3 Haz 2010

KADINLAR NE İSTER

Bülent, avucunu açmis kendisine dogru elini uzatan adama ters ters bakti.
Elli yaslarinda gösteren adam, görmeye alistigi hirpani kiyafetli
dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü
temiz ve saglikli görünüyordu.

"Sapa saglam adam gidip çalisacagina dileniyor, belki benden daha
zengindir" diye düsündü. Zaten cani çok sikkindi, birde sinirlenmisti.

Alayci bir ses tonuyla :
- Ekmek parasi mi istiyorsun ? diye sordu.
- Hayir çikolata parasi lazim!
Bülent'in kizginligi saskinliga döndü. Espri yetenegi olan dilencinin hali
de baska oluyor diye düsündü.
- Niye siz ekmek bulamayinca çikolata mi yiyorsunuz?
- Hayir. Ekmek bulamadigimiz günler genellikle bulgur pilavi yeriz, onu da
bulamadiysak aç yatariz.
Bülent adamin ciddi mi konustugunu yoksa dalga mi geçtigini anlayamamisti.
- Bu gün karniniz doydu üstüne tatli mi istedi caniniz?
- Fakirin cani mi olur ki, tatli istesin beyim.
- Bu bir kamera sakasi mi yoksa sen is bulamamis stendapçi misin?
- Hiçbiri degil. Sadece fakirim. Bugün karimin dogum günü, ona çikolata
götürmek istiyorum.
- Dogum gününde yas pasta alinir bildigim kadariyla.
- O bizim için degil zenginler için. Otuz yillik evliligimiz boyunca ona
bir kez bile yas pasta alamadim. Ama her dogum gününde mutlaka çikolata
götürdüm. Çikolatayi çok sever.

Adamin söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmisti. O aksam karisiyla kavga
etmis, kapiyi çarpip kendini sokaga atmisti. Arabasina da binmemis sahile
kadar yürümüstü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamisti. Oysa eskiden
denizi seyrederken çok rahatlardi. Dalgalar sikintisini alip götürürdü.

Fakat karisinin evde agliyor oldugunu bildigi için olsa gerek, hiçbir sey
onu rahatlatmiyordu.
Dilenciyle konusurken biraz kafasi dagilmisti. "Acaba söyledikleri gerçek
mi, yoksa uyduruyor mu" diye düsündü.
- Cebinde bir çikolata alacak para yok mu simdi?
Bülent'in sorusu üzerine adam ceplerini bosaltti, bir nüfus cüzdanindan
baska bir sey çikmadi.
- Ben dilenci degilim. Isim yok. Günlük çalisirim, ne is bulursam yaparim.
Fakat bu gün bütün gün is aradim, aksilik bu ya, hiçbir is bulamadim.

Bülent oturdugu banki isaret ederek yer gösterdi.
- Oturun biraz dertleselim bari, dedi.
Adam çekingen çekingen oturdu yanina.
- Yok mu esin dostun, borç alacak akraban?
- Fakirin akrabalari da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karinlarini
doyururlar.
- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karini ?
- Hem de çok seviyorum. Otuz yilimi aydinlatti o benim.
- Himmmm. Ask hem de otuz yil süren ask. Hayret dogrusu! Askin ömrü en
fazla üç yil diyorlar oysa. Sen otuz yildan bahsediyorsun.

- Evet. Geçen yillar sevgimi azaltmadigi gibi artirdi.
- Söyle o zaman nedir evlilikte mutlulugun sirri? Söylediklerine bakilirsa
sen mutlulugun formülünü bulmus gibisin.
- Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.
- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canim. Bende alti yillik
evliyim. Sevdigim kadinla evlendim, fakat mutlu degilim. Sürekli kavga
ediyoruz. Daha iki saat önce kapiyi çarptim çiktim. Evimiz,
arabamiz,isimiz, gücümüz, her seyimiz var, ama mutlu degiliz. Senin hiçbir
seyin yok, ama mutlusun. Para mi acaba bizi mutsuz eden?

- Hiçbir seyim yok mu? Hayir benim her seyim var. Benim karim her seyim.
Sevgilim, esim, arkadasim, hayat yoldasim. Hayatimi paylastigim insandan
daha degerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev, araba, is
diye her sey dediginiz seylerdir aslinda hiçbir sey olan.

- Öyle deme, su kadar varligin içinde bile karim her seyden sikayet
ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?
- Altin tasin, kan kusana faydasi yoktur beyim. Sen kadin ruhunu hiç
anlamamissin. Hiçbir kadin iyi bir evde oturdugu, hergün çesit çesit
yiyecekler yedigi için mutlu olmaz. Bir kadin, kocasinin her seyi oldugunu
bildiginde ancak mutlu olur.

- Sizin mutlulugunuzun sirri bumu ?
- Olabilir. Ben karima degerli seyler alamiyorum ama ona benim için ne
kadar degerli oldugunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.

- Bir kadina degerli oldugunu nasil hissettirilir?
- Küçük kizi severek.
- Küçük kiz mi ? Hangi küçük kiz ?
- Yasi kaç olursa olsun her kadinin içinde hiç büyümeyen bir küçük kiz
vardir. O kizi ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadini da
o kadar mutlu edersin.

- Nasil yani ?
- Küçük kiz neleri sever, nelerden hoslanir bir düsünün. Küçük kizlar hep
begenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarini duymaya bayilirlar.
Kendilerine prensesmis gibi davranilmasini beklerler. Küçük kizlar hep
prenses olmayi hayal ederler. Sürprizlerden hoslanirlar. Biraz simartilmak
isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. Iltifata doymaz
küçük kizlar. Öyle degil mi?

- Haklisin. Benim dört yasimda bir kizim var. Adi Aylin. Her aksam boynuma
sarilir "babacigim beni ne kadar seviyorsun?" diye sorar. Giysisini
degistirdigi zaman etrafimda "Baba güzel olmus muyum?" diye sorar durur.
Güzelsin demem de yetmez ona. " Harikasin prenses gibiolmussun" demeliyim.
Dünyanin en güzel kizi demeliyim.

- Iste kadinlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yasindaki
karima böyle davraniyorum. Ömrümüz olurda seksen, doksan yil da yasarsak
ben ona böyle davranmaya devam edecegim. Ona "bebegim" diye hitap ediyorum
çok hosuna gidiyor. "Bebegim bana bir çay yapar misin?" dedigimde çay
yapmak için nasil kosturdugunu görmelisiniz.

- Hiç kavga etmez misiniz siz?
- Kavga evliligin tadi tuzu. Arada biz de tartisiriz. Küsüp barismanin
tadi ayridir. Benim karim bir keçi kadar inatçidir. Onunla barismak için
ugrasmak ayri bir keyif verir bana.

- Benim esim çok ciddi kadindir. Hiç küçük kiz havasi yok onda.
- Küçük kizlar büyüdükleri zaman artik sevgi, ilgi istemeye utanirlar. En
ciddi yada en yasli kadinin bile o küçük kiz mutlaka vardir. Yeter ki sen
o tatli kizi sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kizi asla aldatma.
Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuskuyla bakar. Küçük
kizlar hem çabuk mutlu olurlar hem de çabuk kirilirlar. Çok narindir
onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumusak dokunuslari severler.

- Bu tavsiyeni deneyecegim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum.
Bazen islerim çok yogun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.

- Bu sadece bir bahane. O küçük kizi mutlu etmek dünyanin en kolay isi.
Çogu zaman birkaç tatli söz yeterli olur. Sen o küçük kizi mutlu ettiginde
karsiligini fazlasiyla alirsin. Artik o seni rahat ettirmek için elinden
gelen gayreti gösterir.

Karisi mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce
hayat arkadasini mutlu etmelidir.
Düsünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuga çiksan ne
kadar mutlu olabilirsin.
- Haklisin da ben de bütün gün ailem için çalisip yoruluyorum.
- Yine para, yine dis sebepler. Evet para önemli ve gerekli ama kadinlar
para için erkekleri sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadinlar
hediye almayi severler. Paran varsa hediye al tabi. Ama hediyeyle mutlu
olmasini bekleme. Hediyenin yanina sevgini katmazsan hediyenin bir anlami
yoktur. Benim hiçbir zaman çok param olmadi. Günlük kazandim günlük yedik.
Bazen aç kaldigimiz günler oldu. Hiçbir zaman karimin kulaklarina altin
küpe takamadim ama her zaman ask sözleri fisildadim. Hiçbir zaman boynuna
pirlanta gerdanlik alamadim ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir
zaman ona ipek elbiseler giydiremedim ama kendi bedenimle ipek elbise gibi
yumusacik sardim bedenini ve mutlu ettim onu.

Adam ayaga kalkti.
- Bana müsaade, artik gitmeliyim, karim merak eder. Sende git evine küçük
kizin gönlünü al, belki o küçük kiz simdi evde aglayip duruyordur.

- Bülent de ayaga kalkti. Kuvvetlice elini sikti.
- Sizi tanidigima çok memnun oldum.
Elini birakti koluna girdi. Yolun karsisindaki pastaneyi gösterdi. - Hadi
gel esin için suradan çikolatali pasta alalim, dedi.
Pastayi aldilar. Adam hayatinda ilk defa karisina yas pasta götürmenin
mutluluguyla, bin bir tesekkür ederek evginin yolunu tuttu. Bülent de
pastanenin yanindaki

manavdan karisinin en sevdigi meyvelerden aldi.
Evine geldiginde karisi sismis gözlerle mutfak masasinda oturmus su
içiyordu. Bülent hiç konusmadan meyveleri büyükçe bir tabaga döküp
yikadi.,sonra esinin önüne koydu.

- Bunlar dünyanin en sansli meyveleri, dedi.
Inci hiç konusmadi.
- Sorsana "niye" diye.
Inci kizgin kizgin:
- Niye? Diye sordu.
- Çünkü dünyanin en güzel ve en tatli kadinin midesine gidecek, dedi gayet
ciddi bir ses tonuyla. Inci sasirmisti. Bir anda yüzünün ifadesi
yumusamisti.

- Bunlar senin sevdigin meyveler, senin için aldim.
- Hayret bir sey! Her zaman kendi sevdigin meyveleri alirdin. Benim hangi
meyveleri sevdigimi iyi hatirlamissin. Aslinda bu bekledigim istedigim bir
seydi. "bak senin sevdigin meyveleri aldim"

Ama simdi kiymeti yok. Çünkü sana çok kirginim, meyve alarak gönlümü
alamazsin.
- Özür dilerim seni kirdigim için.
Sonra Bülent yere diz çöktü.
- Cezam neyse raziyim. Ama bir tek sey istiyorum senden. Seni delice seven
bu adami senden mahrum etme.
- Bülent yere çömelmis, boynu bükük bir vaziyette çok komik görünüyordu.
Inci kikir kikir gülmeye basladi.
- Affetmek o kadar kolay degil. Bakalim hangi cezalara katlanabileceksin,
dedi
Bülent iste o zaman ona muzip muzip bakan esinin içinde sakladigi küçük
kizi gördü.
Bundan sonra her sey daha farkli olacak diye düsündü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder