Hafta sonu eniştem vefat etti. Cenazenin başında beklerken eniştemle geçen günler film şeridi gibi gözümün önünden geçti(laf olsun diye söylemedim hakkaten öyle oldu). Helalleşemedik en çokta ona üzüldüm çünkü ben de hakkı ve emeği çoktur.
Hukuk fakültesini kazanıp İstanbul'a geldiğimde teyzemlerin Rami'deki iki göz odadan ibaret dairesine gelip yerleşmiştim. Hayatımın en güzel birkaç yılı orada geçti. Yazıyla nasıl anlatılır ki sabahlara kadar dostlarla yapılan sohbetin tadı , çayın demi, gülüşlerin sıcaklığı.
Yemek yapmayı,gömleğimi ütülemeyi,çorabımı yıkamayı o evde öğrendim. İlk defa büyük bir şehre hatta şehre gelmiştim. 18 yıl köyde büyümüş biri olarak İstanbul'un dağdağasına alışma zamanlarım hep o evde geçti. İlk paramı ordayken kazandım. Şehirli adabını teyzemin alman dadı usulü tatlı sert ikazlarıyla biraz olsun o evde gelen gidenlerle yaşadığım münasebetlerle öğrendim.
Kuantum fiziğini ve kuantumun ne olduğunu ilk kez o evde eniştemle tartışmıştım. O evde eniştemle birlikte ne sohbetler edildi,ne parti toplantıları yapıldı,ne yemekler yendi.
Efkarlıydı eniştem. O evi çınlatan kahkalarına rağmen alnındaki hüzün çizgisi hiç kaybolmazdı. Evin tek çocuğuydu lakin hiç tek çocuk gibi büyümemişti. Sanki üvey evlat gibi yetiştirilmiş ve zerre sevgi ve değer görmemişti. Kendisi sitemle anlatırdı bunları. O yüzden çok kızgındı içten içe.
Hep iyi zamanlarımız olmadı doğal olarak ama ölü olmak bir insanın en masum halidir o yüzden bütün duygularınız boşalıverir ve sadece bir hüzünlü göz kalır sizde en merhametlisinden.
Yalnız çok yalnız biriydi ve yapayalnız bir hayat yaşamıştı. Belki o yüzden yüreği çürüdü.
Çok ekmeğini yedim allah razı olsun.Hayatta sahip olduğu tek evini bizim sonu gelmez borçlar uğruna heba ettik.
Mekanın cennet olsun hakkını helal et eniştem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder