9 Şub 2015

MODERN İNSANIN UNUTTUĞU HAKİKAT; ÖLÜM..


(Dücane Cündioğlu'ndan alıntıdır)
_  Ey bilge, ne temennî ederdin? 
— Doğmamış olmayı. 
— Ama doğdun, şimdi ne temennî ediyorsun? 
— Ölmüş olmayı.
Yaşam bazen bu denli ürkütücü görünür insana.

Gerçekte bu denli ürkütücü olmasa bile, böyle görünür. Herkese değil, bazılarına...

Doğum ile ölüm arasında yaşar insan! İki nokta arasında. Yaşam denen aralıkta.

Çok az kimse için ürkütücü olan işbu aralıktır. Kalabalıklar içinse aralığın sonu, yani yaşam çizgisinin son noktası, ölüm noktası.

Küçücük bir nokta.

Uzakta olduğu için küçücük görünen bir nokta.

Bir tek nokta!

Ölüm, belki de yaşama asıl anlamını kazandıracak biricik nokta!

Garip olan şu ki modern insan ölümü öteleyen bir bilince sahip. Ölümden korkmuyor bu yüzden, korkamıyor. Korkabileceği derecede ölümü kendisine yakın hissedemiyor, kalbinde ölüme aslâ yer açmıyor.

En büyük korkusu hastalanmak ve bir de yaşlanmak.

Ölüm korkusuna denk korkular bunlar. Kimilerince ölmekten de beter.

Ölüme doğru yürüdüğünü bir türlü kabullenmek istemiyor modern insan, sadece hastalanmaktan veya yaşlanmaktan korkuyor. 

Hastalanmadığı veya yaşlanmadığı takdirde, ölüm korkusundan âzad olurum sanıyor. Ölümden değilse bile, ölüm korkusundan.

Ölümü yok saymakla kalmıyor, yok saymakla ölümün yok olacağına da inanıyor.

Ölümü öldürmeye çalışıyor. Azraili.

İnsanın en temel trajedisi: kalıcılık ve süreklilik arzusu, yani beka duygusu...

İnsan kendi varlığına (yaşamına) kalıcılık ve süreklilik kazandıramayacağını bir türlü kabullenemez, ister istemez mülkiyetindeki eşyayı da sürekli (daim) ve kalıcı (baki) kılamayacağını itiraftan kaçınır.

Devam ve beka vehmiyle aldatır kendini. Fena’dan, fanilikten, zeval'den ve geçicilikten tiksinir. Fena çok fenadır!

Oysa mezar taşlarının alnı açıktır, onlar kimseye yalan söylemez:
هو الباقي
Hüve’l-baki, yani kalıcı ve sürekli olan bir tek O!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder