" Gerçek şu ki, Biz (akıl ve irade) emaneti(ni) göklere, yere ve dağlara sunmuştuk; ama (sorumluluğundan) korktukları için onu yüklenmeyi reddettiler. O (emanet)i insan üstlendi; zaten o, daima haksızlığa ve akılsızlığa son derece meyyal biridir."(muhammed esed meali)
Stanley Milgram Yale Üniversitesinde 1960'lı yıllarda bir deney hazırlar ve bu deneye "itaat deneyi " adını verir.
Milgram ‘itaat’ deneyine başlarken, kafasında yahudi soykırımı vardı. Alman vatandaşları, milyonlarca yahudinin ölüme gönderilmesini nasıl sessizce kabullenmişti? Emir verilse, Amerikalılar da mesela aynı şeyi yapar mıydı?
Gazeteye verilen ilanla memurlar, öğretmenler, pazarlamacılar seçildi. Sabıka kayıtları olmayan bu insanlara ‘cezanın öğrenmeye etkisi’ üzerine deney yapılacağı söylendi. Hiçbir zorlama yoktu, sözlü telkin vardı. Dileyen, deneyi bırakabilirdi.
Hepsi bir saatliğine öğretmen olacaktı. Araştırmacı rolünde olan bir kişi de talimatları verecekti.
Milgram, rastgele denek seçti. Otoriter bir kişinin bu deneklerden, düzeyi giderek artan zalimlikler yapmalarını istediği bir durumla karşı karşıya bıraktı. Deneyde ‘öğretmen’, öğrenci rolünü oynayan kişiye bir dizi sözcük soruyordu. Bilemediği yanıtlarda ‘öğretmen’den elektrik şalterini kaldırması isteniyordu. Her yanlış yanıttan sonra kaldırılan şalterde şokun etkisi artacaktı. Doz arttıkça ‘öğrenci’ rol gereği bağırmaya, sonunda yalvarmaya başladı. Aslında ses teypten veriliyordu yani kimseye elektrik falan verildiği yoktu!
Öğretmenlerin çoğu, titremeye ve terlemeye başladı. Fakat ‘araştırmacı’ onu teşvik ediyor, “lütfen devam edin, bir şey olmaz” diyordu.
Milgram, kimsenin 450 volta kadar çıkabileceğini düşünmedi. Ama deneye katılan kişilerin üçte ikisi itaatsizlik etmedi ve sonuna kadar gitti! Hatta kurban sessizliğe gömüldükten sonra bile şalterleri kaldırdılar.
Denekler, sırf ‘beyaz önlüklü biri’ onlara talimat verdiği için kurallara uymuşlardı!
Milgram’ın deneyi, ortalama bir insanın en zalim, en adaletsiz emirlere bile itaat ettiğini ortaya çıkardı.
Şikago’da yapılan bir başka araştırma da var: Kafese kapatılan Resus maymunlarının, yemek için bir zinciri çekmesi gerekiyordu. Ancak her zinciri çekiş, yan kafesteki maymunun şok yemesine neden oluyordu.
Ne oldu dersiniz? Maymunlar, kendi türdeşine acı çektirmektense açlıktan kıvranmayı seçti!(bu da sana kapak olsun insanoğlu,maymun diye aşağılarken bir daha düşünürsün)
Kıssadan hisse , İnsanlar ve özelde müslümanlar olarak insan beyni üzerinde daha çok araştırma yapmak ve insan denen meçhulün ne menem bir şey olduğuna çok daha fazla kafa yormamız gerekiyor. İnsanı daha şefkatli ve anlayışlı kılacak ve tefekkür etmesini ve empati kurmasını sağlayacak nasıl yöntemler geliştirebiliriz diye araştırmalar yapmamız gerekiyor. Suçlu,işkenceci,üçkağıtçı,hırsız vs.yaftalarla karşıdakini yaftalamak çok kolay. Sen,ben onların yerinde olsaydık ne yapardık hiç düşünüyor muyuz?
Kitapta dedikodunun,gıybetin,hasedin ve atalara itaatin bu kadar şiddetle eleştirilmesine ve yasaklanmasına karşılık insanların bütün günahlarının affedileceği beyan edilmiştir. Yaratıcının insanın hamurundan ne denli haberdar olduğunun(doğal olarak) ve elbette bizlere karşı ne kadar merhametli olduğunun tekrar altını çizmek isterim. O yüzden hep tekrar ettiğim gibi ilk taşı günahsız olan atsın arkadaş bilgisayar başına oturup bilir bilmez şeyler karalayıp vebal almayın.Kendinize gelin. Klavye başında cihat yaptığınızı zannedip nefsinizi heder etmeyin azıcık kitap okuyun.
Hadi hayırlı cumalar...
hiç günah işlemeyenden ziyade günah işleyip de daha sonra tevbe eden kulların daha hayırlı ve tercih ediler olması bundandır her halde...Allahu alem...
YanıtlaSil