10 Kas 2014

KABİLECİLİK-CEMAAT VE MEZHEP(İNSANIN ALLAHLAŞMA SAPLANTISI)

"Kibir,en sevdiğim günahtır" (Şaytanın Avukatı Filminden )

İslamiyet öncesi arap toplumunun sosyal ve ekonomik durumu hiç bilinmez bizde. Mordor gibi karanlık bir cahiliyye tasviri yapılır. Kızların diri diri gömüldüğünden, fuhşun ve ahlaksızlığın alıp başını gittiğinden o dönem arapların koyu bir cahiliyye karanlığında yaşadığından dem vurulur . Ve nihayet Hz.Muhammet adeta bir ak Gandalf gibi ortaya çıkarak bu karanlık cahilliye dönemini Kuran nuruyla aydınlatmıştır.
(Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi edinmek istiyorsanız kıçınızı kaldırıp biraz mürekkep yalamanız gerekiyor. Kusura bakmasın kimse cennet ucuz değil ,ilim hiç ucuz değil..)

Bilinçli bir mümin olmak ve Kuranı ve sünneti anlamak istiyorsanız ve en önemlisi size bir şeyler anlatan kişilerin anlattıklarını anlayıp tartabilmeniz için islam öncesi ve islam sonrası siyasi ve ekonomik tarih okuması yapmak Z-O-R-U-N-D-A-S-I-N-I-Z. 

Ya da paşa gönlünüz bilir , ortada takıl bana sıratı uçarak geçelim diyen sürüyle adam var takılırsınız birine uçarsınız cennete. İşin kolayı var canım, sorarım öğrenirim takılırım geçerim. Size kolay gelsin o zaman artık bu sayfadan ayrılabilirsiniz.

Kibir dedim de Ebu cehil bilinir tanınır bu konuda ama asıl kibir abidesi insanlar bilinmeyenlerdir. Adamın adı çıkmış. 

Ümeyye ibn ebi's Salt diye bir arkadaş var. Taif'li. Sakif kabilesinden. Okur yazar ve çok büyük bir şair. Kuran'da ayet var ya  "bu Kuran o iki kişiden birine indirilmeli değilmiydi " diye müşrikler itiraz ederler işte o iki kişiden biri bu arkadaş oluyor. Hanif müslüman. Putlarla işi yok. Hem hristiyanlığı hem museviliği incelemiş öğrenmiş. Bir peygamber geleceğini biliyor. Bu peygamberin de kendisi olmasını bekliyor. Tutuyor Allah Mekke'li gariban Muhammed'i peygamber seçiyor. Olacak şey mi ? Kendisi dururken. Aynen İblis'in itirazı gibi itiraz ediyor.. 

Kendimizi bir yoklayalım Allah ile aramıza ne giriyor ? Cihat onları aradan çıkarmaktır işte. İslam aracı kabul etmez savaşı şirkledir atezimle değil. Ateistleri muhatap bile almaz , onları kendi haline bırak der resule, selam ver geç git.

Konumuza gelirsek, araplar kabile halinde yaşıyorlar. Kabile demek her şey demek. Asabiyet denilen bu kavram  sosyal hayatın temelini oluşturur. Kabilen varsa varsın yoksa yoksun. Kabileden dışlanmak demek ölmek demek. Ya da başka bir kabileye sığınacaksın. Kabiledeki bütün düzeni sağlayan kabile şefi. Kabileden birisi diğer kabileden birisiyle kavga ederse bütün kabile haklı haksız bakmadan onunu yanında dururdu. Durması da beklenirdi açıkçası durmamak büyük bir onursuzluk kabul edilir insan içine çıkamazdın. Bu kabilecilik mantığını iyice zihninizde oturtursanız Mekke ve Medine dönemi ile Nebinin irtihalinden sonra ortaya çıkan çekişmeleri analiz etme şansınız olur. 

Hukuk kabilenin hukukuydu. Düzen kabilenin düzeniydi. Mal mülk ve köle edinmenin en kolay yolu diğer kabileye baskın verip onların kadınlarını ve mallarını ele geçirmekti. Roma benzeri bir güçlüler hukuku vardı. Gücü olan kuralı koyar ve altını alırdı ve bu hak kabul edilirdi. 

Bu kabilecilik refleksi arap toplumunun öylesine bilinçaltına işlemiştir ki Nebi öldükten 15 sene sonra islam toplumu eski kabilecilik mantığı içinde parçalanmış ve iktidar mücadelesi içine girmiştir. Mezhepler tamamen siyasi harektler neticesinde oluşmuştur. Siyasi hareketlerde kabileler etrafında şekillenmiştir. 

Kabileciliğin en bariz vasfı karşısındakini ötekileştirmesi ve düşman ilan etmesidir. Bu islam tarihi boyunca tekfir hadiseleriyle kendisini göstermiş ve çok kan dökülmüştür. Cemaat tipi oluşumlara da aynı sebepten hiç sıcak bakmıyorum. Aynı aidiyet zihniyeti aynı paşam ne derse o dur zihniyeti aynı bizim dışımızdakiler ötekidir zihniyeti. Özellikle cumhuriyet devri cemaat oluşumları tipik kabilecilik zihniyeti taşımaktadır. 

Her kabilenin kendi totemi vardı. Ve kendi putu. Özellikle Kureyş kendisini Hz.İbrahim'in ve oğlu İsmali'in bakiyesi olarak görür ve Hz.İbrahim ile övünürlerdi. Allah inancları vardı. Fakat bu Allah uzak bir Allah'tı. O yüzden araya şefaatçiler ve elçiler koyuyorlardı. Putları kendilerini Allah'a yakınlaştıran aracılar olarak nitelerlerdi. Bunun yanında ruhlara,cinlere inanırlardı. Düşünsenize ıssız arap çöllerinde gezien bedevilersiniz , korku kaçınılmaz olarak zihinleer yerleşir. Sanatsız ve kitapsız bir toplum ve göçebe ve bunun sonucu ruhlar,şeytanlar ve cinlerel örülü bir alem tasavvuru. 

Mesela araplar , ölen bir kimsenin ruhunun cesedinden ayırlarak kabirden çıktığına inanırlardı. Eğer bu kişi öldürülmüş ve katilinden intikam alınmamışsa kuş şekline giren ruhunun mezarını başında sürekli " beni sulayın" diye bağırdığına inanılırdı. Ruhun dönüştüğü bu kuşa " hame" derlerdi. 

Peygamber Medine'ye hicret ettiğinde Neccaroğlularının misafiri olmuştur. Neden ? Çünkü Peygamberin dedesi Abdülmuttalib'in annesi Selma(Haşimi'n karısı)  , Neccaroğullarının resinin kızıdır hatırladığım kaadrı ile. Medine'lilerin müslüman olmasında ve peygamberi korumalarında bu akrabalığın büyük bir rolü vardır. Aynen Haşimoğullarının Mekke'de peygamberi koruyup kollaması gibi.

Kadın o dönem arap toplumunda çocuk doğurmaktan başka bir işe yaramayan füzuli bir boğazdır. Özellikle bedeviler arasında kadının hiç bir değeri yoktur. Şehirli ve soylu kadınlar bir nebze saygınlık görürler hatta kocalırını bile boşayabilirler. 

Genel olarak kadın alınıp satılan bir dayanıklı tüketim malıdır. O dönem savaş ekonomisi cari olduğundan ve kadınlarda savaşamadığından erkek egemen toplumda kılıcı tutan değer görürdü. Araplarda bizim türklerde olduğu gibi bir at avrat silah anlayışı olmadığından erkekler karışılıklı olarak karılarını değiştirebilirlerdi.Hicret esnasında Ubeyde bin Rebi , Abdurrahman bin Avf'a ( ensar ve muhacir kardeşliği olarak teşvik edilen bu dönemde malsız müklsüz ve kadınsız olarak Medine'ye hicret eden Mekke'li müslümanlar , ensar tarafından kendi mallarına ortak edilmiş ve adeta aileye dahil edilmiştir) dönerek , benim dört karım var bak içlerinden beğendiğini al demiştir. Bunu bizim algılayabilmemiz mümkün değildir bu arap örfüdür.  Mehir olarak evlenen erkek kendi kız kardeşini ya da kızını karşılık olarak verebilirdi. Bir kadın onu geçmemek üzere aynı anda bir çok erkekle evli olabilirdi. Mesela bugünün taşıyıcı anneliği o dönem araplarında da vardı. Daha enteresanı bir erkek karısına git falan ile ilişkiye gir diyerek soylu ve boylu poslu bir erkekle karısının ilişkiye girmesini emreder ve kadın da onunla ilişkiye girerek ondan çocuk sahibi olurdu. Muta nikahı da geçerli nikahlardan biriydi. Ama asıl olan hür bir kadını mehrini vererek nikahlamaktı.

Mehir kurumu islamın icat ettiği bir kurum olmayıp cahiliye araplarında var olan bir kurumdu. 

Kadınlar asla mirasçı olamazlardı bilakis kendileri miras olarak kalırdı.Bir kadın kocası öldüğünde kabilesine geri dönebilirdi ancak ölen kocasının oğlu kendi cüppesini kadın evi terketmeden üstüne attığında onun karısı olurdu.(üvey oğul söz konusu burada üvey anneyle evlilik yasaklanmıştır islamla) O yüzden miras ayeti geldiğinde şiddetli bir itiraza uğramıştır. Kadınlar ne yapıyor ki mirastan pay alıyor diyerek peygambere ciddi ciddi itiraz etmişlerdir.Kılıcı sallayan biziz onlar evlerinde otururken bize nasıl mirasçı olabilir diyerek itiraz etmişlerdir. Bugün bile gelenksel olarak anadoluda kadınlara miras bırakılmaz bırakılsa da yarım bırakılır. 

İslam öncesi arap toplumu dindar bir toplumdu. Hz.İsmail'den kalan dini gelenekler bozulmuş olarak yaşıyordu. Cömertlik cahiliye arap toplumunda yüceltilen bir değerdir. Mekke'de dehri inanca sahip bir zındık grup vardı fakat toplum genel olarak dindardı. 

Hac ibadeti aynen islamda farzedildiği şekliyle yapılıyordu. Vakfe,say gibi uygulamalar aynen devam etmiştir.
Yani hac islamın icat ettiği bir ibadet değildir. 

Namaz da bilinen bir ibadetti. Maun süresindeki "yazıklar olsun o namaz kılanlara" hitabı , namaz kılan müşrikleredir. Zaten emir namaz kılın değil , namazı ayağa kaldırındır. Nebi de Mekkedeyken üç vakit namaz kılıyordu iki rekattan. 

Cahiliye arapları muharrem orucu tutarlardı. İslam ,orucu ramazana tahsis etmiştir. 

Abdest ve gusülde cahiliye arapları tarafından bilinen uygulamalardı. 

Kuranda 1,5 sayfa anlatılan haram aylar mevzusu da cahiliye arap adetidir. 

Kur'an , arap toplumunun örfüne hemen hemen hiç karışmamış onların hukukunu da kendi kodeksine alarak uygulamalrı devam ettirmiştir. El kesme cezası mesela kuran taarfından icat edilmiş bir ceza değildir. 

Peygamber, namazda başını örter miydi sarık sarar mıydı gibi yaklaşımlar dini değildir yobazlıktır. Peygamber peygamber olmadan önce nasıl yiyor nasıl giyiniyor ve nasıl yaşıyorsa peygamber olduktan sonra da öyle yaşamaya devam etmiştir. Sakal sünnettir denir ya ,ya hu peygamber islamdan önce de sakallıydı. Sarık sarıyordu. Çöl de ne giyilirse öyle giyiniyordu. 

Bir de bedevi nasıl bir insandır onu aklınızda tutun. Aklınıza gelebilcek en kaba saba ve görgüsüz adam tipidir bedevi. 

Bizim dini dediğimiz şey aslında %80 arap örfüdür. Malasefe islam olmayı araplaşma olarak anlamışızdır arap olmayan müslümanlar. Kadınlarla ilgili (muhtemelen) uydurulan hadislerin hepsi cahiliye dönemi arap bilinçaltının izlerini taşır. 

O yüzden neyin kitabi neyin örfi olduğunu çok iyi tespit etmeliyiz ki din dediğimiz şeyin tanımını yapabilelim. 
Harici kafasıyla kitaba bakarsan , Allahın irdirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerdir ayetini kıçından anlarsın ve Tc.devletinde hakimlik yapmak küfürdür diye akla zarar bir hüküm çıkarırısın. İşte bu Allahlaşmaktır. Yargılama Allah'a aittir ve ceza vermekte. Sıffin de Hz Ali'yi Kur'an hakem olsun diye bastıran ve Hz Ali'yi hakeme zorlayan bu bedevi aklı  daha sonra "hüküm Allah'ındır" ayetini delil göstererek , vay sen nasıl Allah'tan başka hakem tayin edersin küfre girdin diyerek Hz.Ali'yi öldürmüştür. Hz.Ali küfre girdiyse kim mümindir acaba diye sormak aklına gelmez. Allah'ın yerine geçer ve kendi gerekçesiyle tanakuza düşerek hüküm verirsin ve ne yaptığının bile farkında olmazsın. 

Bu harici aklı malesef egemen akıldır ve hemen hemen her cemaat diğerini tekfir eder üstüne vazifeymiş gibi. Uydurulmuş bir fırkai necat hadisi vardır ve herkes kurtuluşa eren cemaatin kendisi olduğunu savunur. 

Cüppeli cemaati bu harici aklın egemen olduğu garip bir yapıdır. Peygamber sünneti zannedip şalvar ve cüppeyle gezerler ve bir karış sakal bırakırlar. Sakala laf söylersen kafir oldun derler. Muaviyeye laf söyleyemeyen(içtihat ediyor ve sahabe ya arkadaş 70,000 kişinin ölmesine sebep oluyor bu önemli değil) Cüppeli, Mustafa İslamoğlu'nu kafir ilan eder. Mustafa İslamoğlu içtihat edemez zira. İçtihat kapısı kapanmıştır felan filan.. Msutafa İslamoğlu'na iftira serbest, gıybet serbest, beddua serbest tekfir serbest ama sen ehli sünnet müslümansın. Silahsız İŞİDçiler , kafa aynı kafa. Ya benimsin ya kara toprağın..

Gülen cemaati de peygamberin seçtiği cemaat olduğuna inanır gayrısı yalandır, yaptığın her dine uymayan fiil yüce gaye uğruna affedilecektir. Rüyasında görmüştür ve bizzat peygamber gelerek teyit etmiştir, Gülen cemaati cennetliktir..

1400 sene sonra , 2014 yılının kasım ayında insanlık DNA kopyalarken biz cahiliye arap kabilecilğini aşabilmiş değiliz. Çünkü birbirimzle uğraşmaktan bilimle ilimle uğraşamıyoruz. Kafir ?! bulsun sen bu Kur'anda vardı zaten de. Aman ne güzel ?!

İmam-ı Azamın akılcılığı üzerine bir tuğla koyamadık ya bunca senedir yanarım da ona yanarım..

Soruyor bir müslüman; hocam gusül abdesti gerektiren bir durumdayken traş olmamın bir sakıncası var mı ? 

Bu kafayla nereye kadar hocam diye ben soruyorum ???

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder