Tr'de erkek bilinçdışı yenilgiyi tanımıyor. Bu aileci toplumda annesinin
temel duygusal ilişkisini kendisiyle kurduğu erkek çocuk ona "baban
senin dünyaya gelmen için araçtı" mesajı veren annesinin devreye
girmesiyle, babası karşısında sınanmamış 1 zafer duygusu hissediyor
çünkü.
Böylece annesinin yegane sevgi nesnesi olduğunu düşünmeye devam eden
tipik erkek çocuk, hem baba karşısında bir yenilgiyi yaşamadığı yani
annesinin yegane sevgi nesnesi olmaktan vazgeçmek zorunda kalmadığı için
şımarık hem de bu zafer sınanmamış olduğu için özgüveni titrek oluyor
Böylece odipal aşamaya tam olarak ulaşılamıyor. Çünkü, annenin yegane
sevgi nesnesi olmak demek onun tüm sevgisine mazhar olmak demektir ve bu
erkek çocuk için kafa karıştırıcı bir durum. Annesinin sevgisinin
tekeline sahip olmak için babasıyla mücadele etmesi baştan engelleniyor
Halbuki mücadele edip yenilse bu tekelden vazgeçecek ve kafası net
ileriye bakacak yani kimliği sağlamlaşacak. Yenilen kazanır durumu var
yani ama yerli erkek bilinçdışında yenilgi olduğunu hiç sanmıyorum.Bu yüzden de, kadınlarca istenmediklerinde aniden çözülüveriyorlar çünkü
erkek kimlikleri çürük. "Sen benim herşeyimsin" veya "sensiz yaşayamam"
gibi düşünceler, annenin sevgi tekeline sahip olmanın birzhayat memat
meselesi olduğu bu döneme ait köken olarak.
Çok kez düşünüldüğünün tersine, yalnız ülkede erillik hiç de güçlü değil. Zaten, babanın çocuk dünyaya geldikten sonra da önce de, sadece enstrümental bir figüre indirgendiği bir "biz bize yeteriz yavrum" mesajı gidiyor erkek çocuğa.Böylece ne kuşak farkı ne de cinsiyet farkı (bu noktayı çok açmam lazım
ama burada olmaz) tam olarak yerleşiyor. Memleketteki ensest "patlaması"
biraz da bununla ilgili.
Yenilgiyi yaşamamış bir bilinçdışı olan bir erkeğe laf anlatmak, deveye
hendek atlatmaktan daha zor.
Kastettiğim bilinçdışındaki yenilgi. Kurucu bir yaşantıdan
bahsediyorum.Annenin sevgi tekeline sahip olma iddiasından
vazgeçmekten.Okul bahçesindeki kavgada dayak yemekten değil.
Annesini babasına bırakan erkek (çocuk), daha sonra, bir kadın onu terk ettiğinde diyelim, bunu da sineye çeker. Egosu dağılmaz. Dağılıp da gidip o kadını öldürmez.
Olgunlaşmanın yolu yenilmekten geçer.
Kusura bakmayın. Sosyal medyadaki bu bomboş ve cırlak oral öfkeden fenalık geldi. Yoksa bunları burada kolay kolay yazmazdım.
Cırlayan bir bebeğin enerjisini düşünün. Etraftakileri helak etse de bitmez gibi duran bir enerjidir. Biz bittik helak olduk, sen susmadın der yakınları.
Öyle bir enerji. Nükleer enerji gibi.
Çok arkaik ve temel anlamda bir "yasa" mefhumu yok. Bu yasa, kanun numarası olan bir yasa olmak zorunda değil ve kastettiğim yasa öyle bir yasa değil. Yasaların yasası gibi bir yasa. O yasa yerini tutmayınca, yayaya da yol vermiyorsun zaten aracınla. "Yasa" mefhumu yok zihninde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder