İbn Haldun tarih biliminin kurucu metinlerinden, Kitab-ül İber’in giriş kısmı olan Mukaddime‘nin ilk satırlarına şöyle başlar:
“Tarih fenni (ilmi) kavimlerin ve milletlerin yekdiğerine nakledegeldikleri fenlerdendir. Bu, ilim için sefere çıkılır, binekler hazırlanır, yolculuk için kafileler düzenlenir. Sıradan kimseler ve gaflet içindeki kişiler bile bu ilmi öğrenmek için heveslenirler. Hükümdarlar ve devlet adamları ise bu konuda yarışırlar. Bu ilmi anlama hususunda âlimler ile cahiller birbirine eşit olurlar.
Zira tarih zahiri (dış) görünüş itibariyle eski zamanlardan, devletlerden ve önceki çağlarda meydana gelen vakalardan haber vermekten daha fazla bir şey değildir. Tarihte eski çağla da ilgili olmak üzere birçok şey anlatılır. O konuda misaller verilir. Toplantı yerlerinde halk bir araya geldiği zaman can sıkılınca tarihi olaylar nakledilerek hoş vakit geçirilir.
Batın (içyüzü) itibariyle tarih; düşünmek, hakikati araştırmak ve olan şeylerin sebeplerini bulup ortaya koymaktır. Olan şeylerin ilkeleri incedir, hadiselerin keyfiyet ve sebepleri hakkındaki bilgi derindir. İşte bunun için tarih asil ve hikmette soylu bir ilimdir. Bundan dolayı hikmet (felsefe) grubunu teşkil eden ilimlerden sayılmaya layık ve müstahaktır.”
Ibn-i Haldun'un neden kendi gögünde tek yildiz oldugu daha bu satirlardan belli.Dücane Üstad'in Mukaddime Ilahiyatlarda okutulmali temennisi bosuna mi ? Neden tarihimiz yok gecmisismiz var sadece ,biz hakikate degil kissaya meftunuz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder