
" yolun sonu göründü sevgili bünyamin. benimle birlikte büyük bir bilgi kaynağı da yok olacak diye çok üzülüyorum. kastettiğim şey, teşkilatın yıllardır biriktirdiği bilgiler. uzak ülkelerdeki casuslar merkezden haber alamayacakları için artık dağılıp gidecekler. hazine odasındaki paraları yağma eden şu zavallılara bak. eğer kitaplıktakı ciltler dolusu bilgiyi kullanabilecek durumda olsalar, talan ettikleri paranın on katını, belki de yüz katını elde edebileceklerini bilmiyorlar. teşkilattaki altın ve gümüşten yapılma her şeyi yağmaladıktan sonra burayı ateşe vereceklerini de biliyorum. koskoca bir beyin böylece yok olacak. ben ise bir günahkâr olarak ölmüş olacağım. eğer varsa, ötedünyada bir tek şey hissedeceğime eminim: utanç. belki de yıllardır, kıyametten değil, bu duygudan kaçıyordum. sana gelince bünyamin, senin uzun ihsan efendi'nin oğlu olduğunu ta baştan beri bildiğimden eminsindir muhakkak. aradığım kişinin sen olduğunu, daha benim hayatımı kurtardığın gün anlamıştım. 'para' sendeydi, koynunda sakladığın o garip kitabın arasında. şaşırma! bundan da haberim var. sen geceleri uyurken odana girdiğimde farkettim. evet, odana da girdim. uyanmana imkân yoktu. çünkü içtiğin kahvelerde sana derin bir uyku verecek eczalar vardı. uyurken seni uzun uzun seyrettim. yüzünün asıl halini düşledim. babana benziyordun.
sana karşı hissettiklerimi anlatmama imkan yok. bir duygu, anlaşılamıyorsa, duygu değildir zaten. seni ta baştan öldürebilir ve 'parayı' alabilirdim. ama bunu yapmak istemedim. çünkü nasıl olsa elimdeydin ve benim için neredeyse o para kadar değerliydin. sanki kasıtlı olarak karşıma çıkarılmıştın. böylece güçsüzlüğün ve silikliğin ne olduğunu öğrenme fırsatı buldum. aynı zamanda gücün ve her türlü iktidar tutkusunun da ne kadar büyük bir erdemsizlik olduğunu da bu sayede gördüm. hayatta kalabilmek için bizler kadar çaba göstermiyordun. yokedilmeye çoktan razıydın. senin amacın varlığını sürdürmek için değil de sanki bambaşka bir şeydi. sen bir şahittin. evet, artık bundan eminim. kesinlikle bir kahraman değildin. o küstahça sözlerini de sanki biri kulağına fısıldıyor ve benimle adeta alay ediyordu. sanki benim, onların ve herkesin başına gelen bütün şeyler senin görmen, öğrenmen içindi. güçsüz biri olan sen, her çeşit iktidarın sahibi olan benim üzerimdeydin. çünkü olaylara müdahale etmeden hepimizi gören, seyreden sendin. seni ezdiğimizde ağlıyordun. güçsüzlük belirtisi olarak yorumlanabilen bu şey aslında senin yaşamındı. oysa biz taşlar kadar güçlü, bir o kadar da cansızdık.
gücün kendisinin ölüm olduğunu da senden böylece öğrendim. çünkü seni seyrettim. ah! keşke dünyayı da senin gibi seyredip, senin ona baktığın gibi bakabilseydim! oysa ben ona bir güç malzemesi olarak bakıp onda kendi karanlığımı gördüm. hayatım boyunca görebildiğim en iyi, en güzel şey sendin bünyamin. sana çok şeyler söylemek isterdim. ama dakikalarım sayılı. bu yüzden benim için son bir şey yapmanı rica ediyorum. o 'parayı' ben öldükten sonra ağzıma koy ve çenemi bağla. çünkü onun, hiç kimsenin eline geçmesini istemiyorum. hoşçakal.hoşçakal bünyamin." puslu kıtalar atlası
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder