10 Mar 2014

UYURKEN GİTTİĞİMİZ ALEMİN ÖTESİNE DE GİDEBİLİR MİYİZ? BİLİNÇ VE ZİHİN BEDENDEN AYRIŞABİLİR Mİ?

Evrenin dilini anlamak için evrene bakmamız gerekir doğal olarak. Evren derken iç ve dış tüm alemleri kastediyorum. Bizim evren bilgimiz ölçmeye dayalı. Ama yaşanan ve tecrübe edilen literatüre de geçmiş o kadar enteresan vakalar var ki insan hakikaten biz ne biliyoruz ki diyor. Öyle bir film ardı zaten "what bleep do we know" kuantum fiziği ile ilgili. Sanırım bu kuantum fiziği eğer diğer bilim ve bilim dışı kategorilerle alışverişini arttırdıkça madde ve evren fikrimiz hayli geliştiğini göreceğiz.Biz alemlerin rabbi olan bir Allah'a inan mıyormuyuz zaten. 

Müslümanlar Kuranın elli altmış ayetiyle amel etmekle iktifa ettiler on-oniki asırdır.Oysa kitap bize göklerdeki ayetlere,yeryüzünün nasıl yaratılmış olduğuna bir bakmamıza,hayvanların naslı yaratıldığına buradaki ayetleri keşfetmemize,uzay zaman yolcusu Zülkarneynin kıssasını anlatarak ufkumuzun ötesine işarete ve bu konuda çalışmaya,Süleyman kıssası ile alemler ve uzaylılar ile temasa geçmemize,Hızır-Musa kıssası ile evren ve kuantum evren ikiliğine dikkatimizi yöneltmemize,Yusuf kıssası ile rüyalar üzerinde çalışmamıza,üretim araçlarını ve sermayeyi bir sınıfın tekeline girmesine izin vermememize bu yönde ikstisat modelleri oluşturmamıza,her işimizi meşveretle halletmemize yönelik kurumsal yapılar inşaa etmemize gibi konulara dikkat çeken emirlerini hiç uygulamıyoruz. 

Arkeoloji ve jeoloji kitabın emir olmasına rağmen üstünda yaşayıp yanlarından geçmşiz yüzyıllarca. Sonra batı bilimsel hamle yapınca ; aa o kuranda var, bu da kuranda bildirilmişti zaten gibi zevzekliklere daldık.Bilim üretmek ve tefekkür yani bilimsel düşünce kitabın birinci emriyken es geçip gitmişiz.

Akşam Öteki Gündem programında ölüme yakın deneyimler ve reenkarne deneyimleri tartışıldı.  

Benim National Geographic kanalında seyrettiğim bir vakayı Sultan Tarlacı nakletti tekrar.Sultan Tarlacı'nın ki kendisi ünvanlı akademisyendir "evrenindili" isimli bir siteye moderatörlük yapıyor.Takip ediniz.



Pam Daniels diye bir Amerikalı hatun var.Sene 1991.Bu hatun baş ağrısı şikayetiyle hekime gider.Yapılan muayene ve tetkikler sonucu beyin sapına yakın bir bölgede üç cm damar genişlemesi tespit edilir.Tek çare ameliyat. Hatun o devrin teknolojik imkanları neticesinde derin bir uykuya yatırılır. Vucut ısısı 15 dereceye düşürülür ve damar sönsün diye beyindeki bütün kan da boşaltılır. Kadının bütün verileri pek çok hekimin gözetiminde sürekli kayıt altında tutulur.Beyin aktivitesi,kan basıncı,beyin sapı faaliyetleri, sürekli kontrol altındadır. Ameliyat esnasında Pam Danielsin beyin sapı dahi uyutulmuştur yani klinik olarak hatun ölüdür.Neyse ameliyat başarılı geçer hatun iyileşir falan. Olayın ilginçliği bundan sonradır. Bayan Daniels bir yıl sonra bir dergiye verdiği röportajda ameliyat esnasında kafatasını açan cerrahın omuzundan ameliyatını seyrettiğini,odadaki bütün konuşmaları çok net duyduğunu, normalde ameliyata girmemesi gereken bir hemşire son anda ameliyata dahil olur onu gördüğünü,bütün ameliyat malzemelerinin açık ve net olarak tek tek gördüğünü,kafatası açılırken çıkan sesi duyduğunu daha sonra yükselmeye başladığını sonsuz bir ışık kaynağına doğru çekildiğini ve burada çok huzurlu hissettiğini ve ilerledikçe bir sınıra doğru yaklaştığın hissettiğini burada ölmüş olan annanesi ve amcası ile karşılaştığını ve onların kendisine geri dönmesini söylediklerini eğer o eşiği geçerse geri dönemeyeceğini  o anda kızının aklına geldiğini ve dönmeye karar verdiğini bu karardan sonra geriye doğru çekildiğini hissettiğini ve bedenini ve ameliyathaneyi  yukarıdan gördüğünü ve bedenine havuza atlar gibi tekrar girdiğini bu andan itibaren acı hissetmeye başladığını ayrıntılı olarak tek tek anlattı. Bu röportaj üzerine Bayan Daniels'ın  anlattıkları ameliyata giren doktorlarla tek tek konuşularak teyit edildi. Ameliyat aynen Bayan Daniels'ın anlattığı gibi olmuş ve aynen onun anlattığı şeyleri konuşmuşlardı.

Bu vaka baştan sona hekim kontrolünde olduğu için literatürdeki en önemli vakalardan biridir. Şimdi soru şu; Bayan Daniels beyin ve beyin sapı çalışmıyorken hatta kanı boşaltılmışken tıbben bu organların hiç bir şekilde çalışmadığı kayıt altına alınmışken Bayan Daniels bütün bunları nasıl görmüş ve duymuştu? Görmek için bırakın gözü beyne bile ihtiyaç duymamıştı.Bu vaka beden dediğimiz şeyin maddeden ibaret olmadığını bilemediğimiz bir şeklide adeta beyinimizin bir hologramı varmışçasına varlığını devam ettirdiğini zihnimizin ve bilincimizin de bizim dışımızda varlığını devam ettirebildiğinin apaçık kanıtıdır.Bunun gibi binlerce vaka var.

Bu olaylar henüz ortodoks bilimin duvarlarını aşamıyor çünkü aksi takdirde bildiğimiz her şeyi yeniden öğrenmemiz gerekecek. 

İnsan dediğimiz varlığın üzerinde çalışırken ona tanı koymaya çalışırken karşımızda gördüğümüzden çok fazla bir varlık olduğunu bilerek hareket etmek gerektiği açıktır. 

Belki de mistikler ve dervişler bu sırrı keşfetmişlerdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder