21 Ağu 2013

DEMİRDEN LEBLEBİ


Dünkü yazımda bazı ünlülerin çocukluk travmalarına ve bunun onların hayatlarındaki etkilerine azıcık temas etmiştim. Bu liste çok eksik tabiki. Hepsini de yazmam mümkün değil zaten. Hem sadece kızlar için değil pek çok ünlü erkek için de aynı minvalde bir yazı yazmak mümkündür. Özelikle yazmadığım biri vardı dün; Nazan Öncel. En travmatik durum onun hikayesiydi zira. Öncel , kendi hikayesini " Demir Leblebi" isimli albümünde anlattığından kendi sözlerinden dinlemek en uygun olurdu. Öncel'in bu parçası bana tuhaf bir şekilde darbeciler tarafından diktatörlükle yönetilen ve güncel bir örnek olarak Mısır'ı çağrıştırdı. Mısır halkının bir kısmına kendi ordusu tarafından tecavüz ediliyor ve diğer kardeşleri tecavüzcünün yanında. Çok iç yakan bir durum. Kelimeler anlatamaz hakikaten. Binbir yokluklar içinde kurduğun ve beslediğin evladını gönderdiğin ordu dönüp sana kıyıyor. Yenilir yutulur şey değil. Ordusu tarafından katledilen bir ulusla,babası tarafından tecavüz edilen kız aynı acıda buluşur gibi geliyor bana.


Öncel'in bu albümü ,türk pop müziği diye bir şey varsa işte o türk pop müziğinin devrimci albümüdür. Bir örneği daha yoktur. Çok zor hazmedilecek bir albümdür zaten de o yıllarda hazımsızlık yapmış ve Öncel aforoz edilmiştir.İkiyüzlü ahlakçı türk toplumu aynaya bakmak yerine aynaya işemiştir. Öncel,kendi hayat hikayesinden kesitlerle "kral çıplak" demiştir. Bu albümde bulunan "sokarım politikana" parçası da alemin ayarını bozmuş ve Öncel'i silmek için bütün müttefikler seferber olmuştur. (anadolu evdeki kızını,damdaki eşeğini,samanlıkta da birbirini siken adamlarla doludur. sorarsan hepsi müslüman. ) Yaşasın zalimler için cehennem..

DEMİR LEBLEBİ

söylenmese de olurdu 
ama şimdi söylemek 
söylemek istiyorum 
belki kalbin kırılır 
gözyaşına boğulursun 
gözyaşını sakla 
ben ölürsem ağla 
bunu senle hiç 
hiç konuşmadık biz 
tek tanığım sen 
tek çarem sendin 
beni anlamak istemez miydin 
bu acıyı ben tam yüz sene taşıdım 
içimdeki bu acıyla hamal gibi yaşadım 
şimdi bana sarıl 
sadece sarıl 
ve lütfen artık beni dinle 
lanet olası bir gündü 
kapı açıldı ve o geldi 
yüzünde pis bir ifade vardı 
koynunda yılan beslediğin o yatakta 
kardeşime süt veriyordum o anda 
doğru odaya daldı 
ve buyurgan bir sesle 
beni yanına çağırdı 
kolumdan çekip 
kucağına aldı 
"otur" dedi kısaca 
evet bu öyle sıradan bir gün değildi 
gözyaşlarını sakla 
ben ölürsem ağla 
sonra "bu yana bakma başını çevir" derken 
elleri bacaklarımda 
geziniyordu anne 
"babacığım yapma" dedim 
bir hayvan gibi soluyordu 
iki bacağının arasında 
beni mengeneye almıştı 
sonra nasıl olduysa 
kurtulmayı başardım 
bir odaya kaçtım 
ve o anda sadece haykırıyordum 
"defol defol git burdan" 
o kapıyı yumrukluyor 
ben ağlıyorum kardeşim ağlıyordu 
her şey bir kabustu 
her şey bir kabus 
kalbim kırık öleceğim 
bilmem ne halt edeceğim 
benim kalbim yaralı 
bu cehennem azabı 
senin kızın hayatla 
işte böyle tanıştı 
"baba ne demek anne" 
bu kelime bana inan çok yabancı 
çok üzgünüm çok 
çok ne kadar az bir laf 
hiçbir şeyi anlatmaya yetmiyor 
gözyaşlarını sakla 
ben ölürsem ağla 
artık için rahat olsun 
sen bir meleksin anne 
yediğimiz her lokmayı 
kuruş kuruş ödedik 
nasıl ödenirmiş öğrendik 
demirden leblebi 
ne yenir ne yutulur 
bazı şeyler belki 
belki unutulur 
unutmak var ya 
demirden leblebi 
demirden leblebi 
demirden 
kalbim kırık öleceğim 
bilmem ne halt edeceğim 
elimden alınan hayatım 
çalınan masumiyetim 
sıkıyorsa biri kalkıp bir şey söylesin 
dokuz yaşında bir çocuk 
hayatı böyle tanıdı 
annesinin sütü 
babasının çükü 
bu çocuk senin kızındı anne.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder