11 Şub 2016

DÜŞÜNCE EĞİTİMİ VERMEYİ BECEREMEDİK

Sosyal medyada sıkça rastladığım , islamcılar ve müslümanlar üzerinden yaptığı çıkarımlarla ateist olmak için nedenler üreten ergenler , içimi acıtır. Lakin müslümanların yerlerde sürünen başlarındaki akılsızlık içimi daha çok acıtıyor ve ateist özentili ergenlere kendimi daha yakın hissediyorum. Hayır ! diyen bir zihin daha sıcak geliyor bana her şeye rağmen. Çünkü kafasında soru işareti olan kişi cevap arar ama kafasında noktalama işareti bile olmayan kafa sallamacı güya müslüman tipolojinin derdine deva yok. 
Yazdım ya geçen dinden çıkmaktan başak çare yok bu kafadan kurtulmak için. Saçmaladığının farkında bile olmamak ahmaklığına düçar olan bir bünyeye ne kelam ne selam işler. 
Aşağıda Yusuf süresinin son ayetleri var. Dikkatle okuyalım . Bu ayetler bugün bize bir şey söylüyor mu bakalım . Akıllarını kulanmayacaklar mı hitabına maruz kalan Mekkeli müşrikler mi sadece ? Peygamberin yolu neymiş ve peygamberin niteliği ? Bugün biz şirke batık mıyız değil miyiz ? Allah'tan başka varlıklara(kişilere) tanrısallık yüklüyor muyuz yüklemiyor muyuz ? Aklımızı kullanıyor muyuz yoksa kullanmıyor muyuz ? (İçim şişti resmen Ebubekri Sifil ve Cüppeli isimlerini aynı günde arka arkaya görünce. Bir Seyda Muhammed Konevi eksikti o da geldi )

106- Ve onların çoğu başka varlıklara da tanrısal nitelikler yakıştırmaksızın Allah'a inanmazlar.
107- Peki, bunlar Allah'ın cezalandırıcı azabı olarak kuşatıcı bir örtünün kendilerini sarmasından ve Son Saat'in onlar (yaklaştığının) farkında değilken ansızın gelip çatmasından büsbütün güvencede mi görüyorlar kendilerini?
108- De ki: "Budur benim yolum: akla uygun, bilinç ve duyarlıkla donanmış bir kavrayışa dayanarak (hepinizi) Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar (aynı çağrıyı yapıyoruz)". Ve (yine de ki:) "Allah kudret ve azametiyle her türlü eksikliğin üstündedir, ötesindedir. Ve ben O'ndan başka varlıklara tanrılık yakıştıran kimselerden değilim!"
109- Ve Biz senden önce de (elçilerimiz olarak) her topluma (kendi içlerinden, onlara mesajlarımızı ulaştırmak üzere) kendilerine vahyettiğimiz (ölümlü) adamlardan başkasını göndermedik. Yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden önce gelip geçen (inkarcı)ların sonlarının nasıl olduğunu görmüyorlar mı? Ve (bilmiyorlar mı ki,) Allah'a karşı sorumululuk bilinci taşıyan kimseler için ahiret yurdu (bu dünyadan) daha tercihe şayandır? Öyleyse artık akıllarını kullanmayacaklar mı?
110- (Önceki elçilerimizin hepsi uzun süre zulüm ve baskıya uğramışlardır;) nihayet bu elçiler neredeyse bütün ümitlerini kaybettikleri ve büsbütün yalancılıkla damgalandıklarını gördükleri bir sırada Bizim yardımımız kendilerine ulaşmıştır; ve böylece dilediğimizi kurtarmışızdır (hakkı inkar edenleri ise yok etmişizdir): çünkü azabımız günaha gömülüp gitmiş insanlardan asla geri çevrilemez.
111- Gerçek şu ki, bu insanların kıssalarında kendilerine kavrayış yeteneği verilmiş kimseler için mutlaka çıkarılacak bir ders vardır. (Vahye gelince,) o hiçbir şekilde (insan tarafından) uydurulmuş bir söz olamaz: tersine, o, kendisinden önceki vahiylerden doğru ve gerçek adına ne kalmışsa doğrulayan ve inanmak isteyen insanlara her şeyi açık seçik bir biçimde dile getiren, hidayet ve rahmet (bahşeden ilahi bir metin)dir.

"......................................
9. Hariciye Koğuşu'nda “Ameliyat masasında korkmaktan korkuyorum” şeklinde beni çok etkileyen enfes bir cümle var. İslamcı bir ünlü, “ne saçma bir duygu!” diye yazdı. Ve ben hayrete değil, dehşete düştüm. Nasıl oluyor da bu kadar farklı ve irtibatsız olabiliyoruz?
Hangi tarlalardan neler seçip aldık, onları nasıl kullandık, bütünlüğümüzü kurmayı ne ölçüde başarabildik? Düşünce cehaleti bilgi cehaletinden çok daha dramatiktir.
Bugün hangi noktadayız? Âhenkli bir kavramlar düzeninde değil, bir kavramlar curcunası içindeyiz. Karşımızda bir sürü devâsa mesele var, ama bunları çözecek fikrî birikimimiz yok, sadece gerginlikler ve kutuplaşmalar var. Gelişmiş demokrasiye hâlâ hasretiz.(ZAMAN,Ahmet Selim) "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder