11 Kas 2014

ERMEKLE DELİLİK ARASINDA KALMAK

Dün gece Takva filmini seyrettim. Film 2005 yılında çekilmiş ben daha yeni seyrettim aferin bana. Film on numara ,Erkan Can 12 numara oynamış.."Gemideki" performansından daha iyiydi.. Film ile ilgili Ekşideki yorumları okuyun şahane tespitler yapılmış...Ben film eleştrisi yapmayacağım..

Filmin ana karakteri Muharrem'in (Erkan Can)  filmin ilk yarısındaki ruh hali beni gençliğime götürdü. O günahtan ödü kopan , rüyasındaki günaha bile tövbe eden kendi kapalı devre hayatında bir derviş gibi yaşayan bir adam, Muharrem.. Günahın gölgesinden bile korkuyor ve günahın semtinden bile geçmiyor. 

Ben de 20'li yaşlarda İstanbul'a ilk geldiğim ve cemaat ile ilk tanıştığım sene birden kabuk değiştirmiş ve kendime kapalı devre (güya) dervişane bir yaşam alanı oluşturmuştum. Televizyon izlemeyi bıraktım, müzik dinlemeyi de ( Metalciydik) . Libidonun tavan yaptığı yaştaydım ama ben de aynen Muharrem gibi rüyamda bile kadın görmekten ve ertesi sabah hamamcı olmaktan tövbe istiğfar ediyordum. Sadece Risaleleri okuyor ve kasetten Fethullah Gülen'in vaazlarını dinliyordum..Tatilde köye geldiğimde bendeki değişiklilkler evdekileri şaşkına çevirmişti ( ben adige olarak doğdum ve adige köyünde büyüdüm ve bizim toplumda kadın erkek ilişkileri kontröllü serbestlik içindedir ve akraba kavramı çok geniştir ve müslüman olmamıza reğmen kadın erkek ilişkileri tamamen adige örfüne göre şekillenirdi.Normal olarak.Bizde genç kızlar evlenmeden başlarını örtemezlerdi , -istisnaları vardı tabiki .Türkiyedeki toplumsal düzen bize de sirayet ediyordu ufak fak- ) Mesela benim büyük teyzemin kızı Macide Abla  beni avluda gördüğünde sevinçten yanıma koşarak gelmiş ve hoşgeldin diyerek elini uzatmıştı , ben de hoşbulduk diyerek elini havada bırakmıştım.Arıtk dervişiz ya. Macide Abla şok olmuş bir şekilde eve girmişti. ( Halbiki babam benim çok dindar biri olmasına karşın herkesin elini tutardı zira bizde sülaleden olan herkes akrabadır ve asla evlenilemez ve kardeş gibidir ve eli de tutulur,sarılınırda. En uzak akraba kızının bile   kız kardeşten hiç bir farkı yoktur. Hatta komşu kızları bile bizim törede akraba kabul edilir yan gözle bakılmaz. Eve misafir gelen yedi kat el bile eğer o evde bir gece yatmışsa artık akraba kabul edilirdi ve onunu çocuklarıyla asla evlenilmezdi.)

Babaannem (rahmetli) benim gelişim şerefine poğaçalar , börekler pişirmişti ki ben çocukken bababannemin poğaçalarının hastasıydım. Ben salak derviş , babaannemin pişirdiği o poğaçaları nefsimi azdırır diye yememiştim. Babaannem ne kadar üzülmüştü.. Komşumuzun oğlu evlenmişti o yazda (ki akrabayız aynı avlunun insanlarıyız , kardeş torunlarıyız, süt akrabalığı da var) ben haram diye düğüne bile katılmamış yaptığım bu terbiyesizlik yetmiyormuş gibi bir de " çok gürültü yapıyorsunuz" diye azarlamıştım. Daha neler neler..İnsan nasıl da savruluyor..

İşte Muharrem bana o takvalı günlerimi hatırlattı bana. 

Ben de Muharrem gibi kafayı yemek üzereydim ki -günah deryasına balıklama atlayarak- kendimi delirmekten kurtardım. 

İnsanı insan eden günah,günah olmadan kendimizi gerçekleştiremeyiz. 

Şunu çok iyi biliyorum yaşadıklarımdan bünyeye yedirilmemiş takva insanı iki yüzlü yapıyor ve de gizli günahkar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder