Kuantum fiziğiyle ilgiliydim zaten 20 li yaşlardan beri sonrasında 40 lı yaşlarda düşüncesiyle de tanıştım iyi de oldu gayet mutluyum bu durumdan. Kuantum düşünceyle tanıştıktan sonra geçmiş hayatımda , anlatılan ve paylaşılan deneyimlerde , sosyal çevremde , ülkemde ve dünyada her şeyin nasıl bir kuantum doğrulamalarla dolu olduğunu müşahede ediyorum. Zaten Uzun İhsan Efendinin deyişiyle şahit olmak için gelmedik mi bu dünyaya ?? Birkaç olay paylaşmak istiyorum sizlerle.
1- Daha bugün bir avukat arkadaşım paylaştı benimle başından geçen olayı. Kendisi bir iş için gittiği Ordu-Samsun dönüşünde bir akrabasının aracıyla dönmektedir ve yolda aklından şöyle geçirir (niyeyse ayrıca) ;kaza geçirsek ama bize bir şey olmasa sonrasında kaza geçirmek nasıl bir duygu acaba diye düşünür,insan ne hisseder kazadan sonra ?. Çankırı il sınırları içinde adını hatırlayamadığım bir kasabadan geçerken bir kaza geçirirler araç sol taraftan darbe alır sol taraf dağılır ama bunların burnu bile kanamaz ve bir çekiciyle İstanbul'a dönerler. Yav diyor arkadaş tam öyle aklımdan geçirdim sonra kaza oldu diyor. ÖYle kurgularsan öyle olur dostum dedim. Sekreterde ordan atıldı,"ya mücahit bey niye benim kurguladıklarım olmuyor". Bilmem dedim belki sen de öyle kurgulamışsındır.
2-Bir arkadaşım anlattı bunu bana iki yıl önce ; eczacı bir arkadaşının dayısı varmış ,dayı hayatı boyunca ben 67 yaşında ölücem deyip durmuş. Hep öyle derdi diye anlatıyor arkadaş ve dayı 67 yaşına gelince terk-i dünya eylemiş. Eczacı arkadaşı bunun kuantumsal açıklamasını bir türlü kabul etmek istememiş ecel diye bir şey var demiş. Ama görünen köy kılavuz istemiyor.
Zannımca insanların bunu bir türlü anlayamamaları bunun bu kadar basit olması. İstiyorsun ve oluyor. İnsan bunu anlayamıyor işte.
3-Üniversiteyi kazanıp İstanbul'a geldiğim ilk yıllar Rami'de teyzemde kalıyordum. Anne tarafından akraba olan ve vahide yenge dediğim bir yakınımız da hemen alt sokakta komşumuzdu . Bunlar o yıllar bir ev almıştı(daha doğrusu kooperatife girmişlerdi taksit ödüyorlardı) ve Hamit dayım İETT de çalışyordu. Ev taksitlerini ödeyebilmek için eve ek iş alırlar , inci boncuk yaparlar çoluk çocuk çalışırlardı. Vahide yengenin ağzından düşürmediği bir lafı vardı " bir evim olduğunu görsem sonra da ölsem önemli değil. Ölmeden bir ev sahibi olayım başka bir şey istemiyorum". İki sene sonra Kartal-Uğur Mumcu'da evi aldılar. Cümbür cemaat toplanıp evi taşıdık yerleştirdik. Bir kere ziyarete gittik. Sonra hop Vahide yenge kanser oldu dediler. Bir süre hastanede yattı ,tedavi gördü eve taşındıktan yaklaşık altı ay sonrada öldü.
Ne kızlarının evlendiklerini gördü,ne torunlarını ne de evinin sefasını sürebildi. Tek isteği ev sahibi olduğunu görüp ölmekti öyle de oldu. Şimdi Hamit dayı yeni eşiyle o evde yaşıyor.
İnsan sanki bir şeye sahip olmak için bir bedel ödemesi gerektiğini düşünüyor. Ne yanılgı !
4-Bir gün amcam misafirimiz idi evde oturuyorduk. Laf lafı açtı "eğer benim oğlum evlenecek ve sen düğüne gelmeyeceksin seni silerim" dedi. Amca öyle deme dedim bişey olur gelemeyiz dedim. "İki elin kanda olsa da geleceksin ne demek ne olabilir ki ayarlarsın kendini " dedi. İçimden o an şöyle dua ettim " Allahım dedim oğlu evlendiğinde bişey olsa da düğüne gitmesem bakalım ne diyecek " diye iç geçirdim. Olacak ya o yaz sonu küçük oğlu kız kaçırdı (bizim töremizdir) ve apar topar düğün hazırlıkları yapıldı ve eylülün 17 siydi yanlış hatırlamıyorsam düğün tarihi. Ben unuttum ama bu olayı o ara ,biz harıl harıl düğün hazırlığı yapıyoruz,annemler falan İstanbul'a geldiler. Hop tam düğün akşamından bir gün önce Manisa -Somadan haber geldi teyzemin büyük oğlu ailesiyle birlikte kaza geçirdi. Ben,annem babam dayılarım teyzem apar topar Soma'ya gittik. Metinin düğün günü biz Soma Hatunköy'de kazada vefat eden kuzenimin küçük kızını defnediyorduk.
Hala aklıma geldikçe çok üzülürüm ben mi sebep oldum acaba bu kazaya diye. Duam kabul olmuştu ama ne pahasına.
Şimdilik bu kadar,aklımda daha bir kaç anı vardı ama unuttum şimdi. Aklıma geldikçe paylaşırım artık.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder