
İlahi tevafuk program esnasında Ali Rıza Hocanın telefonu çalar ,Hoca kapatmaya uğraşırken hoparlörü açar ve telefondan şöyle bir cümle duyulur " Hocam şu kadına haddini bildir " . Bunun üzerine Hidayet hanım "işte buyrun bakış açısı bu" gibilerinden bir cümle ile (internette mutlaka vardır) taşı gediğine koyar. Hoca hışımla " siz insanların aklını karıştırıyorsunuz" der.

Mevzunun fotoğrafıdır bu. Hidayet hanımın doktara tezinin ne kadar manidar ve yerinde olduğu apaçık ekranda canlı yayında gözler önüne serilmiştir.
Ben ,uzun yıllar sonucu içine kapatıldığım sünni-hanefi ve gelenekçi din yorumundan kendimi kurtarmak için çırpınırken fıkıh diye ortaya konulan görüşlerin düpedüz cinsiyetçi ve erkek egemen mantıkla verildiğini farketmiştim zaten. Hidayet hanım sonuna kadar haklı. Cinsiyetçi ve erkek baskıcı bir gelenekten geliyoruz.
Meriç üstadın dediği gibi şüpheden bile şüphe. Akılların her daim karışması gerekir. Durulmuş akıl akıl değildir. İsyan kültürü tek hakikattir.
Gözden kaçan bir şey var,Kuran indiği toplumun sosyal düzenine hemen hemen hiç karışmamıştır. Temel bir kaç insanlık dışı durumu düzeltmiş köleliğin tedricen iki yüzyıl içinde kalkacağı gibi bir sistem kurmuştur. Lakin ne kölelik kalkmış ne de kurani toplum devam etmiştir. Kurandaki cezaların hemen hemen hepsi de kuranın Mekke ve Medine toplumlarında hazır bulduğu cezalardır. Zinanın cezası taşla öldürme yerine sopayla vurmaya çevrilmiş ispatı da neredeyse imkansız hale getirilmiştir.
Kurandaki başörtüsü konusu mesela kadın mevzusunu konşuyoruz madem; Kuran başınızı örtün demez , başörtülerinizi boyunlarınızı örtecek şekilde göğsünüzde bağlayın der. Neden ?
Köleliğin ortaya çıkmasıyla beraber süregelen bir gelenek vardır kadim toplumlarda; hür kadınlar dışarı çıkarken mutlaka başlarını örterler ,cariyelerin (köle kadınlar) ise başlarını örtmeleri yasaktır. Bu dışarıda kimin hür kimin cariye olduğunun bilinmesi için konulmuş bir kuraldı eskiden. Kuran bu geleneği bozmamış sadece böşörtülerin boynu da örtecek şekilde bağlanmasını emretmiştir.
Benim naçizane tavsiyem, dindar erkeklerimizin ve kadınlarımızın islam öncesi arap toplumlarının sosyal ve kültürel kurallarını biraz öğrenmeleridir. Eğer bunu öğrenirlerse peygamberin pek çok hadisini anlarlar ve aptal aptal yorumlar yapmazlar. Sakal bırakmak sünnet gibi mesela. İpek elbise ve altın takma konuları da mesela. Daha pek çok örnek var aklıma gelmiyor şimdi hemen.
Ve hanefi fıkhında örfün bir hukuk kaynağı olduğunu da akıllarında tutsunlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder