18 May 2016

HAYAT HEP ALACAKLISIN


sadece boğuk nefesler alıyordu. gözleri tavana dikili bir ceset gibi ama nefes alan bir ceset. Onun boşluğa dikili gözleri neler görmüştü onu düşünerek bakıyordum annemim gözlerine. Uzunca yıllar o gözlerin nelere tanıklık ettiğine ben de şahit olmuştum ama o gözlerden annemin gönlüne hangi duygular akmış hangi hayal kırıklıkları ciğerini delmişti artık bu kesik nefesler alan gövdeye gömülmüştü ebediyen. 


Hırs vardı gözlerinde bir parça tarlaya bir parça eşyaya bir parça hayata sahip olmak için. Babamın gözlerinde olmayan hırslarıda yüklemişti gözlerine. Ufka doğru derin derin bakar '' bu sene oğlum bu sene'' derdi . Onun hırsı bize de geçer ve neşeyle çapalarımızı savurmaya devam ederdik.Ne çok uykusuz kalmıştı o gözler benim için oysa birazdan ebediyen kapanacak ve birbirimizi asla göremeyecektik.O ebedi uykusuna dalarken ben de ebedi pişmanlık uykuma dalacaktım. 



Onun gözlerinin içine bakarak bir kere onu sevdiğimi söylemiştim yarım yamalak bana sarılıp ağlamıştı.Anneler çocuklarının gözünün içine bakarken biz evlatlar o bakışların körleştirdiği gözlerle hep bir boşluğa bakıyoruz aslında. Ben bunu annemim boşluğa bakan gözlerine düştüğümde anladım. O gözlerin içinde bir hayatın dipdiri yaşanmış olduğunu o zaman anladım. 



Ellerini tuttum. Soğuk ve donuktu. Oysa o eller kışın en soğuk günlerinde bile pişirdiği sıcak çorbalar kadar sıcaktı. Ben hayatımı o ellere borçluydum o nasırlı ellere. Elimi kestiğimde,ayağıma diken battığında,kafama taş düştüğünde ,üşüdüğümde ,acıktığımda o eller imdadıma yetişmişti. O anda dünyanın en çaresiz elleriyle tutuyordum o elleri. Minnettarlıkla,pişmanlıkla,utanmışlıkla...



Bir kurban bayramı arafesinde eski evimizin camlarını silmiştim de bana ne kadar çok ta teşekkür etmişti. Bu hayatta ona tek faydamda belkide o olmuştu bir de ceset torbasına koymuştum ve onu cenaze arabasına kadar taşımıştım. Oysa en çok benden hayır beklerdi ''sen benim en hayırlı evladımsın'' derdi .Yıllarca dişlerini yaptırmamı bekledi. Bırak dişlerini yaptırmayı mutfağı için keskin bir bıçak bile almamıştım.




Annemin aldığı her boğuk nefes içimde bir anıyı çekip çıkarıyor evirip çeviriyor suratımın önünde tutuyor  verdiği nefesle birlikte de boşluğa savuruyordu.   



Ben duygularımı ifade edebilen biri olmadım hele anneme karşı tam böyleydim. Şimdi beni işitmeyen.beni görmeyen,bana dokunmayan bu canlı cesete içimi döküyordum ürkek kelimelerle.



Ceset torbasına koyduğum kadın benim annemdi ve ben annesiz nasıl yaşanır hiç bilmiyordum. O siyah torbaya baktım siyahtı ve sessizdi. Ölüm böyle siyah ve sessiz bir karaltı.



Anneler ölür müydü ? Ölmeli miydi ? Böyle evladını bırakıp gider miydi anneler ?



Ne kadar da boşluk bırakıyordu ölüm yerini dolduramayacağın.Gökyüzüznü alıp gidiyordu işte artık uçurtmaların uçamayacağı bir boşluk bırakarak.



İyi bok yedin be hayat böyle elsiz ayaksız kaldık... 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder