15 Ağu 2017

KORKU VE ARZU CELISKISI




bu tam da hayatima dokunan bir cümle oldu..evreka ani gib bir sey oldu..hadi hayirlisi..

ertesi gün: belki yazdim buralarda yazmisimdir da bu bütünlük icinde degildir.düsündünüz mü hic hem korktugum hem istedigim sey nasil ayni sey olabilir? bu insanin en temel celiskisi dogdugu andan baslayan.dogumla baslayan anksiyete ve annenin memesi..meme hem korkulan hem istenilen seydir. memenin gelmedigi durumlar varlik yokluk catismasi yaratir. bebek aciktiginda o yüzden yirtina yirtina aglar istegi meme ve varliginin kabulüdür, memenin gelmedigi her saniye anksiyete yükselir ve bu süre yeterince uzarsa bebek kizginlik ve muhtaclik duygu durumlari arasinda asili kalir ve anne yani memeyle iliskisi zedelenir.
annesiyle büyüme sansina sahip olan her birey bu süreci tecrübe eder ve bu meme-emme iliski sürecinde kurulan nöron baglantilar bütün geri kalan hayatinin anayasasini olusturur. o yüzden insan olma sürecimiz biriciktir. o sebepten tek yumurta ikizleri bile farkli karakterler gelistirir. cünkü nöron baglantilarimiz bize özeldir.
korktugum ve istedigim  ayni seydi, yasamin ta kendisi..dokuz on yaslarinda oyunu bitirmis akranlarina aksam üzeri kuyunun üstüne cikip (kürsüye benzeyen tek nesne) samanyolundan kara deliklerden bahsedip onlara uzay zamanda yolculuk yapma hayallerimi anlatmakti belki büyüyüncede yapmak istedigim sey..lakin olaylar öyle gelismedi..
hukuk fakültesini bitirmeye yaklastigimi farkettigim an bilincdisimda kodlanmis olan panik butonu aniden devreye girmis ve fakülteyi uzatabilecegim son seneye kadar uzatmistim. korkuyordum cünkü o kapidan mezun olarak ciktigimda kendimi yasamin tam icinde bulacaktim . neden korkmustum? üstesinden gelememekten sokaktan yani hayattan dislanmaktan. hayatimi idame ettiremeyecegimden aslinda.
bu devreyi atlatip yillar sonra saglam kafayla üzerine düsündügümde hatirladigim bir aniyla örtüsmüstü. ben ilk cocuktum üc yasima bastiktan iki ay sonra kardesim dünyaya geldi. klasik kiskanclik atarlari kardesi ortadan kaldirma ve cinayete tesebbüs durumuna evrilince rahmetli annem napsin köy yerinde terapiste mi gitsin hop en kestirme cözüm olarak beni teyzemin yanina götürüp biraktilar. annemden ilk ayrilisim üstelik gönderildigim köy cocuklariyla aramizda asilmaz bir dil problemi de var isin tuzu biberi olarak..
teyzemin (annemin de eski evi  tabiki de) evinin önündeki sokakta cocuklar oyun oynuyor  ee bende annemden ayrilmanin derin acisini yasasamda cocugum nihayetinde..cikip oynamak istiyorum ve de cikiyorum. lakin anlasamiyoruz onlar beni anlamiyor ben onlari. e onlar ev sahibi ve kalabalik olunca sokagi terk etmek zorunda kalan ben oluyorum yani hayati. eski köy evleri avlu icinde olur ve avlununda sokaga bakan dis kapisi. o kapi yasamla benim aramda cin seddi gibi durmus ömrüm boyunca    o zaman fark ettim.
cünkü o kapinin disina cikmak teyzemin köyündeyken üstüne tas atilmak, kovalanmak, dislanmak demekti. ödüm koptu dogal olarak. 
istedigim tek sey sadece sokaga cikmak ve benim gibi olan o cocuklarla oyun oynamakti. kader iste sokak dilimi konusmuyorsun diye beni avluya hapsetti..
sokak yani yasam avlunun dis kapisnin ardinda duran ve benim o kapiyi acmaktan korkumdan dolayi asla cikamadigim bir yer olarak kaldi..
alin iste size ikilem hem istiyorsun hem korkuyorsun..
o korku hala ensemde ama artik onu taniyorum ..
korkuma diyorumki, sokaga cikabilirim artik onlarin dilini konusabiliyorum ve beni oyuna bekliyorlar..bugüne kadarki bütün inislerim cikislarim etmelerim tutmalarim depresyonlarim hezeyanlarim hep o sokaga cikma arzu-korku celiskisinde örüldü..
iyiki ölmemisim (oysa askere ölmeye gitmistim ) diyorum ömrümün geri kalanini yasama sansim hala var.. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder