6 Ağu 2017

SACMALAMA ÜZERINE DERSLER

her gün evden cikmadan önce okunmasi hekim tavsiyesidir.bir olacak diri olacak iri olacaksak mesela...



14 Ekim 2006


Düşündüklerimi tam mânâsıyla ifade edemiyorum.
veya:
Bu konudaki düşüncelerim açık ve kesin; ancak yeterince açık ve kesin olarak ifade etmeyi beceremiyorum.
Bu tür cümleler, şayet nezaket ve tevazû niyetiyle kullanılmamışlarsa saçmadır. Çünkü düşünülebilen her şey söylenebilir, yani düşüncenin konusu olan her şey, aynı zamanda dilin de konusudur, yani kavramlarımız varsa o kavramları tanıtmaya yarayacak sözcükler bulmakta, bulamıyorsak, üretmekte güçlük çekmeyiz.
Tanımlıyorum: Bir sözcüğün anlamı, ve fakat bir nesnenin kavramı olur.
O halde hiç kimsenin düşünceleri açık, kesin ama buna karşın ifadeleri dağınık, bozuk, vs. olamaz. Başka bir deyişle, ifadelerinizin tutarsız ve yanlış, ama düşüncelerinizin tutarlı ve doğru olması mümkün değildir.












Bir kimsenin ifadeleri ne kadar karışıksa düşünceleri de o kadar karışık, sözleri ne kadar yanlışsa fikirleri de o kadar yanlıştır.








Acaba hâl böyle olmasına rağmen niçin bu tür özür bildirimleri ile karşılaşıyoruz veya düşüncelerimize yeterince açıklık kazandıramadığımızı —hadi başkaları bir yana— bizzat kendimiz itiraf etmek zorunda kalıyoruz?
Hiç kuşku yok ki gerçekte açıklıktan mahrum olan düşüncelerimiz olduğu için.
İfadelerimizde değil, öncelikle düşüncelerimizde kesinlik bulunmadığı için.
Şayet düşüncelerimiz açık ve kesin olsaydı, ifadelerimiz de açık ve kesin olurdu. Aksi kabul edilemez.
Ne var ki insanların çoğu duyguları ile düşünceleri arasında ayrımda bulunamaz. İfade etmekte zorlandığınız hususları gözden geçiriniz, göreceksiniz ki ifade zorlukları, kapalıkları, hatta bozuklukları düşüncelerinizde değil, çokluk duygularınızdadır.
Şiddetli duygular aslâ yeterince ifade edilemez. Acı çekiyorsanız, acınızı sözcükler aracılığıyla ve pek tabii ki tam mânâsıyla başkalarına ifade edemezsiniz. İfadelerinizdeki karmaşa, düşüncelerinizdeki karmaşayı yansıtmıyorsa, yani düşüncelerinizin açıklık ve kesinliğinden eminseniz, o ifadenizin bir düşünce bildirimi değeri taşımadığından da emin olabilirsiniz. Yok eğer ifadeleriniz duygu bildirimi amacı taşıyorsa, zaten hiçbir zaman açıklık, kesinlik, yeterlilik gibi sıfatları giyinemeyecektir.
Şiddetli hiçbir duygu, yetkinlikle dile dökülemez. Mecaz, kinaye, teşbih, istiare, îma, tariz, vb. söz sanatlarına ihtiyaç duyuşumuz, duyguları dile getirmenin güçlüğündendir.
Denerseniz göreceksiniz, duyguların şiddeti her denemenizde ifadelerde de şiddet doğuracak ve bu şiddet de ister istemez düşünce düzeyinde saçmaduygu düzeyinde yetersiz olacaktır.
Örneğin:
Beğeniyorum... seviyorum... aşığım... aşkımdan ölüyorum... geberiyorum...
Yani?
Yanisi şu: Duygularınızın şiddetini dile getiren sözcükler olumludan olumsuza yönelerek dile gelmek isteyeceklerdir. Söz sanatı ezber bozmayı sever!

Duygularınızı açıkladığınızda, muhatabınız aynı duyguların tecrübesine sahip değilse, o duyguları hiç tanımıyorsa, ifadelerinizden hareketle duygularınızı kesinlikle anlayamayacaktır. Fakat duygularınızın tecrübesine sahipse, siz sussanız, açıklama yapmasanız bile muhatabınız sizi anlamakta hiç zorluk çekmeyecektir.

Düşüncelerinizi ifade ettiğinizde, düşüncelerinizle tanışmamış bir kişi, düşüncelerinize katılmasa bile, düşüncelerinizin doğruluğu veya yanlışlığı konusunda bir kanaat sahibi olur/olabilir. Daha önceden aynı düşüncelere ulaşmış olup olmaması ise bir kıymet taşımaz, yeter ki düşünebilme yetisi, o düşüncelerin seviyesine mutabık olsun! Duygular sözkonusu olduğunda, önceden tanışıklık, zorunlu bir koşuldur.

Duygusal yeterlilik (tanışıklık), duyguların bildiriminde ve alımında (anlama ameliyesi için) ne kadar zorunluysa, zihinsel yeterlilik de düşüncelerin karşı tarafa bildiriminde ve kavranılmasında o denli belirleyicidir.

Duymuyorsan, duygularımı sana duyuramam. Çünkü ifadeler aracılığıyla duyamazsın.
Bilmiyorsan, düşüncelerimi sana pekâlâ aktarabilir, açıklayabilir, açık kılabilirim.
Şayet anlamak istersen, pekâlâ anlayabilirsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder