seni böyle seviyorum diyenden kork. öyle'nden tiksinmektedir zira.

bugün annem öldü. belki de dün, bilmiyorum."
seni diğerlerinden farksız yapmaya çalışan bir dünyada kendin olarak kalabilmek dünyanın en büyük savaşını vermek demektir, bu savaş bir başladı mı asla bitmez.
"günler bazen hep pazartesi."
bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.
"fısıldayacağız birbirimize olduklarımızı, oldurduklarımızı
sınayacağız birbirimizde olamadıklarımızı, olduramadıklarımızı."
amerikan kültürünün cidden ne olduğunu öğrenmek istiyorsan, gidip kaufhaus des westens'deki yeni yürüyen merdivenlere bak. amerikan imalatı onlar. bu kadar çok sağlıklı yetişkinin hareket etmeden ayakta durmak için sıraya girdiğini görebileceğin tek yer orası.
"hayatını değiştiremeyecekse, bir insana neden asık olasın ki?"
olaylar insanı aşmaz, insan olay karşısında kenara çekilir.

hayatın, insanlığın çoğunluğu için, içtenlikle yaşanması gereken bir mutluluk değil, baskılar ve cezalarla ve inanılması gereken yalanlarla yapılmış dar bir alanda, sürekli bir rol yapma hali olduğunu, ilk bu sıralarda sezmeye başlamış olmalıyım.
"paran varsa her şeyi satın alabilirsin, elbette en başta da insanları. doktorları, hakimleri, savcıları, polisleri, yanlış anlamayın herkesi. bu ülkenin sorunu ahlaksızlık, şeref yoksunluğu,onur kaybı..."
"insan çamurdan değil korkudan yaratılmıştır."
bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. unutamamak. belleğin kaçınılmaz intikamı. herhangi bir iz taşınıyorsa eğer, bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır.
' her insanda insanlığın bütün halleri vardır ''
"hayatımızın belli bi anında yaşamımızın denetimini kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. dünyanın en büyük yalanı budur"
hayat bazılarına mutsuz olmakla duygusuz olmak arasında bir tercih hakkı tanır, daha fazlasını değil."

"tanrının bana baş edemeyeceğim bir şey vermeyeceğini biliyorum. sadece keşke bana bu kadar güvenmeseydi diyorum."
"vakit var. dönüşler var. gitmek dönmektir."
iskeleye yüzükoyun uzanıp iki elini suya daldırıp ,çıkardı.
avcunun içindeki suya baktı.
o su deniz değil,
deniz dışarıda kalan,avcunun dışında.
...kitle bir hayalettir. her şeyden ve her olaydan etkilenen bir düzenektir. ne inancı ne iradesi vardır. bir şey yaratmayı bilmez. zaten bugüne kadar yarattığı bir şey de yoktur. onun işlevi, varoluş nedeni yıkmaktır. birey ve kitle aynı gerçeğin iki farklı yüzüdür, aynı motorun iki pistonu gibidir. birey yaratır, kitle yıkar...."
özgürlük, olumlu yanı sorumluluk olan olgunun tamamının negatif yanından başka bir şey değildir. aslına bakılacak olursa, sorumluluk terimiyle yaşanmadığı sürece özgürlük, salt keyfiyet içinde yozlaşma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldiklere yere gideceklerdi.
uygar ülke, kimsenin politika ile zaman harcama gereksinimi hissetmediği yerdir."
gelgelelim, böyle bir zahmete katlanmak istemediğinden, kimsenin bir sonraki savaşı önlemek gibi bir niyeti yok. milyonlarca insanın boğazlanmasına yol açacak savaştan kimse kendisini ve çocuklarını esirgemeye çalışmıyor. bir saat kadar düşünüp taşınmak, gözlerini bir süre için kendi içine çevirip dünyadaki bozuk düzende ve kötülüklerde ne ölçüde payı olduğunu araştırmak, işte buna kimse yanaşmıyor! anlayacağın, böyle sürüp gidecek; bir sonraki savaş binler ve binlerce insan tarafından her gün harıl harıl hazırlanmakta
elbet sen de bir gün hayatının kadınına rastlayacaksın evlat ve ona şöyle diyeceksin; ''ben evli bir adamım.''
"birini sevmem için karşılık beklemem ki. zaten sevdiğim hiçbir şarkı da benim için bestelenmedi."
"iki insanı, bir üçüncüyü ezmek kadar birbirine yaklaştıran bir şey var mıdır dünyada?"
"dünyanın en eski mesleği fahişelikse, en eski hayal kırıklığı da aşktı..."
insan ayrılınca değil, yeniden kavuşma ümitleri tükenince yıkılır"
senin bu kadar mutlu olmana, ancak senden bir şey almaya hazırlandıkları zaman izin verirler...

"işte bugünün kazancı -mazgal deliği- bu baş dönmeli, ılımlı günün kazancı ayaklarımın altındaydı. deliğin başına çöktüm. tutkularımı, birer birer perçemlerimden çıkarıp mazgaldan aşağı attım. kentin lağımına karıştılar. 'oh! bu kadar', dedim. bu kadardı."
çalışmak, yoksulluktan, açlıktan ve hastalıktan başka bir şey kazandırmıyor insanlara. her şey aleyhimize. tüm ömrümüzü sabahın köründen gece yarılarına dek çalışıp didinerek tüketiyoruz. çirkefin, aldatmacanın içinde sürünüyoruz, kahroluyoruz. öte yanda ise başkaları çektiğimiz çileler sayesinde çatlayıncaya dek yiyor, içiyor, eğleniyor ve bizleri zincirli tutuyorlar, cehalet içinde bırakıyorlar, korku içinde yaşatıyorlar..”
"insan ne de olsa tek başına bir bağ kuramaz!"
mektepteyken hayallerimiz olmayacak rüyalarla doludur. sonra hayat birer birer onların icaplarına bakar.
"bazen bir şey yapar belanızı bulursunuz. bazen de yapmadığınız şeyler size belanızı buldurur."
insan bütün bu pislikleri ancak yalnız başına ve didine didine üstünden atabilir. ama yalnız başına. kimseye bir şey sıçratmadan.
bir insanın yetişme tarzına en iyi ışık tutan şey kavga ederken sergilediği davranışlardır.
"ve bir dost sana kötülük yaparsa ona şöyle de: bana yaptığını, sana bağışlıyorum. fakat kendine yaptığını ben nasıl bağışlayayım?"
"insan her şeye alışır."

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder