1-) Ey Müddessir (bürünmüş olan)!
2-) Kalk da uyar!
3-) Rabbinin yüce azametini fark et!
4-) Elbiselerini (bilincini - beynini) arındır!
5-) Rücz'den (her türlü şirkten, yanlış değerlendirmekten) kaçın!
6-) Çoğu isteyerek (hırsının getirisi olarak) iyilik - ihsan yapma!
7-) Rabbin için sabret!
8-) O boru öttürüldüğünde (ölüm, bâ's);
9-) İşte o süreç, çok zor bir süreçtir!
10-) Hakikat bilgisini inkâr edenlere (gerçeği örtenlere) hiç kolay değildir!
11-) Beni, yalnız olarak yarattığımla (başbaşa) bırak;
12-) Kendisine zenginlik oluşturduğumu;
13-) Önünde dolaşan oğullar verdiğimi;
14-) Kendisine alabildiğine genişlik ve bolluk yaşattığımı!
15-) Üstelik (hırs ile) daha da arttırmamı umar!
16-) Hayır (asla)! Muhakkak ki o işaretlerimize karşı çok inatçıdır.
17-) Onu saud'a (sarp bir yokuş) mecbur edeceğim.
18-) Muhakkak ki o düşündü ve takdir etti!
19-) Ölesi (de hakikati göresi) nasıl takdir etti!
20-) Sonra yine ölesi (de hakikati göresi) nasıl takdir etti!
21-) Sonra baktı.
22-) Sonra kaşlarını çattı ve yüzünü ekşitti!
23-) Sonra arkasını döndü ve kibre saptı!
24-) Ve şöyle dedi: "Bu nakledilen büyüleyici bir sözden başka bir şey değil!"
25-) "Beşer sözünden başka değil bu!"
26-) Onu Sakar'a (acı ve eziyet veren ateşe) maruz bırakacağım.
27-) Sakar'ı sana bildiren nedir?
28-) (Sakar) hem aynı hâlde bırakmaz; hem de (kendi hâline) terk etmez!
29-) (O) beşeri yakıp karartandır!
30-) Onun üzerinde on dokuz vardır!
31-) Nâr (ateş, tabiat cehennemi; enterik) Ashabı'nı ancak (on dokuz) melâike (66.Tahriym: 6) kıldık (ins ve cinn türü değil)... Onların sayısını da (sanki on dokuz sayısı önemliymiş gibi) kâfir (hakikati inkâr) olanlar için ancak bir fitne (sınav objesi) kıldık… Kendilerine kitap (Bilgi) verilenler yakînen bilsin (mecazların neye işaret ettiğini de görerek Hz. Rasûlullâh'ın vahyini tasdik etsinler) ve (Rasûlullâh'ın nübüvvet ve risâletine) iman edenler de iman (ilmî yakîn) bakımından imanları artsın; (böylece sağlam bilgiye ulaşan) kendilerine kitap (bilgi) verilmiş olanlar ve (tahkiki imana ulaşan) müminler de kuşkuya düşmesinler diye!.. Kalplerinde hastalık (şek - şüphe)bulunanlar (sağlıklı düşünme yetisi olmayanlar) ve kâfirler (perdeliler; hakikati ve hakikat bilgisini inkâr edenler) de: "Mesel (ibretlik misâl; temsil) itibarıyla Allâh bununla neyi murat etti?" desinler diye... İşte böylece Allâh, dilediğini saptırır ve dilediğini hidâyet eder. Rabbinin ordularını sadece "HÛ" bilir! Bu (Sakar ve bu işaretler) beşer için ancak bir zikra (hatırlatma)dır.
32-) Hayır! Kasem ederim Ay'a,
33-) Geri döndüğünde geceye,
34-) Aydınlandığında sabaha.
35-) Muhakkak ki o, elbette en büyüklerden biridir!
36-) Beşer için bir uyarıcıdır;
37-) Sizden ileri geçmeyi yahut geri kalmayı dileyen için (uyarıdır).
38-) Her nefs yaptığının getirisine mahkûmdur!
39-) Ashab-ı Yemîn hariç!
40-) Cennetlerdedirler... Sorarlar;
41-) Mücrimlere:
42-) "Sizi Sakar'a (dev alevli kuşatan ateşe) sokan nedir?"
43-) Dediler ki: "Musallîn'den (bilfiil salâtı yaşayanlardan) değildik!"
44-) "Yoksulu doyurmazdık."
45-) "(Nefsanî zevklere) dalanlarla beraber dalardık!"
46-) "Din sürecini de (Sünnetulah'ı - yapılanların sonucunun kesinlikle yaşanacağı realitesini) reddederdik!"
47-) "Sonunda yakîn (hakikatle yüzleşmek) oluştu!"
48-) Artık onlara şefaat edicilerin şefaati fayda vermez.
49-) Onlara ne oluyor ki, hatırlatıcıdan yüz çeviricidirler?
50-) Onlar sanki ürküp kaçan yaban eşekleri gibidirler!
51-) Aslandan ürküp kaçarcasına!
52-) Belki de her biri, kendisine (vahiy inip) açılmış sahifeler verilmesini diler!
53-) Hayır! Bilakis, sonsuz gelecek yaşamdan korkmuyorlar!
54-) Hayır! Muhakkak ki o bir hatırlatmadır!
55-) Dileyen onu zikreder (hatırlayıp değerlendirir)!
56-) Allâh dilemedikçe onlar zikredemezler (hatırlayıp değerlendiremezler)... O, takvanın ehlidir (dilediğinde korunmayı izhar )ve m
Kuranda beni en ürperten sürelerin başında gelir Müddessir Süresi. Müfessirler 11-26 ayet arasında anlatılan kişinin Velid bin Muğire olduğunu naklederler. Evet doğrudur kaynaklarda var bunlar ve bu olay nakledilir vsvs. Benmi asıl anlatmak istediğim bu sürede üç ana paragraf var. Birincisi nebi ile ilgili olan ilk yedi ayet. Bu ilk yedi ayet adeta bir manifestodur nebi için. Vahyin ilk yılları olduğu hatırlanırsa nebiye bir uyarı ve tebliğ kurallarını koyan bir iç ahlak inşaa eder. Nebinin Kureyşin büyüklerine oradaki aristokratik şirk düzenine karşı nasıl hareket edeceğinin nizamnamesidir adeta. Yani Süre ilk yedi ayeti ile nebi ahlakı oluşturur.Tabiki bizim de...
Sonra ikinci bölüme geçilir ve burada kafir zihniyeti çok veciz ve adeta surata atılan şamar gibi beliği ifadelerle net ve kesi olarak ortaya konulur. Özellikle 18-21 ayetlerinde benim tüylerimi diken diken eden o sarsıcı ifadeler ile şartlanmış zihnin defoları ortaya konur. Nefsani bakış ile düşünmek yerilir ve fekkir kalıbı kullanılır. Kuranda sürekli tefekkür etmemiz salık verilirken burada kelime fekkir olarak kullanılmıştır. Yani yukarı açılan kapsayıcı ve inşaa edici bir düşünme değil aksine aşağıya doğru daraltıcı ve karartıcı bir düşünme şekli olarak tasvir edilir. Adam baktı ölçtü biçti sonra tekrar ölçtü biçti ve bu Kitabın insan sözü olamayacağını anladı fakat (sonra baktı diyor ya ayet) işte o anda ulaştığı fikri gerçeği görmezden gelmeyi seçti çünkü baktı . Neye baktı? Ben bu Kitabın Allah sözü olduğunu tasdik edersem ne olur onun iç hesaplaşmasını yaptı içinde. Düşünerek bulduğu hakikati açıklamak yerine Kureyşin beklentilerine uymayı tercih etti ve kanaatinin aksini söyleyerek " bu öncekilerni masallarını anlatan bir sihirdir" dedi. Bu da tefekkür değil fekkirdir yani sığ düşüncedir.
Bu ayetler çok iyi anlaşılabilirse bir mümin zihin inşaası için çok sağlam temeller atılmış olur.
Süre Sakar'ı (bir cehennem türü) anlatarak ve aşağıda geçen ayetlerdeki zihniyetin Sakar'a atılacağını anlatan ayetlerle devam eder. Bu zihniyet öyle kötü bir zihniyettir ki adeta allahlaşmaktır ve Yaratıcı ubudiyet yerine ilahlaşmayı seçenler için özel muamele hazırladığını açıkça anlatmaktadır. Çünkü aynen iblis gibi göz göre göre Allah'a iftira atmaktadırlar.
Süre bu zihniyetin takipçileri için de aynı tehdidi tekrar ederek devam eder. Beyan ve nebi ortadadır dileyen öğüt alır dileyen almaz diyen ayetler insanın seçimlik hakkını hatırlatır ve seçimlik hakkını küfürden yana kullananlar için durum aynıdır.ÇÜNKÜ ONLAR DA KENDİ AKILLARINI KULLANMAMIŞ YA DA AYNI SIĞ AKLI SEÇMİŞ, SAPIKLIĞA DALANLARLA DALMIŞ,NAMAZI KILMAMIŞ,YOKSULU DOYURMAMIŞ VE DİN GÜNÜ OLDUĞUNU VE BİR GÜN HESAP VERECEKLERİNİ DÜŞÜNMEMİŞLERDİR.
Süre bu tiplerin asla affedilmeyeceklerini tekid eder hemen art arda.
Süre bu tip zihniyete sahip insanları ayrıca aşağılar. Onlara ne oluyordu ki Allah'ın apaçık hükmü geldiğinde bile bile onu almaktan imtina ediyor adeta aslandan kaçan eşek gibi kaçıyorlardı ?
Cevabı da kendisi verir Kuran; o(nlar) kendisine vahiy gelmesi beklentisi içindedir yani büyüklenmiştir ve başkası eliyle değil bizzat kendisi muhatap olmak ister vahiyle. Ona geliyor da niye bana gelmiyor ? Bu ayet bütün insani sapkınlığın temel zihni problemini ifşaa eder. O benden niye üstün ?
En son ayetler genel kuralı koyar; Bu bir hatırlatma ve uyarıdır dileyen uyar dileyen uymaz fakat uyma işi de Allah'ın iznine bağlıdır yani mutlak olarak en son hüküm Allah'a aittir. Yani bizim dilememiz Allah'ın dilemesiyle birlikte bir anlam ifade eder. (Bu ayetten kaderci anlamlar çıkaran müfessirler olmuştur maalesef alakası yok halbuki burada inşaa edilmek istenen mümin gönlüdür aklıdır zihnidir. Evet der Allah esas olan sizin dilemenizdir fakat sürekli hatırlayınki bu dilemeleri hayata geçiren benim. Tanrılaşmayın uyarısıdır bu ).
Adı üstünde süre mümin zihninin üstündeki perdeyi kaldırır ve kafir zihninin üstündeki perdeyi de apaçık ortaya serer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder