8 Mar 2013

ASKERDEYKEN NİYE EMİRLERE İTAAT EDERİZ YA DA KİTLENİN AKLI

Eric Hoffer'ın Kesin İnançlılar-Kitle Hareketlerinin Anatomisi adlı eserinde ilk defa aklıma düşen başlıktaki bu duygu ya da fikir üstünde askerdeyken bol vaktim olması ve ortamın bunun için çok uygun olması nedeni ile uzun uzun düşündüğüm ve gözlem yaptığım bir kavram oldu.(Ayrıca bu muhterem arkadaş hem Berkeley'de ders veririken aynı zamanda rıhtımdaki hamallık işine de devam ediyordu.Hem hayat hikayesi hem de eser bir başyapıttır. Ruhuna selam olsun) 

 Ben askerliği yedek subay olarak Van ve Hakkari-Yüksekova'da yaptım 1997 yılında. İlk sorum şuydu ;benim burda ne işim var ? Elime silah verip beni dağa gönderen devlet ile eline silah alıp dağa çıkan adamlar ile şahsen benim ne ilgim vardı ? Ben silahımı bırakıp eve dönebilir miydim ? Niye böyle bir şey yapmayı seçmiyordum ? Orada ölebileceğimi bile bile beni tutan şey neydi ? Niye yüzlerce insan bir kişinin emriyle yürüyor,duruyor ve ölüyordu ? Orada bulunan askerlerin ve yedek subayların bir kişi hariç tamamı orada olmak istemiyordu,bunu kesin biliyorum ben de dahil. Peki bizi orada tutan şey neydi ? 

 Orada yaşadığım bazı olaylar insan isterse durumun değişebileceğini göstermiştir. Mesela ben kesin emir olmasına rağmen emredilen tepeye çıkmadım ve neticesinde savunmam alındı ama belki bir kaç kişi ölmekten kurtuldu. Cilo dağlarına yapılan bir operasyonda 2.taburun komutanı kurmay albay tugay komutanın kesin emrine rağmen kendi taburu ile bizim taburu karşı tepeden gelen ateşe doğru ilerletmedi. Tugay komutanına verdiği cevap hala kulaklarımdadır "gel de sen in". O albay sayesinde o gün onlarca kişi ölmekten ve yaralanmaktan kurtuldu. Ama aksine davransaydı biz oraya doğru gider miydik bilmiyorum ? İnsan tekini aklını kullanmaktan yoksun bırakacak kadar güçlü olan duygu nedir ? Ne oluyor da yığınlar birkaç kişinin oyuncağı haline gelebiliyor ? Mesela bu yıl askere gidecek gençlerin hepsi biz askere gitmiyoruz diye ortak bir karar alsa devlet ne yapabilir ? Ya da kim ne yapabilir ? Herkes benzinin pahalılığından şikayet edip habire araba alıyorsa bunu nasıl izah edeceğiz ? Hz.Ömer hutbedeyken ona itiraz eden sahabi şöyle der " biz seni dinlemeyiz zira sen meşruiyetini kaybettin çünkü senin üstünde ganimet olarak dağıtılan kumaştan yapılmış bir elbise görüyorum oysa bana düşen kumaştan bir elbise çıkmadı sen nasıl oluyorda bir elbise diktirebildin " Hz.Ömer şöyle cevap verir " doğru herkese dağıtılan kumaştan bir elbise çıkmıyor o yüzden oğlum Abdullah kendi hissesini de bana verdi ben de ondan bir elbise diktirdim oğlum da burdadır" der. Bunun üzerine o sahabi " o zaman tamam ya emirel müminin hutbene devam et " der. Aklımda kaldığı kadarıyla hikayeleştirdiğim bu olay oto kontrol ve eleştri mekanizmasının çalışmasının bir toplum için ne kadar hayati olduğunu gösteren net bir örnektir. Bugünkü toplumun sorunu işte tam da budur; otokontrol ve eleştri eksikliği. 

Bu sahabi gibi bireylerden oluşmuş sözleşme toplumunda ne güdülme ne sömürülme ne de haksızlık olur. Ortak bir hukuk üzerinde anlaşmış bireyler ancak organik ve adil bir toplum oluşturabilir. Yukarda bahsettiğim benzin örneğinde ,benzinin sırtına yüklenen vergilerin haksız olduğunu düşünen bireyler çok basit bir eylemle bu vergileri iptal ettirebilirler. Tersinden bir örnekle sözleşme toplumu üyesi bir birey kabul ettiği bir vergiyi de kaçırmaz böyle bir şeyi aklından bile geçirmez. Aklı başında bir toplumda diktatörlüğün oluşması bir yana böyle bir şey tasavvur bile edilemez. Zira emir sahibi biri bir emir verdiği zaman bunun cari hukuka aykırı olduğunu bilen bir memur bu emri asla yerine getirmez bunun aksi bir hukuki düzenleme de böyle bir toplumda var olamaz. Evini emrindeki askere taşıtan komutan şüphesiz ona verilmiş olan yetkileri kötüye kullanmış olur fakat onun evini taşıyan askerde buna itiraz etme cesareti ve bilinci yok olduğundan olur bu. Zaten böyle bir durumun olmaması esastır hadi oldu diyelim bunu engelleyecek olan içselleştirilmiş bir hukuk bilincidir. Bebeklik ve eğitim çağında çocuklara hayır deme bilinci ve bireysel alanlarını koruma alışkanlığı kazandırılmadığından oluyor bütün bu sıkıntılar. Ama hangi hakim iktidar böyle bireyler görmek ister karşısında. Salak olsunlar bizim olsunlar değil mi ama ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder