19 Ağu 2013

ONLARDA OLMAYAN ŞEY LAUBALİLİK


Haftasonu bir kısa film seyrettim; kafası olmayan adam (the man without a head). Fransız yapımı ve Cannes Film Festivalinde ödül almış. Bir baş yapıt. Modern batılı insanın hali pür melalini yani bizi anlatıyor veciz bir şekilde. Anlatıyor da ne oluyor ? Orası dinleyene ve izleyene bağlı. Yitirdiğimiz şey ; sahicilik. Dayatılan şey; kopyacılık. Modernite ve moda omurgamıza kadar bizi şekillendiriyor,dibine kadar mahalle baskısı ve yapay. Bana Charlie Chaplin'nin Modern Zamanlar'ını hatırlattı.Bu sinema dahisini de anmış olalım bu vesileyle.


Bir de "shoes" adlı kısa filmi izlemenizi salık veririm. Bir şey isterken dikkat etmemiz gerektiğini ve değerli olan ile değersiz olanın farkında olmadığımızı şok edici bir şekilde anlatıyor.

Prof.dr.Selahattin Arık anlatıyor; 1963-1965 yılları arasında İsviçre ve Almanya'daki üniversitelerde bir müddet görev alır. 1965 yılında İTÜ'deki kürsüsüne geri döner ve altmışlı yaşlarında  olan ve ikinci dünya savaşı öncesi aynı ülkelerde çalışan hocası ile oralardaki hayatından konuşurlar bir araya geldikleri bir gün. Hocası sorar; oralarda hayat nasıl bakalım ? Valla hocam insanca yaşamak için İsviçre'de yaşamayı tercih ederim. Derler ya,kapın açık güvenle uyuyabilirsin der Arık. Hatta birbirinin aynısı bahçe içindeki evlerden ikincisinde kaldığını bir gün yorgun eve döndüğünde kapıyı açıp eve girdiğini ve üst kata yatak odasına çıktığında burasının kendi evi olmadığını farkettiğini ve panik içinde kimseye çaktırmadan yandaki kendi evine döndüğünü anlatır. Ama hocam insan oralarda olmayıp buralarda olan bazı şeyleri özlüyor der Arık. Deneyimli hocası sözünü şöyle bağlar: oralarda olmayıp buralarda olan şey LAUBALİLİKTİR. Senin özlediğin şeyde budur. Bu teşhis çok doğruydu der Arık.

Arık bu anısını bir gazetede okuduğu İsveç'te hayat sıkıcı makalesine İsveç'te 20 yıldır yaşayan bir türkün yazdığı itirazi mektubu okuyunca hatırladığını ve paylaşmak istediğini yazar. Evet oralar bizim için sıkıcıdır çünkü oralarda her şey olması gerektiği gibidir. Bu tür bir yaşam tarzı bizim hiç alışık olmadığımız bir tarzdır. Biz de her şey olmaması gerektiği gibidir. Biz işimize geldiği gibi yaşamayı istiyoruz. Aramızdaki temel ayırım da bu. O yüzden bizim avrupalı olmamız bir hayalden ibarettir.

Geçen gece 24. kanalda mısır olayları konuşuluyordu. Batılı ülkelerin niye darbeye destek verdiği (örtülü olarak) niye ihvanın bu kadar sevilmediğini konuşuyorlardı. Mısır halkının sanılan aksine ezici çoğunluğunun darbeyi desteklediği ve ihvanın ezilmesinin çoğunluğun hiç umurunda olmadığını açıkladı bir katılımcı. Programı sunan arkadaşlar bir geçici şok yaşadılar. Katılımcılardan biri de ilginç bir tespit yaptı; bunlar tipten kaybediyorlar dedi. Eğer Mursi yakışıklı ve beyaz bir Mısır'lı olsaydı batılı gazetelerde çoktan kahraman olmuştu dedi. Bu Holywood'un klasik yaklaşımıdır ve zihnimize kazınmıştır dedi. Hatta Çağrı filminde bile bu klişeden kurtulunamadığını müşrikleri oynayan tiplerin hep çirkinlerden seçildiğini ve kötü olanın çirkin olan olduğunun bilinçaltımızda bir yasa gibi işlediğini anlattı. Oysa mekkeli müşrikler karizmatik,yakışıklı ve daha medeni insanlardı dedi. Onların sadece eylemleri çirkindi. Şimdi insanlar sakallı kara kara adamlar görüyorlar tv.de. Kaide teröristi gibi lanse ediliyorlar (Mısır darbecileri ve Suud dallaması terörist dedi ihvana ve terörle mücadelesinde Mısır'ır yanındayız dedi). Bu tespit biraz yavan gibi gelebilir ilk başta ama biraz düşününce sizde bazı olayları hatırlayıp hak vereceksiniz.

Mesela iki bank olsa birinde çok şık giyimli bir adam otursa diğerinde de sakalları göbeğine kadar uzun entarili ve sarıklı bir adam otursa gidip hangi banka oturursunuz? Kapiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder