1 Eki 2013

EN GÜZEL YALANCI ,TV VE ÇOK SATANLAR YALANI

Çocuklar tv de gördükleri hemen hemen her şeyi istiyor. Ben almıyorum tabi ki. Fakat markete gittiğimizde rafta gördükleri anda kıyamet koparıyorlar; "baba onu,baba onu"

Fransa, üç yaşından küçüklere tv seyrettirilmesini yasakladı ya( böyle yasak mı olur kim denetler falan bir yana toplumda farkındalık yaratması açısından çok yerinde bir yasa bize de lazım) üç yaş bir yana seyredilmesinin yasaklanması lazım.

Tv, seyirciye kapitalizm pazarlayan bir alete dönüştü. Trt'nin de reklam yayınlaması ayrı bir vehamet. Bilinçli olarak asla reklam kuşağı seyretmem fakat çocuklar çocuk kanalı izlerken pat reklamlar başlıyor ve saf zihinleri pek çok hareketli görüntü eşliğinde marrka ve mal bombardımanına tutuluyor.

Resmen kendi elimizle parasını ödeyerek,abone olarak ve gönüllü  kandırılmak üzere karşısına geçiyoruz.  Sürekli yalan söyleniyor ve bu yalanlarla manipüle ediliyoruz.

Bir şeyi satın almamızı istediklerinde satın alıyoruz ve ruhumuz duymuyor. Ve bizi soyuyorlar maddi manevi.

Pazar gecesi "zihin oyunları" adlı programda şöyle bir deney hazırlanıyor; sinema salonunda patlamış mısır satılıyor malum. İki kutu hazırlıyorlar,biri küçük biri büyük.Küçük kutu 3 dolar büyük kutu 7 dolardan satılıyor. Kimse büyük kutu satın almıyor. Oysa biz büyük kutu satmak istiyoruz. Sonra üçüncü bir kutu ekleniyor,orta boy. Bunun fiyatı da 6,5 dolar. Bu sefer denekler üç seçenek arasında kalıyorlar ve hemen hemen hepsi orta boy kutudan almak istiyor fakat kasadaki satıcı " arada 50 sent fark var sadece isterseniz büyük boy verelim" diyor ve herkes büyük boy satın alıyor. Burada beynin seçim paradoksuna sokulması durumu var,beyne net ve basit seçenekler sunduğunuzda beyin hemen seçimini yapıyor ve makul olan 3 dolarlık patlamış mısırı alıyor fakat araya üçüncü bir seçenek eklendiğinde onu tereddüte düşürüyorsunuz ve yönlendirmeye açık hale getiriyorsunuz.

Bu tersten de işliyor. Sadece üç çeşit (sade,çikolatalı ve vanilyalı) dondurma satan bir dükkan ile onlarca çeşit (kahveli,naneli,susamlı vs) dondurma satan bir dükkan yan yana. Normalde üç çeşit satan dükkana girsek hemen ne yiyeceğimize karar veririz fakat herkes çok çeşit satan dükkana giriyor. Çok seçenek fikri cazip geliyor ve beynin , acaba kaçırdığım bir şey var mı dürtüsü ile bildiğinden şaşma dürtüsü çarpışıyor ve maceracı taraf baskın geliyor. Fakat işin ironisi çok çeşit satan dondurmacıda da satılan dondurmalar ; sade,çikolatalı ve vanilyalı.

Aynı şey çok satan kitaplar için de geçerli. Zokayı yutuyoruz yani. Çok sattığına göre bir şey kaçırmayım dürtüsüyle hiç bir edebi değeri olmayan pek çok kitap satın alıyoruz. Beynin ödül merkezine saldırıyor bu tür pazarlamacılar ve sonuç yüzde yüz başarı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder