
Aydınlanma gerekli
Hem toplumlar hem de birey için “Din" ve “dini duygular", maneviyat istismara müsait bir alan oluşturuyor. Bu alanı istismar vesilesi yapmaktan çıkarmak için ne yapmak lazım? Toplumlar için nasıl din? Birey için nasıl bir din? İş gelip eğitime dayanıyor. Dini eğitim nasıl olmalı?
Öncelikle dinî düşüncede topyekûn bir aydınlanmaya muhtaç olduğumuzu söylemek durumundayım. Aydınlanma derken kastettiğim şey, her şeyden önce dinî bilgi, görüş, anlayış ve inanışların kaynakları konusunda sorup sorgulayan, araştıran bir zihin ve zihniyet inşasıdır. Bu yöndeki ihtiyacı giderme çabası, zihin konforunu bozmaya, belki uzun süre fikir çilesiyle birlikte yaşamaya yol açar. Toplumumuzda “ne kadar az emek, o kadar çok kazanç" düşüncesi yaygın bir hastalıktır. Bu hastalık dinî alanda da maalesef yaygındır. Hemen hiçbir fikrî ve zihnî emek sarf etmeksizin, tıpkı hizmet satın almak gibi, hazır dinî düşünceleri sorgusuz sualsiz kanıksamak, hatta sırf kişisel karizmaya ram olmak veya dost tavsiyesine uymak gibi yollarla belli bir dinî düşünceye yaslanmak gibi kötü huylarımız ve alışkanlıklarımız vardır. Dinî düşünce yapımızdaki bu yaygın hastalık eleştiri tarzımıza da yansımış durumdadır. Bu manzara maalesef bugünkü Türkiye'de temaşa ettiğimiz bir manzaradır. İmar, bayındırlık, ekonomi, sanayi gibi alanlarda ciddi mesafe aldığımız kuşkusuzdur; lakin eğitim ve öğretim alanında dibe vurmaya yüz tuttuğumuz da kuşkusuzdur. Bu yüzden, sorunuzun “Din eğitimi nasıl olmalı?" kısmına cevap verecek ne moralim ne de mecalim vardır. Kimbilir belki de eğitim alanıyla ilgili her şey yolundadır da ben yanılmışımdır. Dilerim, ben yanılmışımdır. Zira yeter ki millet ve devlet düze çıksın, ben batayım. (Yeni Şafak'ta Ayşe Böhürler tarafından Prof.Mustafa Öztürk ile yapılmış röportajdan bir bölüm)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder