3 Oca 2014

"KARİN " MESELESİ ÜZERİNE

36.Rahmân'ın uyarısını görmezden gelmeyi tercih eden kimseye gelince, Biz onun içine öteki kişiliğini oluşturmak üzere [kalıcı] bir şeytanî dürtü yerleştiririz. (31)

31 - Lafzen, "Biz başına bir şeytan sararız ve bu, onun öteki kişiliği (karîn) olur": bkz. 41:25, not 24. "Şeytanî dürtü" olarak şeytân teriminin psikolojik boyutu için bkz. 15:17, not 16'nın ilk yarısı ve 14:22, not 31. 

37.Bu [şeytanî dürtüler] böylelerini [hakikat] yolundan alıkoyar ve bunlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar!
38.Ama sonunda (32) [bu şekilde günaha batmış olan] kişi, [Hesap Günü] önümüze geldiği zaman, [öteki kişiliğine,] "Keşke benimle senin aranda doğu ile batı (33) kadar bir mesafe olsaydı!" diyecektir; şu öteki kişilik ne kadar da kötüymüş!

32 - Lafzen, "... e kadar". 

33 - Lafzen, "iki doğu" (meşrikayn) olarak okunan yukarıdaki ifadeyi birçok müfessir bu şekilde yorumlamaktadır. Bu yorum klasik Arapça'da hiç de az bulunmayan bir deyimsel kullanıma, iki karşıt -veya kavramsal olarak birbiriyle ilintili- nesneden/varlıktan birinin ikili formda kullanılmasına dayanmaktadır: mesela, "iki ay", ay ile güneşi; "iki Basra", Kûfe ile Basra'yı vb. gösterir. 

39.O Gün bu[nu öğrenmeniz] size bir fayda sağlamaz, çünkü siz [birlikte] günah işlediniz, şimdi [de] azabınızı birbirinizle paylaşın. (34) 

34 - Yani, "dünyevî azapta olduğu gibi, yalnız başınıza azap çekmeyeceğinizi bilmek sizi avutmayacaktır" (Zemahşerî, Râzî, Beydâvî). Bu hitap ikili değil, çoğul şekilde ifade edildiğinden hayatları boyunca kendi şeytanî dürtüleri -"öteki kişilikleri"- tarafından "Allah'ı anmaya karşı duyarsız kalmaya zorlanmış" olan bütün günahkarları kapsar. Yukarıdaki ayet, daha geniş anlamda bütün kötü fiillerin, ne zaman ve nerede işlenmiş olurlarsa olsunlar, bir tek zincirin halkaları olduğunu ve bir kötülüğün zorunlu olarak başka bir kötülüğe yol açtığını gösterir: karş. 14:49 -"ve o Gün bütün suçluları zincirlerle, bukağılarla birbirlerine bağlanmış (mukarranîn) görürsün"- ki bu ifade 64. notta açıklanmıştır. Ayrıca mukarran sıfat fiili, karîn (bu surenin 36 ve 38. ayetlerinde ve 41:25'de "öteki kişilik" şeklinde çevrilmiştir) ile aynı fiil kökünden (karane) türemiştir. Ve bunun yukarıdaki ayette işaret edilen bütün kötü fiillerin "birlikteliği"ne yeni bir atıf olduğuna inanıyorum. 


Zuhruf süresinin Muhammed Esed mealinden 36-39 ayetlerinin mealini okuyorsunuz yukarıda. 

36.ayette geçen karin kelimesi Fussilet 25.ayette başka bir babta (kuranae) olarak gene aynı anlamda kullanılmıştır. Burada meallerin çoğu karin kelimesinin anlamını arkadaş olarak çevirmektedir. Ben Muhammed Esed'in mealinin daha doğru olduğu kanaatindeyim. Zira şeytan kelimesine yüklenen anlamın da farklı bir okumaya tabi tutulması gerektiğini düşünüyorum. "Şeytan" kelimesine klasik anlam açısından bakarsanız "karin" kelimesini de dost ve arkadaş olarak anlamlandırırsınız burada bir tutarsızlık yok. Ama "şeytan" kelimesine Muhammed Esed gibi anlam verirseniz "karin" kelimesini yukarıdaki gibi anlamlandırma şansınız olur. 

Bu neden önemli ? Modern psikolojinin ürettiği terimlerin islam düşüncesi açısından yeniden üretilmesi için önemli. İnsan denen varlığın yani bizlerin psikolojisini ve biyolojisini özellikle beynin nasıl çalıştığının araştırmak ve bunun sonucunda yeni kavramlar üretme zorunluluğu ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. 

Bu neye yol açacak? Bu yeni okuma sayesinde günah,şirk,azgınlık,sapıklık,cinsellik,emirler,şeytan,melek,iman gibi kurani kavramları yeniden anlamlandırma imkanına kavuşacağız. Böylece insanları kürsülerden cehennemde yanmakla korkutan imam efendilerden kurtulacağız öncelikle.Öncelikle insan denen şeyin bir robot olmadığını farklı katmanlardan oluşan bir benlikler bütünü olduğunu kavrayacağız. Sonra buradan kendi kararlarını alabilen sorumluluk sahibi bireyler var etme olanağını yakalayacağız. 

Yaratıcı insanı nasıl muhatap almışsa kitapta, biz faniler olarak ta bir nebze olsun aynısını yapıp , haddimiz olmadan yaptığımız Allah adına konuşma dalaletinden kurtulacağız. 

Birine sapık kafir derken artık durup bir düşüneceğiz. Yunus'un deyişiyle içimizde olan benleri farkedeceğiz.

Böylece nefis,şeytan ve iman arasında daha kurani bir paradigma kurma imkanına kavuşacağız. 

Hatırlayın ki insan kelimelerle düşünür ve kavramlarla felsefe yapar.   

Salih Parlak Hocanın mealini de bulup okumanızı tavsiye ederim. Orada "karin" kelimesine yapılan yorumları okuyunca bana hak vereceksiniz.

Belki de şunu anlarız; yüzyıllardır kürsülerden vaaz edilmesine rağmen insan neden nasihat almaz. 

Bu uzun mevzuu burası da felsefe blogu değil o sebeple arif olana zaten kelam gerekmez bu yüzden kısa kesiyorum.

Hayata yeni bakışlar bulmamız dileği ile yeni senede. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder