
'' Her devlet, ulusal çıkarları için başka devletlerin içişlerine müdahil olmak ister. Devletlerin dış politikaları, diğer devletlerin iç politikalarına bakılarak inşa edilir. Bu müdahillik durumu farklı şekillerde sergilenebilir. Genel taktik, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda manipüle edebilecekleri bir tarafı desteklemeleri şeklinde işler...
... Ne yazık ki klasik böl-yönet taktikleriyle hayata geçirdikleri projelerinde muvaffak da oldular. Müslüman, bir sokulduğu yerden bir değil binlerce kez sokuldu. Ortadoğu düştüğü yerden bir daha kalkamadı. Halklar düştükleri yerden kalkmaya yeltendiklerinde ise son olarak Arap Baharı’yla birlikte gördüğümüz üzere, beterin beterini tatmaya mahkûm edildiler.
Başta da söylediğim üzere, üçüncü tarafların bu müdahaleleri aslında gayet doğaldı. Vicdan, Batı’nın devlet ve medeniyet dünyasında son derece manasız bir kavram. Dolayısıyla şikâyet etmek de anlamsız. Birlik ruhuyla güçlenme reçetesini keşfedene kadar 400 yıl boyunca birbirini boğazlamış bir medeniyetten başka türlüsü beklenmemeliydi. Batı’dan kendi çıkarına olmayacak bir nizam dilenenler bunu bekledikleri için gaflet içinde yitip gittiler.
Burada esas tuhaf olan şey, Ortadoğu siyasetindeki feraset fukaralığıydı.Türkiye’nin parçası olduğu coğrafyada siyasete yön verenlerin önemli bölümü, hâlâ kendi toplumsal barışını başkalarından bekliyor. Çareyi içerideki muhataplarıyla istişarede değil dışarıdakilerle kirli pazarlıkta arıyor. İstişare ve müzakereyi teşvik edebilecek durumunda olan muktedirler de ne yazık bu kör dövüşü bitirecek adımları atmakta gönülsüzler.
Bu feraset fukaralığının bir bedeli olarak saflık bu coğrafyanın kaderine dönüşüyor. Bugün Türkiye’de bile bazıları ideolojik hizipleşmelerin etkisiyle, Batı’ya sadakati kendi devletlerine sadakatin üstüne koyabiliyor. Bu sadakat tercihinin bir sonucu olarak da AK Parti’yi hedef aldığını düşünerek Türkiye’ye zarar verecek işlere karışabiliyor. İşte bu garabet de aynı saflık ve sefaletten kaynaklanıyor. İşin daha hazin tarafı da şu ki; Ortadoğu’da dışarıdan müdahaleyle çözülmüş tek bir ihtilafın olmadığı gerçeği de görülmüyor veya görülmek istenmiyor.''
Özcan Tikrit'in '' çareyi dışarıda arayanlar'' başlıklı Habertürkteki bugünkü makalesinden alıntıdır..
Seçim biter iktidar devam eder , koalisyon olur şu olur bu olur pek çok şey değişebilir fakat değişmeyecek tek şey Özcan Tikrit'in altını çizdiği siyasi ferasetsizlik ve aymaz batıcı kafadır...İliklerimize işlemiş aşağılık kompleksi ve birbirimizi batıya şikayet etme çocuksuluğu ve saflığıdır değişmeyecek olan...
Ekşide birisi yazmış, bizim Suriyenin içişlerine karışmakta ne çıkarımız var ki ? Orada işlenen cinayetlerde de hükümetin sorumluluğu var..
Bu cümleyi özellikle seçtim...İŞte aynı saf ve salak zihinden çıkan salakça bir önerme...400 yıl idare ettiğin bir coğrafyaya 900 km kara sınırın olan bir ülkeye bigane kalmamız gerektiğini düşünmek ancak okuyarak elde edilebilecek bir ahmaklıktır...Elin İngilizi 50 sene idare ettiği Kıbrısa askeri üs kuruyor garantör devlet oluyor da biz Suriyenin içişlerine karışmayacağız ..Aferin. Suriyenin içişi bizim içişimizdir...Elin Arabistanı Yemeni bombalıyor iki aydır...
Yıllardır hiçbir şeye karışmadığımız için ABD'nin dümen suyunda seyrettiğimiz için ve askeri operasyon yapma gücümüz olmadığı için ve bu işlerde acemi olduğumuz için yapılan hataları dış politika fiyaskosu olarak sunmak aynı kafanın benzer teranesidir..
Ne diyim allah akıl fikir versin...
Not: Karisacagiz ama böyle aptalca degil.
Not: Karisacagiz ama böyle aptalca degil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder