Serdar Turgut'un lafıdır ''vasatlığın esareti''. Tam da bu konu üzerinde düşünürken, Ekşi'de , kulotsuzcorap lakaplı arkadaşın şahane yazısına denk geldim. Tarantino'nun son filmi 'the hateful eight' hakkında yorum yazmadan önce uslup ve adap üstüne yazdığı girizgahı aşağıya aldığım bu sadra şifa metin bütün vasatlığın çanına ot tıkasın temennisindeyim. Film hakkındaki yorumu da aynı nitelik ve derinliğe sahip . Metnin tamamına imzamı atarım o yüzden olduğu gibi aşağıya alıyorum zaten. Yazarın metnin sonundaki umutsuzluğu bende de hakim. İç yakıcı bir şey bu. Elinde kürekle üstüne yürüyen bir adama sen napıyorsun be adam dediğinde sesin duyulmayacak olduğunun kahreden bilincinin tepene saplanması duygusu. Evet sosyal medya denen bataklık sinekten geçilmiyor da Ekşi'de gittikçe bataklığa dönüyor.Maalesef vasatlık her yere sirayet etmiş durumda.

'' girizgah biraz uzun oldu maalesef. buraları okumak istemeyenler direk filmle ilgili eleştirinin olduğu yere atlayabilirler. spoiler ibaresiyle belirttim aşağıda.
öncelikle beğeni kriterini ''ulan bu bir tarantino filmi salak'' , '''yine diyaloglar muhteşemdi'' ''bok gibi film'' ''süresi uzun'' ''bu filmi beğenmeyen gerzektir'' vs tarzı ezbere, berhava, yararsız ifadelere süsleyen insanlara bir çift lafım var. hoş yazmaktan sıkıldım. para etmeyeceğini de biliyorum ama çaresiz yazacağız inatla.
şurada #57590454 cuthbertallgood nickli arkadaşımız da durumu güzelce özetlemiş. ki ben de birkaç entryde ısrarla yazdım kafa ütülemek pahasına da olsa.
bazen bu ve benzeri platformlara, filmler hakkında bilgi almak için gelen insanlara bir tür sosyal etki ve yararlılık sağlama duygusunu gözeterek yararlı, çarpıcı, aydınlatıcı şeyler yazma hevesiyle kuruluyoruz. bazen sadece düşüncelerimizi hiçbir amaç gözetmeden paylaşmak istiyoruz. amaç bazen bir etki yaratmak. yarar sağlamak. bazen de hiçbir şey. bundan para kazanmıyoruz, ego mastürbasyonu yapmıyoruz ya da kişisel çıkar elde etmiyoruz. ya da ediyoruz. bu kısmı o kadar da önemli değil. ama buralarda topluluğun vasatlığına ince bir işçilikle işlenmiş öyle kaba, mütehakkim, ve maalesef kendinden emin ifadeler görüyoruz ki yazıp çizdiğimiz şeylerin para etmeyeceği duygusu maalesef bizleri de bu platformdan soğutuyor. birçok iyi yazar gitti ya da yazmıyor zaten. bilgi alışverişinin nitelikli dayanakları tek tek yok oluyor. ve durum günden güne daha kötüye gidiyor.
o bilgi geçirmez cehalet zırhıyla sarıp sarmaladığınız kafalarınızı ne olur biraz kullanın. biraz okuyun, dinleyin, izleyin. cehaletinizi bilgi, eğitim, bilim, sanat, felsefe, edebiyat vs gibi değerlerden korumak için ördüğünüz kalın duvarları yıkmak için sizlerde biraz mücadele edin. ota boka fular espirisi kasma vasatlığınız ve cüretiniz çokluk tarafından ilgi görüyorsa da bu sanal mastürbasyonun yaşamınızın gerçekliğine dokunmak bir yana sokulmadığını bile anlamanız gerekiyor. yücelttiğiniz, bu topraklara has, hasmane, tekdüze, düşmanca tavır durumu kötüleştirmekten başka bir işe yaramıyor.
cehaletin vasatlığından bu denli memnun, ortalama altı bir akıl ve sosyal dayanışmayla ortaklaşıp geleceğe dair tüm umutları paramparça ediyorsunuz. kötülük işte tam olarak bu aslında. bu vasatlık ve cehalet krallığının gözü kara, azılı, itaatkar neferleri olma hususunda büyük bir bağlılık, sebat ve arzu duymanız ve nitelikli olana beslediğiniz bu bitmek, doymak bilmeyen düşmanca oburluğunuz bir gün tam da istediğiniz gibi hepimizi yutacak bu gidişle. işte o zaman yarattığınız bu vasatlık ve nefret cehenneminde ''sikmeli, sokmalı, işemeli, sıçmalı, fularlı, yularlı'' esprilerinizi dilediğiniz gibi yapabilirsiniz.
yukarıda bazı entryler var ki bu entry sahiplerine sormak lazım gerçekten ne gözeterek, hangi cüretle, donanım ve bilgiyle böyle buyurgan ve su götürmez bir üslup takınıyorsunuz. bundan nasıl bir yarar ya da karşılıklı fayda gözetiyorsunuz.
evet burası artık bilgi alışverisi yapılan bir yer değil kabul ediyoruz. burası forum kafasıyla herkesin herkese istediği gibi sallayabildiği bir yer artık. özgürlük fora. bu özgürlük halinin rahatlığıyla, topluluğun günlük yaşantı rutinini de göz önüne alarak, özellikle kadın, anne, bacı, kardeş (kısacası dişiliğe atfedilen) kutsiyetiyle hunharca korunup kollandığı bir sosyal ortaklaşmada sürekli, başkalarının hak ve hukukuna, kişiliğine, zevklerine, dünya görüşüne nasıl böyle zalimce ve saygısızca saldırabiliyorsunuz anlamıyorum.
zıtların birliği ve savaşımı diyalektiğin aynı zamanda yaşam döngüsünün birinci kuralıdır. her şey en basit şekilde karşıtıyla var olur. her şey karşıtıyla değerlenir. ahlak, onur, namus, vicdan, kötülük, iyilik, yaşam, ölüm, bilgi, cehalet, nefret sevgi vs vs. ama bu birlik savaşım sizlerin düşündüğün aksine bir denge ve tutarlılık içindedir. bu ülke insanın profilini tanımlarken zorluk çekmeyeceğimiz türden bir cehalet ve dengesizlik insanların topluluğa kabulünü kolaylaştıran ayırt edici bir özelliğe dönüştü neredeyse. bu ülkede her şey ve herkes karşıtını yok ederek var olma arzusu içinde maalesef.
sizlerden olmayan, sizler gibi düşünmeyen tüm insanları ırk, dil, din, politik tavır, cinsel tercih, bilgi birikim gözetmeksizin düşmanlaştırdığınız temelsiz nefretinizin biricik ve yegane müsebbibinin yine kendiniz olduğunuzu fark edemeyişiniz en tumturaklı sorun.
savunduğunu bile bu denli bir çelişki ve akıl karışıklığı içinde savunan ya da karşısında duran, fikri, aklı, düşünceleri (yer çekiminden bağımsız) bu denli temelsiz, mesnetsiz, yararsız, uçucu, değişken, tutarsız, yöntem ve amaçtan ve yararlılıktan uzak bir düşmanlıkla eleştiren insanlar sürüsünün bu evrene bir daha geleceğini düşünmüyorum. bunu yaratan biricik ve yegane etmen elbet vasatlık ve cehaletle övüp, örüp, besleyip, büyüttüğümüz o korkunç obur egolarımız.
biliyorum 3-5 sözcükle düzeltemeyeceğiz asla bu durumu. ama kabullenmememiz de gerekiyor. en azından bu soyut gibi görünen somut kötülüğe ortak olmamak adına''kulotsuzcorap
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder