Ezbere yaşayan insanlardan , bilgisi olmadan fikri olanlardan,komşusuna selamı esirgeyenlerden,şişkin egolardan,sorgulamayan akılsızlardan , haddini bilmeyen edebsizlerden,bölünme korkusundan, seçim barajından , birbirini dinlemeyen işitme engellilerden, Tanrı'ya akıl veren küstahlardan ve bilumum densizlik ve akılsızlıktan gına geldi. Oysa biz komşumuz taşındığında kurabiye ve çay yapıp kapısını çalıp hal hatır sormayı erdem bilirdik..Komşumuz altı ay bize selam vermese de..
Cahit Koytak'ın şiirinde teselli arıyorum yazmak yerine bu sefer..Kuyumu sırtıma vurup kendimi dağlara süreceğim en sonunda..Bu yengeç sepeti gibi memleketten tiksindim yaa..
Ben gülümsemeye devam ediyorum gene de...En azından aynaya bakarken gülümseyen bir yüz görürüm...
![]()
SOL EL İLE YAZIYAN
kuyu dolana kadar, dolup taşana kadar bekle,
yeni bir şey yazma, yazmaya çalışma. daha önce yazdıklarına bakabilirsin, onların saçlarını tarayabilirsin, tüylerini yakabilir, yüzlerine bir kat boya bir kat hüzün daha atabilirsin; yeni kuyular açma, bu kuyu işini görür; huş ağacının altında otur cinlerinin başını okşa, bitlerini ayıkla. senden de, babandan da yaşlı, senden de babandan da bizanslı kargalarla konuş; süleyman’ın neşidelerini meşk et onlardan. yalnızlığına kendini ekip çöle çevirme onu, son çare, tanrıyı ek, onun boncuklu kelimelerini, göğün ve cazın ırmaklarını geçir içinden bağa bahçeye çevir onu komşular için, yolcular için, yoksullar için, ağaçlarını buda, çitlerini onar, ama kapısını sök at yalnızlığının. bol bol uyu kıyısında şu ırmağın, bu ırmağın, hangisi alıp götürüyorsa rüyalara seni; ne yap yap rüya gör, bol bol rüya; rüyalarında yitir kendini. rüya göremiyorsan, otur şu ağacın ya da bu ağacın altında, rüya tasarla hangisinin kökleri göğe uzanıyorsa. yine de daralırsa için, yine de sığmazsa kafan evlere, kafelere, kuyunu sırtına vur kırlara açıl, dağlara tırman; yürürken kitap okuma ama, bir meleğe çarparsın sonra, bir ağaca, bir taşa, bir başka ‘yürürken kitap okuyan adam’a, kurt kuş güler sonra sana ve okuyup okuyup gülmelerine, ağlamalarına, dağa taşa yazı yazmayı bırak, göğe kuyu kazmayı bırak, kendi kendine konuşmayı da; son çare Tanrıyla konuş, Tanrının rüzgârlara, yağmurlara ve yalnızlara öğrettiği kelimelerle. |
Cahit Koytak
![]()
GÜL BUDARKEN
“gülüşün, evin yüzünü de gülümsetir,
bahçenin yüzünü de,
sokağın yüzünü de,
insanların yüzünü de
otların, böceklerin yüzünü de, meleklerin yüzünü de.
yerin yüzünü, göğün yüzünü,
görünmeyenin, bilinmeyenin yüzünü…
bunu bil ve bahane ara
gülümsemek için her an, her şeye, herkese!”
diyor, yaşlı bahçıvan,
- kendine mi, gül ağacına mı, belli değil – budarken o ağacı. |
3 Ara 2014
SON ÇARE TANRIYLA KONUŞ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder