20 Ara 2011

HAYDAR ERGÜLEN BİYOGRAFİSİ

RADİKAL GAZETESİ KİTAP EKİNDEN ALINTIDIR


Kitaplarındaki biyografinle başlasam. Bir tek cümle var biyografinde: “Haydar Ergülen: Nar’ın babası”...
‘Hakikat nardadır’ demiş Pir, ben de ‘hakikat’ı buldum sonunda, hakikatı bulan insana da her şey fazla gelmez mi? Eskiden de kitaplarımın başına, arkasına uzun uzun biyografi yazmak istemezdim, hem sıkılırdım, hem utanırdım. Sonraları ‘hakkında söylenenler/yazılanlar’ diye bir başlık çıktı, bu kez de kitaplarımız, şiirlerimiz hakkında çıkan olumlu, övücü yazılardan bölümler yer almaya başladı. Ben de yaptım! Adam Yayınları’nın böyle bir arka kapak formatı vardı, beni ve şiirimi seven eleştirmenlerin, şairlerin sözlerini ben de bir-iki kitabımın arkasına aldım. Fakat bu da sıkıcı bir şey, fazla ‘reklam kokan hareketler’dendi. Bir de reklam yazarıydım o yıllarda, sağ olsun şair arkadaşlar, kendilerinde ‘solculuk’ vehmedenler bilhassa, belaltından vurmak için ‘reklamcı şair’ diyorlardı, ki bu o şairler için ‘küfür’ sayılır! Onları çok önemsediğimden değil ama, okuru önemsediğimden, biraz da şiirde oyunu sevdiğimden, çünkü bir hakikat biçimi olduğuna inanırım oyunun da, oyun olmazsa hakikat nasıl kurulurdu, biraz o formatı değiştirmek istedim. O günlerde bir anlamlı-anlamsız şiir tartışması yüzünden beni yerden yere vuran bir şair arkadaşımın benimle ilgili bir suçlamasını, olumsuz yargısını yazmak istedim kitabın arkasına. Üstelik ikimizin de kitapları aynı yayınevinden yayımlanıyordu, fakat ne yazık ki yayınevi kabul etmedi. Sonra benimle ilgili söylenen sözler arasına, hakkımda çıkan olumsuz görüşleri de almaya başladım.
Şimdi zaten kitaplarımın arkasına ya da önüne benimle ilgili çıkan hiçbir şeyi yazdırmak istemem. Üç-dört yıl öncesinde zaten tek satıra indirmiştim biyografimi, yaşamımı belirleyen önemli şeyleri yazmıştım: Eskişehir’de doğdu, ODTÜ Sosyoloji’yi bitirdi, reklam yazarlığı yapıyor... gibi. İlk ikisi hâlâ çok önemli, bilhassa Eskişehir. Sonuncusundan da şükür beş yıl önce kurtuldum, emekli oldum! Demek ki hayatım boyunca bunu beklemişim, belki de dünyaya onu beklemek, onunla buluşmak için gelmişim, kızım Nar 2007’de doğunca, hakikat da doğmuş oldu. Böylece, yalnızca ‘Nar’ın babası’ olarak hissetmeye başladım kendimi bu dünyada, âlemde, tabiatta, şiirde... Kız babaları, hele benim gibi geç yaşta çocuğuna kavuşan kız babaları birbirlerini iyi anlar, artık dünyadaki her şeyden önce onlar gelir çünkü. Onları anlamak, onların dilindeki şiiri duymak, sessizliklerindeki şiiri dinlemek, harikulade şaşırtıcılıklarına kulak, göz ve yürek kesilmek ve elbette onlarla birlikte gerçekten büyümek... Hem Nar bana adı gibi öyle bereketli geldi ki, yeni kitaplar, yeni yazılar, yeni şiirler, yani ‘Nar’ın babası’ olmak için neredeyse nar kadar sebebim var, bin sebebim var! Hepsi bir Nar edecek kadar!
Önceki şiir ve deneme kitaplarımı bilenler beni de zaten biliyor, bilmeyenlerse ‘Nar’ın babası’ diye bilsinler, kitaplarımı öyle okusunlar. Severlerse başka kitaplarımı da okurlar, yani kitabın kendisi referans olsun. Uzun uzun kitap adlarını, ödülleri, etkinlikleri, yazdığı dergi ve gazeteleri saymaya gerek yok. Hem artık o bilgiler internette fazlazıyla var biliyorsun! Hem de belki kimbilir ben de Nar’dan öncesini unutmuşumdur! Hem de ‘Nar’ın babası’ yazınca kısaltmış değil, aksine çok uzatmış bile sayılabilirim biyografimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder