27 Haz 2013

SEVGİLİ DOSTUM MUHAMMEDE (2)

23 ekim 2009 yılında kuantum düşünce tekniği ile yeni tanıştığım zamanlarda sevgili dostum Muhammet için bir yazı yazmıştım. O gün Sultanahmet adliyesinden Sirkeciye yürürken konuştuğumuz konularla ilgili kısa bir yazı yazmıştım tarihe not düşsün diye. Bana bir rüyasını anlatmıştı; odadaki ışığı yakmak isteyip bir türlü yakamadığını yakmayı başardığı zamanlarda da çok cılız olarak yandığını ve bu rüyayı değişik versiyonlarla ama aynı tema etrafında mütemadiyen gördüğünü . Ben de bu rüyasını analiz etmiş ona bazı şeyler anlatmış en son da Gülhane Parkının (sanırım artık park olarak kullanılmıyor) kapısına geldiğimiz anlarda yaptığım bir yorum üzerine "hah şimdi anlamlı bir şey söyledin deminden beri hikaye anlatıyordun şimdi benim ruhuma temas ettin " demişti. O gün babası ile ilgili bazı durumları ve kendi duygu dünyasına denk düşen anlam haritalarını anlatmıştı başlıkları ile. Sevgili dostum o odadaki ışığı hiç yakamadı maalesef ve artık yakma ihtimali hiç olmayan yere göç etti. Bu sabah aldığım bir haberle şok eden hakikati öğrendim ve bu yazıyı yazmak için ancak güç toplayabildim; sevgili dostum artık aramızda değildi. Maalesefki ne zaman öldüğünü dahi bilmiyoruz(geçen haftasonu buluşacaktık oysa meğer onun azraille randevusu varmış)Annesi birkaç gündür oğluna ulaşamıyormuş bizim ortak bir arkadaşa rica etmiş gidip eve bakması için ve şok eden gerçekle yüzleşmek zorunda kalmış arkadaş. Çürümeye başlamış cesediyle karşılaştığı o anı " keşke eve hiç gitmeseydim ve arkadaşımı o halde görmeseydim " dedi sabah telefonda. Zor konuşuyordu,çok sarsılmıştı,ayakta zor duruyorum ve gözümü kapatamıyorum dedi. Bütün gece uyuyamadığını söyledi. Yalnızdı. Yalnız olduğunu kendisine bile itiraf edemeyecek kadar yalnızdı. Babasının yasını tutuyordu hala. Mutlu olmayı kendisine yasaklamıştı farkında olmadan. Babasının mutsuz ve çile dolu hayatından çıkıp gitmesi onun gencecik ruhunda derin bir fay kırığına neden olmuş ve oradan aşağı kayıvermişti. Mutlu olduğunda sanki babasının yasına ihanet edecekmiş gibi geliyordu.(Bütün bunları ona da anlattım ve kendisi tasdik etti yukarıda belirttiğim gibi). Ona Mehmet Ali bulut'un Ruhun Deşifresi adlı kitabımı vermiştim üç sene önce. On gün önce görüştüğümüzde evde duruyor merak etme ama kitabı okumadım hala demişti alaycı bir gülümsemeyle. Yirmi sayfa kadar okudum sonra bıraktım okumayı gaza geldim ama gazı geçti sonra dedi devamla. Evet gaza gelmekten korkuyordu. Ya hayatını değiştirmek zorunda kalması gerektiğine ikna olsaydı ? Bütün kurgu çökecekti o durumda. O ışıksız odasında kalmayı tercih etti yani sürüngen beynin aldığı koruma kalkanının ardında kalmayı yeğledi. Kimse bir şey yapamazdı daha fazla. Kitap önündeydi ve o okumamayı tercih etti.Elden ne gelir. Ölüm haberini aldığım an ağzımdan gayri ihtiyari şöyle bir cümle döküldü; ölüyoruz lan. Umarım öte alemde ışıklar içinde olasın dostum... (Off Off yalan dünya lan.Yalannn)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder