Aşağıda İsmet Özel'in bir kısım yorumunu okuyacağınız Yunus Emre ilahisi "göçtü kervan kaldık dağlar başında " yı ben İsmet Özel'den canlı olarak dinlemiştim. Arayan bu ilahinin tüm yorumunu bulabilir. Özellikle kaybolmak kelimesi ile ilgili görüşler canib-i dikkat olup insan nasıl insan olur bir kendimizi muhasebeye çekelim derim.
Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın
Göçtü kervan kaldık dağlar başında
"Çok önemli işaretler veren bir ilahi bu... İlk fark etmemiz gereken şey yaratılmış
bulunduğumuzdur. Yaratılmış olmak, başımıza gelen en vahim şeydir. Ezelle ebed
arasında bir alanda olduğunu farketmektir, yaratılmış olmak.
"Bu ilahide hayat macerası bir hac yolculuğu gibi tasvir edilmiştir. Hac yolculuğunda
bir kervan konaklamış, bunlar uyuyup kalmışlar, uyandıklarında kervanın göçüp gittiğini
fark etmişler. İnsan olarak yaratılmışlığımızı fark etmemiz bu duruma çok denk düşüyor.
Biz burada geç kalmış yaratıklar olarak bulunuyoruz. Yaratılmışlığımızla geç kalmışlığımız
üst üste düşüyor. Bana göre insanın tarifi: 'geç kalmış yaratık'tır. Neye? Her şeye...
İnsanın doğumdan ergenliğe kadar zamanı dış etkinliklere açık zamanıdır. Böylece
insanın yargılar verebildiği bir döneme geli-yoruz. Karar alacağız, fakat biz
bu kararları alırken her şey olup bitti. Yani biz hiç bir zaman kararı zamanında veremeyiz.
Biz ancak geç karar veririz. Çünkü, birincisi, doğduğumuz zamanı hatırlamıyoruz. Ancak
doldurma bilgilere sahibiz. İkincisi farkında olmadığımız etkilerle oluştuk. Yani bir
konuda bir şey yapabilecek ya da söyleyeceksek bu konudaki donanımımız için çok geç kaldık...
Bu ilahideki 'göçtü kervan kaldık dağlar başında' nakaratı da bu geç kalmışlığımızla alakalı.
"Bizim öteden beri yaptığımız yanlışlardan biri (belki de Batılılaşmadan önce de yapıyorduk)
kendi dünyamıza ait değerlerin ne kadar besleyici olduğunu farketmememizdir. Bu ilahi de
tek başına bir çok düşünsel meseleyi bünyesinde barındıran bir göstergedir. Bazı toplumlar
kendi bünyelerine uygun olarak bazı şeyleri üretir...
Bütün mesele bunun farkına varılmasıdır."
Çağrışır tellallar inanmaz mısın
"Neden inanılır, neden inanılmaz? Yani bazılarında ezan sesine karşı bazı şeyler uyanır,
bazılarında uyanmaz? Bizim ezana karşı duyduğumuz tepki yalnızken başka toplu iken farklıdır.
Esas olan yalnızkendir. Dünyada insanların gerek uyanmaları ve gerek doğru tavırlar
takınmaları için yeterli işaret vardır. Uyanmak için gerekli işaretlerin bulunduğunu anlamak
için de mutsuz, rahatsız, anormal olmak lazım."
Emr-i hac göçeli hayli zamandır
"Bunu İslam tarihi içinde tabiin ve tabiin devri geçti diye algılayabilirsiniz fakat daha
derin bir bakışla insanın geç kalmışlığı olarak da algılayabilirsiniz... Kâinatın
yaratılışında Adem(a.s) yaratılırken Hz. Muhammed(s.a.v)'in hakikati de yaratılmıştır.
Biz sıradan insanlar olarak geç yaratıldık. Bu bakımdan geç kalmışız."
Muhammed cümleye dindir imandır
"Bu mısranın sofu müslümanı rahatsız etmesi lazımdır. Muhammed'in (s.a.v) kendisi din midir?
Bunun manası: Kelime-i tevhid iki kısımdan oluşur: La ilahe İllAllah ve Muhammeden ResullAllah.
Bunun tevhid, birleme olduğunu söylüyoruz. Bunun bir kısmı hakikati ifade etmiyor, ancak bütünü
tek bir hakikati ifade ediyor. Daha net söylersek 'La ilahe İllAllah' nedir bunun ispati?
'Muhammeden ResulAllah.' Peki bunlar ne demek? 'La ilahe İllAllah' ancak 'Muhammeden ResulAllah'
ile manalı sözdür. Çünkü her şey uyum halindedir. Hilkat vukuu bulduktan sonra herhangi bir gedik,
açık, boşluk uyumsuzluk yoktur. Allah'ın yarattığında bir eksiklik, kırıklık, uyumsuzluk yoktur.
Bunun ilacı da ResulAllah'ın (s.a.v) dünyada bulunmasıdır. Doğumundan ölümüne kadar bize insan
oluşun anlamı konusunda bir takım işaretler bırakmış olmasıdır. Yani 'La ilahe İllAllah' eğer
manalı ise 'Muhammeden ResulAllah' olduğu içindir. Yoksa öbürü zaten mantık kullanmaya
gerektirmeyecek kadar bedihi bir şeydir. Zihnen en yüce hakikat 'La ilahe İllAllah' ise bu
'Muhammmeden ResulAllah' ile anlam kazanır."
Delilsiz gidilmez yollar yamandır
"Buradan da düz mana çıkarırsak yollar tehlikeli, delilsiz gidilmez manasını çıkartabiliriz...
İnsanın delice işleri deli olmaksızın yapabilmesi gereklidir. Bunun için bir deliye ihtiyaç vardır.
İnsan iki kişi olarak bir şeyler yapabilir. Yani doğru bir adım atabilmesi için iki kişi olma
mecburiyeti vardır. İki kişi olmadan da yaşayabiliyoruz. Kültür içinde yaşıyoruz. İnsanlar
nesneler olarak belirli fonksiyon icra ediyorlar. Birer kişi olarak eğer müslümansak Rabbimizle
aramızda bir ontolojik [varlık] güvenlik alanına sahibizdir. Ama bu hakikatin tecellisi ve tezahürü
için yeterli şey değildir. Hatta tam tersine bunlar hakikatin ortaya çıkmaması için işleyen
mekanizmalardır. Kaybolmak iki türlüdür. İlahimiz de bununla alakalı: Birincisi, gideceği
yeri bilmemek; ikincisi, kayboluşun içinde yeralmaktır. Kayboluştan kurtulmak için iki kişi olmak
zaruriyeti vardır. Ashab ile ResulAllah (s.a.v)'in münasebeti hep ikili münasebetlerdir. Ortada
bir çete yoktur. O her biri ile ikili münasebet içindedir. Biz de doğru adım atmak istiyorsak
en azından iki kişi olmak zorundayız."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder