"Son yirmi yılda kendi adıma çıkarttığım ana fikri söyleyecek olursam: Bu ülkede normalleşmenin yolu, kimlik odaklı fanatik siyasal kümeler dışında kalan kesimlerin güçlenmesinden geçer. Nefret/tapınma duygusu üzerine yürüyen siyasi-sosyolojik varoluşun, yerini rasyonaliteye ve tahammüle bırakması için yapılan her katkı sonsuz değerlidir.
Bu çabanın, yalnızlığa katlanarak, kendini çok ciddiye almadan, hemen yarın sonuç beklemeden yürünmesi gereken; zaman zaman da beyhudelik duygusu yaratan zahmetli bir yolculuk olduğunun farkındayım…
Fakat başka yol yok.
Düşünceyi kutup zincirlerinden kurtarmadıkça sadece azınlık değil; önünde sonunda çoğunluk da kaybeder.
Hepimiz kaybederiz…" Gürbüz Özaltinli-Serbestiyet
Alinti yaptigim makalenin basligi "düsünceyi kutup zincirlerinden kurtarmak". Meramini anlatan fakat mana itibariyle yanlis bir ifade. Düsünce kendini var eden bir kavramdir ve kendini tanimlar. Düsüncede kutup ta zincir de olmaz. Burada yazarin merami taraflari düsüncenin zirvesine cagirmak kimlikci siyasetin seviyesizliginden .
Felsefi düsünce gelenegi olmayan toplumlarda "rasyonalite" beklentisi bence de beyhudedir. Bizim velilerimiz var düsünürlerimiz degil. Mehdi bekleyen yiginlardan "düsünce" devsirmek kara delikten cikmak kadar beyhude bir beklentidir.
Yazarin iki kimlikci toplulugun disinda rasyo sahibi kitleyi cogaltmak talebinin farkindayim lakin cogunlugun harekete gecmis cehaletinin önunde saflari cogaltmayi önermek sele kapilip yok olmayi göze almaktir.
Baska da bir yol yok dogru ama o yol bir yere cikmiyor maalesef...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder