Sadra şifa bir Soner Yalçın yazısı daha...(beynimizin çalışma prensipleri ile bütün sosyolojik meseleler çok net anlaşılıyor.insan beyninin adaptasyon yeteneği onun içinde bulunduğu olumsuz koşulları görmesini ve değiştirmesini engelliyor. belirsizlik beynimizin hiç istemediği bir durumdur. şöyle bir deney yapılmış, deniz kenarındaki bir lokantada hem içerde hem dışarda denizin kıyısında masalar vardır ve herkes dışarda ve denizin kyısında yemek yer o lokantaya gidiş amacıda odur. Gelen müşterilere dışardaki masalar dolu denilerek içerde buyrun bekleyin dışarda masa boşalırsa sizi dışarıya alırız diyerek içeriye oturtuyorlar. Bir süre sonra içerdekilere garsonlar gelip dışarıda masa boşaldı buyrun dediğinde deneklerin %60 tan fazlası yerini değiştirmek istememiş. Okuyucuların özellikle Çin ile yapılan füze antlaşması ve sonrasını arşivden bir gözden geçirmelerini öneririm. Erdoğanın cadılaşma sürecinin İran ve Çin ile ilişkilerinden sonra başladığını göreceksiniz. Para var huzur var..)


Adı, Mike Mullen.
Askerdi. Denizciydi.
Vietnam, Irak ve Afganistan savaşlarında bulundu.
2007-2011 yılları arasında ABD’nin genelkurmay başkanlığınıyaptı.
2010 yılında şu sözü etti:
“ABD’nin en büyük güvenlik sorunu, borçlarıdır!”
Hanımlar ve beyler!
Türkiye, IŞİD’i de PKK’yı da bir kaşık suda boğar!
Ama bunu yapamaz.
Yaptırmazlar çünkü.
Mike Mullen’ın ABD için dediği Türkiye için de geçerlidir:
“Türkiye’nin en büyük güvenlik sorunu, borçlarıdır!”
Cari açığınız, borçlarınız bu haldeyken gücünüz hiçbir terör örgütüne yetmez!
Sürekli telefon başında Batı’dan izin beklersiniz sınır ötesi operasyon yapmak için!
Çıkarlarına uygun olduğunda izin verirler. Sonra, “tamam yeter” dediklerinde duruverirsiniz.
Biz bu köşede sürekli…
“Atatürk” dediğimizde…
“Tam bağımsızlık” dediğimizde…
Retorik yapmıyoruz. Bir gerçeğin altını çiziyoruz:
Atatürk ve kuşağı bugün Türkiye’nin yaşadığını Osmanlı’nın son döneminde gördü/yaşadı. Bu nedenle ekonomik bağımsızlığın önemini kavradı:
- “Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur.”
- “Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.”
- “Yeni Türkiye Devleti temellerini süngüyle değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır…”
Peki…
Türkiye’yi; ekonomik bağımsızlık rotasından ayırıp, borç batağına kimler soktu ise,bugünkü güvenlik zafiyetinin sorumlusu onlardır!
Askerdi. Denizciydi.
Vietnam, Irak ve Afganistan savaşlarında bulundu.
2007-2011 yılları arasında ABD’nin genelkurmay başkanlığınıyaptı.
2010 yılında şu sözü etti:
“ABD’nin en büyük güvenlik sorunu, borçlarıdır!”
Hanımlar ve beyler!
Türkiye, IŞİD’i de PKK’yı da bir kaşık suda boğar!
Ama bunu yapamaz.
Yaptırmazlar çünkü.
Mike Mullen’ın ABD için dediği Türkiye için de geçerlidir:
“Türkiye’nin en büyük güvenlik sorunu, borçlarıdır!”
Cari açığınız, borçlarınız bu haldeyken gücünüz hiçbir terör örgütüne yetmez!
Sürekli telefon başında Batı’dan izin beklersiniz sınır ötesi operasyon yapmak için!
Çıkarlarına uygun olduğunda izin verirler. Sonra, “tamam yeter” dediklerinde duruverirsiniz.
Biz bu köşede sürekli…
“Atatürk” dediğimizde…
“Tam bağımsızlık” dediğimizde…
Retorik yapmıyoruz. Bir gerçeğin altını çiziyoruz:
Atatürk ve kuşağı bugün Türkiye’nin yaşadığını Osmanlı’nın son döneminde gördü/yaşadı. Bu nedenle ekonomik bağımsızlığın önemini kavradı:
- “Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan yoksun olunca, o devletin bütün hayat ışıklarında bağımsızlık felç olur.”
- “Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.”
- “Yeni Türkiye Devleti temellerini süngüyle değil, süngünün de dayandığı ekonomi ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni Türkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktır…”
Peki…
Türkiye’yi; ekonomik bağımsızlık rotasından ayırıp, borç batağına kimler soktu ise,bugünkü güvenlik zafiyetinin sorumlusu onlardır!
“Kıçlarına sok”
Yıl, 2008.
NATO’nun Gürcistan’a girmesini engellemek isteyen Rusya, Kafkasya’ya müdahale etti.
Soros’un “renkli devrimi” ile iktidara gelen ve maaşını ABD’nin verdiği Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili o günlerde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaşadıklarını geçen yıl Time dergisine anlattı:
“ABD ve AB yetkililerin çok sert ve öfkeli beyanatlar verdiğini söylediğimde Putin bana şunu tavsiye etti: O beyanatları rulo yap ve kıçlarına sok!”
Son yıllarda Batı’nın; Putin Rusyasını ekonomik olarak çökertmek için neler yaptığını biliyoruz.
Rusya ekonomik olarak güçsüz değil. Hele…
Arkasında Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) var. Bir örnek vereyim; Rusya ile Çin geçen yıl Şanghay’da 400 milyar dolarlık doğalgaz antlaşması yaptı! ABD’yi hedef alarak, üçüncü bir ülkenin içişlerine karışması durumunda ortak hareket edeceklerini açıkladılar!
Asya kaplanı büyüyor; Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın ardından, ŞİÖ’ye Hindistan, İran, Pakistan sürekli gözlemci üye ve Sri Lanka ile Türkiye diyalog ortağı olarak katıldı.
Batı, bu ittifaka ateş püskürüyor.
Sanıyor musunuz ki, despot yönetim anlayışına karşı çıktıkları için bugün Erdoğan’ı Batı yayın organlarında topa tutuyorlar! Çocuk olmayınız. Sert çıkışları 2012’de Türkiye’nin ŞİÖ’ye katılımıyla başladı. Sonra…
Örneğin… Türkiye’nin, Soğuk Savaş döneminden kalma hava sahası konseptini değiştirmek amacıyla Çin’den füze alma ve ortak üretim yapıp satma girişimiyleBatı’da Erdoğan nefreti başladı!
Detaya girmeyeyim…
Demek istediğim şu…
NATO’nun Gürcistan’a girmesini engellemek isteyen Rusya, Kafkasya’ya müdahale etti.
Soros’un “renkli devrimi” ile iktidara gelen ve maaşını ABD’nin verdiği Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili o günlerde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaşadıklarını geçen yıl Time dergisine anlattı:
“ABD ve AB yetkililerin çok sert ve öfkeli beyanatlar verdiğini söylediğimde Putin bana şunu tavsiye etti: O beyanatları rulo yap ve kıçlarına sok!”
Son yıllarda Batı’nın; Putin Rusyasını ekonomik olarak çökertmek için neler yaptığını biliyoruz.
Rusya ekonomik olarak güçsüz değil. Hele…
Arkasında Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) var. Bir örnek vereyim; Rusya ile Çin geçen yıl Şanghay’da 400 milyar dolarlık doğalgaz antlaşması yaptı! ABD’yi hedef alarak, üçüncü bir ülkenin içişlerine karışması durumunda ortak hareket edeceklerini açıkladılar!
Asya kaplanı büyüyor; Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ın ardından, ŞİÖ’ye Hindistan, İran, Pakistan sürekli gözlemci üye ve Sri Lanka ile Türkiye diyalog ortağı olarak katıldı.
Batı, bu ittifaka ateş püskürüyor.
Sanıyor musunuz ki, despot yönetim anlayışına karşı çıktıkları için bugün Erdoğan’ı Batı yayın organlarında topa tutuyorlar! Çocuk olmayınız. Sert çıkışları 2012’de Türkiye’nin ŞİÖ’ye katılımıyla başladı. Sonra…
Örneğin… Türkiye’nin, Soğuk Savaş döneminden kalma hava sahası konseptini değiştirmek amacıyla Çin’den füze alma ve ortak üretim yapıp satma girişimiyleBatı’da Erdoğan nefreti başladı!
Detaya girmeyeyim…
Demek istediğim şu…
Politik tercih
Gerçekçi olmalıyız:
Türkiye, ekonomik zayıflığı ve kafası karışık siyasi istikrarsızlığıyla bölgesinde “oyun kurucu” olamaz. Neo-Osmanlı hayalciliğiyle gözü kara atacağı her adım geri tepmeye mahkumdur. Örneğin, Suriye politikası!
Peki ne yapmalıdır/ne yapılmalıdır?
Politika, öncelikle güç toplama ve elde edilen gücü kullanma sanatıdır.
Türkiye’de Batı’da kalarak güç toplayabilir mi? Olmadığını gördük/görüyoruz.
Türkiye’nin gücünü geliştireceği jeopolitik vizyonu Doğu’dur/Avrasya’dır.
Bu politik tercih değil zorunluluktur.
Çünkü: Batı bizi intihara sürüklüyor.
Batı’nın tarihi düşmanlığı nedeniyle iç savaşa sürükleniyoruz.
Batı’nın iki yüzlü politikası sonucu bölünüyoruz.
Batı’nın dayattığı politikalar sonucu sınırlarımız tartışılır hale geliyor.
Bu nedenle…
Türkiye, ülkesini bölmek isteyen Batı yörüngesinden çıkmalıdır.
Çocuk değiliz; biliriz ki küresel güç odaklarından kurtuluş hiç kolay değildir.
Örneğin… 35 yıldır İran ile sıkı ittifak kurmamıza izin vermiyorlar:
1990’larda Uğur Mumcu gibi aydınlarımız katledilirken ne sloganı atılıyordu: “Türkiye İran olmayacak!”
Rahmetli Erbakan ilk yurtdışı gezisini İran’a yapınca ABD desteğini çekti ve Refah Yol Hükümeti yıkıldı.
Tabii ki birilerinin rüşvetle cebini doldurduğu 17-25 Aralık operasyonunun asıl hedefi İran değil midir?
ABD-İsrail gölgesindeki Cemaat’in son yıllardaki İran düşmanlığı malumdur.
Örnekleri uzatmayayım.
Evet sonuçta…
Batı, Türkiye ilişkilerinden iyi niyetli değildir; potansiyel tehdit’tir.
Amacı hep aynıdır; Türkiye’yi sorunlarının içinde boğuşturmak!
Bu nedenle… PKK yetmez yanına IŞİD’i eklerler! Size de tercih hakkı verirler; PKK mı daha kötü; IŞİD mi daha kötü?
Bu hakikatler ortada iken…
Türkiye’de ezberlenmiş kalıpları kırmak kolay değildir.
Türkiye’de Batı tabusunu yıkmak kolay değildir.
Bunu sorgulayan dönemin MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç gibi askerler Ergekenon ve Balyoz kumpaslarıyla hapislere tıkılmadı mı?
Bakınız…
Politikacılar, devlet adamları, bürokratlar, hepimiz gelip geçiciyiz.
Aslolan…
Ne pahasına olursa olsun Batı’nın oyunlarını bozup Türkiye’nin bekasını ve bağımsızlığını korumaktır…
Ne diyor Sofokles:
“Basit insanlar sahip oldukları nimetin kıymetini elden çıkmadan bilmez.”
Türkiye, ekonomik zayıflığı ve kafası karışık siyasi istikrarsızlığıyla bölgesinde “oyun kurucu” olamaz. Neo-Osmanlı hayalciliğiyle gözü kara atacağı her adım geri tepmeye mahkumdur. Örneğin, Suriye politikası!
Peki ne yapmalıdır/ne yapılmalıdır?
Politika, öncelikle güç toplama ve elde edilen gücü kullanma sanatıdır.
Türkiye’de Batı’da kalarak güç toplayabilir mi? Olmadığını gördük/görüyoruz.
Türkiye’nin gücünü geliştireceği jeopolitik vizyonu Doğu’dur/Avrasya’dır.
Bu politik tercih değil zorunluluktur.
Çünkü: Batı bizi intihara sürüklüyor.
Batı’nın tarihi düşmanlığı nedeniyle iç savaşa sürükleniyoruz.
Batı’nın iki yüzlü politikası sonucu bölünüyoruz.
Batı’nın dayattığı politikalar sonucu sınırlarımız tartışılır hale geliyor.
Bu nedenle…
Türkiye, ülkesini bölmek isteyen Batı yörüngesinden çıkmalıdır.
Çocuk değiliz; biliriz ki küresel güç odaklarından kurtuluş hiç kolay değildir.
Örneğin… 35 yıldır İran ile sıkı ittifak kurmamıza izin vermiyorlar:
1990’larda Uğur Mumcu gibi aydınlarımız katledilirken ne sloganı atılıyordu: “Türkiye İran olmayacak!”
Rahmetli Erbakan ilk yurtdışı gezisini İran’a yapınca ABD desteğini çekti ve Refah Yol Hükümeti yıkıldı.
Tabii ki birilerinin rüşvetle cebini doldurduğu 17-25 Aralık operasyonunun asıl hedefi İran değil midir?
ABD-İsrail gölgesindeki Cemaat’in son yıllardaki İran düşmanlığı malumdur.
Örnekleri uzatmayayım.
Evet sonuçta…
Batı, Türkiye ilişkilerinden iyi niyetli değildir; potansiyel tehdit’tir.
Amacı hep aynıdır; Türkiye’yi sorunlarının içinde boğuşturmak!
Bu nedenle… PKK yetmez yanına IŞİD’i eklerler! Size de tercih hakkı verirler; PKK mı daha kötü; IŞİD mi daha kötü?
Bu hakikatler ortada iken…
Türkiye’de ezberlenmiş kalıpları kırmak kolay değildir.
Türkiye’de Batı tabusunu yıkmak kolay değildir.
Bunu sorgulayan dönemin MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç gibi askerler Ergekenon ve Balyoz kumpaslarıyla hapislere tıkılmadı mı?
Bakınız…
Politikacılar, devlet adamları, bürokratlar, hepimiz gelip geçiciyiz.
Aslolan…
Ne pahasına olursa olsun Batı’nın oyunlarını bozup Türkiye’nin bekasını ve bağımsızlığını korumaktır…
Ne diyor Sofokles:
“Basit insanlar sahip oldukları nimetin kıymetini elden çıkmadan bilmez.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder