22 Tem 2013

GÖRDÜĞÜNÜN YARISINA DUYDUĞUN HİÇ BİR ŞEYE İNANMA

Pazar günü Nationalda daha öncede birkaç kere seyrettiğim bir dizi bilimsel belgeseli tekrar seyrettim.

Birincisi beyinle ilgili olandı ki mutlaka bulup seyredin derim.Biz meselemize gelelim.

Hafıza, işitme ve görmeye dayalı edinilen bilgilerin gerçekliği ile ilgili belgeseller ise gerçekten çarpıcıydı. Şöyle bir deney hazırlanıyor; Central Parkta bul kızı al parayı oynatan birisini etrafında toplanan 20 kişi ilgiyle adamı takip etmektedirler. Mizansen gereği (seyircilerin haberi yok) beş metre ötede bir kadın ve iki erkek ortaklaşa bir adamın sırt çantasından parayı alır ve kaçarlar. Kadın sözde kurbanın karşısına geçmiş bağırıp çağırmaktadır ve diğer iki eleman arkadan gelerek olayı gerçekleştirirler ve bizim 20 arkadaş ta bu olayı görür.

Tabi ki polis gelir ve tanıkların ifadelerin alır. Herkes farklı bir olay anlatır. Kimi kadın doğu blokundan bir ülkedendi der, kimi iki kişiydiler,kimi üç kişiydiler kimi kadın olayda yoktu  der velhasıl kişi tanımlamalarından olay aktarımlarına kadar herkes bir şey anlatır.


Bizim hırsızlardan birinin içinde olduğu beş kişilik grup teşhis için filmlerden aşina olduğumuz camın arkasına dizilirler. 20 kişilik gruptan 8 kişi teşhis için çağırılır. Bu beş kişiden hangisinin fail olduğunu teşhis etmelerini isterler. 6 kişi beş numarayı 2 kişi dört numarayı seçer. Oysaki gerçek fail üç numarada durmaktadır. Peki hemen hemen herkes neden beş numarayı seçer. Çünkü beş numaradaki kişi olay günü hemen yanlarında ve grubun içinde sürekli şakalar yapıp gülen bir tiptir ve diğer kişiler farkında olmadan onun yüzünü hatırlayıp failin o olduğunu söylemişlerdir(o da ekipten). Olayı açıklayan bilim insanı bunun bilinçdışı akış denen bir fenomen olduğunu beynin olay anını hatırlaması gerektiğinde olay mahallinde gördükleri bir yüzü failin kimliğiyle üstüste getirip bilinçüstüne çıkarması durumu olduğunu söyler. Yani böyle bir durumda beyin gerçek failin yüzünü hatırlayamdığında o an hatırladığı herhangi bir yüzle faili aynılaştırmaktadır.

Okan Bayülgenin Tv8 de yaptığı programda da benzer bir olay aktarılmıştı. Hatta bu olayın daha sonra filme çekildiğini de söylemişti. Harward Üniversitesinde okuyan bir kız kampüsteki odasında tecavüze uğrar. Tecavüz esnasında direnmesinin fayda etmeyeceğini anlayınca bari şu adamın yüzünü iyice bir göreyim de polis yakaladığında teşhis edeyim der ve adamın yüzünü iyice hafızasına kazır. Neyse klasik cam muhabbeti esnasında bizim mağdure kişiyi teşhis eder ve adam hapsi boylar. Gel zaman git zaman bizim eleman bir gün muhabbet esnasında olayı aktarınca hapishane arkadaşlardından biri nasıl ya der o kıza tecavüz eden bendim senin ne işin var burada der. Olay karışır ve gerçek tecavüzcü olduğunu iddia eden kişi ,mahkemeye ve ilgili yerlere mektup yazarak gerçek suçlunun kendisi olduğunu ve bizim arkadaşın boşu boşuna içerde yattığını yazar. Hop dosya yeniden açılır bizim mağdure tekrar çağırılır ve tekrar yüzleştirme ve teşhis yaptırılır fakat mağdure ısrar eder,hayır der bana tecavüz eden diğeriydi o yalan söylüyor. Allahtan DNA analiz yöntemleri gelişmiştir o ara ve alınan DNA örnekleri ile olay anında alınan örnekler birbirleri ile karşılaştırılır ve gerçek tecavüzcü olduğunu iddia eden kişinin doğru söylediği saptanıır ve mağdurenin teşhisiyle içerde yatan arkadaşta kurtulur. Acayip dimi ? Beyin böyle bir şey işte.

İşitme ve hafıza ile ilgili olarakta şöyle bir deney yapar arkadaş; bir cümle söyler ve karşısındaki sekiz kişiden aynı cümleyi tekrar etmelerini ister. Cümle de o kadar uzun bir cümle değil ; merkete gittim falan,falan,falanı aldım eve geldim pasta yaptım gibi birşey (bakın ben de hatırlamıyorum). Deney grubundaki sekiz kişiden hiçbiri aynı cümleyi tekrar edemez. Ya eklerler ya da bir iki kelimeyi çıkarır ya da değiştirirler. Bizim geçici hafıza dedidğimiz durumda beynimiz 20 saniye sonra bütün anıları siler. Bunun hatırlanabilmesi için kalıcı hafızaya depolanması gerekir. Bunun içinde belli teknikler gerekiyor.

Deneyden sonra bizim gruba gerçek durumun ne olduğu video çekimleri ile gösterilir. Herkes küçük dilini yutacak kadar şaşkındır. Gruptan biri şöyle bir yorum yapar " bundan sonra asla bir mahkemede tanıklık yapmam " . Gerçekten de durum budur ve görgü tanıklığı hiç güvenilmeyecek bir olgudur.

Gelişen bilim sayesinde beynimizin ve duyularımızın nasıl çalıştığını daha iyi anlıyoruz ve anladıkça görüyoruzki aslında gördüğümüzü ve duyduğumuzu sandığımız şeyler gerçeklik olmayıp bizim beynimzin gerçeklik olarak tanımladığı şeylerdir. Bu yüzden gerek görgü tanıklığı gerekse hadis rivayeti gibi çok ciddi sonuçları olan olguların gelişen bu yeni durumlar karşısında yeniden değerlendirilmesi gerekecek sanırım. Çünkü hafıza hiç güvenilmeyecek bir şey.(basit bir deney yapın diyor bilim insanı ; çocukluğunuzun geçtiği evi hatırlamaya çalışın gözlerinzi kapatın ve yazın ne hatırladınız,kapının rengi perdeler,odalar,odalardaki eşyalar. Genelde en fazla beş obje hatırlanır diyor en çok hatırlananda kapının rengi olur)

Not: Nihat Hocaya soruyor kadın sanırım; Hocam adamın iki karısı varsa cennette hangisiyle birlikte olacak ?
Yuh dedim bu ne ya. Kadının derdine bak cennete girdide kocasını kaptırmammaya çalışıyor. Cennete girdin erkek mi yok allahını seversen bacım. yürü git ya. Allah selamet versin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder