklısı günlük gazetelerin  güzin abla köşelerine ve Haydar Dümene gelen sorulara bir baksın ve okumak çok zor geliyorsa sabahki kadın programlarını seyretsin bir hafta. Toplumun alt katmanlarında neler yaşandığı hakkında biraz fikir sahibi olur kanaatindeyim. 

Hele mideniz kaldırıyorsa cinsel hikayeler yazdırın google oradaki anlatılan hikayelere ve fantezilere bir göz atın muhtemelen kusarsınız eğer sağlıklı bir bünyeye sahipseniz. Ne kadar çok ensest hikaye anlatıldığına çok şaşıracaksınız. 

Bizim toplum olarak oturup bu konuyu masaya yatırmamız lazım tüm siyasi kimliklerimiz bir kenara koyarak. Söz konusu olan bizim çocuklarımız , geleceğimiz. 

İsimlerini hatırlayamadım şimdi hatırlarsam not düşerim, ABD'de 1930-1940 larda yapılmış bir cinsellik araştırması var iki akademisyen tarafından. Hazırlanan raporda bu iki akademisyenin ismiyle anılıyor. Bizimde ilk önce toplum olarak cinsellik haritamızın çıkarılması lazım. Gerek internet takibi gerekse adli vakalar derlenerek ve ülke çapında yapılacak bir akademik çalışmaya ihtiyacımız var. Daha sonra da bunların sebepleri üzerinde yapılacak akademik çalışmalara tabiki. Günün sonunda bir bir cinsellik politikası belirleyebilecek bir veri birikimimiz olacak ve oradan da bir politika geliştireceğiz. Yoksa bu işler idam edelim hadım edelimle çözülmez. Şunu tespit etmemiz lazım bebek yetiştirme kültürümüzden mi yoksa aile yapımızdan mı yoksa gelenekten mi kaynaklanıyor bu tür sapkınlıklar. 

Sapık mutlaka olacak ferdi vakalar mutlaka olacak lakin çocuklarımızın büyük bir kısmını kurtarabilmek için bu tür bir çalışma elzem gözüküyor.

Google her yıl istatistikler yayınlıyor hangi ülkeden en çok hangi kavramlar aranmış diye. Geçen yılki verilerde doğru hatırlıyorsam eğer Erzurum en çok travesti aratan ilimizdi. Erzurumu özellikle yazıyorum çünkü çok yakın bir arkadaşım orada askeri savcı olarak çalıştı onun anlattığı vakalar bunu destekliyor. Şimdi yüce devletimiz bunları dert edinsin bir takip birimi kursun artık internet çağındayız . Çocuk pornosu arayanları ensest arayanları travesti aratanları gözetim altına alsın. Çaktırmadan bunları sahada araştırsın ne yapıyor bu arkadaşlar ne işlerle meşguller falan. Devlet sahaya insin özellikle pedofiliye göz açtırılmasın.    

Çok hayalci oldu ama hayal etmeden olmuyor azizim. 
Bizim köyde hiç evlenmemiş bir adam vardı ve bunun çocuklara karşı eğilimi olduğunu herkes bilirdi ve babaannem bizi onunla ilgili uyarmıştı hatırlıyorum.  Bizim köyün ürettiği çözüm buydu pedofiliyle ilgili e bir zahmet devlette bir şey üretsin sabiler ziyan oluyor ağzınıa yüzüne tükürdüğümün ülkesinde.

Herkes ben değilki oturup düşünerek mücadele ederek cinsel sorunlarını çözsün adamın beyni gelişmemiş siki kalktı mı oğlum kızım demiyor sokuyor. 

Bastırılmış duygular biliyorum da o mesele o kadar basit değil.

Cinselliğin nasıl yaşanacağı konusunda yeniden bir topulmsal uzlaşıya ihtiyacımız var. Ben kulaklarımla duydum bir hoca(akademisyen ilahiyatta) şunu dedi; artık birlikte yaşama denilen şeyinde fıkhını üretmemiz lazım ve evlilik gibi geçerli saymamız lazım. Bunlar yaşanıyor ve biz hala zina haramdır diyerek bu meseleleri çözemeyiz.

Cinsellik çok güçlü bir içgüdüdür asla bastırılamaz. Bastırmaya kalktığında basınç ve nihayetinde patlama yaratır. 

Eyyy devlet uyuma sabilerimiz tehdit altında. 

30 Mar 2016

DİNDAR NESİL NASIL YETİŞTİRİLMEZ

Dindar nesil nasıl yetiştirilir bilmem ama nasıl yetiştirilmeyeceğini biliyorum.



Elan memlekette gerek cemaatler gerekse devlet destekli vakıflar aracılığı ile yapılmaya çalışıldığı gibi çocuğu evlere ve yurtlara kapatarak (evet çocuğu onlar çocuk ve anlam üretme ve soyutlama yetenekleri henüz gelişmemiş ) ve onları en doğal haklarından mahrum bırakarak ve hakikati ( burası ayrı bahis hakikat mi hamakat mi öğretiliyor bakmak gerek) hap şeklinde yutturabileceğin varsayımıyla hiç pedagojik olmayan bu yöntemle dindar nesil yetiştiremezsiniz.

Bu ülkede imam hatiplerin açılma nedeni Kemalist dogmacı eğitime karşı dindar nesil yetiştirme refleksidir. Bu çok insani bir duygu gayette anlaşılabilir. Yok olacağını varsayan her tür savunma refleksi geliştirir. Bugün nasıl ladini hayat yaşayanlar "hayat tarzı" endişesi yaşıyorlarsa kendince dindar bir hayat süren insanlarda aynı endişeyi taşırlar. Kendini çağdaş ve haklı müslümanları çağdışı ve haksız görmen sosyolojiyi değiştirmez.

Lakin bütün bu tespitler bugünün muktedir müslümanlarının dindar nesil yetiştirme tarzı olarak 1940 lardan sonra tepkisel olarak gelişen kuran kursu yurtları,imam hatipler ve cemaat evleri minvalinde aynen devam ettirme çabası akıl dışı ve bilim dışıdır. Ezberin kolaycılığına ve düşünmemenin konforuna teslim olmaktır. 

Tevarüs edilen bu metotla dindar nesil değil olsa olsa kör inançlı aptallar yetiştirirsin en fazla. Buralarda yetişen sabilerin akıl baliğ olduktan sonra dini hayatı terketmelerine şaşmamak gerekir. Her dayatma psikolojik direnç üretir. Memleketin en meşhur ateisti olan Aziz Nesin tipik dindar nesil yetiştirme projesi ürünüdür ve 11 yaşında hafızdır. 

Dini ve dindarlığı tanımlamadan bir takım ritüelleri ve ezberleri din kabul edip dayatmak (öğretim bir dayatmadır niye eğitim ve öğretim lafına ve bu ezberci sisteme karşıyız işte bu sebepten) bunlar üzerinden bir nesil yetiştirmek Cüppeli cemaatinden öteye bizi çıkarmaz. 

Bugün maalesef kamusal ve bireysel ahlakı tanımlamayan bir dindarlık algısıyla karşı karşıyayız.
İnsan dediğin bir çiftlik hayvanı değildir onu bir takım alanlara tıkıp önüne yem niyetine hazırlop anlamlar ve düşünceler koyup onlarla semirtip işin sonunda besili dindarların olacağını varsaymak ( bu her türlü insan yetiştirme modeli için geçerli) çiftçilikle terbiyeyi karıştırmaktır. 

(çok akademik bir havaya büründü yazı normalde böyle yazmıyorum allah allah)

Kuranda en çok tekrar edilen emir aklı işletme emridir. En çok eleştirilen ve kötülenen şeyde babadan deden gelen gelenekleri sorgulamayan tipolojidir.

Bu bugünün dindar nesil ? yetiştirme sevdalılarına bir şey anlatmalı diye düşünüyorum. 

Ben düşünüyorum da onlar düşünüyor mu ??? Dindar olunca neyi düşüneceksin değil mi zaten namazı kıl orucu tut hacca git ölünce de cennete. Kuran kıyamete kadar herşeyi yazmış peygamber her şeyi söylemiş mezhep imamları da mührü basmış . Bu kafa niye neyi düşünsün ki ? 

Şu Ensar  Vakfı olayını bireysel deyip bugünün dindarının nerelerden beslendiğini sorgulamamak hamakatin daniskasıdır . Ha şaşırtıcı mı ? Hayır. Fazlasını beklemek şaşırtıcı. Bkz Alpaslan Kuytul Hocaefendi?

İlhami Güler Hoca gibi bitireyim, kardeş ne yetiştiriyon domates fidesi mi ?

29 Mar 2016

BEYİN BEDAVA





Ntv'de Okan Bayülgen'in sunduğu benim bildiğim türk tvlerinin ilk ve tek popüler fikir,zikir ve bilumum beyin faaliyetlerini içeren bir program vardı. İsmi de ''beyin bedava'' ydı.

Beyin bedavaydı lakin içini doldurmayı Yaratıcı biz fani kullarına bırakmıştı ve trajedinin başladığı yerde burasıydı. İnsanlık denen tasarımın pek çoğu beynin sadece bedava kısmını kullanmakla iktifa etmiş kaçak kat çıkmakta pek mahir olan bu zevat bir türlü alt beyinden çıkıp üst beynini inşaa edememişti.

Bu haliyle beyinsiz deniz analarından pek bir farkı kalmayan bu insanlık müsveddeleri marketlerden alırcasına hazır fikirleri alıp tüketmeyi asli vazifesi olana, akletmeye tercih etmiştir. BU haliyle zamanımızda AVM leri doldurmasına da şaşmamak gerektir. Kendine ait bir anlam alanı inşaa etmek yerine hazır sunulanı tüketmenin konforlu kolaycılığı şeytani bir durumdur. 

BU kesin inanaçlılar , çitler ardındaki sürüler gibi kendilerini kapattıkları kah dini kah ladini alanlarda    hayat sürmekte ve ötekinin alanı ve o alanda olup biteni toptan reddetmektedir. Siyaset dediğimizde tam bu alanlar üzerinden inşaa olunmakta ve hiçbir sahiciliği kalmamaktadır. Böylece siyaset çözüm üreten değil ötekinin alanını işgal eden bir tür kavga alanı olmaktadır. 

Bütün bunların sonucunda gerçeklik muğlaklaşmakta  hatta çoğu kere iğdiş edilmektedir. Ortaya çıkanda tam bir kör dövüşüdür.

Bütün bu aptallığın neticesinde tümüyle siyaset dışı olan , bir çocuğun bir yetişkin pedofili hastası tarafından taciz ve tecavüze uğraması siyasi kavga malzemesi olmaktadır. 

Sen de ben de beynini kullanan olarak , bahtsız bedeviler gibi bu sürülerin caniliğine maruz kalıyoruz.

Yeter bu kadar ben zaten biliyorum o zaten okumuyor.

Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz....


24 Mar 2016

OKUMASIZ OKUR YAZARLIK





Akşit Göktürk’ün “Okumasız okuryazarlık” diye tanımladığı büyük bir sorunumuz bulunduğu şüphesiz. Genellikle bildiğimizi okumaya düşkünüz. Sözlü kültür kodlarının hâlen baskın olduğu kırsal kesimlerde, bildiğini okuma alışkanlığı şu veya bu şekilde izah edilebilir; fakat büyük kentlerde hayat süren, üstelik entelektüel görünmeyi pek seven okuryazar kitleler için hiçbir makul izah ve meşru gerekçe söz konusu değildir.
***
Okumasız okuryazarlık kesinlikle bir tercihtir. Göktürk’ün deyişiyle, bu tipolojinin uzun boylu okumaya, zihnî emek harcamaya, bildiklerini yeni ve farklı açılardan kritik edip sağlamasını yapmaya sabrı yoktur. Ezberini bozmaya ise hiç niyeti yoktur. Bilakis en kestirme yoldan kendi çıkarına varmayı, kendi ezberini başkasına dayatmayı amaçlar. Okumasız okuryazar, şayet bir din adamıysa, belki rüşd çağında ezberlediği dogmadan başka bir şey tanımaz; klasik dinî literatür dışında okunmaya değer hemen hiçbir metin olmadığını savlar.
***
Hâliyle, modern çağda baş gösteren sayısız problemin, sözgelimi, vadeli satış, vade ve enflasyon farkı gibi pratik hayatla ilgili meselelerin çözüm formülünü hazırda, mesela İmam Ebû Yûsuf’un Kitâbü’l-Harâc’ında arar. Çünkü yüzyıllar öncesinde ulemanın bugünleri de hesaba katarak, söylenmesi gereken her şeyi söylediğine inanır. Hâl böyle olunca, büyük bir geleneğe sahip olmak ve devamlılık içinde değişimi mümkün kılmak için geleneksel ilmî mirasa göz atmak ile bizatihi geleneği kutsayıp aynıyla bugüne taşımak arasındaki büyük farkın ayırdına varamaz.
***
Okuryazarlığın okumasızlık hali, farklı görüş ve düşünceye tahammülsüzlük, tek hakikatçilik, çifte standartçılık, çift dünyalılık ya da söylem ve retorik başka, eylem ve pratik başka şekilde çift adamlılık ve çift yaşamlılık gibi gayr-i ahlâkî komplikasyonlara da yol açar. Ancak bu patolojik hal, “Bizim oğlan bina okur, Döner döner yine okur” noktasında gayet tutarlı ve istikrarlıdır.(Mustafa Öztürk-Karar )


23 Mar 2016

AKIL YARAK DEGIL KI KAFAYA SOKASIN ? (DÜNKÜ YAZIYA EK)



İmam hatipte okurken piyasada geçerli olan, Diyanet vaazlarında ve hutbelerinde tekrarlanan bin yıllık ezberlerle beynimiz yıkanırken şöyle düşünürdüm çocuk kafamla (bir arkadaşın konuşmasından aklıma geldi) mehdi gelecek Şam'da bekleyen beyaz katıra binecek Deccalı yenecek Batı medeniyeti yok (bütün teknolojisiyle birlikte) olacak herkes müslüman olacak miladi 7.yy şartlarına geri döneceğiz gene kılıç kuşanıp develere bineceğiz.

Bu çocukça bakış bugün pek çok müslümanın bakışıdır kafasının arkasında duran budur.

Çocuksu toplumlar bir şey üretemez diyordu ya İlber Ortaylı Hoca işte durumumuzun en güzel tanımıdır bu. Çocuklar ancak çocukça hayaller kurar çocuksu toplumlar da öyle.

Şura ayeti üzerinden hocalarım tartışıyor adam soruyor '' allahın indirdikleriyle hükmetmeyenler kafirlerin  ta kendileridir '' bu ayeti ne yapacaz. Öbürü de ekliyor hemen '' halife Kureyştendir '' diye hadis var diye. 

Ne güzel bir laftır '' akıl yarak değil ki kafaya sokasın ''.

21 Mar 2016

GENÇLİĞİMİ YİTTİ MASALARINIZDA

''bunlarla büyüdük biz. ismet özel, hayrettin karaman, ahmet davutoğlu ve yusuf kaplan. medeniyeti yeniden inşa edeceklerdi. emperyalistlere ve toplum düşmanı yerli uşaklarına hadlerini bildireceklerdi. zaten batı'da ilim irfan bitmişti filan. şimdi düşünüyorum da keşke tarkan dinleyip maç muhabbeti filan yapsaymışız. koca gençliği nelerle geçirmişiz. gerçi o zamanlar bu kadar saçmalanmıyordu sanki, ya da biz mi saftık? '' easygoing-ekşisözlük



Doğru söze ne denir !?

Hakan Albayrak'ta bugünkü yazısında İranlı bir gazetecinin makalesine atıf yaparken lafı 'halifemiz olaydı böyle olmazdı' ya getiriyor. 

Hep Atatürk yüzünden bunlar :-)) kaldırdı halifeliği ümmet başsız kaldı. Ah bi halifemiz olaydı neler yapacaktık ama ?!

MOdern zaman müslümanlarının üretebildiği tek model İŞİD'tir(maalesef). Bugün İŞİD'te çok kan dökücü re rö diyen cambaz müslümanların hayallerinde yaşattıkları bunun lıght halidir. Ufku bu kadardır bu kadar dardır.

Benim beş yaşındaki oğlum Yusuf Kaplan'dan daha mantıklı şeyler söyleyebilir eminim. Çok uzun zaman oldu okumayı bırakalı çünkü kalbim dayanmıyor sonuna kadar okumaya.

Bir de bugünün paralelci komisyoncusu dünün devrimci islamcısı Ali Bulaç var. Medine Vesikası diye kafamızı sikmişti 90'lı yıllarda.(bugünden bakınca yorumum bu o gün matah bişey söylüyomuş gibi okuyorduk).

Tayyibin ölmesini bekleyen çaresiz ve umudunu yitirmiş muhalefet gibi Batı'nın çökmesini bekleyen çaresiz ve umudunu yitirmiş bir müslüman kitle var. Rusyanın çöktüğü yıllarda bu ABD ne zaman yıkılacak diyen bir hacı abimiz vardı. Umut fakirirn ekmeği işte o çökse bu yıkılsa mehdi gelse bir halifemiz olsa. BUgünkü müslümanların hali pür melali budur.

Ne cacık ne turşu bildiğin kart hıyar...Kargalardan başka müşterisi olmayan  hasadı yapılmış tarla artığıdır bilumum islamcılar..

Dost acı söyler...

18 Mar 2016

OSMANLI KAYBEDİNCE İSLAM DA KAYBETMİŞ SAYILDI



Geçen cuma ''islamda .... vıdı vıdısı '' başlıklı yayınladığım yazının devamı mahiyetindedir.


Dün gece Diyanet Tv de yayınlanan ''sözün özü'' adlı programda dönen muhabbet ve programın sonunda konuk akademisyen İshak Bey'in sorduğu net sorulara, aklını yitirmiş zavallı (kelimenin tam anlamıyla) müslümanlarımızın romantik kanaat önderlerinin cevaplarını bekliyoruz. 

Bugünün müslümanları ve onların ekseri kanaat önderleri romantik bir hayal dünyasında yaşıyorlar. Yaşadıkları başka söyledikleri başka.

Batı , 4.sanayi devrimini yapıyor biz hala hilafet tartışıyoruz.

Soru net , Batı/nın ürettiği sanayi mamüllerini üretip tüketecek miyiz ?

Eğer böyle yapacaksak ve onlar gibi yaşayacaksak bizim onlardan ne farkımız var ?

BUgünün müslümanlarının böyle bir açmazı var daha doğrusu şizofren bir durumları var. Batılı gibi yaşayıp onlardan farklı olduklarını ve farklı olabileceklerini sanıyorlar. 

Osmanlıya dönersek , Osmanlı İMparatorluğunun çökmesinin yarattığı travmayı daha tanımlayabilmiş değiliz. Gerçeklikten kopuk yaşamanın getirdiği şizofreniden kaynaklanıyor bu. Kritik yapma geleneği olmayan bir topluluğun bunun doğal sonucu olarak bilimsel bilgiden kopuk olunca ne sorunu tanımlayabilirsin ne de çözüm üretebilirsin. 

Yenilgiyi Batının silah üstünlüğüne bağlayan bu kafa (normal, analiz yapamıyor ki savaş alanında yenilince sadece düşmandaki silahlara sahip olmadığından yenildiğini sanırsın. Halbuki o silahları ve o orduyu dizayn eden ve orduyu besleyen gerideki sanayi ve bilimdir. Sen çocuk akıllı olduğun için dayak yediğin alete odaklanıyorsun sadece o silahları üreten kafaya bakmak aklına gelmiyor) çözümü de modern silahlara sahip olmakta buldu. Batının silahlarına sahip olduk ama silindir gibi üstümüzden geçtiler. BU sefer zaten donmuş olan aklımız paramparça oldu. Hicri 2.3.asırdan referanslarla toplamaya çalışıyoruz (ne acıklı bir durum) ve hala aklımzı kullanmak aklımıza gelmiyor. 

Kimse kusura bakmasın ya da baksın amına koyim . müslüman denilen bu coğrafyada tek akıllı adam Mustafa Kemal çıktı. Tüm kırıp dökmelerine rağmen söylüyorum.

Samimi fikrim bütün müslüman fukaha ve bilumum akademisyenler Marx'ı adam gibi okusunlar ve buradan bir eleştri tekniği öğrensinler ve Marx'ın tanımlarına bir daha baksınlar. Önerdiği çözüm fiyasko olmasına rağmen 19.asırdaki Batı modernleşmesine Marx'ın yaptığı tenkitlerin aşılabildiğini sanmıyorum.

Müslümanlar biz ve onlar ikliğinden bir kurtarabilseler kafayı , ortak insanlık mirası içinde kendi çözümlerini üretmeye çabalasalar insanlık mirasına bir katkı sunabiliriz belki ama kafa hala İmamı Azam devrinde takılı kalmış sürekli cızırdıyor.

Müslümanlar hala yendik yenildik seviyesinde bakıyorlar meselelere. Yukarıda bahsettiğim programda hoca soruyor daha doğrusu itiraz ediyor ; Batının dizayn ettiği bir düzendeyiz müslümanlar kurucu değil ki yani yaşanan sorunların bazıları buradan kaynaklanıyor.

İyi de hocam sorun da burada ya , sen kurucu değilsin yani üretici değil tüketicisin. Mesel tam da bu değil mi zaten. Üretmiyor olmamız. Hiçbir şey üretmiyoruz.

Yeminle çoğu okuma yazma bilmeyen sahabiler Nebinin irtihalindne sonra oluşan sorunlara çözüm üretirken bizden daha akılcı davrandılar. Dinin afyonlaşma süreci çok gecikmedi ama halife seçerken kimsenin aklına kurana bakalım hadise bakalım demek gelmedi. Şİmdi hadis kitapları halife tanımlarıyla dolu (yersen). 

Mustafa Öztürk HOcaya buradan selam ediyorum. Yaşar Nuri Hoca ya da selam ederim ama MUstafa Öztürk HOcanın bütün islam alemin teslim almış bin yıllık ezbere yaptığı temel itiraz çok çok önemli. 

BUgün cuma malum gene cumaya gittik siyasi mesaj yüklü bir hutbe dinleyip geldik. Müslümanlardan bir cacık olmayacağının en büyük karinesi bu cuma hutbeleri ve vaazları. Ne yaşadığı toplumdan ne hayattan ne bilimden bihaber zihinlerde kurgulanmış hayali bir dünyadan masallar anlatıyorlar.

İslam yok kardeş sen varsın ben varım yani müslüman var ve yaşadığımız hayat var. Gerçek var gerçek hayat var para var ekonomi var var oğlu var. 

Sen neredesin be abicim ?

Peygamber öldü, Ömer öldü, İmam Azam öldü, Gazali öldü. Onlar çağlarına bir şey söylediler ve öldüler şimdi sen varsın ve sözün ne ?

Ölülere bakmadan ama lütfen .

Geviş getirip duruyorsunuz ne sözünüz var ne sesiniz.

Akdenizde boğulan binlerce müslüman var bizden kaçıp ''kafir '' Batıya sığınmaya çalışıyorlar. BU da mı gol değil hocam. 

Faruk Beşer hala hanefi şafii yazıp duruyor . 

Size bakıp ateist olmasında dinden çıkmasın da ne yapsın lan bu gençlik beni bile zıvanadan çıkardınız. 

Şafiniz batsın hanefiniz batsın siiniz ehli sünnetiniz batsın ne akılsız bir sürüymüşsünüz kerdeşim yaa. 

Batı kadar taş düştü kafanıza hala ayıkmadınız Allah müstehakınızı versin ..

Tabi ''gerçek islam bu değil '' . Gerçekten mi ???

İnsan aklını kullanmaktan bu kadar korkar mı lan ? Hani aklı olmayanın dini de olmazdı !?

Bu akılsız sürüsüne neden müslüman diyoruz o zaman ?!

Allah'a nasıl hesap vereceksiniz ey din bezirganları ??? Güttüğünüz sürüden memnunsunuz herhalde ? Mustafa Öztürk kafir de sen müslüman mısın  şebek ?

BUgünkü cuma zırvaları sona ermiştir aklımızı kullanmayı öğrendiğimiz aydınlık günlere...

15 Mar 2016

İNSAN OLMANIN KAÇINILMAZ MUĞLAKLIĞI

İnsan olmanın kaçınılmaz muğlaklığı

15 Mart 2016 Salı, 01:14:58 Güncelleme:08:45:43
Damla Çeliktaban

Damla Çeliktaban


Çocuğun insanın bilge hali olduğuna karar verdiğimden beri rahatladım. Bilmeyen, yapamayan, yanlış olan bizleriz. Hem hepimizi toplasak zekâ yaşımız 7’yi geçmiyor hem de asıl yaşı 6-7 olanlardan bir an önce büyümelerini bekliyoruz. Biz “anda olmak” üzerine meditasyon kurslarına para dökerken çocuklar “anda olmasın” diye elimizden geleni yapıyoruz.
“Hadi” diyoruz mesela bir karınca kervanını inceleyen çocuğa; bir yere yetişmemiz lazım... İşte bu bilgiyle birlikte okul seçimindeki telaşımdan da kurtuldum. Şimdi evimi değiştirmem lazım; o ev değişince Uzay da seçeneklerim arasındaki en yakın olan okula gidecek. Böylece önemli bir kararın verdiği sorumluluğu coğrafi olanaklarla bölüştüm ve gelecek sanki elimizde, kontrolümüzdeymiş gibi yanılgı içinde planlamaktan kurtuldum. Burası Türkiye, 8 sene sonrası nere?
..............................
Hepimiz kırılganız ve bu kırılganlığımızı bir şeylerle örtmeye çalışarak yaşıyoruz. Kimimiz agresifleşiyor zayıf yanlarımız ortaya çıkmasın diye, kimimiz mağduru oynuyor, kimimiz sürekli ötekini suçluyor... Biliyorum ki bunlar hep kırılganlıktan. Bu insanca yaşayamama hali; bu içeriden terör, dışarıdan savaş denebilecek yaşantılar hep henüz olamamışlıktan. “İnsanlar ne tam olarak tutsak, ne de tam olarak özgürler, uyanma içerisindeler, geçişteki varlıklar insanlar.”
***
Geçen haftaki röportajında astronot Anousheh Ansari şöyle demişti: “Uzayda 11 gün kaldım. Oradan bakınca her şey küçük ve önemsiz görünüyor, hayattaki öncelikleri fark ediyorsunuz. Harita üzerinde çizdiğiniz ve adına sınır dediğiniz şeylerin aslında var olmadığını görüyorsunuz.” İnsan olmanın kaçınılmaz muğlaklığıyla nasıl yaşanır?''

Bu çılgın acıların sağnağında aklımı sığındığım bir liman oldu bu yazı. Tamamını Habertürk Gazetesinden okuyabilirsiniz.
Teşekkürler 

10 Mar 2016

ÇIPLAK BEŞ KADIN GÖMDÜM






bu sabah beş ceset gömdüm
çıplaktılar
bu sabah beş kadın gömdüm
beyaz mermer tenleri ışıtıyordu alacakaranlığı
henüz ölmüşlerdi
gecenin örtüsü kalkarken soğuk topraktan
bu beş kadın cesedi selamladı sökün eden şafağı
sımsıcak bir sohbete karışmış gibi sarılmıştılar
gecede kalmıştı kelimeler çoktan 
konuşmuyorlardı
hadi gömelim dedi yüzü karanlık adam
güneş doğmadan
yoksa yakalanırız ak şeytanlara
bu sabah gömdüm beş kadın
ufuktaydı bakışları
ayak uçlarından çektim hepsini 
koydum çukura
üst üste el ele
güneş doğmak üzereydi 
attım üstlerine acelesi olan topraktan
ağaran şafağın şavkı vurdu en üstte olana
buruştu teni ürktüm
acele et dedi karanlık yüzlü adam 
güneş doğmadan bitirelim
ellerimle attım soğuk topraktan 
bir cinayeti örter gibi ellerim
titriyorum
birden dudaklarını gördüm bu ihtiyar cesedin
kıpkırmızıydılar ve gülümsüyordu
Ve güneş doğdu kızılca bir şafakla

8 Mar 2016

İNSANLARIN EN BÜYÜK ZAAFI

Bu hafta sonu yedi (rakamla 7) yaşındaki kızımla yürüyoruz bir yandan da sohbet ediyoruz. Sohbetin bir bölümünü aktarıyorum:

kızım: insanların en büyük zaafını öğrendim

ben: hımm neymiş

kızım: insanlar akıllarını kullanmıyorlar

ben: çok haklısın kızım nasıl anladın peki bunu

kızım : hayata bakarak


(kızımı sevgiyle kucaklıyorum aferin sana tatlım güzel ve akıllı kızım daima aklını kullanarak yaşaman dileğimle seni seviyorum)

(işin bir de trajedi boyutu var bir insan evladı büyütüyorsun bu ülkede ve tazecik beynin öğrendiği şeyin insanların akıllarını kullanmıyor oluşu trajedi değil midir ? Deha ile delilik arasında kalmak trajedi değil mi ? )

4 Mar 2016

İSLAMDA ...VIDI VIDISI





Mihenk taşı tabiri vardır ya bir meselenin gerçekliğini ölçmek için kullanılan parametreleri ifade eder.

Bu cuma günün zırvası da bu genel ifade olsun.Daha önce birkaç kez bu konuya değindim. 

Akşam tartışıyorlar gene islamda kadın felan. Bu memleketteki müslümanları ciddiye almam ve gerçekten bir medeniyet inşaa edebileceklerine ikna olabilmem için benim de mihenk taşım bu ''islamda'' ifadesi.(diğer islam ülkesi denilen ucubelerden hiçbir şey çıkmayacağı o kadar açık ki tek ihtimal bu ülke ve diyarı evropada yaşayan müslüman cemaatler. bir şey yapılacaksa bunlardan başkasının  yapma ihtimali yok) Müslümanlar ne zaman meseleleri konuşurken '' islamda '' paranteziyle konuşmayı bırakır ve yaşadıkları hayatın gerçekliğinde bir düşünme pratiği geliştirirler ha o zaman diyeceğim ki müslümanlar düşünmeye başlamış ve buradan bir şey çıkarabiliriz. Aksi durumda (yani elan devam eden vıdı vıdı seansları) gerçeklikten kopuk asrı saadet ütopyasıyla mefluç olmuş bir zihnin üreteceği tek şey bugün yaşadığımız tekfir ve sövme ortamıdır. Bunun yan ürünü de şeytanlaştırılmış bir BATI . 

Mustafa Öztürk (bu isim adeta cins isim haline geldi de yoksa sadece O değil ) Kuran bugün için hayatımızdaki hiçbir problemi çözmüyor dediğinde hemen tekfir edilip evin dışına atılıyor. Çözüyor mu peki diye soruyorsun cevap: Kuran evrensel. 

Kuran literal okumayla çözüm mü üretiyor sorun mu ??? Ya da bu pek müslüman ve Buhariye toz kondurmayan tayfa Kuarana mı müracaat ediyor bir meseleyi konuşurken yoksa en yenisi bin sene önce yazılmış kaynaklara mı. Kuran evrensel astık duvara duruyor orada evrensel evrensel. Putlaştı ve dokunulmaz. ama bu tayfaya göre de yüzlerce ayeti nesh olmuş durumda ama evrensel. 

Ali Bardakoğlu Hoca , Kurban ibadeti bugün konuşup tartışılmalıdır diyor(aynen katılıyorum) fıkh çözüm yerine sorun üretti ve üretiyor diyor (aynen katılıyorum) ama şamar oğlanı Mustafa Öztürk. Vurun abalıya durumu. 

Bugünkü ehli sünnetçi tayfayı (cüppeli ve ortakları ve diğer civanlar) Mekke müşriklerine benzetiyorum. Uydurdukları din ellerinden gidecek diye ödleri kopuyor. 

BU Kuran niye geldi ? Şİrki kaldırmak için !? Bugünkü hal ne abicim ortalık Allahla direkt görüşen kainat efendilerinden geçilmiyor. Kuran evrensel ama şirk daha evrensel..İlla araya birini sokmak lazım milletçe pek severiz ya. Hamili kart yakinimdir. Araya bir gavs sokmadan olmaz biz kendimiz doğrudan Allahtan isteyemeyiz..

Neyse uzatmayım ,islamda diye lafa ve yazıya başlayanın nazarımda hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.KOnuşacağı vıdı vıdır. Nokta.

İslamda kadın diye başlamıştım , islamda erkek diye bir tartışma yok ama farkındaysanız. Çünkü erkek egemen toplumda erkek tartışılmaz ama kadın öyle mi ya ?! İnsan ve hayvan arası bir şey. Bir de bizim müslümanlar kadının anne olanını severler sadece. 

28 şubat döneminde bu kızlar üniversitelerden atılırken bizim erkek müslümanlar gayet güzel güzel okudular hiç rahatsız olmadan. 

Bir insana ne yapacağını söylemek faşizmdir. 

''İslamda'' bir şey yok ne söyleyeceksen sen söyle....

Sevelim sevilelim bu dünya kimseye kalmaz....




3 Mar 2016

GERÇEKLİKLE BAĞ KURAMAMAK



Taksim. Turkiye Kore'ye asker gonderirken.
Bir milletin gerceklikle iliskisi nasil bu denli kopuk olabilir?

Cevaben diyorum ki ben: akılla bağını kaybedersen gerçeklikte ayaklarının altından kayar gider..ölülerden medet uman bir toplumun gerçeği bu olur işte..

bU APTALLAR ÜLKESİNDE DÜŞÜNÜYOR OLMAKTAN YORULDUM(HARBİDEN)