2 Eki 2017

İĞDİŞ EDİLEN ERKEKLİK

.............

Anne, çocuk ilişkisi hep bir üçüncüyle birliktedir: üçüncü “annenin arzu nesnesi”dir. Ödip karmaşası için, anne, çocuk ve “annenin arzu nesnesi” gerekli ve yeterli üçlüyü oluşturur. Anenin (Öteki) eksiği olarak çocuk Phallus’u işaretler. “Annenin eksiğini dolduran, tamamlayan nesne olarak çocuk” annenin “Phallus”u olmak ister. Fallus öznedeki temsil edilemez eksiği, bir imkânsızlığı, bir boşu işaretler.

Annenin bakışında, yüzünde, sesinde egosunu kuran çocuk, annenin bakışını bir başka yere, şeye çevirdiği, başka birine yöneldiği her durumda iğdiş kaygısı başlar. Annesi üzerinden kurduğu egosunun bütünlük, eksiksizlik yanılsamasını sürdürebilmesi, annenin bakımının, bakışının sürekliliğini gerektirir.



Hem kız hem erkek çocuk için ilksel Öteki annedir. Bu dönemde baba sadece araya giren, kıskanılan, rakip olan, öfke duyulandır. Annenin eksiğini giderecek, tamamlayacak nesne ile özdeşleşerek hem o, hem de kendisi tamamlanacaktır… Ne yazık ki annenin istediği o değildir, onun dışında, onun ötesinde bir nesnedir ve bu “fallus olma” durumu yalnızca bir illüzyondan ibarettir! O annenin gözü dışarda, bir üçüncüdedir. Ve fallus ne bir organ (penis) ne de başka bir şeydir. Fallus olmayan nesnedir, eksikliği giderecek olandır, tamlığı imleyendir. O, annenin yüzüyle, sesiyle, gözüyle onayladığı, aklındaki düşünceyle yasasını tanıdığı “sembolik babadır”. Çocuk için baba artık “rakip fallus” değil, annenin arzu nesnesi fallusun sahibidir. Böylece çocuk “insanlaştırıcı kastrasyonu” yaşar ve ikili ilişkiden üçlüye, yani “fallus olma” diyalektiğinden, “fallusa sahip olma” diyalektiğine geçer (o benimden; ona sahibim ama o ben değilime). Üçüncünün/Sembolik babanın anne-çocuk-fallus ilişkilerine müdahalesi ise “Doyumun yasaklanması” ile olur (babalık işlevi/Kastrasyon). Sembolik gösteren olarak baba “Babanın Hayırı” (Name-of-the-Father) yasayı cisimleştirir (C. Kaptanoğlu, DPEEDN)

..............................

Kadınlık, erkeklerde kastrasyon kaygısını uyandırmamak için kadınların kendilerini donattıkları örtüdür. Anneden kıza iletilen bu kadınlık örtüsünün altındaki ve klasik “fallik – iğdiş edilmiş” Freudcu çiftinin berisindeki kadınsı ise erkeğin ve çocuğun karşılanmasındaki alıcılıkta gizlice örgütlenendir.” (Monique Cournut-Janin)

agah aydın hocanın ,psikeart dergisinde yaymlanan makalesinden bir kesit.

agah hocanın,kadınsılığın erkeksiliği igdişi üzerine harika bir tespiti vardı lakin onu bulamadım.

sevgili hemcinslerim,bu yaşadığımız topraklarda zihinlerimizin en derinlerine sinen "erkek egemen" toplum klişelerinin , en özgürlükçü kadınlarda bile özellikle evlilik kurumu içerisinde bu klişelerin ne kadar güçlü şekilde hüküm sürdüğünü görme şanssızlığım oldu. siz siz olun karınızdan borç para almayın. "parayı erkek kazanır" klişesi hemen su yüzüne çıkar ve "sen ne biçim erkeksin,utanmadan karından borç alıyorsun" sözleriyle gözünüze sokulur. sonra olaylar gelişir ve işler sarpa sarar.

şöyleki; sen beni yıldırıp bu evliliği bitirmeye mi çalışıyorsun tamam o zaman , madem adam değilsin gider kendime adam gibi birini bulurum, bundan sonra benden karılık bekleme sekste bekleme git ihtiyacını nerede karşılıyorsan karşıla,seni bir sabah bıçaklayıp öldürebilirim vs.

ve bu laflar üzerine susup oturunca duvar olmakla suçlanırsınız.

bu duygu patlamaları bir seferlik borç ilişkisinden doğmuyor tabiki olayı noksan bırakmayalım. on yıllık bir ekonomik yetersizlik ve tarafımca giderilemeyen ihtiyaçların yarattığı ruhsal gerginlik birikmesinin bardağı taşırması hali bu. doğru tanım bu olsa gerek.

ne erkekliğimiz ne adamlığımız kaldı.sonuç olarak agah hocanın altın çizdiği "iğdiş" geldi. kadınsılık tarafından , erkeksiliğim "iğdiş" edildi. yani cinsel isteğimi tamamen kaybettim.(parayı bulursam sorun çözülür mü agah hocam yoksa buraya kadar mı seks hayatım?)

ilk defa böyle bir şey başıma geliyor. çok içerlemişim demekki annenin gözünden düşmeye.

muhtemelen karşı taraftan,duyarsız,halden anlamaz,beceriksiz,ilgisiz ve art niyetli olarak gözüküyorum.

kağıthanede,kızının okul ihtiyaçlarını alamadığı için intihar eden kapıcıyı hatırlıyorum hep. bir erkeğin iki seçeneği var zaten böyle bir yoksunluk karşısında(parayı bulmak en iyi çözüm tabiki) ya intihar edecek erkeklik gururu felan deyip ya da salağa yatacak hayatta kalabilmek için.

ne yapalım intihar mı edelim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder