4 Şub 2016

1994 YAZINDAN AKILDA KALANLAR

*bu başlığı ekşide gördüğüm p.tesi gününden beri 1994 yazının hatıralarından kendimi kurtarıp blogta yazma gücünü kendimde bulamadım. üç gündür mecnun gibi dolanıyorum etrafta. şoku üstümden atamadım. 94 yazından akılda kalanlar cümlesinin bende yarattığı duyguları ifade edebilmem çok çok zor. çünkü o anıların tam ortasında bugün yaşamayan bir dostun yüzü duruyor,daima gülümseyen yüzü . ne yazabileceğim konusunda da bir fikrim yok. blog yazılarım savruk zaten bu yazım savrukluğun zirvesi olabilir*


1994 yazı benim için  , ağlama hissi ile gelen bir neşe hali demek özetle.Geçmiş günleri düşündüğümde her zaman kendimi 1994 yazında bulurum istemsiz olarak. Pek çok hatıranın arasından geçip 1994 yazının ağustos ayının yıldızlı gecesinde üç arkadaş yürürken bulurum kendimi.  Kişisel tarihimin miladıdır 1994 yazı. 94 yazı öncesi 94 yazı sonrası olarak ikiye ayırılır hayatım. Bana tekrar şansı verilse hiç düşünmeden 1994 yılının nisanından ekim ayına kadar olan hayatımı yaşarım. Hatta bir daha şans verilse gene aynı dönemi yaşamayı seçerim. Bir daha bir daha ve bir daha...

Bir tırtılın kozadan kelebek olarak çıkması, abdullahın oğlu olarak hiraya çıkan muhammedin peygamber muhammed olarak inmesi gibi bir değişim , dönüşüm, başkalaşım demek benim için 1994 yazı. Bazan düşünüyorum da sanki 94 yazı hiç bitmemiş ben o yazın devam eden tekrar eden versiyonlarını yaşıyorum.

1994 yazı dost demek, kadın demek, kimlik demek, kişilik demek, kendini bulmak demek, aşk demek, sohbet demek, başarı demek, paylaşmak demek, yürümek yürümek dostlarla dostluklara, bitimsiz hazlarla örülen sohbetlere kavuşmak demek. 

Sadece bu yazıyı bıraksam blogta başkada hiçbir şey yazmasam , bu blog yazarı 94 yazını yaşadı ve anlattı diye not düşsem yeter benim için.

"her şey işte böyle oldu önce"  diyor ya Cemal Süreya benim içinde işte her şey böyle başladı. 

İlk önce 5 nisan 1994 tarihinde Kurt Cobain av tüfeğiyle kafasını patlattı. O tüfekten çıkan saçmalar sadece rahmetli Kurt'un kafasını değil temelsiz sanrılarla beynini felç eden ve tek düşüncesi intihar etme modelleri üzerinde kafa yormak olan benim zihnimi de parçaladı. Kendime söylediğim yalanlar "I hate myself and I want to die " cümlesinin altında ezildi gitti. 

Ve muhteşem 1994 yılının bitimsiz yazı başladı.

Sonra ev telefonundan bir arkadaşımı aradım nasılsın dedim. Görüşebilir miyiz ?

Eğer o arkadaş o akşam " ulan ibine kaç senedir ne aradığın var ne sorduğun ne görüşecem seninle " deseydi ne olurdu hiç bilmiyorum.

Yürümekle ilgili bir kaç yazım var ya işte hayatımın en keyifli yürüyüşlerini hem de gece vakti o yaz yaptım. Sevgiliye doğru sevgiliden beri yürüyen bilir ne demek istediğimi. 

O yaz sanki benim için özel ayarlanmış gibiydi o kadar çok insanı o yaz iki çerkes köyünde bir daha bir araya getirmek mümkün olmadı çünkü. Üç dostu bile.

Çocukluktan tanıdığım (doğal olarak aynı köylüyüz) okulda bizden bir üst sınıfta olan eskiden pek hoşlanmadığım o muhteşem insanı o yaz yeniden keşfettim ve öldüğü 2013 yılına kadar da ( o sene ne kadar çok kişiyi kaybettim ) sımsıkı dostluğumuz devam etti. Biz üç kafadar sıkı dostlar filminin kahramanlarıydık artık. Kadim dost derdik ona aramızda.

Ne kadar özlüyorum O'nu sesi kulaklarımda çınlıyor şu an. 

94 yazı bir anlamda da affetmek affedilmek bağrına basılmak demek. Yunus Emre tekkeden kaçar ya sonra anlar yaptığı hatayı aylar yıllar sonra tekkeye döner fakat yüzü yoktur şeyhinin karşısına çıkmaya . Şeyhin gözleri görmemektedir artık ve şeyhin hanımı Yunus'a der ya , şeyh her sabah abdest almak için odadan çıkar kapının eşiğine yat ayağı sana takılacak " bu kim " diyecek ben de " yunus " diyeceğim "hangi yunus" derse bil ki kalbinden çıkmışsın hiç konuşmadan çık git yok " bizim yunus mu " derse bil ki kalbinden çıkmamışsın ellerine yapış ve af dile .(bu sahneyi ne zaman izlesem ağlarım)

İşte ben de tekkeden kaçan Yunus gibiydim ve dostlarım beni hiç unutmamışlar ve beni bağırlarına bastılar o yaz. Beni hiç incitmediler.(oysa ben neler neler yapmıştım onlara)

Minnettarlık demek 94 yazı işte. Yaşadığına ve yaşatıldığına minnettarlık.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder